Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Bilim insanları, araştırmacılar, tasarım yeteneğine sahip mühendisler gelişmiş ekonomilerin en büyük zenginliğidir. Beyin göçü almak bu zenginliği arttırabilmenin etkin, üstelik de toplumsal maliyeti düşük yollarından biridir. Kapalı devre televizyonlarını izleyenlere üst denetim Kapalı devre televizyonlarına dayalı güvenlik sistemine Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nden bilim insanları bir üst denetim getirdi. Reyhan Oksay Beyin Göçünde Kazananlar Kaybedenler... OECD ya da AB’nin bilim, teknoloji, yenilik politikalarıyla ilgili belgeleri tarandığında, üyelerine, ülkeler arasındaki araştırmacı ve bilim insanı dolaşımını destekleyici önlemler almalarının tavsiye edildiği görülür. AB’nin bu dolaşımı özendirici destek programları vardır. Bilginin, ekonomi ve toplumsal yaşamımızdaki öneminin giderek artması; özellikle de üretim sürecinde başlıca belirleyici faktörlerden biri olma özelliğini kazanması, bu dolaşımı destekleyici politikaların hareket noktasını oluşturmaktadır. Ülkelerin teknolojik ve ekonomik gelişme için, her şeyden önce, var olan bilgiye erişebilme, o bilgiyi anlayıp kullanabilme yeteneğine sahip insanlara ihtiyacı vardır. Kaldı ki, bu yeteneğe sahip insanlarının olması da ülkelerin ilerlemesine tek başına yetmemektedir. Gelişmiş ekonomilerin üstünlüğü, bilimsel araştırmalar yoluyla yeni bilgiler üretebilme ve yeni üretilen bilimsel bilgileri yeni ya da daha gelişkin teknolojilere, ürünlere, üretim yöntemlerine, yeni toplumsal hizmetlere dönüştürebilme kapasitesine sahip insanlarının da olmasından kaynaklanmaktadır. Bilim insanları, araştırmacılar, tasarım geliştirme yeteneğine sahip mühendisler bu ekonomilerin en büyük zenginliğidir. Beyin göçü almak bu zenginliği arttırabilmenin etkin, üstelik de toplumsal maliyeti düşük yollarından biridir. Ve önde koşan ülkeler, işaret edilen yeteneklere sahip insanların ekonomik ve toplumsal gelişmedeki belirleyici rolleri devam ettiği sürece, sadece kendi yetiştirdikleri beyinlerle yetinmeyip bütün dünyanın yetkin beyinleri için bir cazibe merkezi olma yarışlarını da sürdüreceklerdir. Beyin göçü yeni bir olgu değildir. Bilim insanları ve araştırmacılar daha iyi bir ücret imkânı ve kariyerlerinde ilerleme fırsatı yakalayabilmek; araştırmalarına yeterli desteği sağlayabilmek ve daha kaliteli bir araştırma altyapısına kavuşmak; parlak bilim insanlarıyla birlikte çalışma fırsatı bulabilmek; ve daha özgür, daha rahat bir tartışma ortamında olabilmek için, öteden beri, bu beklentilerine yanıt verebilecek ülkelere göç etmektedirler. Yine öteden beri bilinen bir gerçek, beyi göçü açığı veren ülkelerin bu işten zararlı çıktığıdır. Zararlı çıkanların daha çok hangi nitelikteki ülkeler olduğu da bilinen bir başka gerçektir. Öyleyse, OECD gibi uluslararası kuruluşlar, bir kısım ülkelerin aleyhine işleyen bir akımı niye destekler; niye fikren sahip çıkar? İleri sürülen gerekçe, son çözümlemede bütün ülkelerin bu işten kazançlı çıkma olasılığının bulunmasıdır. Diyelim Türkiye, bu işten kazançlı çıkabilir mi? Çıkabilir! Örneğin, ABD’de çalışmakta olan Türkiye kökenli bilim insanları ve doktora çalışmalarını o ülkede yapıp araştırmacı olarak orada kalanlar, belli bir süre sonra Türkiye’ye dönebilir; ABD’de kazandıkları paha biçilmez bilgi ve deneyimlerini Türkiye’ye taşıyabilir; ülkenin bilim ve teknolojide ilerlemesine büyük katkılarda bulunabilirler. Böyle bir olasılık var mı; var... Var da, bu bugüne dek dişe dokunur ölçüde gerçekleşmediğine göre bundan sonra nasıl gerçekleşecek? “Yetenekli İnsan Kazanımı için Dünya Rekabeti” konusunu ele alan, OECD’nin elektronik ortamda yayımladığı Policy Brief’in şubat sayısında bu sorunun yanıtı var: “Gelişmekte olan bir ülkenin, en azından, başka ülkelerdeki kendi bilim insanlarının, araştırmacılarının ülkelerine geri dönmeleri mümkündür. Ama bunun olabilmesi için, ülkelerine dönecek o insanlara bilgilerini kullanabilecekleri, üretkenliklerini sürdürebilecekleri çalışma ortamını ve getirecekleri bilginin özümsenerek ülkede yaygınlaşmasını sağlayacak şartları yaratmanız gerekir.” Galiba, “sürekli kaybetmemek için sen de biraz akıllı ol be kardeşim”, demek istenmiş ama, biraz üstü örtülü... Beyin göçünde kazançlı çıkan ülkelerin kazancı, kaybedenlerinse kaybı ne kadardır? Ne yazık ki uluslararası istatistiklerde yeterince bilgi bulamıyoruz ama, andığım OECD yayınında yer alan ve gelecek hafta aktaracağım bazı rakamlar bu konuda bize kabaca da olsa bir fikir verecektir. K ameralara dayalı gözetleme sistemlerinin en büyük problemlerinin başında, monitörleri izleyen operatörlerin birden fazla görüntüyü gözetlemek zorunda kalması ve bunun sonucu olarak bazı önemli olayların kaçırabilmesidir. Bu probleme çözüm olarak GYTE Bilgisayar Mühendisliği bünyesinde Ar. Gör. Ula Vural ve Yrd. Doç. Dr. Yusuf Sinan Akgül yeni bir sistem geliştirdi. Bu sistem, monitörleri gözetleyen güvenlik görevlilerinin göz hareketlerini takip ediyor ve göz hareketlerinin monitörlerdeki hareketlilikle olan bağlantısını çözüyor. Gözetleme işleminin sonunda, görevlinin kaçırdığı hareketlerden oluşan bir özet video otomatik olarak hazırlanıp görevliye ya da amirine izletilerek, gözetleme sürecinin daha güvenli olması sağlanıyor. Sistemin gerçek zamanlı olarak standart kişisel bilgisayarlarda çalışabildiği bildiriliyor. Sistem, GYTE Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde devam etmekte olan Akıllı TeleRobotik projesinin bir parçası olarak geliştirilmiş. Akıllı TeleRobotik projesi, Bilgisayar Mühendisliği bünyesinde insan bilgisayar etkileşimi, bilgisayarla görme, robotik ve benzetim laboratuvarlarında 4 öğretim üyesinin ortak olarak yürüttüğü bir çalışma. Projenin uygulama alanı oldukça geniş. Bunların başında uzaktan ameliyat, afet kurtarma araçları, nükleer ya da kimyasal atık taşıma, uzay çalışmaları, insansız hava ve deniz araçları gibi uygulamalar geliyor. Buluşlarını “Pattern Recognition Letters” (DOI:10.1016/j.patrec.2009.03.002) isimli dergide yayımlayan Vural ve Akgül, “Bu, operatöre ikinci bir şans daha tanıyarak denetleme sisteminin güvenilirliğini artırıyor” diyor. Ayrıntılı bilgi için: www.vision.gytee.edu.tr New Scientist Dergisi, bu habere 8 Nisan 2009 tarihinde “Eyeball spy turns the tables on Big Brother” başlığıyla yer verdi. Dergi bu konu ile ilgili merkezi İngiltere’de olan Autonomy isimli şirketin genel müdürü, Mike Lynch’in görüşlerini aldı. Lynch bu sisteme şu eleştiriyi getiriyor: “Bir insanın bir yere bakması gördüğü anlamına gelmez. Operatörler sürekli olarak monitöre bakıyor olabilirler. Ancak beyinlerinin kayıt yaptığını garantileyemeyiz.” Yenilenebilir enerjide Anel Grup UNIDOICHET işbirliği… D CBT 1153/ 6 24 Nisan 2009 oğa ve çevreye duyarlı yenilenebilir enerji projeleriyle dikkat çeken Anel Grup şirketlerinden ESistem, Birleşmiş Milletler Hidrojen Enerjisi Araştırma Merkezi (UNIDOICHET) ile birlikte geliştirdiği “Gezici Hidrojen Evi Projesi”ni hayata geçirdi. Çalışmalarına geçtiğimiz yıl ortalarında başlanan proje kapsamında, güneş, rüzgâr ve hidrojen enerjisinin kullanıldığı hibrit bir sistem oluşturuldu. Gezici hidrojen evi projesinin enerji ihtiyaçlarını karşılamak için kurulan hibrit sistemde, 800 W fotovoltaik güneş paneli,1 kW rüzgâr türbiniyle 2 kW kapasiteli yakıt pili bulunuyor. Güneş ve rüzgardan üretilen enerji, 15 metrekarelik yaşam alanındaki televizyon, buzdolabı, klimayı çalıştırırken, bu mini evin iç aydınlatmasını da sağlayabiliyor. Hidrojen gazıyla çalışabilen evin ocağında çay, kahve ve yemek gibi gereksinimler de karşılanabiliyor. İhtiyaca göre, daha büyük ölçülerde de projelendirilebilir özellikteki “Gezici Hidrojen Evi Projesi”nin montajı da 23 gün içinde tamamlanabiliyor. Enerjiye olan gereksinimin sürekli arttığına dikkat çeken Anel ESistem yetkilileri, fosil yakıtlı sistemler yerine, yenilenebilir enerji teknolojileriyle sera gaz emisyon etkilerinin azaltabileceğini belirttiler. Yenilenebilir enerji teknolojisinin yaygınlaşmasına yönelik ARGE faaliyetlerine hız verdiklerini bildiren yetkililer, üniversiteler ve araştırma merkezleriyle başlatılan çalışmaların sürdürüleceğini de kaydettiler. Gezici Hidrojen Evi Projesi, kamuoyuna yenilenebilir enerji teknolojilerini tanıtırken, bu alanda araştırmacılar için eğitici bir sistem olma özelliğiyle öne çıkıyor.