05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör Zamanımızın kanımca en önemli jeoloji tarihçisi olan saygıdeğer ve sevgili dostum Prof. David Oldroyd ve eşi, Budapeşte ve Krakov’da yapılacak iki bilim tarihi kongresine katılmak için Avustralya’dan Avrupa’ya gelirken temmuz sonunda dört günü ailemizin yazlık evinde geçirerek benim kılavuzluğumda yakında bulunan Bergama, Assos ve Truva harabelerini gezdiler. Kültür Farklılıkları ve Değer Yargıları Bu arada David bana Krakov’da sunacağı jeolojik haritaların gelişmesinin ilk evreleri hakkındaki tebliğini anlattı: Muhtelif kültürlerde haritacılığın gelişimini incelerken özellikle Çin kültüründe haritanın bir haritadan ziyade bir resim olarak sunulduğu ve verilen bilginin kesin doğruluğundan ziyade, ortaya çıkan resmin estetiğinin ön planda tutulduğu dikkatini çekmiş. Bunun üzerine David teknik resim geleneğini incelemiş. Bana Çin’de yapılmış iki örnek gösterdi. Bunlardan biri tamamen Çin kaynaklı bir petrol kuyusunun resmini gösteriyor. Bu resme bakarak kuyuyu çalıştıran muhtelif makaraların, pompaların vb nasıl çalıştığını anlamak mümkün değil, çünkü bunlar adam gibi gösterilmemiş. Örneğin, bir makaraya gelen ip, makaranın etrafından dolanacak şekilde değil de, çıkrığa sanki tam merkezden giriyormuş gibi resmedilmiş. Tabii bu durumda makaranın kendinden beklenen işi görmesi mümkün değil. Daha sonra Avrupa’da on sekizinci yüzyılda yayımlanmış bir mühendislik kitabından «kopya edilmiş» bir Çin şeklini gösterdi. Burada Avrupa’da yayımlanan resme bakınca, resmedilen vincin nasıl çalıştığını anlamak ve o resme bakarak onun aynısını yapmak mümkün. Çin’de yayımlanan «kopyaya» bakarak bunu yapmak ise mümkün değil. Zira Çin’de yayımlanan «kopyada» bazı makaralar arasında ipin gidişi gösterilmemiş, yerine estetik öğeler konmuş! Şekil «kopyacının» hayal gücüyle, «kopyalanan» orijinal arasında garip bir şey olup çıkmış ve hedeflendiği amaca hizmet etmesi böylece imkânsız hale getirilmiş. Muhterem dostum burada kültürler arasındaki farkın bu duruma neden olduğunu vurguladı. Ben de burada Çin kültürünün teknolojide, Batı kültüründen aşağıda olduğunu gördüğümü söyledim. David buna itiraz ederek, bir aşağıyukarı durumunun değil, yalnızca bir farklılığın olduğunda ısrar ederek, buradan bir değer yargısına varmak istemediğini söyledi. Ben kendisine bu ısrarının nedenini anlayamadığımı söyledim. David, Çinlilerin amaçlarının «estetik», Batılıların ise «anlamak» olduğunu, bunun ise yalnızca kültürel bir tercih olarak Çin kültürünün Batı kültüründen aşağı olması şeklinde yorumlanamayacağını öne sürdü. Bunun üzerine kendisine gene kartoğrafya tarihinden bir örnek vererek şu olayı hatırlattım: Onsekizinci yüzyılda Alman astronommatematikçi Cizvit papazı Adam Schall von Bell, Mançu kökenli KangXi İmparatoru’na, tahta çıkışı nedeniyle Çinli astronomlarca hazırlanan takvimin yanlış olduğunu söyledi. İmparator bunun üzerine bir Güneş tutulmasının tarihinin tesbiti konusunda Pekin’de bulunan Budist, Müslüman ve Hıristiyan astronomlar arasında bir yarışma ilan etti; bu yarışmayı peder Adam Schall von Bell’in kazanması üzerine, İmparator tüm takvimin yeniden yapılmasını ona havale etti. Bu Çin’de görülmemiş bir şok etkisi yapmıştı, çünkü bir imparatorun takviminin değişmesi, bizzat o imparatorun otoritesine yapılan bir saldırı olarak algılanıyordu. Burada yapılan yarışmada amaç belliydi: Güneş tutulmasının tarihini doğru tespit etmek. Bunu bir tek Avrupalı astronomun üstün bilimi becerebilmişti. Bunu gören pragmatik kafalı imparator da takvimin doğru dürüst yapılmasının önemini kavradığı için, eski (ve yanlış) takvimi çöpe atıp, yenisinin yapılmasını emretmişti. Dolayısıyla burada Çinlinin veya dünya merkezli astoronomik bir model kullanan Müslüman astronomun kullandıkları bilim yalnız «farklı» değil, düzey olarak Avrupa astronomisinden «aşağıydı». Daha sonra Çin’in haritalanması işi de Kang Xi imparatoru tarafından Cizvitlere verilerek meşhur Kang Xi atlası ortaya çıkmıştır. David ise ısrarla hangi kültürün hangi kültüre üstün olduğu konusuna girmek istemediğini vurgulayınca, kendisine bu tutumda tüm sosyal bilimlerin bir marazının ortaya çıktığını söyledim. Bir jeologa belli bir inşaat için hangi taşın hangisine üstün olduğunu sorarsanız, hiç tereddütsüz bir cevap alırsınız. Konu insan olunca bu yapılamıyor ve işin içine «politik doğruluk» giriyor. Politik doğruluk sosyal bilimlerden temizlenmedikçe, bu konuda adam gibi bilim yapmak mümkün olamayacak, karşımıza medeniyetler çatışması veya medeniyetler buluşması gibi zırva kavramlar çıkmaya devam edecektir. Not: Sevgili okuyucularım: 2009 Sonbahar sömestresi üç kıtaya dağılmış, çok yoğun bir kongre takvimi içeriyor. Bunların ekseriyetinde onur konuğu olduğum için derslerim arasında onlara gitmek zorundayım. Dolayısıyla Ocak 2010’a kadar Zümrütten Akisler’i düzenli sürdüremeyebilirim. Anlayışınızı istirham ederim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle