02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR İnsanlar 5500 yıl kadar önce ilk kez Asya steplerinde at koşturmuşlar. Sonuç atın bugüne kadar tahmin edilenden bin yıl kadar önce evcilleştirildiğini göstermekte. Kuzey Kazakistan Botai kültürü insanları aynı tarihlerde at sütü de içmeye başlarken, Avrupalılar attan 2000 yıl sonra yararlanmaya başlamış. Exeter Üniversitesi’nde Alan Outram ve ekibi atı ilk kez evcilleştirenlerin Botai kültürü insanları olduğunu gösteren üç yeni kanıt buldu. Science dergisinde “The Earliest Horse Harnessing and Milking” başlığıyla yayımlanan araştırmada, ilk önce Botai atlarının ayak kemikleri karşılaştırıldı ve bunların bölgedeki yabani atlardan çok, Tunç devrindeki (MÖ.30001000) evcil atlarınkine benzediği saptandı. Ayrıca Botai atlarının dişlerinde, dizgine ait izler de saptanmış. Son olarak Botai kültürüne ait çanak çömlek içindeki yağ kalıntılarının izotop analizleri yapılarak, at sütü kalıntılarına ulaşılmış. Yeni buluntular Botai kültürü insanlarının en azından bazı atları evcilleştirerek etinden ve sütünden yararlandıklarını kanıtlamakta. Bilim insanları atın binek hayvanı olarak da kullanılmış olduğunu söylüyor. Orta Asya bozkırlarında binlerce yıl öncesinden beri yaşayan yabani at sürüleri evcilleştirilmeden önce avlanıyordu. Evcil atlar, inek, koyun ve keçiye göre daha avantajlıdır. Nitekim sert kış iklimine dayanıklı olan atlar, kar yağsa bile otlanmaya devam ediyor. Oysa inek, koyun ve keçiler kış aylarında insanlar tarafından hazırlanan yemlerle besleniyorlar. Atın evcilleştirilmesi insanlığın gelişiminde, ulaşım ve iletişimden savaşa kadar çok önemli değişimlere yol açtı. Botai bölgesindeki atların, tarımcığa geçişten önce evcilleştirilmiş olması, atların tarımdan bağımsız olarak ehlileştirildiğini kanıtlamakta. NSANO LU BE B N YILDIR AT SIRTINDA Kepler, uzaya gönderilen en kuvvetli kameraya (95 megapiksellik) sahip. 550 milyon dolara mal olan teleskopla, Samanyolu’ndaki bilinmeyen sınırlar genişleyecek diyor NASA Astrofizik Enstitüsü müdürü Jon Morse. SORUNLU EVL L N FATURASI KADINA Düzenli olarak tartışmaların yaşandığı mutsuz evlilikleri inceleyen Utah Üniversitesi bilim insanları, ilginç bir sonuca ulaştılar. Evlilik sorunları gerçi hem erkeği hem de kadını despresif kılıyor ama bu durum yalnızca kadının metabolizmasını etkilemekte. Sorunlu evliliklerde kadınlar metabolik sendroma (kalp enfarktüs, diyabet ve kalp hastalıkları gibi risk faktörlerini içeren grup) daha çok yakalanıyorlar. Sendromun belirtileri yüksek kan basıncı, şişmanlık, yüksek kan şekeri, yüksek trigliserit oranı ve düşük iyi kolesterol seviyesidir. Cinsiyetler arasındaki fark çok önemli diyor bilim insanları. Kalp dolaşım hastalıkları kadın ve erkekte en sık görülen ölüm nedenleri ancak son araştırmada duygusal stresin etkisi de ortaya çıktı. Çalışma, evliliklerin kalp dolaşım hastalıkları üzerindeki etkisini inceleyen geniş kapsamlı bir araştırmanın bir parçası. Bu çalışma sayesinde boşanmaların da bu hastalıkları tetiklediklerini öğrendik diyor uzmanlar. Araştırmayı yöneten bilim adamı Tim Smith, sağlıklı yaşam için yüksek kan basıncı ve kolesterol değerleri dışında aile yaşantısının kalitesine de önem verilmesini öneriyor. Rice Üniversitesi’nde Denise Chen ve Wen Zhou ile çalışan araştırmacılar, insanların da korkunun kokusunu alabildiklerini buldu. Fakat sistemin kimyasal yolları hayvanlardaki kadar gelişkin değil. HeinrichHeine Üniversitesi’nden Bettina Pause ve arkadaşları daha önceleri insanın, korkan kişilerin ter kokusunu bilinçsiz olarak algıladığını ve bu bilginin beyinde depolandığını saptamışlardı. Birçok hayvan tehlike anında kimyasal maddeler salgılayarak hemcinslerini uyarıyorlar. Chen ile çalışan araştırmacılar şimdi insanlarda da benzer reaksiyonların meydana gelip gelmediğini incelediler. Bu amaçta korku filmi izleyen erkeklerden alınan ter örnekleri kadınlara koklatılmış. Kadınlar ter örneklerini koklarken bunları çeşitli mimikleri yansıtan yüz resimlerine göre de değerlendirmişler. İlginç bir şekilde ter örneklerini koklayan kadınlar, korkuyu ifade eden yüz resimleri görmeseler bile kokuları negatif olarak değerlendirmişler. Yani resimlerde korku ifadesinin bulunup bulunması önemli değil. Buluşumuz insanın ter kokusunun da duygusal anlamlar taşıdığını kanıtlamakta diyor Chen. Alman araştırmacı Pause de benzer bir sonuca ulaşmıştı. Korkuya bağlı ter kokusu tehlikeyi uyararak insanın hazırlıklı olmasını ve daha hızlı reaksiyon göstermesini sağlamakta. KORKUNUN KOKUSU tırmaları için yaşları 4959 arasında değişen 940 erkeğin çay içme alışkanlığı incelenirken, dişeti cebi, dişeti kaybı ve kanama sıklığı gibi kriterler dikkate alınmış. Her gün içilen yeni bir fincan yeşil çayla bu üç değer iyileşmekte diyor araştırmayı yöneten Joshihiro Shimazaki. Bilim insanları dişeti üzerinde olumlu etki yapanın bir antioksidan maddesi olan kateçin (catechin) olduğunu söylüyorlar. Kateçin, dişeti bakterilerinin iltihap reaksiyonuna karşı etkiyerek dişetini güçlendirmekte. Bu etki öte yandan kalp dolaşım hastalıkları ve diyabet üzerinde de dolaylı olarak olumlu etki yapıyor. Nitekim hastalıklı dişeti, bu tür hastalıkları tetikleyebiliyor. Kateçin yeşil çay dışında, siyah çayda, çikolata, meyve, sebze ve şarapta da bulunuyor. YE L ÇAYLA SA LIKLI D ETLER Japon araştırmacılar, düzenli olarak yeşil çay içenlerin daha sağlıklı diş etlerine sahip olduklarını söylüyorlar. Kyushu Üniversitesi bilim insanlarının Periodontology dergisinde yayımlanan araş Satürn’ün Ghalkasındaki ilk uydu bulundu. Çapı yaklaşık olarak yarım kilometre olan uyduyu Cassini sondası görüntüledi. NASA’nın açıklamasına göre uydu, Ghalkasındaki çok sayıdaki partikülün kaynağı olabilir. Son derece ince ve zayıf ışıyan Ghalkasında bugüne kadar uydu saptanmamıştı. Yeni gökcisminin keşfi, diğer Cassini uydusu verileriyle birlikte esrarengiz Ghalkasının daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacak. Ghalkası Satürn’ün en dışındaki halkalardan biri. Minik uydu aslında birkaç ay önce görüntülenmişti fakat Uluslararası Astronomi Birliği, gökcismini kısa bir süre önce resmi olarak uydu olarak tanımladı. Bugüne kadar bilinen altmışın üzerindeki Satürn uydusundan sadece elli ikisi isimlendirilmiştir. YEN B R SATÜRN UYDUSU BULUNDU Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma ‘KEPLER’ K NC B R DÜNYA ARAYACAK BEBEKLER MÜZİĞİ UYKUDA ÖĞRENİYOR Son araştırmalardan anlaşıldığı üzere, farklı tonları ve ritimleri tanıma yetisine doğuştan sahibiz, yani müziği anlama yetisi deneyimlere dayanmıyor. Sonuç AB tarafından finanse edilen ve İngiliz, İspanyol, Macar ve Hollandalı bilim insanlarının katılımıyla gerçekleştirilen bir araştırmayla elde edildi. “Emergent Cognition Trough Active Perception” projesinde çalışan uzmanlar uyuyan bir bebek beyninin müziğe ne şekilde reaksiyon gösterdiğini incelemişler. “Beynimiz doğumdan itibaren sürekli motifler arıyor ve beklenmedik bir şey keşfettiği zaman öğrenmemiz gerektiğini söylüyor” diye yorumluyor sonuçları, araştırmayı yöneten bilim kadını Susan Denham.(Plymouth Üniversitesi) Science Daily sayfasında yayımlanan araştırmanın, küçük çocuklardaki işitme sorunlarının daha iyi teşhis edilmesinde yardımcı olması bekleniyor. Bilim insanları yenidoğanların beyin akımlarını incelemişler. Bebeklere farklı müzik aletlerinden çıkan basit ton sekanslarını dinletmişler. EEG görüntülerinden, yenidoğanların da uyku sırasında birbirini takip eden tonları algılayabildikleri anlaşılmış. Daha önceki araştırmalarla da bebeklerin ritime reaksiyon verdikleri görülmüştü. Bu araştırmalarda bebeklere annenin kalp atımı gibi basit sesler değil, normal rock müziği dinletilmiş. Bebekler bu durumda da temel ritimleri algılayabilmişler. Bu yeti bebeklere, annenin veya diğer kişilerin seslerine alışmasına izin vermekte. Müzik dinlemek doğumdan önce ve sonra bebeğin tüm yaşamı üzerinde olumlu etkiler yapabilir diyor uzmanlar. Bir bebek müzikle ne kadar erken tanışırsa büyüdükçe müziği o kadar sevecektir. CBT 1150/ 4 3 Nisan 2009 Güneş sistemimizin dışında dünya benzeri gezegen arayışını kolaylaştırmak isteyen NASA, “Kepler” teleskopunu uzaya gönderdi. Uzmanlar gerçi ikinci bir dünyanın varlığı konusunda hemfikir değiller ama bu sorunun yanıtlanma olasılığı hiç bu kadar büyük olmamıştı. Amerikan uzay ajansı NASA “Kepler” in misyonunu başka bir dünya var mı yok mu sorusunun yanıtına götürecek ilk adım olarak açıkladı. Dev teleskop, en üz üç buçuk yıl süre Samanyolumuzda dünyamıza benzeyen 100.000 kadar yıldızı yakından inceleyecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle