17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] Ertuğrul Kılıç’ın başarısı Arada durup geriye bakmak ve çağımız bilimini borçlu olduğumuz insanların bunu ne pahasına başardıklarını ve önlerine çıkarılan engellerin temelde ne tür inanç ve düşünce sistemlerinden kaynaklandığını hatırlamak; zihinlerimizde bunu hep taze tutmak gerek. Bilim Tarihinde Dolaşmak... Şu sıralar Galileo Galilei’nin, Sayın Reşit Aşçıoğlu tarafından dilimize kazandırılan İki Büyük Dünya Sistemi Hakkında Diyalog adlı eserini (Türkiye İş Bankası Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi) okuyorum. Bu tür kitapları okumak, bir bakıma, bilimin tarihinde yolculuk etmek gibi bir şey... Hele de sizi bu yolculuğa çıkaran, Aristoteles fizik ve kozmolojisinin yüzyıllar süren egemenliğinin yıkıldığı ve bilimde yeni bir ufkun doğduğu 16 ve 17’nci yüzyılların baş aktörlerinden Galileo Galilei ise, onunla birlikte, o tarihin içinde yaşamaya başlıyorsunuz. Bilim ve teknoloji politikalarıyla ilgilenenler dikkatlerini daha çok bilim ve teknolojinin günümüzdeki gelişmeleri ve öngörülebilir bir gelecekteki muhtemel gelişmeleri üzerine odaklarlar. Çünkü tasarlanan politikalara yön veren bu gelişmelerdir. Ama arada durup geriye bakmak ve çağımız bilimini borçlu olduğumuz insanların bunu ne pahasına başardıklarını ve önlerine çıkarılan engellerin temelde ne tür inanç ve düşünce sistemlerinden kaynaklandığını hatırlamak; zihinlerimizde bunu hep taze tutmak gerek. Kim bilir, belki böylece, özellikle de yaşadığımız coğrafyada bilimi yeniden yeşertecek, gelişip güçlenmesini sağlayacak mümbit toprakların gözlerimizin önünde giderek çoraklaştığının daha çok farkına varabiliriz. “Yaşadığımız coğrafya” dedim ama, bilimi yeşerten toprağı çoraklaştırma girişimleri başka coğrafyalarda da sürüp gidiyor. Örneğin, günümüzde ‘bilim ve teknoloji’ denilince dünyanın ilk akla gelen ülkesi ve en gelişkin ekonomisi olan ABD’de, Evrim Teorisi’nin kamu okullarında öğretilmesine karşı çıkan ve bu okullarda dinsel fikirlerin bilimsel gerçeklermiş gibi öğretilmesini isteyen yaratılışçıların bilime karşı verdikleri mücadele hâlâ sürüyor. Yaratılışçıların son mârifetlerine ilişkin bilgileri, Scientific American dergisinin, Darwin’in 200’üncü doğum yıldönümü dolayısıyla Evrim Teorisi’ne ayrılmış olan 2009 Ocak sayısında bulabilirsiniz. Dergi editörlerinin şu notu size hiç de yabancı gelmeyecek: “Evrimin bilimsel olarak tartışmalı olduğunu ileri sürmek ve yaratılışçılık öğretimini akademik özgürlüğün gereği olarak savunur gözükmek yaratılışçıların başvurdukları son taktikler arasında...” Tekrar bilimin tarihine dönersek, Galileo Galilei gibi, o tarihi yaratanların yazdıklarını okumak elbette çok güzel bir şey. Ama bilimin tarihini, bunu bir bilim disiplini olarak araştıran bilim tarihçilerinden de okumak gerek. Artık Türkçede de bilim tarihine ilişkin pek çok eser bulmak mümkün. Örneğin, TÜBİTAK’ın 1993 yılında yayımlamaya başladığı Popüler Bilim Kitapları dizisinde bilim tarihiyle ilgili de epeyce kitap var. Konu ‘bilim tarihi’nden açılmışken, bilim tarihiyle ilgili mütevâzı ama güzel bir web sitesinden de söz edelim. <http://www.bilimtarihi.org> adresinden erişilebilecek bu sitenin editörlüğünü yapan İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü Bilim Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Feza Günergun’un açıklamasına göre, sitenin amacı şu: • Bilim ve teknoloji tarihi konusunda Türkiye'de yapılmış ve yapılmakta olan çalışmaları tanıtmak; konferans, sergi vb. etkinlikleri duyurmak; • Bilim ve teknoloji tarihi konusunda araştırma yapanlar ve konuya merak duyanlar arasında iletişim sağlamak, bilgi alışverişini arttırmak; • Tıp ve eczacılık tarihi konusundaki yayın ve etkinliklere ulaşılabildiği ölçüde yer vermek; • Türkiye'de yayımlanmakta olan akademik bilim tarihi dergisi, Osmanlı Bilimi Araştırmaları'nı tanıtmak [derginin bütün sayıları taranabiliyor ve makale özetlerine erişilebiliyor]... Açıklanan bu amaç dışında, sitenin “Bilim Tarihi Kitaplığı”nda, Türkçeye çevrilmiş bilim tarihiyle ilgili kitapların da tanıtıldığı görülüyor. Ayrıca, bilim insanlarımızın biyografilerinin yer aldığı ya da “pullarda bilim” gibi hoşlukların sunulduğu sayfaları da var. Ne güzel bir çaba; hepinize ‘bilimtarihi.org’ dan iyi okumalar... Beyin felci tedavisinde moleküler/ biyolojik yakla m Avrupa Moleküler Biyoloji Organizasyonu’nun (EMBO) 2008 yılı Yerleşim Desteği’ni almaya hak kazanan yedi araştırmacıdan biri olan Doç.Dr. Ertuğrul Kılıç, klinik beyin hasarı hastalıkları konusundaki başarılı çalışmalarıyla uluslararası tıp dünyasında dikkat çeken bir bilim adamımız. Şimdi Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı’na bağlı olarak, yeni laboratuvarında, yeni ekibiyle birlikte, beyin felci konusunda moleküler biyolojik yöntemlerden yararlanarak, konvansiyonel tedavileri destekleyecek yeni ilaçlar üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Reyhan Oksay A Kılıç, kısa süre içinde kenvrupa’nın yaşam bidi laboratuvarını ve ekibini limleri alanında önkurarak çalışmalarına başcü bilim insanlarının layacak. bir araya gelerek 1964 yılınNOBEL ÖDÜLLÜ da oluşturdukları Avrupa ÜYELER Moleküler Biyoloji İçerisinde 48 Nobel Organizasyonu’nun (EMBOÖdüllü bilim adamının da European Molecular Biology bulunduğu 1300 üyesi olan Organization), 2006 yılından ve Türkiye’nin de ülke olabu yana her yıl yaşam biŞekilde farede deneysel beyin felci sonrası rak üyesi olduğu EMBO, balimleri alanında yaptıkları oluşan lezyon beyaz renkli olarak görülmekşarılı araştırmacılara kısa ve araştırmalarla ön plana çıkan tedir. uzun vadeli destekler sağlıyedi başarılı bilim insanına yor. Bu çerçevede EMBO Yerleşim Desteği sağlıyor. 2008 yılında bu desteğini almaya hak kazanan 2006 yılından bu yana her yıl önceki başarılı çayedi bilim insanından biri de beyin felci konu lışmaları ile ön plana çıkmış yedi yaşam bilimlesundaki başarılı çalışmalarıyla dikkat çeken Doç. ri araştırmacısına Yerleşim Desteği veriyor. Türkiye, Dr. Ertuğrul Kılıç. İsviçre Zürih Üniversitesi’nden Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Polonya, Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Portekiz ve Hırvatıstan’ı kapsayan bu programın Anabilim Dalı’na geçiş yapan Doç. Dr. Ertuğrul Yazının devamı yan sayfada ka bir kelebek türü “Polyommatus eumedon namus Koçak& Kemal 2002” olarak adlandırılmış. Bu adlandırma ile Türkiye’nin biyolojik çeşitliliğinin farkında bile olmayan, dolayısıyla bu değerlerin yok edilmesine hiç aldırmayan, hatta bu zenginliğin göz göre göre çalınıp yağmalanmasına göz yuman yöneticilerimize ve tabii vatandaşlarımıza bir şey söylenmek isteniyor; üzerine basa basa “Bu ülkenin bütün değerlerini namusumuz gibi korumalıyız!” diye haykırılıyor sanki. Kırk yılı aşkın süredir yaptığı araştırmalarla ülkesinin biyolojik zenginliğine büyük katkılar yapmış olan Prof. Dr. Ahmet Ömer Koçak, bir teşekkürden fazlasını çoktan hak etmiş bulunuyor. Ülkemizde ne yazık ki, bilim insanlarımıza, fazlası bir yana, yaptıkları bilimsel çalışmalardan dolayı küçük bir teşekkür bile edilmiyor. En üzücü olanı ise, Prof. Koçak’ın geçtiğimiz günlerde Üniversitede, AVAM adlı araştırma merkezinde verdiği bir seminerin sonunda “Yaptığımız araştırmalar bizimle birlikte biter gider!” demesi. Bilim insanlarını böyle bir umutsuzluğun içinde bırakmak, hiçbir ülkenin hiçbir yöneticisinin hakkı olamaz. (Bu yazıya yaptıkları katkılar için Sayın Prof. Dr. Ahmet Ömer Koçak’a ve eşi Sayın Dr. Muhabbet Kemal Koçak’a çok teşekkür ederim.) Kaynak: http://avam.yyu.edu.tr/ ; www.cesatr.org/ Kelebe in namusu Baştarafı 5. sayfada muşlar. Tanımladıkları yeni türlere koydukları adlar arasında ilgisizilim, ilkkursun, hasantahsin, veyseli, evliyeçelebi, nusret, kangal, cins isimleri arasında ise Yunusemrearia, Mimarsinania, Pirireisia, Kracaoğlania, Mevlanaia, Alisirnevaia, Battalia, Mehteria, Ahoyemenia, Kasgarlimahmutia, Mahmutkashgaria gibi adlar da var. Koçaklar uzun bir süredir Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdürüyor. 2005 yılında yok yere haftalarca hapiste yatmak zorunda bırakılan ve sağlığı bozulan zamanın Üniversite Rektörü Yücel A k n adına, Yeni Gine’de saptadıkları bir kelebek cinsini, o yıl “Yucelaskinia Koçak & Kemal, 2005” adıyla bilim dünyasına tanıtmışlar. Bu cinsin bölgede 4 türü bulunuyor. Koçaklar ayrıca yine aynı yıl, Van Gölü’nün güneyindeki Kuskunkıran geçidinde yaşayan bir başka kelebek alttürüne “Melanargia (Turcargia) syriaca yucelaskin Kocak & Kemal, 2005” adını vermişler. Gölün güneydoğusundaki Çatak vadisinde yaşayan bir kelebek türüne “Polyommatus (Ultraaricia) crassipuncta mehmetcik Koçak & Kemal, 2002” adını vermişler. Yine Çatak vadisinde saptadıkları baş CBT 1141/ 6 30 Ocak 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle