Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör TÜRLERDE DEĞİŞİM LABORATUVARLARDA İZLENİYOR Evrimin moleküler gizi çözülmeye başlandı Canlıların evrimi henüz tümüyle anlaşılmamış, çok karmaşık bir süreç. Fakat genetik biliminde yaşanan gelişmeler, daha aydınlatıcı sonuçlar vermeye başladı. Bilim insanları artık evrimin moleküler gizlerini çözmeyi öğreniyor. Bu çalışmalar sayesinde türlerin değişimi laboratuvarda izlenebilir hale geldi. İnsanın evrimsel gelişimi hakkında da yeni ipuçları bulundu. Orhan Bursalı bana bu haftaki yazımı yazmamı hatırlattı. Kendisine içimden artık halkıma hitâben köşe yazısı yazmak gelmediğini söyledim. Sebebi de son anket sonuçları: Her yerde AKP önde görünüyor deniyor. Ben ise AKP’yi Türkiye’nin yaşamsal bir sorunu olarak değerlendiriyorum. Bu kadar ayrı düşündüğüm bir topluma köşe yazısı yazsam ne olur? Bilimin Durdurulduğu Yerde Başlayan Felaket Benim gibi düşünenlerin, düşüncelerini değerlendirebilmek için benim yazılarıma ihtiyaçları yok. Benim düşündüklerimin tersine düşünenleri memlekette hüküm süren ekonomik ve sosyal çöküş bile görüşlerini değiştirmeye ikna edemediğine göre, onların fikirleri üzerinde benim yazılarım çöldeki bir kum tanesi kadar bile iz bırakamaz. Zira karşılıklı konuşma ancak akılcı ortamlarda olabilir. Bu akılcılık yerini hissîliğe terkettiyse, artık konuşarak anlaşma imkânı kalmamış demektir ki, bu bir demokrasinin karşısındaki en büyük tehlikedir. Bu akşam haberlerinde (6 Mart 2009) Fethullah Gülen ile Amerika’da yapılan bir röportajın haberi veriliyordu. Fethullah Efendi, herhalde geniş tarih bilgisine dayanarak, Osmanlı’nın Ortadoğu’daki hükümranlığı esnasında orada yaşayanların mutluluğunu anlatarak tekrar buralara Osmanlı ruhunun egemen olması dileğini dile getiriyordu. Bu dileği dehşet içinde dinledim! Osmanlı’nın hüküm sürdüğü yerler arasında insanlığın en eski kültürlerinin izleri vardır. Bugün buralarda yaşayan bedbaht insanlar, petrol parası ve Amerikan desteği ile geçinen bir avuç eski haydutyeni kral/emir/şeyh takımı dışında o eski uygarlıkların seviyesinde bile değildir. Ben Bengazi’ye gittiğimde şehirde yalnızca bir sinema olduğunu duymuştum. Pislikten geçilmeyen, lâgünü lâğım olmuş olan Bengazi’den beni eski Kyrene’ye götürdüler. Kyrene MS ikinci yüzyılda büyük bilim insanı Eratostenes’in doğduğu şehirdir. Şimdi harabe olan bu şehirde muhteşem bir su dağıtım sistemi, umuma açık banyolar ve üç devâsa tiyatro bulunmaktaydı. Kyrene’nin az ilerisindeki liman şehri Apollonia ise Kyrene’dekiler yetmezmiş gibi ayrıca büyük bir tiyatroya sahipti. Yüzyıllarca Osmanlı hâkimiyetinde kalan Libyalı insanlar, bu süre zarfında Kyrene’de ikibin küsur sene önce yaşamış Yunanlıların bile altında bir düzeye düşmüşlerdi. Beytül Hikma’nın vatanı Bağdat’ın başkenti olduğu Irak’taki hangi arkeolojik buluşu bir Osmanlı yapmıştır? Eski Ortadoğu’nun hangi dilini bir Osmanlı çözümlemiştir? Haydi bu lüks işleri bir yana bırakıp, günlük ihtiyaçlara gelelim: Ortadoğu’nun eşsiz petrol hazinesini kim keşfetmiş, keşfedilenleri kim işletmiştir? Biliyormusunuz ki Atatürk bu talihsiz ülkeyi Osmanlı’nın pençelerinden kurtardığı zaman koca imparatorlukta jeoloji diploması olan tek bir insan bulunmuyordu! Bu mu imrenilecek kültür? Bu mu gıpta edilecek yaşam? O mutlu insanlar mutluluklarından bıktıkları için mi Birinci Dünya Savaşı’nda cihad ilân eden zavallıların zavallısı halîfeye, yani Osmanlı padişahına, burun kıvırıp İngilizler adına nice askerimizi şehid edip, tüm Ortadoğu topraklarımızı kaybetmemize sebep olmuşlardır? Ben hem Ortadoğu’yu, hem kuzey Afrika’yı, hem Balkanları jeolog olarak epey dolaşmış bir insanım. Oradaki Osmanlı hâtırasının hayırla yâd edildiğini mi sanıyorsunuz? Osmanlı’dan oralarda ne kadar nefret edildiğini ben Londra’da davetli bulunduğum bir akşam yemeğinde Türk olduğumu öğrenir öğrenmez bana yüklenen güzel bir Şam’lı hanımın ağzından da duyduğum zaman, bunu zaten bilmeme rağmen, bu genç kadının nefret hislerinin şiddeti karşısında kanım donmuştu. Haksız mıydı? Eğitim mi götürmüştü onlara Osmanlı? Sosyal adalet mi vermişti? Onları düşmanlardan mı koruyabilmişti? Kültürel ve doğal zenginleklerini keşfederek refahlarına mı katkıda bulunmuştu? Osmanlı hayranlığı cehâletin eseri ve felâketin en feci habercisidir. İşte size Fethullah Efendi’nin temenni ettiği dünya! Bizi uygar insan yapmaya çalışan Atatürk tü kaka, bizi hayvan seviyesine indiren, dünyaya rezil ettikten sonra sefalet içinde onun bunun pençesine terkeden Osmanlı baş tâcı. Osmanlıcı AKP’nin oyları her yerde yüzde ellilere yakınsa, işte bu bizim milli bilgi seviyemizin düştüğü düzeyin bir habercisidir. Bu karanlık bir geleceğin de ürkütücü müjdesidir. Seçimler hepimize hayırlı olsun. Bilimin bittiği duvar çok yakın; tam gaz ona doğru gidiyoruz milletçe. Fethullah Efendi biraz daha gaza basın diyor. O meş’um gaza basmamıza engel olmaya çalışan «bazı kesimler» olmasa hani o da koşup gelip bir de o basacak. E vrim teorisinin açıklanmasından bu yana yüz elli yıl geçmesine rağmen hâlâ “evrim var mı yok mu” tartışmaları yapılsa da bilim, evrimin varlığını çok uzun bir süre önce kabul etmiştir. Fosil buluntular evrim sürecini açıklayan en iyi kanıtlardır. Sıradan insanlar evrimi kabul etmekte zorlanırlar. Evrime duyulan kuşkuda elbette tüm dünyada yapılan hatalı bir yorumlamanın rolü büyüktür. “İnsan maymundan gelmiştir” şeklinde dillerde dolaşan anlamsız bir ifade, toplumları rahatsız ediyor. Evrim teorisinin kurucusu Charles Darwin de dahil hiçbir bilim insanı, maymundan geldiğimizi iddia etmedi. İnsan ve maymun ortak bir atadan evrimleşti. Bu ortak ata varlığını soy ağacı kütüğü bileceğini göstermekte. Örneğin birkaç yıl önce Etiyopya’da bulunan ve gorilin bir atasına veya goril benzeri bir primata ait olabilecek bir çene kemiğinin yaşı on milyon yıl olarak tahmin edildi. Bu da insan ve maymunun bilinenden iki milyon yıl önce yollarını ayırdığı anlamına geliyor. KISA TAR F Milyonlarca yıl önce evrimin farklı bir yoluna sapan insan bizden çok farklıydı. O henüz bir insansıydı. İnsansılar da yine farklı dallara ayrıldılar. Evrimin var olma savaşında yenik düşenlerin soyları tükendi, hayatta kalanlar öncü insan olarak evrimleşti. Bunlardan ise ilk insanlar türedi ve en sonunda modern insan yani bilimsel adıyla Homo sapiens çıktı dünya nün belli bir noktasına kadar sürdürdükten sonra belli zamanlarda farklı dallara ayrıldı. Fosil buluntular ve moleküler biyolojik verilere göre, örneğin insan ve goril günümüzden yaklaşık sekiz milyon yıl önce evrimlerini farklı dallarda sürdürmeye başladı. nsan ve empanzenin yolları ise aşağı yukarı beş ilâ altı milyon yıl önce ayrıldı. Hatta son yıllarda elde edilen yeni kalıntılar bu dallanmanın daha önceleri meydana gelmiş ola Yazının devamı 15. sayfada CBT 1147/ 5 sahnesine. Tabii bu insan evrimin çok kısa ve kabataslak bir tarifidir. Canlılar dünyasının evrimi henüz tümüyle anlaşılmamış çok karmaşık bir süreç. Ama evrimin moleküler gizlerini çözmek için kolları sıvayan bilim insanları, örneğin solucanın ne şekilde ahtapota ya da bir balığın ne şekilde timsaha dönüştüğünü bulmak istiyor. 13 Mart 2009