Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Sanat eğitimi ve şiddet Kış gribi ve “Eğitim” ve “şiddet”in yan yana gelebilecek en zor kavramlar olduğu düşünülür. Oysa bugün gelinen noktada, bu iki kavramın sıklıkla bir arada kullanıldığı görülmektedir. Çünkü; kendini ifade etmede zorlanan öğrenci, en pratik dil olan “şiddet dili”ni kullanarak kendini ifade etmektedir. Dr.Salih Aydoğan, Gazi Üniversitesi, Türk Müzik Eğitimi, Araştırma Geliştirme Merkezi Başkanı mpati duygusu gelişmemiş öğrenci, hiç düşünmeksizin şiddete başvurmaktadır. Artık (boş) zamanlarını yararlı uğraşılarla değerlendirmeyi öğrenememiş bu alışkanlığı kazanamamış öğrenci, enerjisini kendine yada arkadaşlarına zarar vererek harcamaktadır. Elbette sorunu polisiye önlemlerle çözmek de bir yaklaşım, ancak ondan önce başvurulması gereken eğitsel önlemler de olmalı. Hemen her kurum yada kuruluş, bu konuda bir çözüm önerisi ile sorunun çözümüne katkıda bulunmak istemiştir. Bu konuda en eğitsel yaklaşımın sanat eğitimcilerinden gelmesi beklenirdi, çünkü; sanat, insanı duyarlı kılar; sanat, insanı yüceltir. Toplumsal ilişkilerimiz sanatla güçlenir, sanatla Sanat ruh sağlığıgüzelleşir. Sanat, toplumu nın sigortasıdır. oluşturan bireyleri birbirine yaklaştırdığı gibi öğrenDolayısı ile okulcilerimizi de birbirine yaklarımızdaki şiddelaştırır, kaynaştırır; sevgi, tin panzehiri dostluk, arkadaşlık duygularını pekiştirir. Sanat ruh “sanat sağlığının sigortasıdır. Doeğitimi”dir. layısı ile okullarımızdaki şiddetin panzehiri “sanat eğitimi”dir. Ancak, Milli Eğitim Bakanlığı sanat eğitiminin rolünü yeterince algılayamamışkavrayamamış görünmektedir. Çünkü, sempozyuma katkıda bulunmak üzere bakanlığın farklı birimlerine yapılan çağrılara, ne yazık ki MEB duyarsız kalmıştır. E Sempozyumda, birbirinden ilginç 85 bildiri tartışıldı ve bu bildiriler ışığında soruna çözüm önerileri arandı. Gelen bildirilerin dışında sempozyuma çağrılı konuşmacılar da davet edildi. Bu konuşmacılardan Alman müzik terapisti Dr. Monika Nöcker Almanya'daki okullarda yapılan araştırmalarda; müzik sanatının doğasında var olan disiplin öğesinin öğrencilerin uysallaşma, kurallara uyma, arkadaşlarının haklarını gözetme gibi konularda olumlu davranışlar oluşturduğu sonucuna varıldığını belirtti. Nöcker önerilerde ise, her müzik dersinin bir terapi olduğunu, bu terapinin süresinin ders dışı etkinliklerle (koroorkestra) artırılmasının yararlı olacağını söyledi. Çağrılı konuşmacılardan Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Dairesi Başkan Yardımcısı Müslüm Sayılı'nın, “Güvenli Eğitim Güvenli Okul” başlıklı konuşmasında, Emniyet Genel Müdürlüğünün araştırmalarında, “sanatın olduğu ortamlarda şiddetin bulunmadığı yada şiddetin olduğu ortamlarda ise sanatın bulunmadığı saptaması” önemli bir değerlendirme olarak belleklerde yer aldı. önleyici hekimlik bilgileri Dünyanın ve Türkiye'nin gündemindeki yerini günlerdir koruyan Kuş gribinin etkeni gibi, Kış gribinin bilinen etkeni olan İnfluenza virüsü ailesine, her yıl yeni alt tipler katılıyor. Prof. Dr. Yıldız Tümerdem, Çocuk ve Toplum Hekimi Uzmanı T ŞİDDET MANZARALARI Çağrılı konuşmacılardan TBMM 22.Dönem “Şiddeti Araştırma Komisyonu” Başkanı İstanbul Milletvekili Halide İncekara; okullardanıslah evlerine, sokaklardan köprü altlarına kadar varan komisyon çalışmalarında, “Türkiye'den Şiddet Manzaraları”na dair geniş bir özet yaparak sempozyuma katkıda bulundu. İncekara, ailelerinin yanında çok daha kolay ve ucuza eğitilebilecek sahipsiz sokak çocuklarının, çeteleşip suç işlemeleri ve ıslah evlerine düşmeleriyle kıymete bindiklerini, ülkeye maliyetlerinin (doktor, psikolog, eğitmen, bakıcı, barınma, beslenme vb.) arttığını ve ayrıca eğitimlerinin de zorlaştığını belirtti. Çağrılı konuşmacılardan Ankara Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Binnur Yeşilyaprak ise, “Yaşam Kendini Geliştirme Sürecidir” başlıklı konuşmasının özetinde, kendini geliştirme sürecinde engellerle karşılaşan çocuk ve gençlerin şiddete yöneldiğini belitmiş ve şiddetin kaynağının “aile” olduğunu ifade etti. Son çağrılı konuşmacı Ankara Barosu Başkan Yardımcısı Av.Hasan Ürel ise, şiddetin bulunduğu ortamlarda insanların silikleştiğinisindiğini, özgür düşünme yeteneğinin ve sanat ortamının da kalmadığını dile getirdi. Prof. Suna Çevik yönetimindeki Gazi Üniversitesi Akademik Korosu ve Erciyes Üniversitesi Akademik Oda Orkestrası müzikleriyle, GÖRSED'li sanatçıların tablolarından oluşan resim sergisi ise çizgi ve renkleriyle sempozyuma katkıda bulundu. Prof. Nezihe Şentürk'ün drama grubu da eğitimde, şiddetten sanatasanattan şiddete farklı bir bakış açısı getirdi. ŞİDDETİN KAYNAKLARINI ARAŞTIRMAK Müzikten dramaya, resimden heykele, seramikten grafiğe; ülkemiz üniversitelerinde görevli sanat eğitimcileri, bir “sanatçı sorumluluğu” ile 192021 Kasım 2007 tarihlerinde Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesinde, okullarımızdaki şiddetin kaynaklarını bilimsel bir ortamda tartışmak araştırmak ve bu kaynakları kurutmaya ilişkin çözüm önerileri geliştirmek üzere bir araya gelmiştir. Okullarımızdaki şiddet eğilimlerinin kaynağını araştırmak ve bu sorunu; müzik, resim, fotoğraf, seramik, heykel, drama vb. eğitimiyle çözme konusunda farklı açılımlar sağlamak üzere; Gazi Üniversitesi Türk Müzik Eğitimi Araştırma Geliştirme Merkezi (TÜMARGEM), Görsel Sanatlar Eğitim Derneği (GÖRSED) ve Müzik Eğitimcileri Derneği (MÜZED) işbirliğiyle, “SANAT EĞİTİMİ VE ŞİDDET” sempozyumu düzenlendi. Sempozyum, Ahter Destan yönetimindeki Kültür Turizm Bakanlığı Devlet Çocuk Korosunun konseriyle başladı. Konserde yer alan şarkılar, dinleyenlere müziğin büyülü diliyle “Sanat Eğitimi ve Şiddet”e ilişkin son derece çarpıcı mesajlar verdi. CBT1085/20 4 Ocak 2008 ipi ne olursa olsun, İnfluenza virüsünün neden olduğu hastalıkların, tüm dünyaya kısa sürede yayılması, pandemik ve öldürücülüğünün yüksek olması nedeniyle yıllardan beri, Türkiye'nin de üyesi olduğu Dünya Sağlık Örgütü(WHO) tarafından hazırlanan Uluslararası Bildirimi Zorunlu Hastalıklar listesindeki yerini günümüzde bile koruyor. Etkenin neden olduğu, her yaşta ve her iki cinsiyette; çocuklarda, yaşlılarda, diyabet, yüksek tansiyon, kalp ve damar hastalıkları vb. hastalığı olanlarda ve vücut direnci düşük olanlarda ölümcül seyreden hastalık, 1889, 1918, 1957 ve 1968 yıllarında, diğer bir deyişle 100 yılı aşkın süreden bu yana tüm dünyaya yayılım yaparak, binlerce insanın ölümüne yol açarak, dikkatleri üzerine çekmiştir. O günlerden bu günlere kadar ölümcüllüğünden vazgeçmeden, ısrarla yaşamını sürdürüyor. Gribin etkeni olan virüs; 13 gün gibi kısa süre içinde; öksürük aksırık, kucaklaşma, ağızelayakdericinsel organlar vb. yakın temas ile öncelikle ve özellikle boğaz, burun, nefes borusu ve akciğerlere yerleşir. Mide ve bağırsakların yanı sıra kalp, beyin ve böbreklere de yerleşebilir. İnsan vücuduna 57 gün içinde yerleşir ve yayılır. Yüksek ateş, boğazda yanma, ağrı, burun akıntısı, öksürük, aksırık, baş ağrısı, eklem ağrıları, kırıklık, halsizlik, iştahsızlık vb. bulguların yanı sıra ishal, bulantı, kusma burun ve diğer organlarda kanama, böbrek yetmezliği görülebilir… Virüsün; 1933, 1940 ve 1949 'da A, B, C tipleri tanımlandı. B ve C Tipleri insanlarda görülür, insandan insana bulaşır. A tipi insanlarda pandemi yapmasının yanı sıra, yaban kaz başta olmak üzere, göçmen kuşlarında ve evcil kanatlılarda da görülür. Kanatlılardan kanatlılara bulaşarak, kuş gribine ve kanatlıların ölümüne neden olur. Ülkemizde sulaklarda konaklayan kanatlılarda ve onlardan evcil kanatlılara bulaşan A Tipinin özellikle de H5N1 alt tipi, şimdilik insandan insana bulaşması ile ilgili bilimsel bir kanıt yoktur. Ancak virüsler, çabuk yapı değiştirir. Bu değişim bilinmeyen koşullarda ve beklenmeyen zamanda olabilir. Bu nedenle kış gribi kadar kuş gribinde de çok yönlü ciddi önlemler alınmalıdır. Önlem için yeterli ve doğru bilgi gerekir: