Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AYLAK BİLGİ Tahir M. Ceylan İNSAN EMBRİYONİK KÖK HÜCRE ARAŞTIRMALARINDA GELİŞMELER: tahirmceylan@gmail.com Kök hücre tedavisinde insan deneyleri başladı İnsan embriyonik kök hücrelerinden (İEKH) elde edilen dokuların hastalık tedavisinde kullanımı konusundaki çalışmalar, on yıl süren bir duraklama evresinden sonra yeniden hız kazandı. Öyle ki bazı merkezler insan deneylerine hazır durumda. Kök hücre tedavisinden ilk yararlanacak organın göz olacağı öngörülüyor. Bazı ağlamaların gerçek olduğunu biliyoruz, bazılarının yalan olduğunu bilmemiz gibi. Bir insanı teslim alan ağlamalar, hep bir iyilik karşısında kalakalan ağlamalar olmuştur. Neden acaba, neden iyilik karşısında… İyi İnsan Ağlatır! GÖZLER İnsan vücuduna ilk nakledilecek İEKH, büyük bir olasılıkla görme bozukluklarının tedavisinde kullanılacak. Geçen hafta Massachusetts’deki ACT şirketi, kök hücreden üretilen “retinal pigment epitel (RPE)” hücrelerini “Stargardt maküler distrofisi” adı verilen genetik bir hastalığa yakalanmış 12 hastaya uygulamak için FDA’dan onay istedi. Bu hastalık orta yaşlarda körlüğe yol açıyor. Stargardt distrofisinde RPE’ler bozulur ve ölür. ACT’tan Robert Lanza, benzer semptomlar gösteren hasta sıçanlarda, RPE hücrelerinin enjekte edilmesiyle sıçanların görme yeteneklerinin “hemen hemen” normale döndüğünü açıkladı. Lanza’ya göre implant edilen hücrelerin yer ve şekil değiştirme olasılığı çok düşük, çünkü bunlar vücudun geri kalanına kan damarlarıyla bağlı değil. Dolayısıyla bu hücreleri izlemek ve gerektiğinde çıkartmak daha kolay. İnsan embriyonik kök hücrelerinden elde edilen RPE’ler, ayrıca İngiltere’de University College London’dan Pete Coffey ve ekibi tarafından da üretiliyor. 2011 yılında bunların yaşa bağlı olarak ortaya çıkan maküler dejenerasyon nedeniyle görme yetisini yitiren hastaların tedavisinde kullanılması düşünülüyor. B ugüne dek laboratuvar ortamında gerçekleştirilen araştırmaların içinde üzerinde en fazla tartışılanı, insan embriyonik kök hücrelerinden (İEKH) doku üretilmesidir. Bu konuda on yıl süren bilimsel ve politik tartışmalar artık son bulmuş durumda. Şimdi uygulama zamanının geldiğini düşünen bilim insanları, İEKH’dan elde edilen dokuları insan vücudundaki spesifik organlardaki hasarların tedavisinde kullanmaya hazırlanıyor. Ancak hangi organın bu yarışta öne çıkacağı konusunda tam bir görüş birliği yok. On yıl önce İEKH’nin tıbbi olasılıklarının sınırsız olduğu düşünülüyordu. İEKH, 200 tip insan dokusuna dönüşebilme özelliğine sahiptir. Burada temel düşünce, İEKH’lerden üretilen dokuların hasarlı insan doku ve organlarının yerine nakledilmesi durumunda, en uygunun seçilmesi ve bu şekilde bağışıklık sisteminin dokuyu reddetme olasılığını ortadan kaldırmaktı. Ancak bu alanda lider konumda olan ABD’de, 2001 yılında Başkan Bush dini ve etik nedenlere dayanarak devlet desteğini kıstı ve bunun sonucunda çalışmalar sekteye uğradı. Pek çok bilim insanı çalışmalarını diğer zengin ülkelerde sürdürme kararı aldı. Bu ülkelerin başında İngiltere ve Çin geliyor. Şimdi Başkan Obama, Bush’un koyduğu engelleri kaldırarak çalışmaların yeniden önünü açtı. OMURİLİK Ocak ayında İEKH’lerinden üretilen sinir hücrelerinin insanlara implant edileceği kesin gibiydi. Ancak birkaç ret vakasından sonra Geron isimli biyoteknoloji şirketi bunları alt omurilikleri ağır hasar görmüş hastalara implant etmek için FDA’dan gerekli izni kopardı. Ne var ki ağustos ayında FDA çalışmayı durdurdu. Geron’un bu konuda yaptığı açıklamaya göre FDA, tedavi gören farelerde kist oluşumu tespit etmişti. Şirket, bu kistlerin hasarlı bölgenin dışına taşmadığını ve hayvana zarar vermediğini ileri sürdü. Şirket şimdi hücresel markörler yardımıyla kistleri oluşturacak “başıboş” hücrelerin gelecekte tespit edilmesini sağlayacak bir sistem üzerinde çalışıyor. Bu gelişmelere paralel olarak insan deneylerinin gelecek yıl eylül ayında başlatılması planlanıyor. Ayrıca bu çalışma sadece alt omurilik hasarlarına değil, boyun bölgesindeki hasarlara da uygulanacak. Ayrıca İEKH’lerinden üretilen sinir hücrelerinin MS, inme, Alzheimer hastalığı gibi sinirsel hastalıklarda da uygulanabilecek. TEDAVİLERİN HANGİ EVREDE OLDUĞU: DERİ Geçen hafta İEKH’den ilk kez insan derisinin üretildiği yönünde rapor geldi. Şu ana dek hücreler yalnızca fareler üzerinde denenmiş olsa bile, yanık tedavisi gören hastalara kök hücrelerden üretilen derinin geçici olarak uygulanma umudu doğmuş oldu. Bu geçici uygulama, hastanın kendi dokusundan üretilen dokunun sürekli kullanımına kadar geçen sürede yarar sağlayacak.Bu çok yeni bir gelişme, ancak geçici çözüm getirmiş olması diğer alanlardaki kök hücre uygulamalarına da örnek oluşturabilecek. Ayrıca görsel açıdan kontrol edilmesi de çok kolay olduğu gibi bir sorun çıktığında çıkartılması da kolay. Son yapılan bir çalışmada, Fransa’daki Kök Hücre Terapisi ve Monogenik Hastalık Araştırmaları Enstitüsü, İEKH’lerinden yararlanarak keratinosit yamaları ürettiler. Kerotinositler deri üzerinde olgunlaşan hücrelerdir. Bunlar farelerin derisi üzerine yapıştırıldı ve sonuçta hücreler epidermisin beş tabakasını oluşturacak şekilde gelişti (The Lancet, DOI: 10.1016/S01406736(09) 614963). Baldeschi bu uygulamanın geleceği ile ilgili şu yorumda bulunuyor: “İnsan deneylerine hazırlanıyoruz. Bir yıl içinde Fransız yetkililerden izin aldığımız anda ileri çalışmaları başlatacağız. Eğer ilk uygulama sorun çıkartmaz ise sürekli kalabilecek nitelikte yamalar üreteceğiz.” KALP PANKREAS Dünyada iki firma, diyabetli hastaları tedavi ekmek için İEKH’lerini insülinüreten beta hücrelerine dönüştürmeyi planlıyor. Kaliforniya, San Diego’daki Novocell isimli şirket şu anda hayvanlarda yürüttüğü başarılı deneyleri takiben ürettiği hücreleri, vücuda implant edilebilen bir cihazın içinde hapsederek insan vücuduna yerleştirmeyi planlıyor. İmplant edilmeye hazır cihaz, oksijenin, besinlerin ve hormonların içine girmesine izin verecek, fakat hücrelerin dışarıya kaçmasını engelleyecek nitelikte olacak. Şirket yetkilisi bu konuda şu bilgileri veriyor: “Vücuda yerleştirilecek olan cihaz derinin hemen altında yer alacağı için, bunları kontrol altında tutmak ve sorun çıkarsa geri çıkartmak kolay olacak. Bu yöntem hücrelerin serbest bir şekilde vücuda yerleştirilmesinden daha güvenli.”Geron da bu hücreleri üretmeye çalışıyor. Şirket adacık şeklinde ürettiği hücreleri diyabet hastalarına enjekte etmeyi planlıyor. Paris’teki George Pompidou Hastanesi’nden Philippe Menasche ve ekibi, 2012 yılında İEKH’lerinden üretilen hücrelerle hasarlı kalpleri onarmaya başlayacaklarını duyurdu. Bilim insanları, kalp krizi geçiren hayvanların kalplerine kök hücrelerden üretilmiş kardiyak hücreleri enjekte ettikleri zaman, bunların atmakta olan kalp hücrelerine dönüştüğünü ortaya çıkarttılar. Bunlar da daha sonra hasarlı dokuların onarımını tetikliyordu. Bilim insanlarının hedefi bu hücreleri, kendi dokuları hasar gören, koroner arter bypas ameliyatı geçirmiş insanlara enjekte etmek. Menasche bu konuda şöyle konuşuyor: “Planımız bu uygulamaya iki yıl içinde geçmek. Ancak acele etmiyoruz, çünkü çalışıp çalışmayacağı konusunda tedbiri elden bırakmamak gerekiyor.” Biyoteknoloji şirketi Geron da kalp dokusu hasar gören insanların tedavisi için kardiyomiyosit denilen hücreleri geliştirmeye çalışıyor. İnsan deneylerinde kullanılıyor İnsan deneylerinde kullanılmaya hazırlanıyor İleri hayvan çalışmaları evresi YENİ SORUN: İEKH’LERİN DÖNÜŞEBİLME ÖZELLİĞİ Ne var ki bu sefer de bilim insanları başka bir engele takılmış durumda. Kök hücrelerin o göklere çıkartılan her dokuya dönüşebilme yeteneği ne yazık ki insan vücudunda önceden tahmin edilemeyecek sonuçlara yol açıyor. Dolayısıyla Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) gibi yetkili kurumlar, İEKH’lerinden yaratılan dokuları çok büyük bir titizlikle inceliyorlar. Çünkü İEKH’lerinden birkaçının istenilen dokuya dönüşmemesi durumunda, bunların hedef bölgeden uzaklaşıp, vücuttaki diğer işlevleri bozduğu biliniyor. Hatta bazı vakalarda kanser oluşumuna bile yol açtığı saptanmış durumda. Ocak ayında Kaliforniya’daki Geron şirketi, FDA’dan aldığı onay üzerine İEKH’lerinden elde ettiği sinir hücrelerini omuriliği hasarlı insanların vücutlarına implant etmeye hazırlanıyordu ki, bu yöntemle tedavi edilen hayvanların omuriliklerinde kistlerin oluştuğu saptandı. Bunun üzerine uygulama durduruldu. Şimdi Geron bu olumsuzluğu gidererek, 2010 yılının eylül ayında sinir hücrelerini insan vücuduna implant edeceğini duyurdu. Ancak yeni bir engelin ortaya çıkmayacağını kimse garantileyemiyor. Geçen hafta Massachusetts’daki Advanced Cell Technology (ACT) , İEKH’lerden elde ettiği hücrelerle az görülen genetik bir göz hastalığı tedavi etmek için FDA’nın onayına başvurdu. ACT’in yetkililerinden Robert Lanza, kendi geliştirdikleri terapilerin Geron’unkiler kadar tehlike yaratmayacağını öne sürerken, Fransız bilim ekibi gelecek yıl yanık tedavisinde İEKH’lerinden elde edecekleri cilt dokusunu kullanacaklarını bildirdi. Bunların yanı sıra di yabet ve kalp hastalığı için tedavi yöntemleri sırada. KÖK HÜCRELERİNİN GÜVENİLİRLİĞİ Kaliforniya, La Jolla’daki Burnham Enstitüsü’nden Evan Snyder, kök hücrelerin güvenilirliği konusunda FDA’nin gerçekçi olmayan bir düzeyde garanti talebinde bulunabileceğine dikkat çekiyor. Kendisi de FDA’da kök hücreleri konusunda danışman olarak görev yapan CBT 1186/9 11 Aralık 2009 Snyder, FDA’nın bu isteğinin anlayışla karşılanması gerektiğini savunuyor. Singapur’daki Institute of Medical Biology’de kök hücre uzmanı olarak çalışan Alan Colman ise bu çalışmaları şöyle değerlendiriyor: “ACT’in göz tedavisindeki hedefini, Geron’un hedefinden daha gerçekçi buluyorum. Çünkü güvenilirlik açısında ACT’in projesi kontrole açık.” Türkçesi: Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 28 Kasım 2009 CBT 1186/8 11 Aralık 2009 Ağlamanın ne olduğuna bakalım, ağlamak duygusal ezilmedir. Ezilme de en derininde bir çaresizlik durumuna karşılık gelir. Çıkışın olmadığı durumda, karşıdaki açıkça üstün ve ezici olduğunda, kişi yoksun ve zayıf kaldığında, insanı sinirli bir ağlamak tutar. Yenilgi ağlamasıdır bu, kendini yenilecek şekilde yaratan Tanrı’ya karşı bir cins hak arama… Bu tarz ağlama yeterince kuvvetli değildir, çünkü kişi kendinden sonra suçu yükleyebileceği geride hâlâ birisi (Tanrı) vardır. Suç bir zincirdir, herkes bir sonraki halkaya atar suçu, önemli olan son halka olmamaktır, son halka kalakalır. Tekrar eden iyilikler karşısında insan, suçlu olarak bazen son halkaya kadar iner ve orada sade, sakin hatta bahtiyar biçimde ağlar. Sadece iyilik, tekrar eden iyilik insanı mazeretsiz ve geride suç atacak birisini bırakmadan yenilgiye uğratır. Basitçe iyi insan olmak bu dünyada kıskanılacak tek büyük değerdir çünkü. Vakti zamanında Roma’da, her şey entrika olup çıkınca ortalıkta hiç ağlayan insan kalmamış. Hâlbuki hiç olmazsa cenazelere ağlayacak insan lazımdı. Onun için altın karşılığı çalışan, meslekten yalan ağlayıcılar türemişti. Bunlar cenazenin ardından gider, mevtanın evine yaklaştıkça, şehirde ileri gelenlerin arasına karıştıkça koro halinde hüngür hüngür bir nakarat tutturur, üzüntü yönünden cenaze sahibinin gireceği zahmeti üzerlerine alırlardı. Bugün de ağlayıcılık artan ölçüde devam ediyor. Aile şirketleri, aileler, henüz aile kuramamış sevgililer ağlayıcılığın yoğun olduğu bölgeler mesela. Şirkette itilip kakılanlar lüzum ettiğinde patronun yerine ağlıyorlar. Roma’dan kalma gelenekle bunlara altın verilmiyor belki ama, çırpınarak ağlamanın, kendini bu kadar harcamanın karşılığında şirkette alayla karışık bir saygı görüyorlar. İyilik karşısında, özellikle saflıkla karışık iyilik karşısında ağlamak her zaman insan psişik topoğrafyasındaki (süperegoegoid) derin mekanizmaları çalıştıran bir işlemin sonucu olmuştur. Bunca saflığına rağmen, iyinin hayatta kalması üzer insanları: Kendileri yaşamak için kaç takla atmış, kaç kişiye yalvarmış, akla hayale gelmedik ne kölelikler yapmıştır. Burada apaçık bir dengesizlik vardır, Tanrı “haksızlık” yapmıştır ve su içinde su kadar temiz birinin yaptığı iyiliğe mahkum kalmıştır; şimdi de kendine acımış, ağlamıştır. Öte yandan iyiler, neredeyse Tanrı tarafından seçilmişlerdir. Herkes, için için bunu böyle düşünür. Bunca saflıklarına rağmen iyilerin kaybolup gitmemesi, buna bağlanır. Bu çeşit bir tanrısal iyiyle karşılaşmak ortalama bir kötüye her zaman hatırı sayılır bir çöküş getirmiştir. İyi olmak o kadar ışık saçan bir durumdur ki, aynen okyanus dibinde yaşayan ahtapotlar ya da bazı kabuklular gibi iyi, hiç bitmeyen yağıyla kendi kendine yanar. İyilik, herkesi yenen bir mittir, bir dindir belki ama bir öz değildir. İnsan iyi doğmaz, iyi olarak doğmak iyi değildir zaten. Doğuştan iyi olmak sürdürülemez çünkü. İnsan yaşamla kirlenmeli, sonra temizlenmelidir. Temizlenme çoğu kez aktif bir iştir. İnsanın kendini iyi yapması uzun uzadıya devam eder. Sonra bir sınıra gelir, etler acıyarak son bir hamle… İyi olmak bir iştir, bu işi olan başka iş yapamaz. Terzi Salih gibi, İyi Süleyman derler, Süleyman’ın işi odur. İyilik iş olunca, iyilikten iflas etmemek ama önemlidir, doğuştan saf olanlar, bir süre sonra iyilikten iflas edip, müflis, muhteris, müfsit, müfrit bir kötü olurlar. Müfret bir iyiliği iş edinince halbuki insan, para sever gibi iyilik sevmek, her gün dükkan açar gibi iyiliğe çıkmak mümkün olur, yoksa iyilik sürdürülemez, kötülerin darbeleriyle yok olur gider. En güzeli iyiliğin hayvani bir şey olmasıydı, kıtadan kıtaya ısrarla uçan kuşların iyilik sürdürdüğünü düşünün, fillerin ya da, sadece iyilik için yaşadığını. Evet iyilik hayvani bir huy değildir, ama insani bir erdem de değildir, anaların, babaların, kralların, çocukların sadece iyilik için varolduğunu düşünemeyiz. O nedenle iyilik insani bir iş, tanrısal bir görevdir. İyi insan görünce insan, iyiliğin ardındaki emeğe ağlar bir, Tanrı’yla insanın tutturduğu tek ortaklığın ulaşılabilir olup da ulaşamadığı düzeyine ağlar iki.