Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Doğa Yılanbalıkları da yok olmanın eşiğinde Kültürel öğrenme hayvanlarda yaygın Avrupa’daki göllerde bir zamanlar çok bol bulunan yılanbalıkları, lüks lokantaların menülerinde hâlâ yer almakla birlikte, yavaş yavaş yok oluyorlar. orun, kısaca PCB olarak bilinen poliklorinat bifenil denilen kimyasal bir madde. PCB, çok küçük miktarda bile bulunsa, yılanbalığı embriyolarını öldürüyor. Avrupa’da yaşayan yılanbalıklarının vücudunda şimdiden üremelerini engelleyecek kadar PCB birikmiş durumda. Önceleri yılan balığı popülasyonunun aşırı avlanma nedeniyle azaldığı düşünülüyordu. Şimdi bilim adamları esas sorunun üremelerinin engellenmesinde yattığını ileri sürülüyor. Yılanbalıkları Sargasso Denizi’nin bilinmeyen bir bölgesinde yumurtalarını bıraktığı için balıkların üreme süreçlerini incelemekte zorlanan bilim adamları, şimdi Hayvanların beslenme alışkanlıkları üzerinde yapılan iki ayrı çalışmaya göre katil balinalar ve şempanzeler gruplarındaki diğer üyelere geleneklerini öğretiyorlar. Bu çalışmalar ayrıca kültürel öğrenme olgusunun hayvanlar arasında yaygın olduğunu gösteriyor. alışmalardan biri Kanada, Ontario’daki Niagara Şelaleri’nde bulunan Marineland’deki katil balinalar üzerinde yürütüldü. Erkek balinalardan biri kuş yakalamak için yeni bir yöntem geliştirmişti ve bunu akvaryumdaki arkadaşlarına öğrettiği görüldü. 4 yaşındaki orka, martıları avlamak için suyun yüzeyine doğru yarısı sindirilmiş balıkları kusuyordu. Daha sonra suyun altında pusuya yatarak martıların balık artıklarına gelmesini bekliyordu. Martı gelir gelmez suyun dışına fırlayan balina koca çenesi ile kuşu yutuyordu. "Bir anlamda kuşlara tuzak kuruyordu" diye konuşan New York’taki Canisius College’dan hayvan davranış uzmanı Michael Noonan, "Balinalar bu taktik ile günde 34 martı avlayabiliyor" diyor. 3 yıl boyunca katil balinaların davranışlarını inceleyen Noonan bu davranışı daha önce hiç görmediğini belirtiyor. Fakat söz konusu erkek balina bu taktiği geliştirdikten birkaç ay sonra balinanın daha genç olan erkek kardeşinin de aynı taktiği uyguladığını izlemiş. Hemen ardından annelerinin de aynı şeyi yaptığını görmüş. Böylece akvaryumdaki diğer balinalar da giderek martı avlama konusunda ustalaşmışlar. Bu arada Avustralya’nın batı kıyılarına yakın denizlerde yaşayan vahşi yunuslarda kültürel öğrenme olgusunun izlerine rastlandı. Bu hayvanların, grup içindeki diğer üyelerden burunlarını korumak için süngerlerden nasıl yararlanılması gerektiğini öğrendikleri izleniyor. S akvaryumlarda bu balıkların üreme stratejilerini yakından izleyebiliyorlar. Hollanda’daki Leiden Üniversitesi’nden Arjan Palstra ve meslektaşları, anne yılan balıklarının vücut yağlarında biriken PCB’yi yumurtalarına naklettiğini ve sonuçta genç balıkların öldüğünü keşfetti (Naturwissenschaften, DOI:10.1007/s001140050080z). PCB düzeyi doğada giderek düşüyor. Ne var ki Palstra yılanbalıkları için artık çok geç kalındığını söylüyor. Avrupa’nın endüstrileşmekte geciken bölgelerinde yaşayan yılanbalıkları Avrupa’da üremeye devam eden tek popülasyon. Palstra, tek çözümün, balık çiftlikleri kurmak olduğunu söylüyor. Ç DörtKöşe Piref H. Ökkeş ğine şahit oluyor, ama hiçbiri parmağını oynatıp da telefona kadar uzanmıyor. Ne ilgisi var bu hikâyenin Balıkçı Emin’in amatör iktisatçılığıyla diye düşüneceksiniz. Var efendim var, olmaz olur mu hiç! İktisat kişisel ve toplumsal özendirmeleri inceleyen, bunlar arasındaki ilişkileri ve çelişkileri irdeleyen bir bilim olduğuna göre var. Örneğin oyunlar teorisinde modellendiğine göre polise telefon edip etmemek arasında kararsız kalan, nasılsa diğer şahitlerden biri aramıştır veya arar diye düşünerek hiçbirşeyi yapmayan insanların sayısı arttıkça herhangi birinin polisi araması olasılığı da o kadar düşüyor. Oysa tek bir şahit olsaydı, bu olasılık yüksek olacaktı. Çünkü o tek şahit kendini yüzde yüz sorumlu hissedecek ve bir 995/16 15 Nisan 2006 Trajik Şiddet Öyküsü Çok değerli ve mümtaz hocam Ökkeş: Bu mektubumda trajik bir şiddet öyküsünden söz edeceğim, ki şiddet olaylarını giderek kanıksadığımız şehir yaşantısında kişisel tepkilerimiz hakkında şiddetli ipuçları içermekte; tabi ki takdir sizin. Öykü şöyle: 13 Mart 1964 tarihinde New York şehrinde yalnız yaşayan Kitty Genovese isimli bir kadın evinin kapısı önünde Vincent Mosley tarafından bıçaklanarak öldürülür. Kızcağızın çığlıklarına 38 komşusu uyanır, yataklarından kalkıp pencerelerinden olaya şahit olurlar; hem de katilin olay yerinden ayrılıp sonra geri dönüp eylemini sürdürdüğü yarım saat süren bir vahşettir bu… Lakin şahitlerden hiçbiri müdahele etmek bir yana, polise telefon bile etmez. Bu belki Amerikalıların insanî değerlerinin veya o değerlerin yokluğunun ya da o değerlerin yozlaşmasının, erozyona uğramasının vesaire bir işareti olarak değerlendirilebilir. Heyhat! Gerçek şu ki, bu garip durumun Amerikalı olmakla hiçbir ilgisi yoktur. Heryerde ve hatta cennet vatanımızda bile sıkça karşınıza çıkabilecek bir sürü mentalitesidir. Bu vaka artık psikoloji 101 ders kitaplarına bile girmiş durumda. Şahitlerin hiçbiri kötü insanlar, komşuları öldürülürken seyretmekten zevk alan suç ortakları filan değiller. Bunlar da herkes gibi sıradan, "iyi" insanlar. Hepsi birbirini görüyor, herbiri diğerinin şahitli DörtKöşe DörtKöşe başkasının polisi çağırmasını ve/veya müdahele etmesini varsaymayacaktı. Benzer örnekleri "kamu mallarının trajedisi" başlığı altında incelenen kollektif sorumluluğun kollektif sorumsuzluğa dönüştüğü durumlarda da görüyoruz, ama doğrusu o başka bir mektubun konusu… Nerden çıktı bu depresif öykü, bu pırıl pırıl bahar gününde diye soracak olursanız, söyleyeyim: Balıkçı Şeref’in külüstür tomofiline aynı yerde dört ayda ikinci kez hırsız girdi, kelebek camını kırarak. Tabi yine şahit yok. Buna da şükür, gelen mala gelsin, cana değil. Lakin yukardaki Kitty Genoveşe’nin öyküsünden sonra Amerikalılar ne yapabiliriz diye düşünmüş ve acil her durumda bedava aranabilen merkezi 911 numaralı hatları telefon sistemine sokmuşlar, bizdeki 155imdat karşılığı olan. Konturum bitti bahanesi de geçerli değil. Şahit olduğu suçları, bu suçlar alabildiğine artarken görmezden gelen, ‘benden sonra tufan’ diyen insanlar kendilerini çok daha önce o tufanın tam içinde bulabilirler. Tanrının şahitliği hukuken kabul edilmediğine göre biz kullarının şahitliğinin maliyetini artıran değil azaltan ve hatta ödüllendiren bir yasal sistem olmalıdır; ve belki de büyük ölçüde eksik olan budur diye düşünüyorum. Bunları yazdığıma siz ve kopya çekerken yakalanamayan öğrencileriniz, şahit olsunlar hocam. Kimbilir nelere şahit olmuş mübarek ellerinizden öperim. Balıkçı Emin Emmi DörtKöşe