14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kültür Sorulup Yanıtlanmadığı Zaman * "Emniyet kemeri düşük hızla seyir halindeyken pek işe yaramaz..." Emniyet kemeri kullanmıyorsanız, 30 km/s hızda çarptığınızda bile, ağır yaralanma riski çok fazladır. Emniyet kemeri takmamış yaralıların % 70'i, 50 km/s'dan daha düşük bir hızda yol alırken yaralanmıştır. 50 km/s hızdaki bir çarpma, 4. kattan düşmeyle eşdeğerdir! * "Kaza yapmam, ben iyi bir sürücüyüm..." İyi sürücülüğünüz sizin kaza yapmamanızı sağlayabilir, ama kötü bir sürücünün size çarpabilir! * "Kaza durumunda çarpma etkisini azaltabilecek güçteyim, direksiyona ya da kapı kollarına tutunurum..." Bunu yapmak için saniyenin dilimlerini kullanabilseniz bile, çarpma etkisi, kendinizi frenlemek için kullandığınız kol ve bacaklarınızı kırıp, parçalayabilir. Çünkü kol kasları 25 kg'ın üzerindeki bir güce pek dayanamaz. Oysa, bir duvara 50 km/h hızla çarpma esnasında iki tonu geçen bir etki oluşur ki, buna engel olmak için 75 kg. güç gerekir. Emniyet kemeri 2,53 tonluk bir etkiye direnebilecek şekilde tasarlanmıştır. Kemerin bağlanmaması durumunda, vücut ya ön cama ya da araç içinde bir yere fırlar. Bu durumda, tutunmak veya bir çocuğu kollarından tutarak korumak imkansızdır. * "Aracımdan dışarı fırlamayı tercih ederim..." İstatistiksel olarak, kaza anında en iyi yerin aracınızın içi olduğu kanıtlandı. Aracın dışına fırlatılma durumunda, ölüm riskiniz 25 kat daha fazladır. Araçtan fırladığınızda yumuşak ve yeşil çimlerin üzerine mi düşeceğinizi sanıyorsunuz? Bir trafik kazasında araçtan hiçbir engele çarpmadan fırlamak neredeyse imkansız. * "Emniyet kemerinin kaza anında beni araç içerisinde kilitlemesinden korkuyorum..." Kazaların çok az (% 0.5) bir kısmını oluşturan yanma ve suya dalma durumlarında panik içinde dışarı çıkmanız gerektiğinde bile emniyet kemerinin fonksiyonu büyüktür. Çünkü aracın içinde sağa sola fırlatılıp bilincinizi kaybetmeyeceğiniz için dışarı çıkmak çok daha kolay ve çabuk olacaktır. Emniyet kemeri takanların, yangın durumunda yaşama şansı 5 kat, suya batma durumlarında ise 3 kat daha fazladır. Ayrıca kemerin sıkışma durumu çok ender olabilir. * "Emniyet kemerine gerek yok, hava yastığım var..." Hava yastığı yalnızca önden şiddetli çarpmalara karşı ek bir koruyucudur. Sürücü için hava yastıkları, kemerlerle sabitlenmiş olan vücudun, baş ile direksiyon arasındaki temasını engelleyen bir tamamlayıcısıdır. Hava yastığı emniyet kemerinin etkinliğini % 40 oranında artırır ve emniyet kemerine yardımcı olmak için vardır. Yastıkları yandan çarpma ve savrulmayı önlemede hiçbir zaman emniyet kemerinin yerini tutamaz. * "Böyle bir şeyle karşılaşma ihtimalim düşük." Kötü olayların sadece diğer insanların başına gelebileceğini düşünmek bizi rahatlatır. Her üç insandan biri, hayatlarının herhangi bir döneminde bir araç çarpışması kazasında yaralanmakta. * "Hamileler için emniyet kemeri sakıncalı olabilir..." Motorlu araç kazalarında ceninin ölümü, annenin de ölümüne yol açabilir. Doğmamış çocuğunuza sağlayacağınız en güzel koruma üç noktalı emniyet kemerini kullanmanızdır. * "Emniyet kemeri benim problemim, başkalarını ilgilendirmez..." Trafik kazalarının topluma trilyonlarca lira maliyeti vardır. Kaza geçirenlerden emniyet kemeri kullanmayanların tedavileri, kemer kullananlara göre yaklaşık iki kat daha uzun süre ve maliyeti de beraberinde getirmekte. Aylarca hastanede yatmak veya ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkum olmak bu basit özgürlük duygusuyla karşılaştırılabilir mi? Guardian Gazetesine bir mektup gönderen İngiliz kökenli bir okuyucu Hişam Yezza adlı bir Müslüman aileye karşı yapılan kötü muameleyi sorgulayan uzun bir yazıda Habeas Corpus’un erimesinden söz ediyordu. Eğer kuralları Müslümanlar için bir kez çiğnerseniz, aynı şeyin sonra başkalarının başına da geleceğini söylüyordu. 19. Yüzyılda Fransa’da Dreyfus skandalının nasıl bir kamuoyu yarattığını hatırlıyoruz. 20. Yüzyılın temel sorunu da, diktatörler sayesinde, insan haklarının çiğnenmesini engellemek sorunu oldu. Bizim toplumun Ergenekon muş, rektörmüş, susuzlukmuş gibi konular bir kulağından girip ötekinden çıkıyor Doğrusu istenirse insan hakları sadece hukukun koruyacağı şeyler değildir. Günlük yaşamda, dünyanın her köşesinde, her dakika bir insan haksızlığa uğrar. Haksızlık insanlardan kaynaklanır. Buna politikacı da neden olur, komşunuz da, bir düşüncesiz, bir kaygısız, bir dalgın, bir cahil, bir hasta insanda. Sokrat’ı ölüme mahkum edenler, Haccac’ı öldürürler, bu olaylardan ve bu tür adamlardan yakınmanın sonu yoktur. Günümüzde dünyaya yalanın egemen olduğunu ve bunun temel nedenlerinden bir tanesinin toplumların medya aracılığı ile soru soramayacak kadar aptallaştırılması olduğu unutulmamalıdır. Türkiye’de buna cehalet ve kentlileşememenin eklediği ataleti de ekleyebiliriz. Günde 5 saat TV seyreden ve 10 yılda bir kitap okuyan halk afyon yutmuş bir halktır. Cehalete, bağnazlığa, ehliyetsizliğe, her türlü ahlaksızlığa karşı koyabilmek için soru sormak bir uygarlık zorunluluğu ve işaretidir. Doğan Kuban CENNET YARATAN Ağustos tarihli The YALANLAR 20 Ankara Gazi Lisesinde Enver Behnan Şapolyo adlı tarih hocamız Hasan Sabbah’ın müritlerini kendine bağlamak için onları kendinden geçirdikten sonra kurdurduğu yalancı cennette kısa bir süre misafir ettiğini ve sonra onları fedai olarak nasıl kullandığını anlatırdı. Tarih bilmeyenlerin aklında sadece cennetin ballı tanımları kalmıştı. Şimdi sahte cennetlerden çok daha ötede insan uyutma araçları var. Başta TV, sonra reklam, sonra gazeteler, sonra da politikacılar. İnsanların soru düşünecek vakitleri yok. Yine de toplum dedikodusuz olmaz. Ama söylenenler tartışılmadığı için hiçbir doğruluk ölçütü de yoktur. Uygar ülkeler hem halkın, hem de idare edenlerin soru sorduğu ortamlardır. Sorular çoğalmadan yanıtlar ortaya çıkmaz. Demokrasinin amacı da bundan ibarettir. Bu sorunlardan büyük bir bölümü bilgisizlikten, bir bölümü kaygısızlıktan, bir bölümü beyni yıkanmışlıktan, bir bölümü devleti kar aracı olarak saymaktan kaynaklanır. İnsanın yaşamını etkileyen her konu politiktir. Dolayısıyla en temel demokratik hak soru sormaktır. Önce kendimize sormalıyız. ‘Ne olacak bu Türkiye’nin hali?’ demeli mi, dememeli mi? Kadınların 1/3’ünü okutamayan bir toplum yeni üniversite açmalı mı? Devlet hastanesi kuyruklarında yüzlerce kişinin aylar sonrası için randevu alabildiği yerde 5 yıldızlı otellerden daha lüks hastaneler olmalı mı? Yorgun ve Uykusuzken Araç Kullanıyoruz :Yorgun ve uykusuz araç kullanmak en az alkollü araç kullanmak kadar tehl ikeli ve önemli kaza nedenlerinden biri. Ülkemizde yapılan bir araştırmaya göre, kendileriyle mülakat yapılan ağır vasıta sürücüleri en önemli kaza nedenleri olarak, alkollü iken araç kullanmak (%23.5), hatalı sollama yapmak (%22), yorgun ve uykusuz araç kullanmak (%17.1), yeterli sürücülük deneyimi olmamak(%16.2) ve trafiğin akışına göre hızı ayarlayamamak gibi sürücü hatalarını belirtmişlerdir (Sönmez, 1999). Direksiyon başındayken yorgunluk ve uykusuzluğun basit işaretleri: • Gözlerin karıncalanması • Ensede gerginlik • Sırt ağrıları • Esneme • Başı dik tutmakta güçlük çekilmesi • Gözleri belirli bir noktaya odaklamada güçlük çekilmesi • Trafik işaretlerinin atlanması ya da hatırlanmaması. 89 saatten fazla araç kullanıldığında, yorgunluk ve dikkat dağılmasına bağlı ciddi sorunlar başlamakta ve kaza riski önemli ölçüde artmaktadır. Ölümlü trafik kazalarının % 13.9' unun ağır vasıta kazaları olduğu göz önünde bulundurulduğunda, ağır vasıta sürücülerinin önemli bir risk grubu oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Uykusuzluğun perfomans üzerindeki etkileri: Daha yavaş tepki verilmesine neden olur. Genel dikkat düzeyi azılır Bilgiyi işleme ve birleştirme işlemleri daha uzun sürer, kısa süreli bellek doğruluğu azalır. (Dinges, 1995). Özetle, uykusuzluk, tıpkı alkol ve uyuşturucunun etkisi altındayken olduğu gibi, tepki zamanı, dikkat, algılama, muhakeme ve koordinasyon gibi zihinsel ve psikomotor becerileri olumsuz yönde etkilemekte ve kazaya neden olmaktadır. Bir araştırmada, deneklerin bir bölümü 28 saat uyanık tutulmuşlar, diğerlerine ise kanlarındaki alkol oranı 0.1 promile ulaşıncaya dek her yarım saatte bir alkol verilmiş ve her yarım saate bir elgöz koordinasyon testi uygulanmıştır. 28 saat uykusuz kalan de neklerin koordinasyon düzeyleri, 0.1 promil oranında alkol alan deneklerinkine, 17 saat uykusuz kalanların ise 0.5 promil oranında alkol alanlarınkine eşdeğer düzeyde bozuk çıkmıştır (NSF, National Campaign on Drowsy Driving, 1993). Kaynaklar: Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Başkanlığı verileri İstanbul Trafik Vakfı Psikoteknik Değerlendirme Sürücü Eğitim ve Araştırma Merkezi Ankara Trafik Vakfı Trafik Dergisi Sayı: MayısHaziran 2008 Statement of the National Sleep Foundation Regarding The NHTSA/VTTI 100Car Naturalistic Driving Study. Washington, D.C., April 21, 2006 CBT 1121/ 10 12 Eylül 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle