Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CBT1085/21 4 Ocak 2008 1. Kış Gribi Dünyada ve Türkiye 'de, AralıkMart aylarında yayılım yapar. Hastalık insanda çoğu kez; kırk derecelere kadar ulaşan yüksek ateşle seyreder. 2. Diğer viral hastalıklarda olduğu gibi, hastalığı kesin olarak tedavi edebilecek bir ilaç yoktur. Virüslere geniş kullanımlı antibiyotiklerin etkisi sınırlıdır. Antibiyotik hekim önerisi ile gereğinde, ikincil bulaşıcı hastalıkları önlemek amacı ile kullanılır. Ancak bulgulara yönelik (örneğin ağrı kesici, ateş düşürücü vb.) ilaçlar hastanın yaşam kalitesini olumlu etkiler. Günlük vitamin alımı da hekimin önerisi ile olmalı. Aşırı dozda vitaminler de sağlığa zararlı. Bunların içinde C vitaminleri de bulunmalı. Doğal yollarla vitamin alma en sağlıklı yoldur. Bol su içimi de hastalığın kolay atlatılmasına yardımcı olur. 3. Viral Hastalıklarda ASPİRİN (salisilatlar) kullanmak sakıncalıdır. Ters tepki yapar (Reye Sendrom). Ağrı kesiciler (analjezikler) bol su ile, tok karnına, hekimin önerdiği dozlarda ve aralıklarla alınmalıdır. Fazla dozda ilaç kullanımı mide kanamalarına neden olabilir. Bu ilaçları, düzenli ve uzun süreli kullananların günlük gaita (büyük aptes) kontrolü yaptırmaları, çıkartılarının koyu kahverengi olması halinde hemen bir sağlık kuruluşuna baş vurmaları yaşam kurtarıcı olacaktır. Ağızda çiğnenerek yada eritilerek ilaç kullanımı çok tehlikelidir. Kişiyi komaya sokarak ölümüne bile neden olabilir. 4. İnsan gribi aşısı yıllardan beri kullanılır. Ancak bu yıl hazırlanan aşı, geçen yıl görülen, dünyaya yayılan mikrobun tipine karşı tam olmasa bile %7080 koruma sağlayabilir. Bu yılki hastalık etkenine karşı ancak gelecek yıl bir aşı hazırlanabilir. Bu nedenle aşının koruyuculuğu hiçbir zaman % 100 değil. 5. İsteyen herkes aşı olabilir. Ancak aşının hazırlandığı ürünlere ve yumurtaya alerjisi olanlar aşılanmamalı. Aşı her zaman yapılabilir. Eylül, Ekim aylarında başlanması uygun olur. Mart başına kadar aşı yapılabilir. 6 ayın altındaki bebeklerin dışında (bebeklerin bakıcıları ve aile bireyleri aşılanmalıdır) herkes aşılanabilir. 6. Aşı öncelikli olarak; a. 40 yaş üzerindekilere, özellikle de 65 yaş üstündekilere; b. Kronik kalp ve damar hastalıkları, şeker hastalığı, akciğer hastalığı, karaciğer ve böbrek hastalığı, kanserler, vücut direnci düşük olanlar, kansızlık sorunu olanlar aşı olurlarsa hastalık ölümcül seyretmez. c. 6 ay 3 yaş arası bebeklere yarı doz aşı yapılabilir. Hekime danışılmadan aşı yapılmamalı. Hiç aşılanmamış olanlara 1 ay ara ile 2 doz aşı önerilmektedir. d. Hekimler dahil tüm sağlık çalışanları aşılanmalı. e. Toplu yaşanan yerlerdekiler (yaşlı bakım evleri, kreşler, ana okulları, çocuk yuvaları, askeri birlikler) risk altındadır. İstanbul'un trafiği, ulusal kalkınma, bölgesel kalkınma Son günlerde İstanbul bu kez ulaşım sorunuyla gündemde. Plakalara sınır getirilsin, vize uygulansın, tekçift plaka uygulamasına geçilsin, park yerleri artırılsın, üçüncü köprü yapılsın gibi öneriler getirilirken, nedense bütün gözden kaçırılıyor. İstanbul'un sorunu ulusal, bölgesel ve kent planlaması açısından ele alınmalı. Dr. İsmail Kılınç, iktisatçı, iso200549@yahoo.com İ stanbul bugün çevre semtleriyle birlikte 15 milyonu aşan bir 'megalopol'. Tekirdağ İstanbulKocaeli bölgesi nüfus ve sanayi açısından Türkiye'nin en kalabalık ve en zengin bölgesi. İstanbul ekonomik, ekinsel, toplumsal açıdan çekici bir merkez. Her yıl nüfusu yüz binlerce artıyor... 1 Ulusal ve Bölgesel kalkınma açısından bakarsak şu soruyu sormamız gerek öncelikle: İstanbul niye 'çekici'? Ülkenin geri kalan kısmı 'itici' olduğundan. Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu göç veriyor. Niye göç veriyor? Çünkü bu bölgeler ekonomik, toplumsal açıdan geri kalmış, geri bıraktırılmış olduğundan insanlar 'umut 'peşinde İstanbul'a akın ediyor. (Orta Anadolu Ankara'ya, Batı da İzmir'e, Güney Adana ve Mersin'e). O halde çözüm 'itici' merkezlerin ulusal kalkınma planlarıyla bütünleşmiş bölgesel kalkınma planlarıyla geleceğe taşınması, kalkınma trenine binmesi. Kısaca bölgenin gizilgüçlerinidoğal kaynak, insan gücü ve emeği, tarım, hayvancılık, kültür, tarihi mirasharekete geçirerek kısa, orta, uzun vadede çekim kutupları ya da merkezleri yaratarak, altyapıyı geliştirerek, bölgenin feodal yapı ve zihniyetini toprak reformu ve eğitimle destekleyen kalkınma plan ve projelerine gereksinim var. Zaman kaybetmeden uygulamaya geçilmeli ki İstanbul'a olan akın azalsın. 2 Kent planlaması açısından ise konuyu iki önemli kentsel düzenleme aracı olan a) İmar planları açısından ve b) ulaşım planı açısından ele alabiliriz. Oktay Ekinci'nin de belirttiği gibi (1) 'İmar Anayasası” ile İstanbul da kısa, orta, uzun vadede nereye hangi yatırım yapılmalı; çevre, yaşam ve kültür değerlerini gözeten bir imar sürecinde nereler hangi işlevleri üstlenmeli; hatta kenti çevreleyen yerleşim alanlarının kendi gelecekleri ile metropolün geneline ait gelişme kararlarında nasıl bir uyum sağlanmalı düşüncesi ön plana çıkmalı. İmar planı rant planı olmaktan çıkarılmalı, kişi ve grupların çıkarları değil toplumun çıkarları gözetilmeli. Ulaşım planlaması açısından yapılacak en önemli şey toplu ulaşıma öncelik verilmelidir. Kara, deniz, demiryolu ulaşımı eşgüdüm içinde ele alınmalı. İstanbul gibi bir kentte deniz ve karayolu ulaşımının % 10 gibi bir düzeyde kalması kabul edile mez. Genelde kentliler oturma yeri ile çalışma yeri arasındaki uzaklığı en aza indirmeye çalışır. İşyerine yakın oturma ulaşım giderini azaltır ama kira, ev sahibi olma maliyetini artırır. Çevre semtte oturma da bunu tersi olur. Bu seçim kentin büyümesini de etkiler. Yerel yönetimin görevi ulaşım maliyetini toplu taşım yoluyla azaltmak olmalı. Kent içi ulaşımında alınacak diğer önlemler tüm cadde ve sokakları, trafik açısından gözden geçirerek, mümkün olduğu kadar tek yönlü gidiş gelişlerle trafik akımını rahatlatmak ve hızlandırmak olmalı. Kent merkezine gelen araç sayısını azaltmak için merkeze yakın yerlerde yer altı çok katlı otoparklar inşa edilmeli. Belediye otobüsleri için özel yollar, taksiler ve dolmuşlar için özel cepler yapmalıyız. Kişileri ortak araba kullanmaya yöneltmeliyiz. 'Bir araba bir kişi' politikasından vazgeçmeliyiz. Daha birçok önlem sayabiliriz. Sadece önlem almakla yetinmeyip, bunların uygulanmasına da özen göstermeli, izlemeli ve denetlemeliyiz. Son olarak: Kentsel mimariyi ucube Gökkuşağı projesi sanan, gökdelenlerle karıştıran, kentsel dokuyu fıskiyelerle zenginleştiren, kentsel ulaşımını altüst geçit zanneden, kentin simgesini 'grafik canavarına' çeviren yerel yönetimlerle hiçbir yere varamayız ve ulaşım, kirlilik sorunları devam edecek ve tarihi ve kültür mirasımız yıkılıp yerle bir edilecektir. Kentimizi yaşanılabilir bir mekâna dönüştürmek hepimizin görevi olmalıdır... 1Oktay Ekinci:Uygarlıkların İzinde,Cumhuriyet Gazetesi,18 Ocak 2007 TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP