03 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] Teknoloji geliştirme bölgeleri üretici sektörlerin yeni ürün ve üretim yöntemleri, yeni sistemler ve yeni hizmetler geliştirmede; sonuç olarak da, adı üstünde, teknoloji geliştirmede yetenek kazanmaları için kurulmuştur. Bölgeler bu işlevi yerine getirebiliyor mu? Omurgalara, Titanyum kilitli plak ve vida sistemi Orsem Orthopedics’in yerli üretim şirketi OrtoPro hekimlerin ortopedi ve omurga cerrahisiyle ilgili, travma ürün grubunda yer alan kilitli plak sistemini piyasaya sürdü. Teknoloji Geliştirme Bölgelerimizde Hâl ve Gidiş... Sanayi Bakanlığı’nın kayıtlarına göre, 2001 yılında çıkarılan 4691 sayılı Kanun’a göre kurulmuş 30 teknoloji geliştirme bölgemiz var. 6’sı Ankara, 3’ü Kocaeli, 3’ü İstanbul’da; diğerleri (kuruluş sırasıyla) İzmir, Konya, Antalya, Kayseri, Trabzon, Adana, Erzurum, Mersin, Isparta, Gaziantep, Eskişehir, Bursa, Denizli, Edirne, Elazığ, Sivas, Diyarbakır ve Tokat illerinde. Bunlardan altyapılarını tamamlayıp faaliyete geçmiş olanların sayısıysa 18. Bu bölgeler, üretici sektörlerin yeni ürün ve üretim yöntemleri, yeni sistemler ve yeni hizmetler geliştirmede; sonuç olarak da, adı üstünde, teknoloji geliştirmede yetenek kazanmaları için kurulmuştur. Bu yeteneklerin kazanılmasında bölgelerin rolü ne olacaktır? Anılan kanunun amaç maddesi bunu açıkça ortaya koyar: “Üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları ile üretim sektörlerinin işbirliği sağlanarak” bu yetenekler üretici sektörlere kazandırılacaktır. Bu şart nedeniyledir ki, bölgeler bir üniversite ya da üniversite dışındaki bir araştırma kurumu merkez alınarak kurulmaktadır. Türkiye’de böylesi bir bölgenin câzibe merkezi olabilecek nitelikteki üniversite dışı araştırma kurumları sayılı olduğu için, bu işlevi üniversiteler üstlenecekti; öyle de olmuştur. Faaliyete geçen bölgeler, kuruluş kanununda öngörülen amaca hizmet etmekte midir? Sayılan yeteneklerin kazanılmasında, sahip oldukları araştırma altyapısı ve araştırmacı potansiyelleriyle, bilgi birikimleri ve araştırma kültürleriyle katalizör görevi görmesi beklenen üniversiteler, bölgelerindeki sanayi kuruluşlarıyla gerçekten işbirliği yapabilmişler midir ya da bölgedeki sanayi kuruluşları bu konuda ne ölçüde başarı sağlayabilmişlerdir? Yoksa, bu kuruluşların, bölgede ‘müstecir’ olarak bulunmaktan öte, üniversiteyle hiçbir ilişkileri olmamış mıdır? Kanımca, bu tür değerlendirmeler yapmanın zamanı geldi. Belirli teknoloji alanlarında ülkenin yetkinlik kazanmasına öncelik verilmesini savunan bir kişi olarak, her üniversite bilim ve teknolojinin her alanında bir mükemmeliyet merkezi olamayacağına göre, bölgeler arasında, merkez alınan üniversitenin bilimsel birikimine göre bir uzmanlık ayrışması ortaya çıktı mı, ben kendi hesabıma bunu merak ettim. Meseleye firmalar açısından baktığımda da, bu bölgelere, daha çok hangi üretici sektörlerden firmaların geldiği ve hangi teknoloji alanlarında yukarıda sayılan yetkinlikleri kazanmaya odaklandıkları merak ettiğim ikinci nokta oldu. Aslında bu noktaya yanıt verecek bir inceleme, merak ettiğim ilk noktaya da belli ölçüde açıklık getireceği için, bölgelerde yer alan firmaların sektörel dağılımlarını ortaya koyacak bir tarama yapmaya niyetlendim. Evet, dağılım konusunda, kabaca da olsa, önceden bir fikrim vardı. Ama bunu net olarak görmek önemliydi. Bazı bölgelerin web sitelerinde, bünyelerinde yer alan firmalara ilişkin tanıtıcı bilgilerin olduğunu biliyordum. Tarama için bu imkândan yararlanabilirdim. Ne var ki, siteleri yakından incelemeye başladığımda, başlangıçta tahmin etmediğim güçlüklerle karşılaştım. Düşünmüştüm ki, ne de olsa bunlar teknoloji geliştirme bölgeleridir; bölge yönetimleri de, enformasyon ve telekomünikasyon teknolojilerinden tam anlamıyla yararlanıyorlardır; web siteleri mükemmeldir; verilen bilgiler tamdır. Pek öyle değilmiş. Bazı bölgelerin sitelerinde firma listesi bile yoktu. Olanların bir bölümünde ya liste tam değildi ya da firmaların adından başka bilgi yoktu. Hepsinden önemlisi, bünyelerindeki firmalara ilişkin tanıtıcı bilgiler vermiş olanların da hemen hiçbirinde, firma faaliyet alanları belirtilirken herhangi bir uluslararası sınıflandırma standardına dayanılmamıştı... Buna rağmen, elden geldiğince ek bilgiler derleyerek, bir sonuç çıkarmaya çalıştım. Aradığım dağılımı hiç olmazsa önde gelen bazı bölgelerde mertebe olarak yakaladığımı sanıyorum. Gelecek hafta en çok teknoloji geliştirme bölgesi olan Ankara’dan başlayıp elde ettiğim sonuçları bilgilerinize sunacağım. İlginizi çekeceğini sanıyorum. K ilitli plaklar dünyada son birkaç yılda gelişen bir akım ve bu sistemde klasik plak ve vidalardan farklı olarak vidalar üzerlerindeki özel yiv sistemleri ile plaklara da kilitleniyor, vida ile plak arasındaki hareketi engelleyerek sabitleme sağlanabiliyor. Yeni kilitli plak teknolojisi, vidaları plağa çeşitli açılarla kilitlemeyi mümkün kılarak, kemik üzerinde daha sağlam bir sabitleme oluşturma olanağı tanıyor. Klinik deneyler bu sistemin standart düzeneklerden 4 kat daha dayanıklı olduğunu gösteriyor. Düşme veya trafik kazalarının yol açtığı travmalarda kullanılan kilitli plaklar hasta ve hekimlere çeşitli avantajlar sağlıyor. Kilitli plakların hasta için avantajları daha kısa süren ameliyat zamanı, kırığı daha fazla yerden sabitleyerek dengeli bir yapı oluşturması, kemikte minimal plak etkisi olmasına rağmen daha çabuk iyileşme süreci ve hareket edebilmek olarak sıralanabilir. Bunun yanında doktor için avantajları basit cerrahi teknik ve daha az ameliyat süresi, plakların yapı olarak daha sağlam olması, plak üzerinde değişik açı ile vidalama olanağı ile daha az vida kullanılmasıdır. Kilitli plaklarda vidaların kemikten sıyrılması ve ikinci cerrahiyi gerektirebilecek komplikasyonlar çok daha az görülmekte. Ortopro kilitli plaklarda vücut dokularıyla en uyumlu, en az alerjik olan ve en az reaksiyon gösteren madde olduğu için TİTANYUM u tercih ediyor. Ortopro Pazarlama Müdürü Gizem Çokgör “ürünümüz müşterilerimiz arasında yer alan bilim adamlarının fikirleri alınarak hazırlandı. Şu an 18 ayrı yerde aynı anda hizmet sunabilme olanağımız var” dedi. Adobe Photoshop Lightroom 2 Adobe, fotoğrafçıların, fotoğraflarını düzenlemek, yönetmek ve yayınlamak için bir çok özelliği barındıran Adobe® Photoshop® Lightroom® 2’yi piyasaya sürdü. Çift monitör desteği, tahribatsız görüntü düzenleme, gelişmiş arama gibi eklenen yeni özelliklerle Lightroom 2, fotoğrafın çekilmesinden basılmasına kadar geçen süreçteki işlemleri kolaylaştıran yeni özellikleri içeriyor. Adobe’nin 64bit Intel® işlemcili Mac OS X 10.5 Macintosh bilgisayarları, 64bit Microsoft® Windows® Vista® işletim sistemini destekleyen ilk uygulaması olan Lightroom 2, büyük boyuttaki fotoğraflarla çalışırken geliştirilmiş hafıza performansı da sağlıyor. Lightroom 2’deki geliştirilmiş kütüphane modülü, fotoğrafçının iş akışını daha verimli hale getirmesini sağlıyor. Kütüphane Filtre Bar özelliği ile çoklu sabit sürücülerde, fotoğrafları görüntülü olarak düzenleyebilen fotoğrafçılar, aradıkları görüntülere çok daha kolay bir şekilde ulaşabilecekler. Önerilen Anahtar Kelime özelliği ile de fotoğrafçılar fotoğraf üzerindeki çalışmalarına göre anahtar kelime ekleyebilir. Çift monitör desteği fazladan çalışma alanı sağlayarak, kullanıcıların fotoğraflarını çok daha geniş bir alanda esnek bir şekilde düzenleyebilmelerini sağlıyor. Tayfun Akgül CBT 1117/ 6 15 Ağustos 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle