24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR ORTAKULAK İLTİHABI VE ŞİŞMANLIK ARASINDAKİ BAĞLANTI Amerikalı araştırmacılar kronik ortakulak iltihabının tat duyusunu değiştirerek, şişmanlık riskini yükseltebileceğini saptadılar. Enfeksiyonlar bazı durumlarda tat sinirlerine zarar vererek, hastaların tatlı ve yağlı yiyeceklere yönelmesine yol açmakta. Araştırma çerçevesinde 6500 kişide ortakulak iltihabı ve beden kitle endeksi takip edilmiş. Araştırmaya katılanların çoğu yaşları 1692 arasında değişen akademisyenlerden oluşuyordu. Toplumun diğer kesimine göre bu grupta şişmanlık daha az görülmesine karşın, kronik ortakulak iltihabı bulunan hastalarda şişmanlık riski %62 daha yüksek diyor bilim insanları. İkinci bir çalışmada ise kronik ortakulak iltihabı ve tatlı ve yağlı yiyeceklere düşkünlük arasındaki ilişki araştırılmış. Buna göre kronik ortakulak iltihabı olan okulöncesi çocuklar daha az sebze ama daha çok tatlı yiyecek tüketiyorlar. Bu da çocukların şişmanlamasına yol açıyor. Bilim insanları ortakulak iltihabının şişmanlık sorunundaki birçok faktörden yalnızca biri olduğunu ama şişmanlık sorunuyla ilgili ne kadar çok şey bilinirse alınan önlemlerin o kadar etkili olacağını düşünüyorlar. göre yaklaşık olarak 230 milyon önce başlayan dinozorlar devri 65 milyon yıl kadar önce son bulmuştu. Bu dönem, Trias, Jura ve Tebeşir devirlerini içeren Mezozoik dönemdir. Almanya’da geç Trias dönemine ait çok sayıda dinozor kalıntısı bulunmuştur. Dünya genelinde en iyi korunagelmiş ilk dinozor kalıntısı da Almanya’da ortaya çıkarılmıştı. Charles Darwin’in evrim kuramını üretmesinden iki yıl sonra bulunan ve iskelet yapısı nedeniyle kuşlara benzeyen Compsognathus, evrim kuramını destekleyen önemli bir buluntuydu. nıyorlardı. Puhukuşları beyaz dışkılarını daha iyi görünmesi için koyu renkli toprağa bırakıyorlar. Bilim insanları dışkıların üzerine koyu renkli boya püskürtünce, kuşlar bir sonraki gece yine aynı yerleri işaretlemişler. Bu da kuşların bilinçli olarak davrandıklarını göstermekte diyor uzmanlar. Birçok hayvanın, hemcinslerinin uzak tutmak için yaşam alanını dışkılarıyla işaretledikleri biliniyordu ama kuşların bu şekilde davrandıkları ilk kez görülmüş. Araştırmacılar şimdi tezlerini kanıtlamak için yeni araştırmalar yapmaya hazırlanıyorlar. madıkları için Cenevreli araştırmacılar gündelik yaşam içinde ne gibi değişikliklerin yapılabileceğini araştırmışlar. Bu amaçta 77 üniversite çalışanı on iki hafta boyu asansör yerine merdiven kullanmış. Bu sürenin ardından katılımcıların kalça çevresi ortalama olarak %1,8 oranında incelirken, beden ağırlıkları %0,7 düşmüş. Dokulardaki yağ oların %1,7, tehlikeli LDL kolesterol değeri ise %3,9 oranında düştü diyor bilim insanları. PUHUKUŞLARI DIŞKIYLA İLETİŞİM KURUYOR Köpekler yaşam alanlarını idrarlarıyla işaretlerler. İspanyol bilim insanları şimdi puhukuşlarının da hemcinsleriyle KALP SAĞLIĞINIZ İÇİN, ASANSÖR YERİNE MERDİVEN Düzenli olarak asansör yerine merdiven kullanmak, kalp/dolaşım hastalıklarına iyi bir önlem olabiliyor. Cenevre Üniversitesi’nde gerçekleştirilen ve Avrupa Kardiyologlar Kongresi’nde sunulan araştırmaya göre merdiven çıkmak formda kalmak için birebir. Öte yandan basenler küçülüyor, beden ağırlığı düşüyor ve dokulardaki yağ oranı azalıyor ve LDL kolesterol değeri de düşmekte. Avrupalıların yüzde ellisi, uzmanların haftada beş gün en az yarım saatlik yürüme, yüzme veya bisiklet kullanma gibi basit hareket önerilerini dikkate al TARÇIN YAĞI, KÜFLENMEYİ ÖNLÜYOR Tarçın yağıyla işlenen paket kağıdı ekmeğin daha uzun süre taze kalmasını DİNOZORLAR SANILANDAN ÇOK DAHA ÖNCE Mİ YAŞADI? Almanya’nın SachsenAnhalt eyaletindeki bir kireçtaşı ocağında bulunan dinozor izlerinin erken Trias devrine ait olduğu, yani neredeyse 250 milyon yıllık olabileceği açıklandı. Bugüne kadarki bilgilere göre dinozorların ilk olarak orta Trias devrinde yaklaşık olarak 235 yıl önce Archosaur familyasından ayrıldıkları sanılıyordu. Bu familyaya günümüzde yaşayan timsahlar da dahildir. Yeni bulgular, dinozorların evrim tarihi hakkında yeni ipuçları verebilir diyor uzmanlar. Halihazırdaki bilgilere dışkıyla haberleştiklerini saptadılar. Puhukuşları dışkılarını ve avladıkları kuşların tüylerini yuvalarının etrafına dizerek, hemcinslerine kuluçkaya yattıklarını ya da eş aradıklarını bildiriyorlar. Oysa araştırmacılar puhukuşlarının işaretlerle değil seslerle haberleştiklerini sa sağlıyor. İspanyol bilim insanları ekmeği ve diğer unlu ürünleri on gün küften koruyan özel bir mumlu kağıt geliştirdi. Journal of Agricultural and Food Chemistry dergisindeki araştırma yazısına göre, Saragossa Üniversitesi’nde Cristina Nerin yönetiminde çalışan araştırmacılar, kağıdın tarçın yağıyla işlenmesi halinde, normalde üç gün içinde başlayan küflenmenin %96 oranında önlendiğini görmüşler ve bu etki on güne kadar devam etmekte. Bilim insanları kağıdın içindeki tarçın yağının, küfle savaşımda morötesi ışın veya kimyasal konserve maddelerinden daha etkili olduğunu söylüyorlar. Kök Hücre Araştırmaları İŞİTME KAYBINDA GEN TERAPİSİ BAŞARILI OLDU Amerikalı bilim insanları gen terapisiyle farelerin kulağında işlevsel duyu hücreleri büyütmeye başardı. Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi’nde araştırma yapan John Brigande ve arkadaşları bu yüzden işitme kaybı yaşayan ve tamamen sağır olan kişilerin ileride tedavi edilebilmesini umuyorlar. Nature dergisindeki yazıda kısaca Atoh1 olarak isimlendirilen genin yardımıyla farelerin kulağındaki kıl hücrelerinin uyarıldığından söz edilmekte. Bu hücrelerin işlevi içkulaktaki duyu kıllarıyla aynıdır, dolayısıyla da işitmeye yardımcı olurlar. Kıl hücrelerinin gelişiminde katkısı olan Atoh1 geni, fare embriyosunun on birinci gelişim gününde, içkulağın sese duyarlı olan yapısına yani korti organına (organum spirale) yerleştirilmiş. Normal doğum öncesi gelişmeler bu işlemden etkilenmezken, embriyonun on sekizinci gününde çok sayıda kıl hücreleri gelişmiş. Bu hücreler, duyu işlevi olmayan hücrelerin Atoh1 geniyle duyu hücrelerine dönüştürülmesiyle elde edildi diyor bilim insanları. Brigande ve ekibi ilk kez çok sayıda kılların ses dalgalarını ilettiğini ve tamamen işlevsel olduğunu saptamışlar. En sık görülen işitme kaybı kulaktaki kıl hücreleri ve bunlara bağlı sinir hücrelerinin zarar görmesi halinde Korti organı ya da yokluğunda gelişmekte. İnsanlarda ve memeli hayvanlarda bu kıl hücreleri yok olduğunda yenilenmez. Bu yüzden işlevsel duyu hücrelerinin gelişimi içkulaktaki hastalıkların gen terapisi için önemli bir adım sayılmakta. CBT 1122/ 4 19 Eylül 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle