29 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ArGe Destekleri Firmalara yönelik ArGe desteğinin 15 yılı: Genel değerlendirme Müfit Akyos ? TİDEB ve TTGV’nin sağladığı ArGe destek programlarından yararlanma oranının düşüklüğü, ilk elde bu programların yeterince bilinmemesi olarak yorumlanabilirse de, her iki kurumun gösterdikleri gayret, destek alan firmaların oluşturduğu gerçek nedenlerin ortaya çıkartılması için "sürecin ölçmedeğerlendirmesi dahil" ciddi bir araştırmaya gerek vardır. ? Destek alan firmalar ArGe sürecinde bir anlamda yapayalnızdır. Desteklerin sanayimize "teknoloji yönetimi" yeteneği kazandırarak, etkinin ençoklaştırılması için sürecin öncelikle eğitim ve danışmanlıkla desteklenmesi gerekmektedir. ? Sistem yıllardır finans sağlamanın ötesine gidememiştir (yeni finans araçlarının ve yaygın bir farkındalığın yaratılması, genel olarak teknoloji yönetimi başlığı altına giren konularda bir yapılanmanın oluşması gibi). ? ArGe ve inovasyonun finansmanının daha genel anlamda "teknoloji yönetimininin" Ulusal İnovasyon Sistemi içinde tanımlanmış bir "sahibi" yoktur. Ortada kendi halinde giden bir "sistem" vardır. ? Piyasa mekanizması içinde çalışacak yeni finansal araçların ilk adım sermayesi (seed capital), risk sermayesi yatırım ortaklıkları (RSYO), risk sermayesi yönetim şirketleri, v.b oluşmasını özendirecek ortam yaratılamamıştır. ? Destek programlarının, bu uygulama ölçeğinde bile sanayimize, dolayısıyla da ekonomimize önemli katkılar sağladığı ancak sezgisel olarak bilinmektedir. Sistem "sürekli ve sistematik ölçmedeğerlendirme" mekanizmasına sahip olmadığından yaratılan etki (işlendirme –istihdam, dış satım, kurumsal teknoloji yönetimi yeteneği kazanılması, patentler, teknoloji transferi, üniversitesanayi ilişkisi v.b) ölçülemediğinden geribildirimleri esas alan iyileştirmeler sınırlı kalmakta ve yeni araçların geliştirilmesi gerçekleştirilememektedir. Bugün için sanayinin ArGe yapması için bir kaynak sorunu yoktur. TİDEB ve TTGV’nin sağladığı kaynaklar için oluşan talep, tahsis edilen finansman kaynaklarının bir hayli altındadır (arz talepten yüksektir). Büyük ölçekli sanayinin "ilgisizliği" ve ArGe’ye yeterli kaynak ayırmaması dikkat çekicidir. Bugünkü haliyle destekler yalnızca ArGe sürecini (kavram geliştirmeden, prototip üretimini) kapsamaktadır. Oysa ki, "inovasyon; pazarlama, ArGe, imalât ve ticarileştirmeyi de kapsayan bir dizi eşzamanlı eylemler sürecidir". Desteklerin inovasyonun tanımında yer alan "ticarileşmeyi" kapsamaması, özellikle KOBİ’lerin bu aşamada gerek duyduğu kaynakların olmaması, söz konusu desteklere ilgiyi de azaltan önemli bir sorun. pabilmektir. İkinci neden ise yine birincisi ile ilgili. Aralık 2005’te TÜBİTAK’tan TİDEB’in onuncu kuruluş yılı nedeniyle düzenlenecek kutlama etkinliğine katılım çağrısı aldığımda, ülkemizde sıkça rastlanmayan bu incelik nedeniyle heyecanlandım. Davet ülkemiz için böylesi önemli bir modeli tasarımlayan ve uygulamaya sokanlarla eski çalışanlarına, sanayicilere, hakemlere kısacası ilgili bütün taraflara yapılmıştı. Birlikte çok olumlu bir heyecan, mutluluk ve etkileşim yaşanacaktı. Sonra, bu düşüncenin taşıdığı incelikle ilgisi olmayan bir biçimde kutlamaların iptal edildiğini öğrendik. Nedenini bilmiyoruz. TÜBİTAK üst yönetiminin davet edilen taraflara özürle birlikte bir açıklama yapma borcu olduğuna inanıyorum. Ama kendi adıma yine de bizlere tekrar Türkiye’de yaşadığımızı anımsattıkları için de teşekkür ederim! süreci, inovasyon ve sanayi ArGe’si kavramlarının hâkim olması gereken bir uzmanlık sürecidir. Bu özelliği nedeniyle "sanayi teşvikleri" süreci bir "akademik egzersiz" alanı değildir. Doğaldır ki projelerin değerlendirilme ve izlenmesi için sanayi ve teknoloji deneyimi olan akademisyenler de bu süreçte yer alacaklardır. Ancak teşviklerden beklenen çıktıların sağlanabilmesi için proje kabuldeğerlendirmeizleme gibi firma ile birlikte etkileşimli yaşanması gereken bir süreçte projelerle ilgili kararın, çoğunluğunu akademis yenlerin oluşturduğu bir "üst kurul" marifetiyle verilecek olması, uygulamanın özüne aykırı bir durum doğurabilecektir. TİDEB’in kuruluş yıllarındaki yaklaşımla bütün sürecin; mühendislik ve sanayi ArGe’si birikimi olan, sürekli eğitim ve bilgilenme ile inovasyon, teknoloji yönetimi kavramlarını öğrenen ve izleyen ve asli işleri yalnızca bu olan uzman kadrolarca yönetilmesi ile ülkemiz için bir ilk olan "model" ba995/18 15 Nisan 2006 şarı ile uygulanmıştır. Ancak 1994 sonrası oluşan TÜBİTAK üst yönetimince TİDEB’in görece özgün yapısına müdahale edilerek, akademik projelerin değerlendirilme modeline uygun bir yapı oluşturulmuştur. Gerçekte bu müdahaleler ve genelde TİDEB’in bir "akademik egzersiz" alanına dönüştürülme çabaları TİDEB’in tarihinde bir kırılma noktası olarak tanımlanabilir. Sonuç olarak; yapılan değişikliklerle oluşturulan yeni süreçte "uzman ve uz manlık" tümüyle dışlanmış olmaktadır. Oysa ki, projelerin inovasyon ve ArGe niteliğinin bilgi ve uzmanlığa dayalı olarak "hissedilmesi" zamanla oluşan ve asli işi bu olan uzmanların sahip olabilecekleri bir yetkinliktir. Bu nedenlerle "sanayi kuruluşları ile etkileşim içinde geçmesi gereken sürecin" sorumlusunun uzmanların olduğu bir yapının yeniden oluşturulması, hibe teşviklerin beklenen çıktıların gerçekleşmesini sağlayabilmek için gereklidir. ÖDEME BİÇİMİ Yapılan son yönetmelik değişiklikleri ile hibe desteğin %75’inin doğrudan TÜBİTAK bütçesinden, kalan %25’inin ise yine DTM (Dış ticaret Müsteşarlığı) kaynaklarından (Fiyat İstikrar ve Destekleme Fonu) karşılanacaktır. Böyle yapay bir ayrıma neden gerek görüldüğü bilinmemekle birlikte, önceki uygulamada adeta "finansal güç kaynağının bilinmemesi ya da erişilememesinin" verdiği rahatlıkla çalışan TÜBİTAK’ın bu yeni uygulama ile karar ve finansal destek erklerinin birleşmesinden kaynaklanan baskılarla karşılaşması olasıdır. Bir diğer önemli nokta ise, ilerde yeterli kaynağın TÜBİTAK bütçesine aktarılmaması durumunda ortaya çıkması olası olumsuzluklardır. Kurulması öngörülen ve yukarıda sözü edilen çoğunluğunu akademisyenlerin oluşturduğu bir "üst kurul"da, %25’lik payı nedeniyle, doğal olarak konu ile ilgili proje destek kararı verebilecek bilgi temelinden yoksun bir DTM temsiliyetinin yer almasını yapılan işin ciddiyeti ile bağdaştırmak güçtür. HİBE DESTEK UYGULAMASINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER: ELEŞTİRİ VE ÖNERİLER İlk bölümü önceki hafta yayımlanan bu yazının kaleme alınmasında iki unsur rol oynamıştır. Birincisi; kuruluşundan itibaren beş yıl görev yaptığım ve Ulusal İnovasyon Sistemi içinde özel bir "misyon"u olduğuna inandığım, ülkemizde ilk kez sanayi ArGe’si projelerine hibe destek vermekle görevli TÜBİTAKTİDEB’in onuncu yılı ile ilgili bir değerlendirme ya KURUMSAL GEÇMİŞ Kurumlar geçmişleri ile vardır. Ülkemizde sanayi ArGe’sinin desteklenmeye başlandığı 1991 yılından bu yana geçen süre ve uygulamanın başlamasından önce tartışmaların yapılıp sistemin tasarımı için geçen sürede edinilen bilgi ve deneyim birikimi değerlidir ve dikkate alınmalıdır. Siyasi iktidardan "güç alan" yönetimlerin en zayıf noktası "orijinal" olmak DEĞERLENDİRME SÜRECİ Sanayi ArGe projelerinin değerlendirilmesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle