17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz İstanbul içme ve kullanma suyu Prof. Dr. Atıl Bulu, Okan Üniversitesi, [email protected] Fetih Öncesi stanbul’daki Su Yap lar : İlk yerleşim yıllarında su ihtiyacı yeraltı su kaynaklarından temin ediliyordu. İlk önemli su tesisleri Roma İmparatorları tarafından yapıldı. İmparator Hadriyen (117–138) sur dışındaki bir kaynaktan Haliç’in kenar mahallerine kadar su kanalı yaptırdı. İmparator Valens (364–378) Mazul Kemer ve Bozdoğan Kemerini inşaa ettirirek Beyazıt’a Halkalı civarından su getirdi. Yine Valens zamanında Belgrad ormanlarında bir su bendi yaptırıldı, Kâğıthane deresinin suları şehre verildi. 1.Teodosyus (378–395) Mazul ve Bozdoğan kemerleriyle 3. su yolunu yaptırarak şehre su getirdi. Aynı zamanda Belgrad ormanlarından Sultanahmet’e 4. su yolunu yaptırdı. Roma ve Doğu Roma imparatorları, kuraklık ve savaş durumları için şehir içinde üstü açık su depoları ile kapalı sarnıçlar yaptırdılar. Su haznelerinin (çukurbostan) en önemlileri Aetiyus (Vefa stadı) ve Aspar (Yavuz Selim’deki çukurbostan) su depolarıdır. Üstü kapalı su haznelerinin en önemlileri; 336 sütunlu Basilika sarnıcı (Yerebatan Sarayı) ve 224 sütunlu Pileksenus (Binbirdirek) sarnıcıdır. Osmanl Dönemi: İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet Valens tarafından yaptırılan su tesislerini elden geçirdi. Sonraki padişahlar tarafından yaptırılan su tesisleri ile Kanuni Sultan Süleyman’a kadar şehre verilen su miktarı yaklaşık olarak 4335 m3’ e ulaştı. Kanuni zamanında Mimar Sinan şehre daha fazla su temini için görevlendirildi. 1555 yılında Kırkçeşme su tesislerinin inşasına başlandı. Belgrad ormanlarında çeşitli padişahlar tarafından Karanlık Bent, Büyük Bent, Ayvad Benti ve Kirazlı Bentle, Kırkçeşme sularının verimi 10000 m3’e erişti. İstanbul Beyoğlu bölgesinin su problemi ilk kez 1732’ de yapılan Taksim suyu tesisleriyle çözüme kavuştu. Vak f Sular : 1904 yılında 2. Abdülhamit tarafından yaptırılan Hamidiye Suyu; Kemerburgaz’daki membalardan alınarak Beyoğlu yöresindeki kışla, saray ve 50 kadar çeşmeye verilen suyun günlük miktarı 1200 m3 idi. Ayrıca Emirgan yöresinde Kanlıkavak ve Sarıyer kaynak suları Avrupa yakasındaki diğer sulardır. Anadolu yakasındaki kaynak suları ise Kayışdağı, Atıkvalide, Küçükçamlıca, Taşdelen, Karakulak ve İshakağa sularıdır. Bütün bu kaynak sularının beslenme havzaları yoğun bir yerleşime uğradığından, bugün için bazıları hâlâ su vermekteyse de, ne kadar sağlıklı olduğu tartışılır. Su irketleri ve stanbul Sular daresi: 1868 yılında Abdülaziz tarafından Fransız Terkos şirketine, çeşitli su kaynaklarını toplayıp, isale etmesi ve Terkos Gölü’nden şehire su getirme ayrıcalığı verildi. Bu şirket 1883 yılında Terkos gölü pompaj tesisini, 1888 yılında Terkos bağlamasını, 1926 yılında Kağıthane su arıtma ve tasfiye tesislerini inşa etti. Anadolu yakasında ise “Üsküdar–Kadıköy Su Şirketi” 1893 ylında 1. Elmalı Barajı’nı inşa ederek, Anadoluhisarı’ndan Bostancı’ya kadar su şebekesini döşedi. Daha sonraları bu şirket tasfiye tesisi, pompaj tesisi, Bağlarbaşı su deposu ve isale hattını inşa etti. Terkos şdirketi 1932 yılında, Üsküdar–Kadıköy şirketi 1937 yılında satın alınarak İstanbul Sular İdaresine devredildi. O yıllarda şehre verilen su miktarı 35(bin) m3 civarındaydı.İstanbul Sular İdaresi, Avrupa yakasında Terkos gölünden su dağıtımına ait geliştirmeler yaptı, bazı artezyen kuyularını devreye soktu. Anadolu yakasında Ömerli Barajı ve 2. Elmalı Barajı inşa edildi, dağıtım şebekeleri tamamlandı. Artan nüfusun su ve kanalizasyon gereksinmesini karşılamak için “İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi” (İSKİ) 1981 yılında kuruldu. [email protected] İki ay önce, Antiütopya gezegeninde Unitopya adında bir üniversiteler ülkesinden, bu ülkede Akuni adında bir üniversiteden söz etmiştim. Akuni’den haberler verirken, ötekilerinden gelecek haberlerin de bileşik kaplar gibi birbirleri için geçerli olabileceğini söylemiştim. Unitopya –II Bunlar onlarca yıldan beri “yok birbirimizden farkımız” marşını söylerler: “Sağrı geri, döş ileri, yahşi kadem arş ileri” komutuyla bir fasit dairede yürür dururlar. Bu ahengi bozan bet seslileri, çarpık bacaklıları bu güzergahın dışına atarak ibretlik cezalar verirler. Soruşturmacıları birer engizitör gibidir. Olmayan suç kalıpları ihdas ederler. Soruşturma amirleri bir şey söyler, bu dalkavuklar ondan bin şey çıkararak, suçlunun hakkından gelirler. Bir keresinde Akuni de bir soruşturmacı, kurbanını, insanlığın binlerce yıldan beri akıl edemediği bir “talep etmek suçu” yaratarak perişan etmişti. Baş engizitör ve kurulu da önerilen cezayı yoğun bir tatmin duygusuyla onaylamıştı. Unitopya’nın, üniversitelerin arşivleri öğrencilere, hocalara, memurlara verilen cezaların dosyalarıyla doludur. İşlenen disiplin suçları eş zamanlı olmadığından, sayılarının çokluğu ürkütmemektedir. Korkulan şey onca suç fiilinin, sivil bir itaatsizlikle, aynı zamanda işlenmesidir. Ama bu kimsenin hatırına gelmez. Nasıl gelsin ki? Böyle bir ortak eylem için bilinç, inanç, geniş bir ufuk ister! At gözlüklerinden bunları görecek, bilecek hal var mıdır? Bir biçimde, yeri belirsiz bir rahatsızlığı duyumsasa da bu akademik ahali, karnı tok, sırtı pek olmanın verdiği hoşnutlukla “üniversitem, güzel üniversitem” okul şarkısını mırıldanır durur. Antiütopya yönetimi beşyıllık planlarla Unitopya’ya milyarlarca dolarlık yardım yapar. Bu miktar, diğer ülkelerin gereksinimlerine bakıldığında çok büyük bir meblağı ifade etmektedir. Bu paralar gezegenin perişan halkının kuru lokmasına ortak olarak veya kamunun GüzelÜtopya çağında kurduğu, geliştirdiği yatırımlarını sömürgen gezegenlerin muhteris egemenlerine peşkeş çekerek toplanmaktadır. Yeterli sayıda ve yeterince yetkin öğretim elemanı bulunmasa da Unitopya’da habire yeni üniversiteler kurulmakta, bu üniversitelere yeni kadrolar verilmekte, yüzbinlerce yeni öğrenci alınmaktadır. Bilgi, bilim, meslek edinme, kendini geliştirme her yurttaşın temel hakkı olsa gerektir. Okusunlar diye çocuklarına bu halk kendi etinden kendi tırnaklarıyla kopararak verir. Bunu yaparken sevinç, coşku duyar. Ne var ki, gözyaşı ve terle yoğrulmuş bu paralar yeni binalar, yeni kampuslar yapılırken, en pahalı makam arabalarına, makam odalarına, devasa bir saltanat donanımına doğru akmaya başlar. Her fırsatta kurulan bu ihtişam gözler kamaştırır. Aksini gören, söyleyen varsa beri gelsin! İsrafın haddi hesabı yoktur, çünkü bu gezegenin maliye mahkemesinin, kamu harcamalarını yerindelik denetimine tabi tutma yetkisi yoktur. Usulüne göre harcanmışsa, neye harcandığı hiç önemli değildir. Bu gezegende de egemenlik milletindir, ama bu Milletin Meclisi’nin, kamu harcamalarını denetlemekle görevlendirdiği maliye izleme kurumu, bu israfın hesabını soramaz durumdadır. Antiütopya yönetiminin harcamalarında yerindeliği, eylem ve işlemlerinde takdir yetkisini denetlemek milletin de harcı değildir. Kılıf yasalarla milletin rüşdü çoktan elinden alınmıştır. Bir düşünün, bu koca kapıdan, doyumsuz boğazlardan artık neler geçmez ki! Öyle de oluyor zaten. Bir fakültede bir dekana çay ocağı için toplanan paraların hesabını sormak gafletinin maliyetini, okuyorsa bu satırları, o bahtsız çok iyi anımsayacaktır. Üniversite beyleri saltanatlarının gücünden öylesine emindirler ki, yine bir keresinde, bir senato toplantısında bir üye, böyle bir beye, kendisinden büyük yasa olduğunu söylediğinde, gözle görülür bir şaşkınlık geçirmişti. İdarenin yetkisizliği prensibinden söz edilerek, yasayla bir yetki verilinceye kadar yetkisiz olduğu öğretildiğinde, aklından geçeni yüz ifadesinden herkes bir biçimde tahmin edebilmişti. Olan iyi şeylerin ne pahasına gerçekleştiğini okurlarımla birlikte bu dizide yazmayı sürdüreceğiz. GÜNÜMÜZDEK DURUM İstanbul 1994 yılına kadar su sıkıntısı çeken bir şehirdi. 1994 yılında su kaynaklarının kapasitesi 590 milyon m3 idi. 1994–2006 yılları arasında çeşitli yatırımlarla bu kapasite 1170 milyon m3’ e yükseltildi. DSİ nüfusu 100.(bin)’i geçen yerleşim bölgelerine su temini sağladığından, DSİ 14. Bölge Müdürlüğü bu görevi üstlendi. Şehire su sağlayan önemli barajların yıllık verimleri Tablo’da görülmekte. Büyük stanbul çme ve Kullanma Suyu Projesi: Büyük İstanbul İçme ve Kullanma Suyu Projesinde Düzce ilindeki Büyük Melen ırmağından suyun pompajBaraj Y ll k Verim la Ömerli (milyon m3) Barajı’na veTerkos 142 rilmesi hedefBüyükçekmece 100 lenmiştir. Alibey 34 Buradan Elmalı 12 151 İstanbul Ömerli 179 Boğazı geçiş Darlık 87 tüneli ile bu su Sazlıdere 55 Alibey Barajı 612 ve Terkos Gölü’ne verilecektir. Anadolu yakasında Ömerli Barajı, Avrupa yakasında Terkos Gölü ve Alibey Barajı su deposu görevi görecektir. Aynı zamanda Istranca’da yapılan çeşitli baraj ve regülatörlerin yıllık verimi 376 milyon m3 olup, Terkos gölünü beslemektedirler. Bugün için şehire bir günde verilen su miktarı ortalama 2 milyon m3 olup, ortalama kişi başına tüketim 200 lt/gün kabulü ile, 10 milyon kişi için İSKİ su sağlıyor. Melen regülatörünün yıllık verimi 268 milyon m3’tür. 200 lt/gün kabulü ile kişi başına yıllık tüketim miktarı 73 m3 elde edilir. Regülatör 3.7 milyon kişiye su sağlayabilmekte. Melen Barajı devreye girdiği zaman yıllık verimi 1186 milyon m3 olup, bu miktar 16 milyon kişiye çıkmakta. SONUÇ a. Büyük İstanbul İçme ve Kullanma Suyu Projesi başarılı bir mühendislik projesidir. b. İstanbul şehrinin susuzluk çektiği ve çekeceği gündemden çıkmalıdır. Bu proje ile (daha önceki baraj verimliliklerini de hesaba katarsak) 20 milyon kişiye su verilmesi sağlanmıştır. c. Istranca’daki 376 milyon m3 kapasiteli barajların suları su sıkıntısı çeken Trakya’ya verilmeli. Melen projesi tamamlandıktan sonra İstanbul şehrinin bu suya gereksinmesi olmayacaktır. Kaynaklar: www.iski.gov.tr ; www.dsi.gov.tr/ CBT 1141/15 30 Ocak 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle