Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Doğal Kaynaklar DÜNYADAKİ SU SORUNU NASIL ÇÖZÜLECEK? Su raporu: Durum felakete gidiyor G eçen yıl yaşanan Katrina kasırgası, unutulan bir gerçeği en acımasız bir şekilde yeniden anımsattı dünyaya. Artık, bizden çok uzakta meydana gelen olaylar bile yaşamımızı şu veya bu şekilde etkiliyor. Benzin fiyatlarının birden bire nasıl fırladığını hepimiz gördük. Son on yıllarda gitgide daha sık yaşanan ve toplumları daha fazla etkilemeye başlayan sellerin, kasırgaların ve aşırı sıcakların, insanların etkinliklerine bağlı olarak geliştiği, istatistiksel araştırmalar ve bilgisayar tasarımlarıyla gösteriliyor. Çevrenin iklimsel süreçlerden gitgide daha fazla etkilenmesinin altında yatan gerçek, kuşkusuz dünya ekonomisinin doğal hammadde kaynaklarına olan doyumsuzluğudur. Bu kaynakların bölüşülmesinde şiddetli çatışmalar, savaşlar yaşanmakta. Öyle anlaşılıyor ki su, petrol ve diğer stratejik hammadde arayışları yeni dünya politikasına damgasına vuracak. "En kötümser tahmine" göre, 60 ülkede 7 milyar, "en iyimser tahmine" göreyse 48 ülkede 2 milyar insan su kıtlığı çekecek. Dünya ekonomisinin doğal hammadde kaynaklarına olan doyumsuzluğu, çevrenin iklimsel süreçlerden gitgide daha fazla etkilenmesine neden olmakta. Bu kaynakların bölüşülmesinde de şiddetli çatışmalar yaşanmakta. Kimi bilim adamları günümüzdeki "petrol savaşlarının" yerini, gelecekte "su savaşlarına" bırakmasından endişeliler. Stratejik hammadde arayışları, yeni dünya politikasına damgasını vuracak. enerjiyle işleyen santrallarını, ileri teknoloji arazilerini, endüstriyel ürünlerini de kaybedecekler. “İnsanlığın ve dünyamızın hayatta kalma şansını tehdit eden doğal hammadde kaynakları arasında su en önemlisi” diyor BM. Her ne kadar su, petrol ve fosfat gibi tüketilemezse de yine de kısıtlıdır. Yerküremizin %97’sini tuzlu sular kaplarken, sadece %3’ü tatlı sudan ibarettir. Ve bunun on da dokuzu kutuplar ve buzullarla bağlantılıdır. Göllerde, ırmaklarda, sulak alanlarda, yeraltı su kaynaklarında ve buharlaşma ve yağışlarla oluşan su, gerçi herkese yeterli ama, tatlı su belli bölgelerde birikirken diğer bölgelerde gitgide azalmakta. AŞIRI KULLANIM Bunun tek nedeni aşırı kullanımdır. Üstelik de bu sadece su kaynakları için değil, yaşam iksirine ihtiyacı olan yerler için de geçerlidir. Gelişmekte olan ülkelerde çobanlar, hayvanlarını neredeyse kelleşmiş meralara sürüyor, çiftçiler yakıt veya tarım alanları elde etmek için ormanları yok ediyor. Oysa ormanlar bir bölgedeki suyun geleceği için bir garantidir. Ancak dünya genelindeki sarfiyatın 50 yıl içinde beş misli artacak olmasının nedeni nüfus artışı değildir, Üçüncü Dünya metropollerinde ve büyümekte olan ülkelerde de yaygınlaşmaya başlayan tüketim kültürü de bu gelişimi tetiklemektedir. Ormanların bol olduğu Kuzey Amerika’da kişi başına günde 500 litre su düşerken, Texas veya Delhi’dekiler aynı olanağa sahip değiller. Yunanistan’daki volkanik Santorini adasındaki otellerde turistler havuzlarda yüzebiliyor ama, geleneksel domates üretimi için su artık yetmiyor. Su kıtlığı öte yandan sudaki zehirlere bağlı olarak da gelişmekte. Özellikle de dünya genelinde en fazla suya sahip olan ve en fazlasını tüketen güneyde suya, tarım alanlarından yüksek oranda tarım ve böcek ilacı karışmakta. Bir kilo tahıl 10002000 litre, bir ki GÜNDEMDEKİ SORU Demek ki içinde yaşadığımız 21.yüzyılda da sorulması gereken şu olmalı: Dokuz milyarlık dünya nüfusu çevreye zarar vermeden barış içinde yaşayabilir mi? Doğal kaynakların dünya üzerindeki dağılımına dayanan haksızlık önlenebilir mi? Örneğin suyu ele alalım. Su kıtlığı en çok nerede hissedilmekte? Tabii ki dünyanın en yoksul ülkelerinde. Oysa temiz içme suyu olmadan ne kolera gibi hastalıkların kökü kurutulabilir ne de bebek/çocuk ölümleri önlenebilir. Kadınlar ve çocuklar evlerine su taşımak zorunda kalmadıkları zaman çocuklar daha iyi eğitim görebilirler. Hesaplara göre günümüzde açlık çeken 770 milyon insanın yarısından fazlası on yıl sonra yine açlık çekecek. Milyonlarca kişi açlık çektiği zaman su kıtlığı da ön plana çıkmakta. Özellikle de yarı kurak bölgelerde kronik su kıtlığı söz konusu. Gelişmekte olan ülkelerin büyük kentlerinde bile bu değerli yaşam kaynağına sadece zenginler ulaşabilmekte. Yoksul gecekondu semtlerinde yaşayanlar içme suyu ihtiyacını yasadışı yollardan veya su tankerlerinden sağlıyor. Yeraltındaki su kaynaklarına ulaşabilmek için gitgide daha derinlerden su pompalanmakta, tabii bu imkâna da yine zenginler sahip. HAKSIZLIK BÜYÜYOR Ve gitgide daha fazla toprağın kuruması yüzünden su kullanımındaki haksızlık da büyümekte. Afrika’daki tarım alan larının üçte ikisi ve Asya’dakilerin üçte biri 20 yıl içinde yok olabilir. BM‘nin bir raporunda yüzyılın ortalarına dek "en kötümser tahmine" göre 60 ülkede 7 milyar, "en iyimser tahmine" göreyse 48 ülkede 2 milyar insan su kıtlığı çekecek. Kimi dergiler sudan "21.Yüzyılın Petrolü" olarak söz ederken BM Çevre Programı UNEP Başkanı Klaus Töpfer, su savaşları dönemine doğru yol aldığımızı söylüyor. Su savaşları özellikle de birçok ülkenin su ihtiyacını Nil, Dicle veya Okavango sularından karşıladığı Yakındoğu ve Afrika’da filizlenmekte. Güç, suya sahip olanda ise, suyun azalması fakat ihtiyacın artması durumunda barış daha ne kadar kalıcı olabilir? Kuyu ve diğer su kaynakları yüzün den kanlı çatışmalara giren Kenyalı göçerler ve çiftçiler dışında, gelişmekte olan ülke insanları da su sorunlarından fazlasıyla etkileniyor. ZENGİN ÜLKELERDE DURUM Peki ya zengin Kuzey ülkelerindeki durum ne? Su krizi orada bile hissedilmekte. Güney İspanya’daki bölgeler birbirlerinin suyunu "çalıyorlar". Amerika’da ise kapışma çiftçiler ve kentliler arasında sürüyor. Su sıkıntısı, endüstri ülkelerinde bugüne kadar uzun boru hatları veya kuvvetli pompalarla giderilmekte. Zengin ülkelerde elektriği prizden alan insanlar tabii ki su ihtiyaçlarını da musluklardan gideriyorlar. Su olmadan insanlar sadece sıcak duştan yoksun kalmayıp, fosil yakıt veya nükleer 995/10 15 Nisan 2006