Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
bilim dünyasından Kısa Haberler söylüyor. Dünyaya düşen küçük meteoritler, genelde Asteroit çarpışmasıyla Mars veya Ay’dan kopan parçalar. Dünyadan kopan parçaların da diğer gökcisimlerine ulaşıp ulaşmadığı bugüne dek bilinmiyordu. İşte Kanadalı bilim adamları Dünyamızdan, güneş sisteminin dışındaki gezegenlere ve uydulara ne miktarda Dünya taşı ulaşabileceğini öğrenmek için, bilgisayarda çok şiddetli bir meteorit çarpışması tasarla relerinin yerini alabileceğini ümit ediyor. Kök hücreler laboratuvar deneylerinde mesela karaciğer ve sinir hücreleri olarak gelişmişler. Hasenfuß, bu hücrelerin neredeyse embriyonik kök hücreleriyle özdeş olduğunu söylüyor. Erbezi kök hücrelerinden, Parkinson hastalarında eksik olan sinir uyarı maddesi dopamini üreten sinir hücreleri bile gelişmiş. Hasenfuß ile çalışan ekip diğer bir deneyde farenin erbezinden elde edilen kök hücreleri mavi bir boyar maddeyle işaretledikten sonra hücreleri farelerin erken embriyo evresindeki hücrelerine aşılamışlar. Bu hücrelerin dokusu daha sonra hayvanların En uzun boyunlu sauropod: 8 metre Amerikalı bilim adamlarının keşfettikleri yeni bir dinozor türü, boyun uzunluğu açısından bir rekora sahip olabilir. Otçul sauropod grubundan olan hayvanın boynu sekiz metreydi. Paleontologlar 2002 yılında Gobi çölünde Erketu ellisoni olarak adlandırılan yeni türü temsil eden hayvanın kemiklerini bulmuşlardı ve bunların arasında her biri irice bir ekmen somunundan daha büyük olan altı tana boyun omuru da vardı. Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’nden Daniel Ksepka ve Mark Norell’in tahminlerine göre sauropodun boyun iskeleti 1415 omurdan oluşuyordu. Eğer bu tahmin doğruysa hayvanın boynu sekiz metreyi buluyor. Yeni tür titanosauridae familyasına sınıflandırılabilmekte, bu familya ise otçu sauropod grubuna dahildir. Bu grubun en ünlü üyesi yakın akrabaları Argentinosaurus ve Altrasaurus ile en büyük dinozorları oluşturan Brachiosaurus’tur. Uzun boynu nedeniyle Erketu ellisoni, diğer sauropodlara göre orantısız bir beden yapısına sahipti. Bilim adamları boynu Kanat biçimi, kuş dağılım alanı hakkında bilgi veriyor Alman ve Hollandalı bilim adamlarının American Naturalist dergilerindeki araştırmalarına göre bir kuş türünün ne kadar yaygın olduğu kanadından anlaşılmakta. Mesela sivri uçlu kanatlı ötleğenler, kısa ve yuvarlak kanatlılara göre daha yaygın. Uzmanlar sadece kanat biçimine bakarak dağılım alanının tespit ediliyor olmasının doğa korumacılığı için büyük bir önem taşıdığını söylüyorlar. Örneğin yayılma olanağı kısıtlı olan Kıbrıs ötleğeni (yukarıdaki resim) otel inşaatları ve benzeri etkenlerden zarar görmekte. Ötleğenlerin dağılım alanları arasında büyük farklılıklar söz konusudur. Küçük akgerdanlı ötleğen (Sylvia curruca) 20 milyon kilometrelik bir alanda görülürken, Balear ötleğeni (Sylvia balearice) sadece 4000 kilometrekarelik bir alanda yaşıyor. Araştırmacılar 26 ötleğen türünün kanatlarını ölçerek, diğer faktörleri istatistiksel bir modelde bir araya getirerek bunun nedenini çözmeye çalışmışlar. Bu değerlendirme sonucunda türlerin yaşı veya anavatanları gibi faktörler hiçbir önem taşımamakta. Dağılım alanının genişliği kanatların uzunluğu ve biçimine bağlı diyor bilim adamları. mışlar. Bu çarpışmanın şiddeti aşağı yukarı 65 milyon yıl önce Yucatan yarımadasındaki Chicxulub kraterini açan meteorit çarpışmasına eşitti. Çarpışmanın ardından Dünyadan kopan sanal parçacıklardan ne kadarının Satürn uydusu Titan veya Jüpiter uydusu Europa’ya ulaştığı takip edilmiş. Böylece araştırmacılar sürpriz bir sonuçla karşılaşmışlar: Beş milyon yıl içinde Europa’ya 100, Titan’a ise 30 kadar cisim ulaşmış. Fakat ne var ki Dünya mikropları, Europa uydusundaki bu kadar şiddetli bir çarpışmayı atlatamaz diyen Gladman, Titan’da Dünya bakterilerinin hayatta kalabileceğini düşünüyor. Uydunun yoğun atmosferi, Dünya’dan gelen parçayı ilk önce ufalar, daha sonra ise önemli ölçüde yavaşlatarak Titan’ın üzerine düşürür diyor uzmanlar. Hatta inişte meydana gelen kızgınlık, burada kısa bir süre içinde sıvı suyun oluşmasını bile sağlayabilir. tüm organlarında görülmüş. Bilim adamı bununla birlikte deneyin sadece hücrelerin yeteneğini gösterdiğini ama henüz tedavi amaçlı kullanılamayacağını söylüyor. Yeni araştırmanın hedefi erkeklerden erbezi kök hücreleri elde edebilmek. Kadınların tedavisi için iki seçenek söz konusu. Birincisi yumurtalıklarda, yumurta hücresi oluşturabilecek kök hücrelerinin bulunması. Ancak bunların elde edilmesi çok zor. İkinci alternatif ise erkekteki hücrelerin, imünolojik özelliklerinin diğer insanlara da aktarılabilecek şekilde değişimden geçirilmesi. Birçok araştırmacı, yetişkinlerden elde edilen kök hücreleriyle karaciğer, kas, sinir veya kalp dokusu yetiştirmeyi başardı. Kanser araştırmaları: Brat proteini, tedavide anahtar gen mi? Sirkesineği ile araştırma yapan Avusturyalı bilim adamları, kök hücrelerin, sadece "Brat" olarak adlandırılan bir genin eksikliğiyle kanser hücrelerine dönüşebileceğini buldular. Genin yeni kanser terapileri için anahtar rol oynayabileceği sanılmakta. Viyana Moleküler Biyoteknoloji Enstitüsü’nde araştıran Alman molekülerbiyolog Jürgen Knoblich, kök hücrelerinden gelişen tümörleri araştırıyor. Knoblich ve ekibi, bir kök hücreden kötü huylu bir hücreye daha sonra da ölümcül bir beyin tümörüne gelişimini izleyerek, ilk kez bu gelişimden Brat genininin sorumlu olduğunu saptadılar. "Brat geni, normalde kök hücrelerinin düzenli olarak gelişip bölüşmesinden sorumlu bir büyüme faktörü. "Faktör eksik olduğu zaman sistem kontrolden çıkıyor ve kanser oluşuyor" diye açıklıyor araştırmacılar. Tümör kök hücrelerinin keşfi, özellikle de hızlı bölünen hücrelerin etkisiz hale getirilmesine dayanan kanser terapilerini tartışmaya açmakta. Kök hücreleri genelde yavaş geliştikleri için bu stratejiyi atlatıyorlar. Bu da kanserin yeniden nüksedişini açıklayabilir. Viyana Moleküler Biyoteknoloji Enstitüsü araştırmacıları bu çalışmayla önemli bir adım attılar. Deneyler sirkesineğinin (Drosophila) sinir dokusunda gerçekleştirildi. Bir kök hücre normalde iki farklı kardeş hücreye bölünür. Bunlardan biri uzmanlaşır ve dokulara yönelik özel görevleri üstlenir. Diğeri ise kök hücre karakterini koruyarak düzenli olarak hücrelerin çoğalmasını sağlar. Bu hassas denge, moleküler zemin üzerinde büyüme faktörleriyle kontrol edilmekte. Bilim adamları incelemiş oldukları çok sayıda protein arasından Brat proteinin farklı davrandığını saptamışlar. Kök hücrenin bölünmesi sırasında Brat, asimetrik olarak iki kardeş hücreden sadece birinde yoğunlaşSirkesineğinin beyni (fotomontaj): Normalde birkaç kök hücresi (solda makta ve burada yeni bir büyümeyi engellemekte. Brat takırmızı) beynin normal işlevlerinden sorumlu olan çok sayıda sinir hüc rafından kotlanan protein insan hücrelerinde de saptandıresini (yeşil) oluştururlar. Brat geninin (sağda) eksik olması halinde kök ğından, hücrelerin türleşmesiyle ilgili bilgilerin yeni kanhücreler, sinir hücresi üretemez. Bunun yerine tüm beyni saran tümör ser terapileri için olağanüstü bir potansiyel teşkil ettiğini kök hücrelerine dönüşürler. öngörüyor bilim adamları. Yoksa Titan’da hayat var mı? Astronomların çok ilginç bir tezi var: Satürn’ün uydusu Titan’da hayat olabilir. Kanadalı bilim adamları bilgisayar simülasyonlarından, şiddetli bir meteorit çarpışmasıyla Dünya’dan Titan’a bakterilerin savrulmuş olabileceği sonucunu çıkardılar. British Columbia Üniversitesi’nden (Vancouver) Brett Gladman, bu şekilde yaşamın çeşitli gökcisimlerine ulaşabileceğini Farenin kök hücreleri, embriyonik hücrelere alternatif mi? Alman bilim adamlarının son araştırmalarına göre, farelerin erbezinden elde edilen kök hücreleri, öncü dokular olarak gelişebiliyor. Göttingen Üniversitesi’nden Gerd Hasenfuß bu nedenle fare hücrelerinin etik açıdan tartışmalı olan embriyonik kök hüc 995/4 15 Nisan 2006