28 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör hareket edenlerdir. Aynı şey şişmanlık ve kalp hastalıkları için de geçerli. Hıçkırık, balıklar ve kurbağalarla yaşadığımız ortak geçmişle ilgili. Balıklarda da solunum bizde olduğu gibi beyin kökündeki sinirlerle ayarlanmakta. Fakat insanda daha uzun bir yol katettiği için bazı bozukluklar meydana gelmekte. Daha çok erkeklerde görülen kasık fıtığı da anatomik nedenlere bağlı olarak gelişmekte. Köpekbalıklarında işe yarayan bu gelişme, erkeğin karın duvarındaki direnci yok etmekte. Neil Shubin işte bu tür bilgileri bir araya toplayarak, insan bedeninde evrimin izlerine dikkat çekiyor. Organizmamız tamamen işlevlere göre yapılansaydı bazı şeyler farklı olurdu. Ama bu şekilde “içimizdeki balık kalıcı olmuştur” diyor Shubin. Bilim insanı her canlıda evrimin izlerini bularak doğa tarihini anlatıyor. Kanıtları üst üste koyarak, fosil buluntuları kadar genetik araştırmaları ve anatomik ayrıntıları da konuşturuyor. Shubin, balıktan sürüngene geçişi temsil eden “Tiktaalik” fosilini bulan bilim insanı. Bu hayvan dört güçlü yüzgeciyle su kenarlarında yaşamaya elverişliydi. Ve göğüs kasları sayesinde düzenli olarak şınav çekme hareketi yapabiliyordu. Tiktaalik’in, evrimde birçok sürüngenle ortak yanı olan ilkel kuş Archaeopteryx’e benzer bir yeri var. Shubin evrim biyolojisiyle ilgili sayısız kanıt sunmasına rağmen evrim kuramına neredeyse hiç değinmeyerek, yaradılış sözcüğünü tartışmaya açıyor. Şimdi birisi çıkıp da, «televizyon kanallarındaki din propagandası beni rahatsız etmekte, zira Müslüman dinine inanmayanlara kâfir diyen metinlerden alıntı yapan, inanmayanları katle özendiren tutumları öven bu yayınlar, şahsıma ve inançlarıma hakaret özelliği taşımakla ve kişisel güvenliğimi ve toplumsal barışı da tehdit etmekte», dese... İTÜ Açılışında Söylenenler ve Gerçekler Türkiye Cumhuriyeti Hükumeti Başbakanı R.Tayyip Erdoğan Bey, bu yıl İstanbul Teknik Üniversitesi açılışında konuştu. Bir ülkenin başbakanının, o ülkenin en eski üniversitesinin açılışına davet edilmesi ve bir konuşma yapması son derece olağan bir şeydir. Tayyip Bey konuşmasında pek güzel şeyler dile getirmiş, üniversitenin bir serbest düşünce ve tartışma ortamı olduğunu hatırlatarak, üniversite desteği olmadan ülkenin geleceğinden bahsetmenin mümkün olamayacağını anlatmış. 5Eğer bunları kendisi gelmeden bir polis kalesi haline getirilen İTÜ’de konuşma yaptığı salonun dışında içeri alınmayan öğrenciler tutuklanırken değil de, onlara hitaben yapsa ve arada bir de bilimsel düşünceden dem vursaydı inandırıcı bile olabilirdi. Ben yüreğimin kaldırmayacağını bildiğim için rektörden izin alarak törene gitmedim. Aslında çok da gitmek istiyordum. Üniversiteme zarar vermeyeceğinden emin olabilsem, Tayyip Bey’e, aynı siyasi gruptan olduklarını herkesin bildiği YÖK Başkanının aklına (hani «aman hocam dikkatli konuş yoksa ipimizi çekerler» sohbetinin gösterdiği gibi) hakkımda yalan beyana dayalı, benim bildiğim bir, üniversite yönetiminin bana bildirdiği üç soruşturma açmak, niçin ben Üniversitelerarası Kurul tarafından YÖK’e üye gösterildikten sonra geldiğini sormak isteyecektim. Tayyip Bey’in söyledikleriyle Türkiye’de yarattığı ortamın ortaya çıkardıkları taban tabana zıttır. Türkiye, kendisi ve hempası sayesinde artık modern bir ülke değildir (hani epeydir değildi ama en azından olmak niyetindeydi). Bunun pek feci bir göstergesini 13 Eylül günü Milliyet’teki köşesinde Sayın Melih Aşık Beyefendi yayınladı. Görülüyor ki AKP’nin estirdiği din havası, artık bilgi edinme özgürlüğünü alenen engeller hale gelmiştir. Melih Aşık Bey Richard Dawkins’in sitesine erişimin mahkeme kararıyla durdurulduğunu yazıyor. Tayyip Bey diyebilir ki «Bu benim değil, hukukun sorunudur.» Ben aynı kanıda değilim, zira, bilimsel bir site ilk kez kendi iktidarı döneminde hukuk eliyle yasaklanabiliyor. Kimdir Richard Dawkins? Profesör Dawkins dünya çapında meşhur bir biyologdur ve uzun zamandan beri Oxford Üniversitesinde halkla bilim ilişkileri profesörlüğünü yürütmektedir. Kendisinin büyük şöhretinin temelinde, doğal seçmede seçilenin birey değil, bireyin seçilmesine neden olan özelliklerden sorumlu gen veya genler olduğu fikrini ortaya atmış olması yatar. Bu konuda paleontoloji temelli evrimcilerin tüm toplulukların seçildiği tezine karşı çıkarak, seçilenin gen düzeyinde bir birim olduğunu göstermiştir. Profesör Dawkins aynı zamanda yeni kürsüsünün görevi gereği, halkın bilimle ilişkilerinde tüm tarih boyunca önemli bir rol oynayan din konusuna da el atmıştır. Doğa bilimlerinden öğrendiğimiz kadarıyla, dinlerin söylediklerinin doğru olmadığını açık seçik gördüğümüzü, toplumun dinler tarafından empoze edilen ve Dawkins’in yanlış olduğu kanısında olduğu tanrı fikrinden kurtulması gerektiğini savunmaya başlamıştır. Dawkins’in bu konuda yazdığı kitaplar, tüm uygar dünyada en çok satanlar listesine girmiştir. Dawkins’in sitesine mahkeme kararıyla engel koymakla kitaplarını yasaklamak arasında hiçbir fark yoktur (neyse ki basit bir internet kültürüne sahip olanlarca gene de internette bu siteye erişmek mümkün! Yasak, bilimi engelleyemez: Galile merhumu hatırlayalım). Her ikisi de bilgiye ulaşımı engelleme suçudur ve Dawkins’in sitesine erişimi engelleyen hakim, kanımca insanlık suçu işlemiştir. Bu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürülmesi gereken bir haldir. Şimdi birisi çıkıp dese ki «efendim, bir sürü televizyon kanalında sürekli yapılan din propagandası beni rahatsız etmektedir, zira Müslüman dinine inanmayanlara kâfir diyen metinlerden alıntı yapan, inanmayanları katle özendiren tutumları öven bu yayınlar, şahsıma ve inançlarıma hakaret özelliği taşımakla kalmamakta, kişisel güvenliğimi ve toplumsal barışı da tehdit etmektedir» ve bunu öne sürerek dinî yayın yapan televizyon kanallarını, gazeteleri ve internet sitelerini kapattırmaya kalksa. O zaman, Dawkins’in sitesine uygulanan karar emsal gösterilerek bu tür yayın organlarının derhal kapatılması gerekir. Tayyip Bey ağzını açmadan evvel ülkesinden kendi devri iktidarında ortaya çıkan bu tür manzaraları iyice düşünmelidir. Odak yaratmak için bizzat odak olmak gerekmez. KARANLIK MADDEYLE İLGİLİ YENİ KANITLAR 5.7 milyar ışık yılı uzaklıktaki iki galaksi kümesinin çarpışması sonucunda karanlık madde normal maddeden ayrıldı. Hubble uzay teleskopu ve Chandra röntgen teleskopuyla görüntülenen bu kozmik olaya benzer bir etki “ Bullet Cluster” çarpışmasında da gözlemlenmişti. İki galaksi kümesinin çarpışmasıyla meydana gelen çift küme MACS J0025.41222, karanlık maddeyle ilgili kanıtlar verdiği gibi özellikleri hakkında da bilgi vermekte. Hubble teleskopu, kütle çekimi merceği etkisiyle karanlık maddeyi (resimde mavi olarak görülen) görüntülemek için kullanılırken, başlıca kızgın gazdan oluşan normal madde (resimdeki pembe alanlar) Chandra verileriyle görünür kılındı. Gözlemlerden anlaşıldığı üzere kütle çekim etkisi dışında karanlık madde parçacıkları birbirleriyle çok az veya hiç reaksiyon göstermiyorlar. Galaksi kümesinin maddesi (gaz), çarpışmanın etkisiyle frenlenip ortada toplanırken, iki kümenin karanlık maddesi karmaşık bir biçimde ve neredeyse engelsiz olarak hareket ediyor. Konuyla ilgili araştırma sonuçları The Astrophysical Journal dergisinde yayımlanacak. FİLLER TOPLAMA İŞLEMİ YAPABİLİYOR Fillerle araştıran Tokyo Üniversitesi’nden Naoko İrie ve ekibi, EVRİM İNSAN BEDENİNDE BİLE İZLER BIRAKIYOR Amerikalı paleontolog Neil Shubin, “Balıklar ve Biz” adlı yeni kitabında bedenimizin 3.5 milyar yıllık tarihini anlatıyor: Bazı hastalıklarımızın çok uzun bir geçmişi vardır. Hiçbir doktor hastalığa teşhis koymadan bu geçmişi tahmin edemez. Çünkü hastalığın geçmişi dünyanın ilk okyanuslarına kadar uzanır. Hemoroiti olan hastalar, genelde bedenimizin ihtiyacı olandan daha az Tiktaalik roseae fillerin basit toplama işlemlerini yapabildiklerini gösterdiler. Araştırmacılar 30 yaşındaki bir filin önüne birinin içinde üç diğerinin ise altı elma bulunan iki kova koymuşlar. Daha sonra iki kovaya da ikişer elma ilave edilmiş. Tokyo hayvanat bahçesinde yaşayan akıllı fil, altı girişimden beşinde içinde daha fazla elma olan kovayı seçmiş. Aynı deney 38 yaşındaki diğer bir filde portakalla tekrarlanmış. Gerçi birçok hayvan büyük kümeleri küçüklerinden ayırma yetisine sahip. Ama kümeler büyüdükçe hayvanlar zorlanıyorlar Oysa filler büyük kümeler arasındaki küçük farklılıkları bile ayırt edebiliyorlar diyor araştırmacılar. CBT 1122/ 5 19 Eylül 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle