16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Astroloji Nasıl Çürütüldü? Gezegenlerin ve yıldızların hareketlerine bakarak insanların ve toplumların geleceğine ilişkin kehanetlerde bulunma etkinliği olarak tanımlayabileceğimiz astroloji, MÖ. 6. yüzyılda Babillilerde başladı. Günümüzde de etkisini sürdüren astroloji, 26 asırlık tarihi boyunca çeşitli dönemlerde inişli çıkışlı bir gelişme çizgisi izleyerek varlığını korudu. Bugün dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birinin astrolojiye inandığı ve astrologları izlediği bilinmektedir. Osman Bahadır, [email protected] Genetik hastalıklarda Avrupa ile İşbirliği Binlerce genetik hastalık ve dünyada milyonlarca bu hastalıklardan biri ya da öteki ile yaşayan insan var. Elbette milyonlarca da kaybedilen hasta. Özellikle son 20 yıl içinde genetik ve moleküler biyoloji alanında büyük gelişmeler oldu. Hastalıklardan sorumlu genler birer birer bulundu. Bu buluşlar tıp tarihindeki en büyük aşamalardan biri sayılmalıdır. Prof. Dr. Coşkun Özdemir, coskunoz@superonline .com. B abilliler için astroloji devletin işlevlerinden biriydi. Hava tahminlerinde ve kralların kaderlerinin belirlenmesinde kullanılıyordu. Babillilerde ayrıca din adamları, halka boyun eğdirmek için, tehdit edici astroloji kehanetlerinden yararlanıyorlardı. Astrolojinin sıradan insanların geleceği ve özel yaşamlarıyla ilgili olarak kullanılması, ilk defa eski Yunan’da olmuştur. İlkçağda ve ortaçağda astrolojinin öngörüleri, gök cisimlerinin gizemli etkisiyle açıklanıyordu. Gök cisimlerinin hareketleri ve görünüşleri, tanrıların (daha sonra tanrının) işaretleri olarak algılanıyordu. Örneğin Mars’ın kırmızıya çalan görüntüsü ile kan, savaş ve kitle katliamları arasında ilişki kuruluyordu. Rönesans döneminde astrolojiye inanışta büyük bir yükselme görüldü. Bu yükselişte, eski Yunan düşünüşünün de etkisiyle, gezegenlerin ve yıldızların dünya ve insanlar üzerinde fiziksel etkide bulunduğu fikrinin de önemli rolü oldu. Astrolojinin çürütülmesi süreci, gravitasyon teorisine giden süreçle başladı. Kopernik bu teoriye giden yolu açmıştı, Kepler ilk kez sözel olarak gravitasyon teorisine yaklaştı, Newton ise bu teoriyi matematiksel olarak formüle etti. Böylece gök cisimlerinin, yeryüzü ve insanlar üzerindeki etkisinin ihmal edilecek kadar küçük olduğu ortaya koyulmuş oldu. Bugün, yanımızdan geçen bir ağır vasıtanın üzerimizdeki gravitasyonel etkisinin, bir gök cisminin gravitasyonel etkisinden daha büyük olduğunu biliyoruz. Gravitasyon teorisinin geliştirilmesi, astrolojinin temel tezine büyük bir darbe indirmiş oldu. ASTROLOJ YE B L MSEL DARBE Daha sonraki yüzyıllardaki her yeni bilimsel keşif, (örneğin, Darwin’in evrim kuramı, Mendel’in genetik yasaları vb.) astrolojinin çürütülmesine yeni bir kanıt sunuyordu. Yerdeki biyolojik çeşitliliğin nedeninin gezegenler olmadığı gösterildi. İnsanların yapısal özelliklerini, gezegenlerin mistik etkisinin değil, kalıtım yasalarının belirlediği anlaşıldı. Hastalıkların önemli nedenlerinden birinin mikroplar olduğu gösterildi. Böylece binlerce yıldır gezegenlerin gizemli etkilerinden birinin sonucu olduğu sanılan hastalıkların, mikrobik kökeni de ortaya koyulmuş oluyordu. Ve nihayet, 11 Temmuz 1991 tarihinde astrolojiyi çürüten nihai kanıt geldi. O gün, Ay’ın gölgesi batı yarım küresini süpürüp geçmiş ve böylece en uzun süreli Güneş tutulmalarından biri gerçekleşmişti. O gün çok önemli bir gerçek açığa çıktı. Güneş’in, 11 Temmuz 1991 gününde İkizler takımyıldızında bulunduğu anlaşıldı. Oysa bütün astroloji haritaları, yılın o günlerinde Güneş’in Yengeç Takımyıldızında bulunduğunu öne sürmekteydiler. (Bütün burç fallarında, 21Haziran – 22 Temmuz tarihleri arasında doğmuş kişiler, Yengeç burcunda gösterilir). Astrolojinin temel dayana çökmü tü. Astrologlar, Yer’in dönme ekseninin yalpalamasının (presesyon) yarattığı yer değişimini hesaplarına katmayı unutmuşlardı (!). 11 Temmuz 1991 tarihi, astrolojinin nihai çöküşünün tarihidir. Ancak astrolojinin bilimsel olarak çürütülmüş olması, elbette çok önemli olmakla birlikte, insanların onun zararlı etkilerinden kurtarılması için yeterli değildir. Bundan sonra yapılması gereken diğer önemli şey, bu bilginin tüm insanlara ulaştırılması ve onların bu bilimsel bilgiyle ikna edilmesidir. Çünkü bilim, insanlara ulaştığı ölçüde bir güçtür. Yararlan lan Kaynak: Lawrence E. Jerome, Astroloji Çürütüldü, Türkçeye çeviren; E. Renan Pekünlü, İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınları: No: 94, Ocak 2009 ve Prof. Dr. E. Renan Pekünlü’nün bu kitaba yazdığı “Çevirenin Önsözü”. T Dünya Hemofili Günü için bir araya geldiler… Ağaçlara isimlerini verdiler Antalya'da 18 Nisan 2009 tarihinde Dünya Hemofili Günü Kutlaması yapıldı. Akdeniz Hemofili Derneği çatısı altında Antalya ve civarındaki hemofili hastaları Antalya/Serik'te bulunan ‘Sümer Tilmaç Sanatç Köyü Melek Çiftli i’nde bir araya geldiler. Hemofili hasta ve hasta yakınları, Akdeniz Hemofili Derneği üyeleri, Akdeniz Üniversitesi Pediatrik Hematoloji Bilim Dalı öğretim üyelerinin katıldığı anlamlı etkinlikte çiftlikte bulunan ağaçlara hemofili hastalarının isimlerinin yazılı olduğu tabelalar asıldı. Hemofili kalıtsal olarak nesilden nesile geçen ve sadece erkeklerde görülen ciddi bir kan hastalığıdır. Kanın pıhtılaşması için gerekli faktörlerden biri eksik olduğu zaman pıhtılaşma mekanizması bozulur ve durdurulamayan kanamalar meydana gelir. Hemofili ömür boyu devam eden bir hastalıktır ve bulaşıcı değildir. Bu hastaların pıhtılaşma fonksiyonları bozuk olduğundan kanamaları çok zor durmaktadır. Kadınlar ancak taşıyıcı olabilir ve taşıyıcı olan bir annenin erkek çocuğuna %50 oranında hemofili hastalığını geçirme olasılığı vardır. İyi tedavi edilemeyen hastalar kalıcı eklem sakatlıkları nedeniyle “engelli” bireyler haline gelebilirler. Engelli sayısının artmaması için faktör tedavileri uygulanmalıdır. Tedavide başarılı sonuç alınması için, kanama olduğunda tedaviye erken başlanması önemlidir. CBT 1153/ 10 24 Nisan 2009 tedavi konusundaki ilerlemeler umut verici olmakla beraber henüz sonuca ulaşmış olmaktan uzak. Genetik hastalıklar tüm toplumlar için çok ciddi sorunlar oluşturuyor. Bunları tedavi edemiyoruz. O zaman engellilerle ilgili çeşitli sorunlar birikiyor. Ama onlar için yapılacak, yapılması gereken pek çok şey var. Bunlar nasıl ve hangi araçlarla gerçekleştirilebilir. İşte tüm dünyada bunu hedefleyen çeşitli kuruluşlar var. Bunlardan Avrupa’dakilerden, Central Eastern European Genetic Network’tür (CEEGN) (Merkezi ve Doğu Avrupa Genetik İşbirliği). Bu kuruluş, bizim derneğimizi (Türkiye Kas Hastalıkları Derneği) Prag’da, Ocak ayında yapılan toplantıya davet etti. Derneğimiz yönetim kurulunda yer alan, SMA hastalığını taşıyan ve yaşamını tekerlekli sandalyede sürdüren Hakan Özgül ile birlikte iki temsilci olarak bu toplantıya katıldık. Bu kuruluş bilimle, bilimsel gelişme ve araştırmalarla elbette ilgileniyor, ancak sosyal amaçlı aktivitelere öncelik veriyor. Bu tür kuruluş ve dernekler patients parents (hasta ebeveyn) organizasyonları adını taşıyor. Bizim derneğimiz de bu niteliğe sahip. Avrupa’da bizden çok farklı olarak hasta ve aile bireyleri derneklerde çok aktif rol oynuyorlar. Prag’daki toplantıda öncelikle gelişmekte olan ülkelerin sorunları görüşüldü. 1. Bilgilendirme: Önde gelen amaçlardan biri toplumun, ailelerin hatta doktorların bu hastalıklar konusunda bilgilendirilmesidir ve kuşkusuz bu büyük bir önem taşıyor. Bir örnek vermek istersek; Akraba evliliğinin niçin kalıtımsal hastalık olasılığını arttırdığını, toplumun iyice öğrenmesi lazım.* (Televizyonlarda 510 dakika ayrılabilir) 2. Genetik dan manl k: Bununla özellikle böyle hasta ya da hastaların bulunduğu ailelere güncel durumla ilgili tavsiyelerde bulunmak amaçlanıyor. Genetik bir hastalık taşıyan çocuğa sahip olan bir aileler ikinci bir çocuk edinmek isterse nasıl davranmalıdır? Çocuğun kuzenleri için olasılıklar nedir? Bu ve benzer sorular genetik danışmanlık yapan uzmanlar tarafından cevaplanır ve uygulamalar için gerekli tıp merkezlerine gönderilir. 3. Do um Öncesi (Prenatal) Tan : Bazı hastalıklarda bugün doğum öncesi tanı olanağı var. Çocuk hasta geni taşıyorsa ve bu saptanırsa aile isterse doğumu engelleyerek çocuğu aldırabilir.. Bu olanağı tüm yurtta geçerli kılabilmek lazım. 4. Yeni Do mu larda Tarama (Neonatal Screening): Yeni doğmuş çocukları olası genetik hastalık yönünden tarama. Prag’daki toplantıda böyle 18 genetik hastalık olduğu bildirildi. Bizde bazı merkezlerde ancak birkaç hastalık için yapıldığını öğreniyorum. Prag’daki toplantıda bize Türkiye’de genetik hastalık ile ilgilenen hangi derneklerin olduğu soruldu. Onların da bu kuruluşa katılması isteniyor. Bu derneklerle temas kurmaya ve işbirliğini gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bugüne kadar Hemofili, Talasemi, Otizm, Down Sendromu dernekleri olduğunu öğrendik. Hastaebeveyn (patients parents) derneklerinin kastedildiğini yineleyeceğim CEEGN, hastaların ve yakınlarının erken ve doğru tanı, genetik danışmanlık ve önleyici tedbirlerde aktif rol almasını öngörüyor. Bu çok yerinde bir amaç ancak bunun bizim toplumun en zayıf tarafı olduğunu yukarıda belirttim. Bu tür etkinliklere katılmıyor bizim halkımız CEEGN, aynı zamanda hükümetle, doktorlarla, endüstri ile ve hasta gruplarla ile iyi, verimli ilişkiler kurulmasını, yeni ilaçlar için yatırım yapılmasını, hastalar için kaliteli bakımın gerçekleştirilmesini, bunları kolaylaştırıcı yasa ve yönetmeliklerin kabul edilmesini, bu doğrultuda çalışmalar yapılmasını telkin ve tavsiye ediyor. Toplantı bizim için çok yararlı oldu. Bu işbirliğinden çok şey kazanacağımız kanısını edindik. Beni Medical Advisory Committee (Tıbbi Danışma Kurulu) üyeliğine seçtiler. Biz dernek olarak, gecikmeden genetik hastalık dernekleri ve genetik uzmanları ile temasa geçtik. Onlarla birlikte bu Avrupa işbirliğini sürdürmeye çalışacağız. (*) Sakıp Sabancı bana teyze kızı ile evlenirken bunun sakıncalarından hiç haberdar olmadıklarını söylemişti. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da teyzesinin kızı ile evli olduğunu öğrendik.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle