Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TartışmaEditöre Mektup Kyoto Protokolü’nün bir geleceği var mı? Montreal 2005 iklim değişikliği toplantıları Doç. Dr. Murat Türkeş* B irleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (İDÇS) Taraflar Konferansı’nın 11. (İDÇS/TK11) ve Kyoto Protokolü’ne taraf ülkelerin toplantısı olarak hizmet eden Taraflar Konferansı’nın birinci (KP/TK1) toplantıları, 28 Kasım10 Aralık 2005 tarihlerinde Kanada’nın Montreal kentinde gerçekleştirildi. Montreal Konferansı, ele alınan başka önemli konuların yanı sıra, İDÇS taraflar konferanslarının önceki toplantılarında alınan kararlar gereğince yapılması çok önceden planlanmış olan ilk KP/TK toplantısı olması açısından da önemli bir konferanstı. Konferansta, 2800’ü hükümet temsilcisi, 5800’den fazlası BM organları ve kuruluşları ile hükümetlerarası ve hükümetler dışı kuruluşların temsilcileri ve 817’si kayıtlı medya kuruluşlarının üyelerinden olmak üzere yaklaşık 9.500 katılımcı yer aldı. Montreal Konferansı’nda, İDÇS/TK11 kapsamında, taraf ülkelerin iklim değişikliği konusunda gelecekte izleyecekleri yolun ve eylemlerin ana çizgilerini belirleyen kararlar alındı. KP/TK1’de ise, temel olarak, Kyoto Protokolü’nün, Marakeş Uzlaşmaları olarak bilinen kararlar paketini de içermek üzere, uygulama kurallarına ilişkin önceki konferanslarda üzerinde anlaşmaya varılamamış olan konuların ayrıntıları tartışıldı ve kararlar alındı. Örneğin, KP için 2012 sonrası gelecek yükümlülüklerin belirlenmesi çalışmaları başlatıldı. Bu çerçevede, gelişmiş ülke taraflarının 2012 sonrası dönemde bağlı olacakları yükümlülükleri belirlemek üzere kurulan yeni bir çalışma grubunun, Mayıs 2006’da çalışmaya başlaması kararlaştırıldı. Ayrıca, sözleşme kapsamında, iklim değişikliğiyle savaşım ve onu önlemeye yönelik uzun süreli küresel işbirliği için stratejik yaklaşımlar konusunda bir diyalog da başlatıldı. İklim değişikliği tehdidine karşı gerek duyulan geniş açılı eylemler geliştirmek amacıyla, bir dizi çalıştayın yapılması planlandı. Temmuz 2001 tarihli Bonn siyasi Anlaşması ve 29 Ekim6 Kasım 2001 tarihli Marakeş Uzlaşması ile çerçevesi büyük ölçüde çizilmesine karşın, KP uygulama kurallarının kesinleştirilmesi geçmişte üzerinde en fazla durulan ve uzlaşma güçlüğü çekilen konulardan birisiydi. Montreal İklim Değişikliği Konferansı’nın birinci haftası süresince, Marakeş Uzlaşması olarak adlandırılan Kyoto Protokolü Uygulama Kuralları, üzerinde çok ciddi tartışmalar yapıldıktan sonra kabul edildi. İDÇS Sekreteryası’nın başkanı Richard Kinley, Protokolün yürütülmesi açısından yasal bir çerçeve oluşturan bu gelişmeyi "tarihi bir adım" olarak adlandırdı. Kinley’e göre, "Sürekli ve etkili bir küresel karbon pazarı, artık belirgin bir biçimde vardır. (Konferansın) Başlıca başarılardan birisi, temiz kalkınma düzeneğinin güçlendi rilmiş olmasıdır. Gelişmekte olan uluslara, yurttaşlarının yaşam kalitesini iyileştirmek için yardım ederken, gelişmiş ülkelere de, emisyon (salım) izinleri kazanma olanağı veren bu kendine özgü düzenek kapsamında, gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerdeki sürdürülebilir kalkınma projelerine yatırım yapabilecektir." Öte yandan, gelişmiş ülkeler Montreal’de, 20062007 döneminde Temiz Kalkınma Düzeneği’nin (TKD) uygulanmasının finansmanını karşılamak için, 13 milyon ABD Dolarının üzerinde bir mali katkıda bulun kapsamında, karbondioksiti (CO2) yeraltında saklamak için geliştirilen "karbon tutma ve biriktirme teknolojisi"ne özel bir ilgi gösterildiği gözlendi. Bilimsel olarak, bu teknolojinin, sera gazı salımlarını azaltma maliyetini % 30’a kadar indirme potansiyeli olduğu öngörülüyor. SONUÇ VE TARTIŞMA İDÇS Montreal Konferansı, ABD ve bazı gelişmiş ülkelerin tüm olumsuz tavırlarına ve engelleme çabalarına karşın, 10 Aralık 2005 günü, iklim değişikliği ile savaşım konusundaki küresel çabaları kuvvetlendirmeyi amaçlayan 40’tan fazla kararın kabul edilmesinin ardından tamamlandı. Konferansı, alınan kararlar ve gelinen nokta açısından, başarılı bulanlar olduğu kadar, başarısız bulanlar da oldu. Örneğin, Konferansın ‘başarısı’, Konferans Başkanı olarak seçilen Kanada Çevre Bakanı Stéphane Dion tarafından şu birkaç cümle ile açıklandı: "Çeşitli alanlarda anahtar kararlar alındı. Kyoto Protokolü devreye sokuldu; gelecek eylemler üzerinde bir diyalog başladı ve taraflar uyum konusunda çalışmaya yöneldi; Sözleşme’nin ve Protokolün düzenli çalışma programının yürütülmesinde ilerleme kaydedildi." İDÇS Sekreteryası’nın başkanı Richard Kinley de, Montreal Konferansının şimdiye kadarki en üretken İDÇS konferanslarından biri olduğunu söyleyerek, özetle, Kyoto Protokolü’nin yürütülmesi ile Sözleşme ve Kyoto Protokolü’nün geliştirilmesinde elde edilen başarının, çeşitli konular üzerinde bir anlaşmaya ma konusunda yükümlülük kabul etti. TKD metodolojilerine ilişkin süreç kolaylaştırıldı ve yürütme organı güçlendirildi. Buna ek olarak, üç Kyoto Protokolü mekanizmasından biri olan Ortak Yürütme (OY) süreci başlatıldı ve bu düzeneğin yürütme organı da oluşturuldu. Konferansın başlıca başarılarından biri, KP için uygunluk ya da uyum düzeni konusundaki anlaşmaydı. Konuya ilişkin komite (the compliance committee) ile onun uygulama ve yardımcı organları da seçildi. Bu karar, KP taraflarının kendi sera gazı salımlarını azaltma yükümlülüklerini gerçekleştirmeleri ve sonuçlarını açık bir biçimde sunmaları açısından önemliydi. İklim değişikliğinin etkilerine uyum konusu da, Montreal Konferansı’nda üzerinde durulan önemli konulardan birisiydi. Konferansta, iklim değişikliğinin etkilerine uyum için beş yıllık bir çalışma programı kabul edildi. Bu program, iklim değişikliğine uyum önlemlerini ve etkilerini tanımlamaya yönelik sağlam adımlar için bir yol oluşturuyor. Sonuçta, konuyla ilgili olarak, İklim Değişikliği Uyum Fonu’nun nasıl yönetileceği ve uygulanacağını tanımlamak için bir yıllık bir süre üzerinde anlaşmaya varıldı. Buna göre, fon, özetle, hem TKD’den sağlanan kazançları düzenleyecek hem de gelişmekte olan ülkelerdeki uygulanabilir iklim değişikliği uyum etkinliklerini destekleyecektir Teknoloji konusu, Konferansta, sera gazı salımlarını azaltma ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum çabaları üzerindeki tartışmalarının odak noktasını oluşturdu. Taraflar, teknoloji geliştirilmesi ve aktarılmasını desteklemeye yönelik başka adımlar atılması konusunda da uzlaştı. Bu görüşmeler varılmasını sağladığını ve bu planın iklim değişikliği konusunda gelecekteki eylemler için bir yol oluşturduğunu belirtti. Montreal’deki İDÇS/TK11 ve KP/TK1 toplantılarının sonuçları beklentilerden daha iyi olmasına rağmen, iklim sisteminin geleceğini garanti altına alması gereken küresel çabalar, hâlâ çok belirsizdir. Rusya Federasyonu’nun, Madde 3.9 konulu karar kapsamındaki gönüllü yükümlülükler için bir referansa sahip olmak üzere son anda zorlanması, bu ülkenin de, Çin Halk Cumhuriyeti ve Hindistan gibi büyük gelişmekte olan ülkeler gelecekteki bir anlaşmanın parçası olmadan yükümlülük almak istemeyen ülke gruplarına katıldığını gösterdi. İDÇS’nin, ABD, Avustralya, Çin ve Hindistan’ı içeren bazı büyük Taraf ülkeleri de, teknoloji geliştirme konusuna ve AsyaPasifik İşbirliği yoluyla genişlemeye odaklandıkları gözlendi. Teknoloji konusuna gösterilen bu ilgi, aynı zamanda, İDÇS kapsamındaki gelecek yükümlülükleri ele alan karara da yansıdı. Bu ve öteki çok taraflı girişimlerin ve işbirliklerinin, nihai olarak İDÇS’ye nasıl uyacağı da, yakın bir gelecekte açık bir biçimde değerlendirilmesi gereken yaşamsal bir konudur. Bize göre, Montreal’deki başarısızlığın gerçek ve en büyük tehlikesi, İDÇS/TK11 ve KP/TK1’in hiçbir şey olmamasına karşın, bir başarı olarak görülmesini reddetmenin de çok zor oluşudur. Bunun başlıca nedeni ise, başta ABD ve Avustralya olmak üzere bazı gelişmiş ülkelerin, süreci engelleyici, yavaşlatıcı ya da saptırıcı sistematik girişimleri ve çalışmaları sonucunda, iklim sistemini korumak ve iklim değişikliğini önlemek için gerekli olan, sera gazı salımlarını küresel ölçekte azaltma adımlarının çok zor ve çok yavaş atılabiliyor olmasıdır. * Çanakkale Onsekiz Mart Üniv. FenEdebiyat Fak.Coğrafya Böl. ‘Korku Hali’ State of Fear Michael Crichton’a, iklim araştırmaları nedeniyle bilimcilere saldıran son kitabı nedeniyle petrolcülerin gazetecilik ödülü vermesi, ABD’de jeologlar arasında büyük tepki yarattı. yesi bulunduğum GeoTectonics eposta grubuna 24 Şubat 2006 günü gelen bir ileti ilgimi çekti. Mesajda; Amerikan Petrol Jeologları Birliği’nin (American Association of Petroleum Geologists) 2006 yılında, gazetecilik dalında verdiği ödülün aslında bir tıp adamı olan, ancak Jurassic Park ve televizyon dizisi ER’in yaratıcısı ve ABD.’de State of Fear adıyla şu sıralar çok satan romanlar listesinde en başlarda yer alan Micheal Crich ton’a verilmesini eleştiren Yarrow Axford isimli bir doktora öğrencisinin mesajından söz edilmekteydi. Crichton ayrıca Salk Enstitüsü’nde, biyolojide doktora sonrası araştırmalar yapmış bir isim. Roman Axford’a göre kısaca şöyle özetlenebilir: Çevreciler, gerçekte olmamasına rağmen, küresel anlamda doğal afetlerin çok kötü sonuçlar doğurabileceğini öne sürerek halkı küresel ısınmanın bir gerçek olduğuna inandıran entrikacı karakterlere benzetiliyor. Bir MIT lisansüstü öğrencisi olan baş karakter ise, küresel ısınmanın çürütüldüğü bu kurguda kahramanlığa oturtuluyor. Hikâye, doğru olmayan bir üslupla, iklim değişiminin aslında çok büyük bir aldatmacadan ibaret olduğunu söylüyor. Yazar sonuçta, küresel ısınmayı 19. yy’da ortaya çıkan ve gelecek nesillerin ıslahına ait kitlesel hareket olarak da bilinen hareketle (eugenetics) karşılaştırarak başlangıcından farklı olarak uy Ü 995/20 15 Nisan 2006