05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com ‘Geçen hafta Akyos’un, Bursalı’nın kitabıyla ilgili mektubundan, dolayısıyla yine o kitaptan söz etmiştim. Peki ama, başlıkta Porter’ın işi neydi? Yanıt bu haftaya kalmıştı... Toronto Üniversitesi’ndeki sempozyumun onur konuğu Gazi Yaşargil Toronto Üniversitesi’nde yapılan göz cerrahisi ile ilgili sempozyuma Prof. Dr. Gazi Yaşargil onur konuğu olarak davet edildi özetle şunları söyledi: “Yaşargil dünyamızın en şaşırtıcı, en başarılı insanlarından biridir. 1999 yılında Yüzyılın Nöroşirürjisti seçilen Yaşargil, daha önce ameliyatı mümkün olmayan vakalarda eşsiz tekniği ile mucizeler yarattı.” Konuşmasını Yaşargil’in yakın arkadaşı şair Can Yücel’in “Anayasası İnsanın” isimli şiirinden bir dörtlü ile bitirdi: ANAYASASI İNSANIN Ustamız Eluard’ın izinden Kan yasası bu insanın: Üzümden şarap yapacaksın Çakmak taşından ateş Ve öpücüklerden insan! Can yasası bu insanın: Savaşlara yoksulluklara Ve bin bir belaya karşın İlle de yaşayacaksın! Us yasası bu insanın: Suyu şavka döndürüp Düşü gerçeğe çevirip Düşmanı dost kılacaksın! Anayasası bu insanın Emekleyen çocuktan Uzayda koşana dek Yürürlükte her zaman Porter Söyleyince (2) Bursalı kitabında, Akyos mektubunda yenilikçilik ve yaratıcılığın önemine parmak basıyorlar. Asıl anlatmak istedikleriyse bizim de bu konuda yetenek kazanmamızın zorunluluğu... Ama kendi insanlarımızın yıllardır bu konuda söylediklerine kulak astığımız mı var! Acaba, aynı şeyleri rekabet üstünlüğüne yönelik iktisat çalışmalarının önde gelen isimlerinden Michael E. Porter söyleyince onu dikkate alır mıyız? Bu şuradan aklıma geldi: Malum, Porter geçenlerde ülkemizdeydi ve bir konferans verdi. Söylediklerini Meral Tamer ve Osman Ulagay 18, 20 ve 21 Ekim’de, Milliyet’teki köşelerinde yazdılar. Demiş ki: “...Çok kaliteli mühendisleriniz, iş ortamlarınız var, ama yaratıcılıkta neden hiçbir iddianız olamıyor? ...Türkiye yenilikçilik kapasitesi en düşük ülkeler arasında. ...Oysa Türkiye, bütün bölge için yenilik ve geliştirme [ARGE’nin ‘GE’si] merkezi olmalı.” Eğer, Sayın Tamer ve Ulagay, nasıl olsa Porter’ın sözü dinlenir, diye söylediklerini aktarmışlarsa, sanıyorum, yanılıyorlar. Onlar da biliyorlardır; Porter’ın, 1990 yılında ilk baskısı yapılan “Ulusların Rekabet Üstünlüğü” adlı eserinin Turgut Özal’ın ‘başucu kitabı’ olduğu söylenirdi ve o kitapta da şunlar yazılıydı: “Bir ulusun temel ekonomik hedefi yurttaşlarına yüksek bir yaşam standardı sağlamak ve bunu daha da yükselterek sürdürmektir. Bunu başarma yeteneği, amorf bir kavram olan, ‘rekabet edebilirliğe’ değil, ulusal kaynakların (iş gücü ve sermaye) kullanılmasındaki üretkenliğe (prodüktiviteye) bağlıdır. Prodüktivite (üretkenlik), birim işgücü ya da sermaye başına üretilen çıktı değeridir. Bu ise hem ürünlerin kalite ve özelliklerine (ki bunlar fiyatı belirler) hem de üretimdeki verimliliğe bağlıdır... “Ulusal düzeyde rekabet edebilirlik konusunda, anlamlı olan tek kavram, ulusal düzeydeki üretkenliktir. Giderek yükselen bir hayat standardı, bir ulusun firmalarının, yüksek üretkenlik düzeylerine ulaşmalarına ve üretkenliği zamanla arttırmalarına bağlıdır. ...Bir ulusun firmaları, hiç durup dinlenmeksizin, ürün kalitesini yükselterek, ona arzu edilen, ek özellikler kazandırarak, ürün teknolojisini geliştirerek ya da üretim verimliliğini artırarak, mevcut sanayilerdeki üretkenliği geliştirmelidirler. Örneğin, Almanya, sağladığı yüksek üretkenlik sayesindedir ki, onlarca yıldır, yüksek refah düzeyini sürdürebilmektedir. Alman firmaları, ürettikleri ürünlerin, nitelik açısından giderek daha çok ayırt edilir / aranır hale gelmesini ve işçi başına düşen çıktıyı giderek çoğaltacak yüksek otomasyon düzeylerine erişmeyi başarmaktadırlar. Bir ulusun firmaları, üretkenliğin genel olarak daha yüksek olduğu ve giderek daha sofistike hale gelen sanayi sektörlerinde rekabet edebilme yetkinliklerini de geliştirmelidirler. Dahası, gelişen bir ekonomi, bütünüyle yeni ve sofistike sanayilerde başarıyla rekabet edebilme yeteneğine sahip bir ekonomi demektir. Ancak böyleyse, mevcut üretim alanlarında üretkenliğin gelişmesi sonucu serbest kalacak insanlara iş bulunabilir. Bütün bunlar, rekabet edebilirliğin tanımında, ucuz işgücü ve ‘elverişli’ döviz kurlarının niçin anlamsız kaldığını açıkça ortaya koyuyor olsa gerektir. Amaç, yüksek ücret düzeyini karşılayabilme ve uluslararası pazarlarda, itibarî değerlerin üzerinde fiyatları elde edebilme becerisini göstermektir.”(Altları tarafımdan çizildi.) Porter burada, ‘rekabet edebilirliği’ ‘üretkenliği yükseltebilme’ becerisine bağlamaktadır. Bu beceride öne çıkardığı noktalarsa, ‘ürün kalitesini yükseltebilme’, ‘ürüne ek özellikler / ayırt edici özellikler kazandırabilme’, ‘üretimde verimliliği yükseltebilme’ ve ‘yüksek otomasyon düzeylerine erişebilme’ yetenekleridir. O ayrıca, ‘yeni, sofistike sanayilerde de aynı yeteneklerin kazanılmasının’ önemini vurguluyor. Sayılan bu yetenek kategorilerini, aslında, ‘yenilikçilikte yetkinlik kazanma’ kavramıyla anlatmak mümkün... ‘Yenilikçiliğin’ yanına elbette ‘yaratıcılığı’ da ekleyebilirsiniz; onsuz olmaz. Şimdi soralım: Özal ya da onun açtığı yolda ilerleyenler bu başucu kitabında yazılanları dikkate almış mıydı ki, bugün Porter söyledi diye, onun sözü dinlensin? 1 7 Ekim 2009 tarihinde Toronto Üniversitesi Oftalmoloji ve Görme Bilimleri Bölümü tarafından düzenlenen “Gelecek Nesil Göz Cerrahisi, Cihaz&İlaç Dağıtımı Sempozyumu” isimli etkinlikte Nöroşirurji Profesörü M.Gazi Yaşargil onur konuğu olarak katıldı. “Görsel Sistemler ve Aklın Gözü” başlıklı konuşmasında Yaşargil, günümüzün son derece gelişmiş görüntüleme ve veri kayıt teknolojilerine karşın, bir cerrahın başarısının “Aklın Gözü” adını verdiği yeteneğine bağlı olduğunu söyledi. Yaşargil’e göre operasyon sırasında görüntüleme teknolojilerindeki gelişmeye karşın, ameliyat edilecek bölge bazı durumlarda “karanlıkta” kalabiliyor. Bu gibi durumlarda cerraha laboratuar bilgisi ve cerrahi deneyimi yol gösteriyor. Başka bir deyişle Aklın Gözü, tüm duyuların eşliğinde, cerrahın tüm bilgi ve deneyimlerinin aynı anda devreye girerek birleşik bir eylem haline dönüşmesi anlamına geliyor. Gazi Yaşargil’i ise Toronto Üniversitesi Görme Bilimleri Araştırma Programı Direktörü Martin Steinbach tanıttı. Yaşargil’i “mikrocerrahinin babası” olarak tanıtan Setinbach Sanayi Ve Teknoloji Politikaları Mahmut Kiper Teknoloji Yönetimi ve Teknoloji Politikaları konusunda uzman olan Mahmut Kiper, bölgesel inovasyon stratejileri, üniversitesanayi işbirliği, sanayi teknolojik yetenek geliştirme odaklı pek çok projenin tasarlanmasında ve yürütülmesinde görev yaptı. Şimdi, bu konuları ele alan "Üretim Ekonomisi İçin Sanayi Ve Teknoloji Politikaları Tespitler ve Öneriler" başlıklı kitabı USİAD (Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği) tarafından yayımlandı. 3 bölüm ve eklerinden oluşan kitabın ele aldığı konular 3 bölümden oluşuyor: Dünya Sanayi Teknoloji Politikalarının Evrimi; Türkiye Sanayi ve Teknoloji Politikalarının Tarihsel Süreci; SanayiTeknoloji Politikalarında Yeni Yaklaşımlar ve Türkiye İçin Öneriler.. Önsöz'den: Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş medeniyet seviyesinin de üzerine çıkma hedefini gerçekleştirebilmesinin olmazsa olmaz koşullarından en önemlisi Ulusal Sanayi ve Teknoloji politikasını geliştirip bunun temelinde bir üretim ekonomisi uygulamasıdır. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında büyük bir şevk ve heyecan içerisinde başlatılan gelişme ve kalkınma atağımızın temelinde üretim ekonomisi ve sanayi ve teknoloji politikalarını oluşturma azmi büyük bir rol oynamıştır. Bu doğru politikalar ülkemizin kendi imalatı olacak bir otomobili, Devrim Otomobilini üretebilmesine kadar uzanmıştır. Ancak cumhuriyemizin kuruluşundan otuz, kırk yıl sonra o dönemin heyecanı ve politikalarının yavaş yavaş sönümlendiği ve reçete politikaların uygulanmasıyla sanayi ve teknoloji politikaları ve araştırma geliştirme faaliyetlerinden de uzaklaşıldığı görülmüştür… Kiper sunuşta diyor ki: Bu kitapta, dünyada ve Türkiye’de ‘Sanayi ve Teknoloji Politikaları’ süreçleri ve etkileri geçmişten günümüze değişen seyriyle üç bölüm halinde ele alınmaya çalışıldı. Birinci bölümde ilk sanayi politikalarının oluşmaya başladığı endüstri devriminden başlayarak, günümüze kadar bu politikaların dünyadaki tarihsel gelişimi; İkinci bölümde Türkiye’nin Cumhuriyetle başlayan süreçten bugüne kadar olan politika arayışları; Son bölümde de dünyada bugün geçerli ve yakın gelecekte öne çıkması beklenen temel yaklaşımlarla, bunlar karşısında ülkemizin durumu değerlendirildi . Kitap, aynı zamanda pdf dosyası olarak www.usiad.net. sitesinden indirilebilir veya aynı adresten istenebilir. Çevresel Güvenlik ve Türkiye'de Enerji politikaları Örgen UğurluÖrgün Yayınevi Türkiyede enerji ve enerjiden kaynaklanan sorunlar, çok uzun bir süreden bu yana etkisini hissettirmiş olsa da, konuya ilişkin kapsamlı çalışmalar ve hele enerji konusunu çevresel güvenlik boyutunda tartışan yapıtlar son derece sınırlıdır. Türkiyedeki enerji politikalarını çevresel güvenlik ekseninde ele alan ve alanında öncü nitelikler taşıyan bu çalışma, temelde üç saç ayağına oturmaktadır: Küresel çevre politikalarının kavramsal olarak tartışılarak örneklendirildiği ve bunların sonucunda oluşan çevresel güvenlik ve enerji güvenliği kavramlarının çerçevesinin çizildiği ilk bölümle okuyucuya tartışmanın temel bilgileri verilmektedir. Bu kısımda, güvenlik olgusunun kapsamındaki değişim değerlendirilmekte ve enerji güvenliği anlayışı yeni bir yaklaşımla geliştirilmektedir. Bu yeni yaklaşım, enerji güvenliğini, çevresel güvenlik ve sürdürülebilir politikalar kavramları ile bütünleşik olarak ele almaktadır. Türkiyenin enerji politikalarının tartışıldığı ikinci bölümde ise arza sunulan enerji kaynakları, çevresel etkileri ile birlikte mercek altına alınıp, söz konusu politikalara bu doğrulta yön vermesi beklenen öğelerin son otuz yıllık dönemdeki algılanışı ve gelişimi nesnel bir yaklaşımla tartışılmıştır. Sürdürülebilirlik politikaları, çevresel güvenlik ve enerji güvenliği kavramlarının bir arada ele alınması gerekliliğini ilk iki bölümde okuyucuya sunan yazar, son bölümde bu üç kavramın merkezine Türkiyeyi alarak çalışmanın en önemli sorunsalını tartışmaktadır. Burada, ülkenin enerji politikalarının dış aktörlerin etkisi altında şekillenişi, enerji politikalarının sürdürülebilirliği, uluslararası enerji politikaların küresel ve bölgesel güç dengeleri açısından önemi, Türkiyenin bu süreçteki yeri ve son olarak da tüm bunların ulusal enerji politikalarında oluşturduğu ya da oluşturabileceği sorunlar, çevresel güvenlik tehditleri açısından incelenmiştir. Örgen Uğurlu’nun bu yapıtı, çevre ve güvenlik olgularını ve bunların birbiriyle etkileşimini, enerji politikaları bağlamında disiplinlerarası bir yaklaşımla ele alması bakımından kendi alanında özgün bir çalışma niteliği taşımaktadır. Prof. Dr. Nesrin Algan CBT 1182/ 6 13 Kasım 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle