Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR AIDS V RÜSÜNDEK ZAYIF NOKTA Amerikalı bilim insanları AIDS aşısı için yeni bir antikor saptadı. Yirmi yıldan bu yana ilk kez bulunan doğal “geniş bant antikoru” ile virüsün olası zayıf noktasına ulaşıldı. Sonuç dünya genelindeki HI virüsü taşıyan insanlar üzerinde yapılan incelemeler sonucunda elde edildi. Bilim insanları uzun bir süredir sadece belli başlı değil çok değişken virüs köklerine tutunarak bunları nötrleştiren antikorları arıyordu. “bNAb” olarak isimlendirilen bu tür antikorlar virüsü taşıyan kişilerde aniden ortaya çıkabiliyor. Afrika, Asya, İngiltere ve ABD’de yaşayan 1800 hasta üzerinde yapılan incelemeler sonucunda sadece aranan geniş bant etkisini göstermekle kalmayıp, bugüne kadar bulunan en iyi bNAb antikorlarından virüslere daha iyi reaksiyon gösteren iki antikor türü saptandı. Bu iki madde, tahminlere göre HIV’de göreceli olarak değişmez kalan virüs kılıfının bir kısmına yapışıyorlar diye açıklıyor Laura Walker (La Jolla Scribbs Araştırma Enstitüsü) ve Sanjai Phogat (New York Uluslararası AIDS Aşısı İnisiyatifi) Science dergisinde. Yeni biyokimyasal test yöntemleri sayesinde benzer antikorların bulunması bekleniyor. genleri saptadı. Tümü etkin olan bu üç gen proteine dönüşmekte, fakat işlevleri henüz bilinmiyor. Oysa aynı genler şempanze ve diğer eski dünya maymunlarında ilkel DNA varyantlarıyla işlevsiz hale getirilmiş, diyor Dublin Trinity Koleji’nden Dawid Knowles ve Aoife McLysaght, Genome Research dergisinde. “Sonuçlar sadece insanda görülen genlerin en azından kısmen insansı özelliklerden sorumlu olduğunu gösteriyor gibi ve yeni genlerin işlevlerinin araştırılması son derece ilginç olacaktır.” İki araştırmacı çalışmaları sırasında protein ve DNA veri bankalarındaki kesin ölçütleri ele alarak özellikle de insan ve şempanzenin dört milyon yıl önce yollarını ayırmalarından sonra küçük bloklara ayrılmayan kalıtım bloklarını incelemişler. Bu şekilde CLLU1, CLLorf45 ve DNAH10OS olarak kısaltılan genlere ulaşmışlar. Üç gen de göreceli olarak kısa ve henüz eklentilerle bölünmemiş. Bu da bunların yeni geliştiğini ve eski genlerden türemediklerini göstermekte. Araştırmacılar kesin kriterler nedeniyle sadece 4000 kadar insan geninin dikkate alınabildiğini oysa insan kalıtımındaki diğer 24.000 gen arasında on beş tane daha “özelleşmiş genin” bulunabileceğini sanıyorlar. tık gibi bitkileri toplayarak ve avcılık yaparak geçiniyordu. Bilim insanları avcı ve toplayıcı topluluklarına ait 22 insanın kemiklerindeki kalıtımı inceleyerek, yaygın olarak kabul gören bir tezi çürütmüş oldu. Bu teze göre ilk çiftçiler bölgede yaşayan avcı ve toplayıcı topluluklardan gelişmişti. İlginç olan nokta ise Güneydoğu Avrupa’dan Orta Avrupa’ya toplu bir göçün yaşanmış olması, diyor araştırmacılar. “Genç Bilim Kad nlar ”na burs ça r s … B GECE YENEN YEMEK DAHA FAZLA MANLATIYOR Geceleri yenen yemeğin sanılandan çok daha fazla şişmanlattığı ortaya çıktı. Normalde uyudukları saatlerde yemlerini yiyen deney fareleri iki misli kilo almış. ORTA AVRUPA’NIN LK Ç FTÇ LER NEREDEN GELD ? Mainz Üniversitesi’nden Joachim Burger, Barbara Bramanti ve arkadaşlarına göre (Science), Orta Avrupa’nın ilk çiftçileri Neandertaller’den sonra Avrupa kıtasında yaşamaya başlayan buz devri avcılarıyla akraba değil. İlk çiftçiler 7500 yıl kadar önce hayvanları ve bitkileriyle birlikte bölgeye göçmüş. Ekip son avcı ve toplayıcıların iskeletlerindeki kalıtım örneklerini modern Avrupalıların DNA’sıyla karşılaştırmış. Bramanti ilk çiftçilerin Karpat havzasından Orta Avrupa’ya göçtüklerini düşünüyor. Araştırma sonucu aynı zamanda bir zamanlar Avrupa’da yaşayan avcı ve toplayıcı toplulukların günümüz Avrupalıların atası olmadığını göstermekte. Fakat Burger göçmen ilk çiftçilerin de Avrupalıların atası olmadığını, günümüz Avrupalıların kökenini hâlâ aramakta olduklarını söylüyor. Avrupa’da ilk kez 45.000 yıl önce Afrika kökenli “modern insanlar” yaşamaya başladı. Topluluklar 25.000 yıl önce Orta Avrupa’ya doğru ilerleyen buz kütleleri yüzünden geri çekilmek zorunda kaldılar, ancak 20.000 yıl önce bölgeye yeniden yerleşmeye başladılar. Bu topluluklar meyve, kök ve fındık, fıs AFR KA’DA YEN S VR S NEK TÜRÜ Araştırma örneğin geceleri yemek yemek zorunda kalan vardiyalı çalışan insanların niçin daha şişman olduklarını açıklıyor. Bir insanın niçin ve nasıl kilo aldığı çok karmaşık bir süreç ama bunun sadece alınan ve yakılan kalorilerle ilgisi olmadığı kesin diyor Chicago Nortwestern Üniversitesi’nden Fred Turek. Gece beslenen fareler yüzde yirmi şişmanlarken, gündüz beslenenler aynı kalori miktarı ve aynı etkinliklerle yüzde 48 şişmanlamış. İnsanın biyolojik saati sadece uyku ve uyanık olma ritmi dışında bedenin enerji kullanımını da ayarlıyor diyor bilim insanları Obesity dergisinde. Turek bu nedenle doğru zamanlarda beslenerek şişmanlamanın önüne geçilebileceğine inanıyor. Dünya genelindeki şişman insan sayısı 300 milyon civarında. ABD’de ise her üç yetişkinden biri aşırı kilolu. Güney Afrikalı bilim insanları Malawi gölünde yeni bir sivrisinek türü buldu. Bu, sıtma hastalığını taşıyan anofel sineğiyle akraba. Johannesburg Witwatersrand Üniversitesi ve Açıklanması Gereken Hastalıklar Enstitüsü araştırmacıları, Karonga bölgesinde bulunan bir otomobil lastiği içindeki sinekleri incelemiş. 63 dişi yavrulayana kadar Johannesburg’daki bir laboratuvarda tutulmuş. Bilim insanları bu sivrisineklerin anopheles funestus türünden farklı olduğunu ve yeni bir tür oluşturduklarını düşünüyor. Araştırma sonuçları sıtmanın kontrol altına alınmasında ama özellikle de genetik değişimden geçirilen sivrisineklerden yararlanma konusunda yardımcı olabilecek. Malawi’de bulunan yeni sivrisinek türü anofel sineğine çok benzemesine rağmen sıtma hastalığını taşımıyor. Hazırlayan: Nilgün Özbaşaran Dede B Z EMPANZEDEN AYIRAN GENLER İnsanı en yakın akrabasından ayıranın ne olduğu hâlâ kesin olarak bilinmemekte. Ancak İrlandalı bilim insanlarının bir kalıtım karşılaştırması bu konuda bir açıklama getiriyor. Araştırmacılar büyük bir olasılıkla ilk kez insan ve şempanzenin yol ayrımından sonra insan kalıtımında oluşan CBT 1174/ 4 18 Eylül 2009 ilimin ve bilimsel düşüncenin yaygınlaşması ile kadınların bilimsel alandaki çalışmalarını teşvik etmek amacıyla gerçekleştirilen L’oréal Türkiye’nin, Türkiye Bilimler Akademisi ile ortaklaşa gerçekleştirdiği “Genç Bilim Kadınlarına Destek Bursları" programına başvurular başladı. Programa katılmak isteyen genç bilim kadınları, www.loreal.com.tr adresi üzerinden konunun detaylarını öğrenerek, başvurularını 2 Kasım 2009 tarihine kadar yapabilecek. Projeleri seçilen 6 genç bilim kadını, L’Oréal Türkiye’den 12’şer bin dolar değerinde birer yıllık burs kazanacak. L'Oréal Türkiye, programın gerçekleştirildiği 7 yıldan bu yana Türkiye’nin farklı üniversitelerindeki 40 genç bilim kadınının araştırmasını destekledi. Programa başvuru koşulları arasında; bilimsel yetenekleri kanıtlanmış olan TC uyruklu genç bilim kadınlarının, 40 yaşından gün almamış ve doktora derecesine sahip olmaları gerekiyor. Başvurularda, ayrıca araştırma konularının bilimsel yeniliği olması ve bu araştırmaların bilime sağlayacağı katkı ölçüt alınacak. L'oréalUNESCO ortaklığında gerçekleştirilen, For Women In Science uluslararası burs programı, dünyada 11 yıldan bu yana başarıyla yürütülüyor. L’Oréal’in uluslararası nitelikteki “Bilim ve Kadın" programının, ulusal nitelikteki uzantısı olan “Genç Bilim Kadınlarına Destek Bursları” Türkiye’de 2003 yılından bu yana gerçekleştiriliyor. 2006 yılından bu yana ise program Türkiye’nin en saygın bilim kurumu olan Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından destekleniyor. Program, Ya am Bilimleri ve Malzeme Bilimleri dalındaki araştırmaları ödüllendiriyor. Araştırmalar, Yaşam Bilimleri dalında; Biyoloji, Biyokimya, Biyofizik, Biyoteknoloji, Farmakoloji ve Fizyoloji alanlarında gerçekleştiriliyor. Malzeme Bilimleri dalındaki alanlar ise; Taneli Malzemeler, Polimerler, Camlar Seramikler, Kompozitler, Biyomalzemeler, Nanomalzemeler, Özel Tasarlanmış Yüzeyler, Fotonik Kristaller; Yoğun Madde Fiziği ve İstatistiksel Fizik. Ayrıntı: www.loreal.com.tr