28 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kültür İslam Üzerine Birkaç Gözlem Daha Sorun İslamın çağdaşa göre yeniden yorumu değildir. Bu saçmadır. Çağdaş denilen olgu, bilimsel, teknolojik ve dine referans vermek zorunda olmayan bir özgür düşünce hakkının kabul edilmesinden ibarettir... Doğan Kuban Deniz dibinden çıkan kirlilik. JEOLOJİK DEFORMASYONUN YARATTIĞI HABİTAT Marmara Denizi birbiri üzerinde yer almış, hidrografik özellikleri açısından son derece farklı iki su kütlesinden, iki ayrı denizden oluşan bir yapıya sahip. Karadeniz’den gelen su miktarına ve özellikle de mevsimsel atmosferik değişimlere göre kalınlığı 5075m. arasında değişen Karadeniz kökenli üst su kütlesinde, su sıcaklıkları ortalama değerler olarak 6°C ile 27°C arasında değişime uğrarken, alt su kütlesinde sıcaklık değişimleri hemen hemen hiç bir farklılık göstermez ve bütün bir yıl boyunca 14.6ºC~14.2ºC arasında, 0.4ºC gibi bir salınım yapar. Marmara Denizi, bağlı olduğu Karadeniz, Ege Denizi ve Akdeniz gibi yarı izole denizlerle olan madde alışverişinde, dar ve sığ eşiklerle donatılmış Boğazlar nedeni ile son derece kısıtlı bir konuma sahip. Bunun sonucunda da farklı katmanlarda, farklı biyolojik olayların geliştiği, farklı katmanlarda farklı formların yer aldığı zengin bir biyolojik yapı ortaya çıkmış. Bu farklılığı oluşturan etmenlerden birisi de, Marmara Denizi’ni boydan boya kat eden fay hattının özelliklerine bağlı olan bölge. Bu bölgede fay hattı boyunca farklı mineral konsantrasyonları, fay Marmara’da yaşayan 2 canlı örnek: Goneplax hattının aktivitesine bağlı farklı gaz konsantrasyonları, fay hattı rhomboides, aşağıda ise Coelorhinchus boyunca yüzeye çıkan sıcak suyun yol açtığı mikrokozmos bölgeleri ve fay hattı bölgesindeki farklı jeolojik deformasyonun sonucu oluşmuş olan habitat, diğer bölümlerden bir hayli farklılık gösteriyor. ‘T İNSAN GÜCÜ Söz konusu projede esas itibarı ile 6 araştırmacıdan oluşan bir ekip ve ek olarak teknenin sevk ve idaresi ile operatörlerden oluşan 4 kişilik bir ekip çalıştı. Bu ekibin sağladığı örnek ve ölçümler eş zamanlı olarak bilgisayar ortamında depolanarak, bu proje için özel olarak geliştirilmiş bir veri tabanı (database) ve bilgisayar işleme (prosessing) programı ile değerlendirildi. Projeye katılanlar: M. Levent Artüz (Proje lideri)O. Bülent Artüz (Proje koordinatörü) Prof. Dr. Dinçer Gülen Doç. Dr. Erdal Üzen Biyolog Barış Sönmez Çev. Müh. Atilla Aydemir Teknik ekip: Muzaffer Aktay (Kaptan) Muharrem Tilki (Usta Gemici) Mehmet Arabacı (Gemici) İsmail Aktay (Gemici) CBT 1122/ 10 19 Eylül 2008 PROJENİN ORTAYA ÇIKARTTIĞI TABLO Yapılan çalışmaların ön değerlendirmesine göre ne yazık ki Marmara Denizi genelinde tarafımızdan ölçülen parametrelere bağlı ciddi ve gerçek anlamda önlem alınmasını gerektiren vahim bir durum söz konusu. Marmara Denizi kaldıramayacağı kadar yoğun bir kirlilik baskısı ile karşı karşıya. Zaten gecikmiş olan önlemlerin ivedilikle, belki de bir afet bölgesi statüsü içinde, bir an evvel devreye sokulması gerekiyor. ürkiye’nin Sorunu İslamın sorunudur’ başlıklı makalemden sonra Sayın Yakup Kepenek’in İslamda sömürü bağlamında bir yazısı çıktı. Hangi bağlamda olursa olsun İslamla Türk aydının daha çok ilgilenmesi gerek. Aksi takdirde Türkiye’de din sorunu, bugün olduğu gibi, medrese söylemine indirgenecek. Müslüman toplumların ayakta kalmaları ve ekonomik sömürge olmamaları için sorulacak bir tek soru var: Müslümanlar için Çağdaşlık modeli nedir? Biz bu sorunun yanıtını 3. Ahmet’ten bu yana aradık. İslam düşünürleri de 19. Yüzyıldan bu yana arıyorlar. Dünya Müslümanlarının zavallı hali buna yanıt verilemediğini kanıtlıyor. Atatürk Türkiye’si dışında ‘Muasır Medeniyet Seviyesinin üstüne çıkma’ kimsenin aklına gelmedi. Bugün hâlâ anlaşılamamış sorun, aramamız gereken model’in ‘Müslüman Çağdaş’ değil ‘çağdaş Müslüman’ olduğudur. Günümüzün sorunu Hıristiyanlaşmak, Müslümanlaşmak, Budistleşmek batılılaşmak, Amerikanlaşmak, Çinlileşmek, komünistleşmek, kapitalistleşmek değildir. Hıristiyanlar yeniden Hıristiyan, Yahudiler yeniden Yahudi, Müslümanlar yeniden Müslüman olmayacaklar. İnsanların buluşup birleşecekleri tek ölçüt çağdaşlaşmadır. Bilim ve teknoloji, dünyanın her köşesinde aynıdır. Kapitalist ya da değil, bütün çağdaş ekonomiler bilimi teknolojiye esir etmiştir. Televizyondaki gördüğü şeyleri büyük bir açlık hissi ile izleyen köylünün kültüründen de bir şey kalmamıştır. Çağdaşlaşmak Bush’un Irak’a getirdikleri değildir. Çağdaşlık çeşitli mekanizmalarla iktidara gelmek de değildir. İslam dünyasında demokratik seçimlerle (!) işbaşına gelenlerin neler yaptıklarını biliyoruz. Cep telefonu ile konuşup, otomobil direksiyonunun arkasında şalvarla ya da türbanla oturmak da değildir. İslamın şimdiye kadar ürettiği tek çağdaşlaşma modeli Türkiye’de gerçekleşti. Çağdaşlaşmak çağdaş olduğunu varsaydığımız toplumların ortak ve evrensel pratiğinin bilinçlendirilmesi ve özümsenmesidir. Fakat politik partilerin iktidarlarını cehalet ve din üzerine kurmaları sürdükçe, hiçbir umut olmadığını görmek için Endonezya’dan başlayarak Batıya doğru İslam panoramasına, bilgi ve teknoloji üretiminin sayısal boyutları ve İslam ülkelerinin dünyadaki statüleri bağlamında bakmak yetişir. Türkiye’de Atatürk Cumhuriyeti’ni eleştirenler, Avrupa Atatürk’e nasıl bakıyordu, 1950’den sonra gelenlere nasıl bakıyor, di ye yüzeysel bir inceleme yaparlarsa belki utanırlar. DİNE DAYALI DEVLET NEREDE Bugün çağdaş yaşam ve uygarlık bağlamında sabahtan akşama kadar kopya çektiğimiz ülkeler, çağdaşlığı yanıtlamışlardır. Avrupa Fransız Devrimi’ne yeni paganizm gibi bakmaya bile alışmıştır. Sabahtan akşama kadar Laikçilik üzerine safsata üretenler, dünyanın politik tarihinde ve bugün İslam ve Yahudiler dışında, dine dayalı devlet görüyorlar mı? Kaldı ki Yahudi devlet çağdaş olmanın bilimsel, teknolojik ve özgürlükçü boyutlarını bilinçlendirip yerine getirdiği için dinciliğine karşı çağdaş bir görünümü var. İsrail’in adam başına ulusal geliri batının petrolcü ortaklarından daha fazla. Bir kez daha yinelemekte yarar var. Yahudi ve Hıristiyan ya da Budist dini seminerlerinden yetişenler ülkelerinde iktidar kavgası yapmıyorlar. Cahil toplumlar üzerinde molla ve medrese sultasını sürdürenler sadece Müslümanlardır. Çağdaş emperyalizmin ekmeğine yağ sürenler de bunlardır. Neden? Bugüne kadar buna verilen sayısız yanıta karşın, sanki olay her soruluş ta doğasını değiştiriyormuş gibi, bir sürü safsata tekrar ediliyor. Oysa bunun yanıtı bütün ansiklopedilerde gözümüze çivi çakılmış gibi açık ve kesindir. Dünya bilim adamlarının, matematikçilerinin, tarihçilerinin, sosyal bilimcilerinin, dünyayı keşfedenlerin, dünya filozoflarının, teknolojik keşifleri yapanların, büyük edebiyatçıların, ressamların, heykeltıraşların, zenginlikleri bunlara dayalı sanayi ülkelerinden dünya politikasında sözü olanların bir listesine bakın. O listelerde ortaçağdan sonra devlet adamlarından başka bir Müslüman adı bulamazsınız. Eğer bu yokluk yeterince aydınlatıcı değilse, Müslümanların gözünü açacak başka şey olamaz. Bu yoklar listesine, petrol üzerine oturan Araplar dışında, fakir ülkeler listesini de ekleyebilirsiniz. KURAN EMİRLERİNE UYMUYORLAR! İslam’ın çağdaş dünyanın sözü geçen bir üyesi olması bağlamında daha önceki yazılarımda da yazdığım bir Kuran referansını anımsatacağım. Bizim toplum, dincilikten öte Kuran’ın gerçek içeriğini düşünmez. Fakat şunu bilir: Müslümanlar Allah’ın seçtiği bir cemaattir. Yani dünyanın bütün iyiliklerini Allah onlar için hazırlamıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle