26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HABERLER GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam 16 okul, Shell Ecomarathon'da yarışacak Türkiye'nin genç mühendisleri en az yakıtı en yüksek verimlilikte kullanarak çevreci yeni araç konseptleri geliştirmek ve yakıt tasarrufu alanında yeni bir rekor kırmak üzere, 2224 Mayıs tarihlerinde Shell Avrupa Ecomarathon Yarışması'nda bir kez daha yerlerini alacak. Fransa'nın Nogaro Pisti'nde düzenlenecek ve dünya genelinde yüzlerce tasarımın yarışacağı Shell Ecomarathon 2008'de Türkiye'yi; Boğaziçi Üniversitesi, Marmara Özel Yüksek Okulu, Özel Şişli Terakki Lisesi, Eyüboğlu Öğretim Kurumları, Marmara Üniversitesi, Atatürk Teknik ve Meslek Yüksek Okulu, Erciyes Üniversitesi, Özel Kasımoğlu Coskun Fen Lisesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Irmak Okulları, TED Ankara Koleji, Karadeniz Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi ve Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi öğrencileri temsil edecek. Türkiye bu yıl beşinci kez temsil edilecek. Geçen yıl 8 okulun ülkemizi temsil ettiği yarışmada bu yıl 16 okul var. Türk gençleri, yarının akıllı araçlarından oluşan projelerinin tasarım ve atölye çalışmalarına başladı. Ekipler, önümüzdeki beş ay içerisinde, en az yakıtı en yüksek verimlilikte kullanarak çevreci yeni araç konseptleri geliştirecek, ardından bu eserleri, Fransa'da yarıştıracak. Tasarlanan araçlar, geleceğin otomobillerini andıran “Prototip” ve dış görünüş olarak yol amaçlı normal otomobillere benzeyen ancak bugünün sınırlı olanaklarına rağmen enerjinin optimum kullanımını hedefleyen “Urban” olmak üzere iki ayrı kategoride yapılabilecek. Şiir Üstüne Sorular 1)Hölderlin'in 'kalıcı olanı şairler kurar',Witgenstein'ın 'felsefenin şiir olarak kurulması gerekir' ve son olarak Heiddegger'in 'modern çağın ve felsefenin meselelerinin artık felsefeyle halledilebileceğine ihtimal vermiyorum belki sadece şiir muvaffak olabilir' sözlerinden hareketle şunu sormak istiyorum: Gelinen noktada sizce şiir ve felsefe nerde duruyor? Bu alıntıların ne denli sağlıklı olduğundan kuşkum var. Sözler bağlamlarından koparılanca havada kalabiliyor. Sanki felsefe bitmiş de şiirle felsefe sorunlarını çözebilirmişiz gibi bir izlenim yaratarak soruyu öyle yönlendiriliyorsunuz. Durum elbette böyle değildir.Şiir felsefenin yerine geçemez. Şiirleyen akıl ile teori yapan akıl farklıdır. Şiirden felsefeyi, felsefeden şiiri devşirebilirsiniz.Birini diğeriyle ikâme edemezsiniz.Felsefenin dar boğazlara girdiği, çoraklaştığı dönemlerde şiirden medet umulabilir, umulmuştur; bu arayış felsefenin artık tükenip şiirin başladığı anlamına gelmiyor. Varoluş serünenleri içinde şiirle felsefenin iç içe olduğu dönemler olmuştur, şimdi de olabilir bu iç içelik. Bunlar iki ayrı kaynaktan akan suyun birbirlerine karışması gibidir, karıştıkları yerde suyun tadı değişir, karışmadan önce her birinin ayrı akış mecraları vardır, kendilerine özgü coğrafyaları vardır. Manzume yazıp, yazdıklarında felsefe olduğunu sanan budalaları ciddiye almamak gerek. 2 )Şiire felsefenin girmesi şiiri yazılan birşey halinden yapılan bir şey haline dönüştürür mü sizce ya da bu dönüşüm şiir için müspet midir? Şiirin kendisi zaten bir üst felsefe, 'akıla en az iş düşen felsefe' değil midir? Şiirin de felsefenin de ağır işçiliği vardır. Şiire akademik felsefenin girmesi ile şiire felsefî düşüncenin girmesini birbirinden ayırmak gerek. Şiir şiirse felsefî düşünceyi içinde zaten taşır.Felsefenin insana değgin sorduğu bir çok soru şiirlenebilir, şiirlenmiştir de. Şiir, poiêsis'tir başından beri, yapılan, üretilen, doğurulan, yapılan bir şeydir. Şiiri bir edebiyat türü olan şiire indirgememek gerekir. Şiir, insanın bu gezegendeki tüm “öteleme” çabalarının bir boyutunun ortak adıdır. Ölçülü uyaklı, dizeler halinde yazılana önce manzume denir.Onun şiir olması, içinde insana ait dünya kurabilmesi, var olana bakış, duyuş getirebilmesiyle olanaklı. Şiire, bir çalışma alanı olarak felsefenin girmesi elbette şiiri kolayca bozabilir. Şiiri kurutabilir.Teoriyle şiir yazılmaz. Aklı erenler teori edinebilir kendine,(Örneğin bizde büyük şair Melih Cevdet'in teori çabası vardır ama şiirini teorisiz yazmıştır!) teorinizi aşıp,unutup, şiire koyulmadıkça şiir yapaylaşır. Ortaya ne felsefe çıkar ne şiir. Şiiri felsefeyle,felsefeyi şiirle karıştıranlar, hem şiire hem felsefeye ayıp etmiş olurlar. Şiir, sizin dediğiniz anlamda aklı eksik “üst felsefe” değildir. Şiirde akılın olmadığı akılsızlığına düşmemek gerek. Şiirleyen akıl diye bir aklımız var! 3)”Bütün sosyal ekonomik meselelerini halletmiş Batı artık harıl harıl 'hakikati' arıyor, Doğu ise hakikatin üzerinde horul horul uyuyor”. Bu tespite katılıyor musunuz ve ne söylemek istersiniz hakkında? Gerçekten sosyal ekonomik meselelerini çözebildi mi Batı? Çözseydi, Avrupa'da da, Amerika Birleşik Devletleri'nde de hayat başka türlü olurdu. Batı'da çok az insanın işidir, hakikat arayıcılığı. Batının aradığı, yaşama sorunlarına teknik yanıtlardır. Tıpda, teknolojide, silah yapımında, uzay araştırmalarında ilerleme yollarını bulma çabaları içindeler. Doğu uyumuyor. Ayakta kalmaya çabalıyor yalnızca. Hakikat arayıcılığı için alt yapısı yok henüz. Olanlar ise Batının dünyasında yitip gitmiş. (BatıDoğu ayırımını basma kalıp bakışlarla görmemek, anlamını yitirmiş bu terimlerden kurtulmak gerekiyor!) 4)Son olarak, Sezai Karokoç'un 'şairler yaşayamadıklarını yazarlar ama o yazılacak olanı yaşarlarsa susarlar' da bahsettiği susmayla Wittgensteinin 'ne üzerinde konuşulamıyorsa orada susmak gerekir'deki susmak sizce aynı 'susmak' mıdır? Hiç ilgisi yok, birbiriyle. Principia Mathematica'daki sorunlardan, Mantıkçı Atomçuluğun temel kabullerinden haberli olmazsınız, ilgisiz kavramları biraraya getirirsiniz. Bu bir araya getirmeden belki şiir çıkar ama felsefe için Wittgenstein'ı iyi anlamak gerek. Bizim yüzeysel entelerimizin derdi bu: Şiiri de felsefeyi de köklerindeki sorunlarla kavrayamamak. Felsefenin de şiirin de kendileriyle başladığını sanmak. Karakoç üstada katılamıyorum. Bence susmanın şiiri vardır, susan şiir vardır. Konuşur ama o konuşmadaki susuşu duyarsınız. Şair susuşundaki konuşmasından, konuşmasındaki susuşundan bellidir. Sorular: Yunus Melih Özdağ Ces fuarı, sera gazına savaş açtı… Dünyanın en büyük bilişim fuarı CES (Consumer Electronics Show=Tüketici Elektroniği Etkinliği) 710 Ocak'ta Las Vegas'taki fuar sırasında oluşacak 20 bin ton sera gazını “telafi” edecek. Karbondioksit ağırlıklı sera gazları, küresel ısınmanın bir numaralı nedeni olarak görülüyor. CES, karbondioksit salımına “telafi” çözümleri sunan Karbon Fonu'yla işbirliği yapacak. Bu, dünyanın en büyük bilişim fuarıyla, küresel ısınmayla mücadele eden önemli bir kurum arasındaki ilk ve en kapsamlı işbirliği olacak. CES; fuarın hazırlığı, fuarın kendisi, bu amaçla yapılan bütün kara ve hava yolculukları sırasında atmosfere 20 bin ton CO2 salınacağını hesaplıyor. CES ve Karbon Fonu adlı kuruluş, bu salıma karşılık şu telafi yöntemlerini sunuyor: * CES'e beklenen yüzbinlerce ziyaretçi, sera gazı salımına karşı alınacak önlemlere parasal destek verebilecek. Ödemeyi fuarın web sitesinde veya fuara yerleştirilecek kiosk'larda yapabilecek. *Fuarda “Tech Zone” adlı bölgede çevre dostu ve ekonomik bakımdan sürdürülebilir teknolojilerin tanıtıldığı bir bölüm yer alacak. * Fuar yönetimi sera gazı salımına dikkat çekmek amacıyla Las Vegas'taki bütün otellerin bütün odalarındaki televizyonlarda gösterilecek bir tanıtım filmi hazırladı. *Yiyecekiçecek alüminyum kutuları, kâğıt ve cam atıkları için özel konteynerler hazırlandı. Doğada kolayca kaybolan malzemeden bardak, tabak, çatal, bıçak kullanılacak. *Fuardaki halılar, geriye dönüşümlü malzemeden yapıldı. *Kullanılacak kâğıtlar geriye dönüştürülmüş malzemeden üretildi. AB'de yeni Bilim ve Araştırma Avrupa Parlamentosu, AB Komisyonu'nun Ortak Teknoloji Girişimleri (OTG) adı altında ve AB çapında kamuözel sektör ortaklıkları yaratılması önerisini onayladı. OTG çerçevesinde Avrupa sanayisinin ve kamu araştırma kurumlarının stratejik alanlarda ortaklaşa çalışacağı araştırma programları yaratılacak: * ARTEMIS: 2010 yılında sayıları 16 milyonu bulması beklenen ve birçok elektronik aletin içine gömülü “görünmez bilgisayar” sistemlerinin geliştirilmesi. Programın AB ekonomisine 10 yıl içerisinde 100 milyar Avro'dan fazla katkı sağlaması hedefleniyor. * ENIAC: Gelişmekte olan nanoteknoloji bileşenleri ve yarıiletkenler alanında araştırmalar. * Yenilikçi İlaç Girişimi: Yeni ilaçların daha hızlı, daha güvenli ve daha etkili geliştirilmesi için yeni bilgi, araç ve yöntemlerin oluşturulması. (7 yıllık bir süre için 2 milyar Avro) * Temiz Gökyüzü: Avrupa havacılık sanayisinin daha rekabetçi ve çevre dostu hale getirilmesi. (toplam 1,6 milyar Avro) ARTEMIS VE ENIAC girişimleri için öngörülen bütçenin en az %50'si AB sanayisi tarafından, 1,7 milyon Avro'luk kısmı üye ülkeler tarafından, 870 milyon Avro'luk kısmı ise AB Komisyonu tarafından karşılanacak. Girişimlerin AB Konseyi tarafından da onaylandıktan sonra ilk teklif çağrılarının 2008 bahar aylarında yapılması bekleniyor. Bu arada, AB bütçesinin araştırmaya yönelik kısmını yönetmek üzere iki ayrı ajansın kurulmasına karar verildi. Bunlardan Avrupa Araştırma Konseyi Yönetim Ajansı, 7. Çerçeve Programı'nın (FP7) Fikirler Programı kapsamında 7 milyar Avro'luk bütçeyi yönetmek üzere kurulacak. Araştırma Yönetim Ajansı ise Marie Curie bursu, KOBİ'lere yönelik araştırmalar ile uzay ve güvenlik araştırmalarını yönetecek. Bu ajansın yöneteceği bütçe tutarı ise 6,5 milyar Avro olarak belirlendi. (TÜSİAD, Brüksel Bürosu) CBT 1085/11 4 Ocak 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle