Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OOOF OFF LINE “2009 Astronomi Yılı, Kopernik ve Galilei, Türkiye Uzayın Neresinde” başlıkları yer almakta. Akademik/amatörler ile ilgili adresler, gözlemevleri, topluluklar hakkında bilgi de verilmiş. Ayrıca, DAY 2009 aktiviteleri Bilim ve Teknik dergisinde bu ay çıkacak ve bir broşürü TAD sitesinden indirebilir. 5– 2008’in en iyi 50 astronomi resmi yayımlandı, açıklamaları ile birlikte adresi: http://www.itvnews.tv/Blog/Blog/best50astronomypicturesofyear2008.html. 5– Sanatçı Leyla Gediz, sergisinin de konusu olan öğretmeninin portresinde bakanlara çevrilen gözler, öğretmeninin değil sanatçının kendi gözleridir. Göz yuvarlağı tıpkı yıldız küreleri gibi... teleskopla bakışlarımızda onların tepe taklak oluşlarını anlamayız sanatçı kendi gözünü aynada canlı resimlerken bir ters oluşluk yaşadı mı acaba?... Sergi–Galerie St. Georg hafta içi 08–18 saatleri arası 14 Şubat 2009 tarihine kadar açık. Sergi adresi: Kart Çınar Sok. No.2 Karaköy, İstanbul (Tel. 0212 3134900; http://www.sg.k12.tr). 6– 22 Temmuz 2009 tarihinde 5 dakika 56 saniye sürecek tam Güneş tutulmasının en iyi izlenebileceği Çin’in Şanghay kentine gözlem turları şimdiden başladı. Organizatörler: İstanbul Kültür Üniversitesi (Tel. 0212 498 4320; a.teker@iku.edu.tr) ve Der–Tur (Tel. 0 212 249 81 27; congress@dertur.com.tr). Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Gezegenler Nerede? Üç tane düşmüş, kendi düşmüşlüklerini unutmak ve unutturmak için bugün internete zehirlerini şırınga ediyor. Geriye kalanlarımız ise bu konuda bir şey yapmakla sorumlu olduğumuzu bile düşünemiyor. İnternete Düşmek Eskiden İstanbul’daki hayat kadınlarının en son durağı köprü altı olurmuş. Köprü altına düşmek diye bir ifade kullanılırdı. Bugün zaman zaman buna benzer bir ifade internet için kullanılıyor. Internetin kalitesizliğini, inanılırlılığı olmadığını göstermek üzere “internete düşmek”ten bahsediliyor. Bir bilgi internete düşmüşse onun doğruluğundan ya da orijinalliğinden şüphelenmek gerek yani. İnternet “çağımızın rönesansı” olarak en büyük kaynak ya da fırsat şeklinde lanse edilirken, diğer yanda “internete düşmek”ten korkan ve çekinenlerin bakış açısı ve bu bakışın yönlendirdiği insanlar var. Internete acaba neden düşülüyor? Bu olguyu irdelediğimizde, aslında internetle ilgisi olmayan pek çok olgu için de benzer bir yaklaşım ve değersizleştirme metodunun geçerli olduğunu görürsek, şaşırmayın: Yeni bir olgu ortaya çıktığında bir kısmımız, bir donanıma, bilgi birikimine sahip olmadan ve bir temel eğitim alma gereği duymadan bodoslama “Nedir bu zamazingo?” diye ona saldırıyoruz. Bu cesaret yüzyıllarca bayağı işimize yaramış. Ama oyun alanı kas değil de kafa çalıştıracak şeyler olduğunda, bu her şeyi bilen, her şeyden anlayan, kavrama gereksinimi duymayan zihniyet, sonuçta verimsizlik durağında otobüsten atılmak zorunda kalmış; kalıyor. O verimsizlik durağına nasıl mı ulaşıyor? Çok basit. Öğrenmeyi kişisel deneme yanılma yöntemine indirgemiş olan yaklaşım modeli sonucunda ne kadar öğreniyor ve başarım gösteriyorsa, çokbilmişliği ve kibiri sağolsun üst sınır budur diyerek racon kesiyor ve orada duruyor. Orada da kalmıyor; nüfuz alanındaki herkesin de en çok o seviyeye dek gelmesini sağlıyor ve ondan öte bir dünyanın olduğunu ne kabul ediyor, ne de başkalarının çıtayı oralara dek götürmesine izin veriyor. Bu öncülerin açtığı yolda geri kalanlarımız lay lay lom yaparak geliyor, hazıra konuyoruz. Bizim için dünya çok kolaydır. Bizden önce giden akıncılar nereye dek gidileceğini bizim için belirlemiştir. Sorgulamayız, ayıp olur. Merak etmeyiz; kafa patlatmak gerekir. Sadece tüketiriz. Ta ki tüketilecek bir şey kalmayıncaya kadar. Internet de bu ikilinin yaklaşımına maruz kaldı ve kalmaya devam ediyor. Bugün internet dediğinizde aklımıza gündelik hayatınızda faydalı bir işe yarayan herhangi bir olayı ya da olguyu yanına getirip iliştirebiliyor musunuz? İstisnai bazı durumlar dışında, hayır. Onun yerine akla ilk gelen imaj nedir? İşte “internete düşmek” ifadesi buna en güzel cevap. “Internetten mi okudun; sakın inanma!” Internetteki tüm bilgiler doğru mu? Hayır. Peki bunun sebebi neden o yanlış bilgileri internete koyanlarda değil de internette? Her gün size de en az bir düzine eposta geliyordur. Zaman zaman bir firmayı ya da bir ürünü kötüleyen, zaman zaman da ölmek üzere olan bir hasta için kan bağışı isteyen. Nasıl bir tepki veriyorsunuz? Aman vicdanım rahat etsin diye derhal tüm arkadaşlarınıza yönlendiriyor musunuz o epostaları? Sonra da ukalanın birisi o epostanın içindeki bilgilerin yanlış ya da eski olduğunu bildiren bir cevap gönderince; bozuluyorsunuz. Eposta sisteminden istifade etmenin onca yolu varken, buna benzer şekilde kullanılması, o sistemin faydalı olma olasılığını da zihinlerde sıfırlamakta. Böylece, yarın gerçekten acil kana gereksinim duyan bir eposta aldığınızda ona da kayıtsız kalacaksınız. Üç tane düşmüş, kendi düşmüşlüklerini unutmak için bugün internete zehirlerini şırınga ediyor. Geriye kalanlarımız ise bu konuda bir şey yapmakla sorumlu olduğumuzu bile düşünemiyor. Şimdi internet yerine şu olguları düşünün ve karar verin, onların da başına gelen aynı şey değil mi? Demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet... Gökyüzü Günlüğü 2009 Dünya Astronomi Yılı ve Güncel Gökbilim Haberleri Medyada Gökbilim 2009 Dünya Astronomi Yılı (kısaca DAY 2009) etkinliklerle sürmekte... http://www.astronomi2009.org sitesinden ülkemizdeki gelişmeler izlenebilir... 1–Türk Astronomi Derneği’nin (kısaca TAD; http://www.tad.org.tr) DAY 2009 için hazırladığı broşür, takvim, afiş gibi basılı tanıtım malzemeleri adresler@tad.org.tr adresinden istenebilmektedir. Bir mesajla meslek ve posta adresinin bildirilmesi yeterli. 2– TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi geleneğini sürdürüyor: Bu yıl da “2009 Gök Olayları Yıllığı” nı ‘EVREN sizi bekliyor... DÜNYA ASTRONOMİ YILI 2009’ logosu ile yayımladı. http://www.tug.tubitak.gov.tr/goy/goy2009.pdf adresinden indirilebilir. 3– TAD’ın DAY 2009 kapsamında “Planetaryumlar ve Amatör Astronomi Toplulukları” toplantısı 100’e yakın katılımcı ile 27 Aralık 2008 tarihinde Sabancı Üniversitesi Karaköy İletişim Merkezi’nde gerçekleştirildi. Toplantıya 12 üniversitenin amatör astronomi topluluğu ile iki sivil astronomi topluluğu katıldı. Toplantının iki önemli teması şöyle: (1) planetaryumlar ve programları (2) gökyüzü gözlemleri ve astronomi toplulukları koordinasyonu. Bir resim de bu sayfada verildi. 4 Alman dergisi GEO’nun Türkiye baskısı Ocak sayısında (http://www.geodergi.com.tr/index,37@2400.html) Bu ay medyadaki gökbilim haberleri iki konu başlığında ortaya çıkmıştır: ilki gökyüzünü 88 parçaya bölen ve 12’si özel isimleri ile yaygın tanınan burçlarıyla takım yıldızlar ve ikincisi, gezegenimizin durumunu belirten Yer, zaman ve takvim konularını içeren AstronomiYer ve zaman tayini. Manşetleri de: Ölmeden Önce Bilinçlerini Kaybettiler–Türkiye’nin Burcu Oğlak–Burçlar Yanlış mı Hesaplandı?–NASA Ördeklerini Kaybetti–Herkesin ‘Yeni’ Yılı Kendine. Başlıklar kullanılarak internetten bu haberlere ulaşılabilir. Gökbilimden Türkçe’mize bir katk “Bir elime Güneş’i diğer elime Ay’ı verseler...” türündeki doğal gerçekliği olan özlü söylemlerin gerçekleneceği bu ayki tarihleri aşağıda. Doğuda Ay–batıda Güneş: 6–7 Şubat tarihlerinde saat 15:30–16:15 arası ve Doğuda Güneş–batıda Ay: 13–15 arasında sabahları saat 07:50–08:10 arasında gerçekleşecektir. Meraklı okuyucularımız uzay içerikli benzer deyişleri iletirlerse onları da tarihlendirelim... Bu yazıda kaynakça olarak “The Astronomical Almanac 2009 (http://asa.usno.navy.mil)”dan, güncel gökbilim haberleri için de tüm Türk gökbilimcilerimizin ortak ileti haberleşme kanalından (ileti@list.ankara.edu.tr) ve İstanbul Üniversitesi Amatör Astronomlar Kulübü ETopluluğu’ndan (aak@yahoogroups.com) yararlanıldı. Teleskoplu gözlemler ve 2009 Astronomi Yılı’nı iyi değerlendirme dileğiyle... Biz Osmanlı’nın nesiyiz? Ba taraf 2. sayfadan da ‘Bu ulus özgürlü ün yeniden do u unu ya ayacakt r. Halk için, halk taraf ndan halk n hükümetleri dünya yüzünden silinmeyecektir.’ der. Obama’nın başkanlık törenini Lincoln’ün gölgesinde başlatması anlamlı idi. Kendisinin sloganı ise ‘America is one’ ‘Amerika bir bütündür’ idi. Şaşılacak bir şekilde bizdeki Amerikanc lar n her gün tefe koyduklar kavramlar bu törenlerin çekirde ini olu turdu. Konuşanların dile getirdikleri ve halka tekrar ettirilen sözlerden biri, ‘özgürlüğün sesi duyulsun!’ idi. Namuslu bir adam özgürlüğün sesinin bu ülkede ne kadar duyulduğunu söyleyebilir mi? En sonunda bir rahip bizim ülkede unutturulmak istenen bir kara ol gu ile ilkeleri ve nasihatleri tamamladı: ‘corruption’la (fesat ve rüşvetle) savaş. Arapça bozulmak anlamına gelen fesad sözü bizde aklınıza gelen her kötülüğü içerir. Eskiden fasid daire (kısır döngü) deyimini içinden çıkılmaz işler için kullanırdık. Obama Amerika’da bir yenileme dönemine girilmesini ana programı olarak açıkladı. Dünyanın içine girdiği doğal sorunlardan da haberi olduğunu gösteren bir mesaj verdi. Amerika’nın sorunları Türkiye’nin sorunları gibi. Fakat Amerika Türkiye’ye hiç benzemiyor. Obama’nın konuşması da bizim politikacıların sözlerine hiç benzemiyor. Bergson sadece özgür olanın bilinci olduğunu söyler. Türkiye’de bilinç kıtlığı özgürlük kıtlığı yansıtıyor. CBT 1141/ 10 30 Ocak 2009