Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Beslenme ‘Vitamin ve minerallerden mucize beklemeyin!’ Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı bölümünden beslenme profesörü Dr.Meir Stampfer, Newsweek dergisinin kendisiyle yaptığı bir söyleşide vitamin ve minerallerle ilgili doğru bilinen yanlışlıklara değiniyor: Sudan başka içilecek en sağlıklı sıvı nedir? İhtiyacım olan suyu başka hangi içe ceklerden sağlayabilirim? Dr.Stampfer Suyu ilaç gibi değerlendirmeyin. Su ihtiyacınız sıcaklığa, neme, fiziksel çabaya ve diğer faktörlere bağlı olarak değişir. Günde 8 bardak su içmeniz yönündeki yaygın öneri sağlam bir bilimsel temele dayanmıyor. Diğer sıvılar da su ihtiyacınızı karşılar. Çay ve kahve kalori içermez ve susuzluğunuzu giderebilir. Meyve suları vitamin içerdiği için yarar sağlamakla birlikte kilo yapar. Yapay olarak tatlandırılmış meşrubatlar da kalori yüklemesi yapmadan sıvı ihtiyacınızı karşılar. Ancak ben bunları önermiyorum. Bu içecekler üzerinde yeterli çalışma yapılmamış olmasına karşın, bazı uzmanlar bunların doğal tat duyumuzu bozduğunu ve tatlı ihtiyacını artırdığını düşünüyor. Piyasadaki bitki özlü vitaminlerin arasında zararlı olanları var mı? • Pek çok insan, hükümetlerinin piyasada bulunan vitaminleri sıkı bir şekilde denetlediğini varsayar. Ancak büyük bir olasılıkla bu her zaman doğru değildir. Bu nedenle insanların yeterli kanıt ve güvence olmadan bu ürünleri kullanmasını önermem. Meme kanseri hastalarının soya sütü gibi ekstra östrojen içeren ürünleri kullanması sakıncalı değil midir? • Yapılan bazı araştırmalar yüksek oranda soya tüketiminin meme kanserini azalttığını gösterirken, diğer bazı çalışmalara göre de soyadan elde edilen östrojen kanser hücrelerinin gelişmesini tetikliyor. Araştırmalardan kesin bir sonuç alıncaya kadar insanların soya sütünden ve yapay olarak yüksek düzeyde soya östrojeni içeren diğer gıdalardan uzak durmalarını öneririm (Bu arada soya fasulyesi yiyebilirsiniz). İlginç olan, inek sütünün, organik veya değil ciddi miktarda östrojen yoğunluğuna sahip olması. Bunun nedeni sütün büyük bir kısmının hamile ineklerden elde edilmesi. Bu durumda aşırı miktarda süt içilmemesini öneriyorum. İhtiyacınız olan kalsiyumu, aşırıya kaçmadan mantıklı miktarda tükettiğiniz süt ürünlerinden alabilirsiniz. Gerekirse kalsiyum haplarını da kullanabilirsiniz. Doktorların pek çoğu niçin beslenme tarzı ve hastalıklar arasındaki ilişkiyi gör mezden gelip çözümü ilaçlarda ararlar? • Çünkü doktorların eğitimi hastalıklar ve tedavileri üzerine odaklıdır. Hastalıklara karşı önlem alma konusu nedense hep ih masasını sizden uzağa itmektir. Şaka bir yana, göbek yağlarını eritmeye yönelik spesifik bir egzersiz yok. Bunun için uzun soluklu bir diyete başlamanız ve yakacağınızdan daha az kalori almanız en uygun çözümdür. Göbekli insanlar için genel anlamda kilo vermeleri daha önemlidir. Bel çevresinin genişlemesi kalp hastalıklarının ciddi bir habercisidir. Alzheimer hastalığına karşı koruyucu bir beslenme tarzı var mıdır? • Alzheimer hastalığına önlem olarak spesifik bir beslenme tarzının belirlenmesi konusunda çok sayıda çalışma yapılıyor ama şu ana kadar kesin bir sonuç alındığını söyleyemem. Kanıt bulmak zor, çünkü insanlar üzerinde uzun süreli deney yapmak olası değil. Alzheimer hastalığı yavaş yavaş gelişir. Ve beslenmeye bağlı etmenler semptomlar ortaya çıkmadan yıllar önce etkisini gösterir. Semptomlar ortaya çıktıktan sonra, diyet ile hastalığın seyrini değiştirmek çok zordur. Şimdiye dek, bazı beslenme tarzlarından umut verici sonuçlar aldık ve bunlar düşük kalp hastalığı riski ile ilgili olan etmenlerin aynısı. Burada bir rastlantı söz konusu değil, çünkü damar hastalıkları bilişsel çöküşte çok önemli bir rol oynar. Fiziksel egzersiz ile bilişsel çöküş riskinin azalması arasında da çok sıkı bir bağ vardır. Bazı araştırmalara göre antioksidan kullanımı –özellikle beta karoten riski azaltabilir. Ayrıca folat kullanımı da yararlıdır. Orta düzeyde alkol kullanımı (kadınlar için günde bir, erkekler için iki kadeh) bilişsel çöküş riskini azaltan bir etmendir. Ancak bu sınırların üzerine çıkıldığında alkol bilişsel çöküşü hızlandırır. Çalışmalardan birinde birkaç kez alkol zehirlenmesi olayı yaşayan kişilerin ileri yaşlarda beyinsel fonksiyonlarında bozulmalar yaşadıkları saptanmış. Diyet ve Alzheimer arasındaki ilişki konusunda ileri çalışmaların yapılması gerekiyor. mal edilir. Eskiden tıp fakültelerinde beslenme konusuna önem verilmezdi. Şimdi son yıllarda bu konu ön plana çıktı. Ancak yine de yeterli olduğunu sanmıyorum. İlaç sanayii de bir başka etmen. İlaç şirketleri ilaç geliştirmek ve tanıtmak için çok fazla para harcıyorlar. Bu arada hastalıklara karşı korunma konusu ticari açıdan hep gözardı ediliyor. Genetik yapısı değiştirilmiş yiyecekler obezite sorununu daha da büyütmüyor mu? İnsan vücudu bu yiyecekleri sindirme ve be sinleri emme yeteneğine sahip mi? • Genetik yapısı değiştirilmiş gıdalar ve obezite arasında bilimsel bir ilişki kurulmuş değil. İnsanlar bu gıdaları diğer doğal gıdalar gibi sindirip emebiliyor. Obezitenin temel nedeni sır değil. İnsanlar yakabileceklerinden fazla kalori alıyor ve bunlar kilo olarak vücutlarında birikiyor. Bu sorunun genetik yapısı değiştirilmiş gıdalarla bir ilgisi yok. Orta yaşlı ve sağlıklı bir insan göbek çapını inceltmek için hangi diyeti uygulama lı, ne tür egzersizler yapmalıdır? •Bunun için en uygun egzersiz yemek DörtKöşe Triboloji Piref H. Ökkeş duğu gibi ekonomik kayıpları önlemekte, üstelik kişisel kazanımlar edinilmesine imkan sağlamakta. Söz konusu davranış biçimlerinin halk dilindeki adı da "yağlama" olduğuna göre bu alanı "sosyal triboloji" olarak adlandırmayı öneriyorum. Hatta, konuya bilimsel bir yaklaşım kazandırmak için ülkemiz üniversiteleri bilim dünyasına öncülük de edebilir. YÖK sayesinde saz üstadlarımızı nasıl profesör yaptıysak, "sosyal triboloji anabilim dalı" kurarak bu konunun uzmanlarına da hak ettikleri saygın ünvanlar verilebilir. Ne dersiniz, olmaz mı? Yeni bir eğitim kurumu olacağına göre burada yetişecek meslek insanlarına bir de unvan bulmak gerek. Bence, bu kurumlardan mezun olacak kişilere, yani bu işi bir meslek olarak sürdüreceklere de "sosyal tribolog" diyebiliriz. Ancak, bu konuda tereddütte kaldığım bir nokta var; "sosyal triboloji" de tıpkı "triboloji" gibi disiplinlerarası bir konu. Bir sosyal bilim olduğu kadar sanatsal boyutu da var, ama konunun uzmanı olmadığım için hangi yönünün daha ağır bastığını kestiremiyorum. Engin deneyimlerinizle bu konuyu da aydınlatacağınıza eminim. Önerilerim hakkındaki değerli görüşlerinizi alabilmeyi ümit ederim. En içten sevgi ve saygılarımla, (Sosyal) Piref. H. İşgüzar DörtKöşe 985/15 4 Şubat 2006 DörtKöşe Sayın Piref. H. Ökkeş Bey: Geçenlerde Sayın Cüneyt Arcayürek beyefendiyi izledim bir televizyon programında, toplumdaki yozlaşmanın giderek artmakta olduğunu anlatıyordu kendine özgü nefis üslubuyla. Bu arada, "yalaka" ve "yalakos" terimlerini kullandı, "yalaka"yı biliyordum ama "yalakos"u ilk defa duyuyordum. Kendi kendime birkaç kez tekrarladım "yalakos", "yalakos"… diyerek. Kulağa hoş geliyordu ama farklı şeyler çağrıştırıyordu, ender rastlanan bir çeşit bitki veya soyu tükenmekte olan bir canlı türü gibi. Özellikle, "soyu tükenmekte olan bir canlı türünü andırma"sı konunun muhataplarınca yanlış anlamalara ve alınganlıklara neden olabilir diye endişelendim. Endişemi yadırgamayın lütfen; çünkü, bu basit bir konu değil. İnsanlık tarihinin her evresinde ve her toplumda, bugün de olduğu gibi, hep önemli bir yere sahip olmuş. İnsanlar bu konuya olan ilgilerini hiç kaybetmemişler; bir kısım insanlar bu alandaki maharetlerini sergilemeye ve geliştirmeye çalışırken bir kısım insanlar da bu maharet ürünlerinden zevk alma yolunu seçmişler. Toplum hayatında vazgeçilmez bir yere sahip bu alanda yet kinleşmiş kişilere uzmanlıklarının gerektirdiği saygınlığın gösterilmesini sanırım siz de kabul edersiniz. Bir meslektaşınız olarak, konuya bu duygu ve düşüncelerle yaklaşıyorum ve triboloji bilim dalı ile gördüğüm benzerlikleri sizinle paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz, triboloji, temas halinde olan yüzeylerin etkileşimini inceleyen disiplinler arası bir bilim dalıdır. Enerji, malzeme vb ekonomik kayıplara neden olan sürtünme ve aşınmayı önlemenin en önemli yolu sürtünen yüzeylerin yağlanmasıdır. Sürtünme, aşınma ve yağlama kavramlarının hepsi "triboloji" adı altında toplanmıştır. Bu yazıya konu olan uzmanlık alanı da, yüzeyler yerine insanlar arasındaki sürtünmeyi azaltmak böylece gerekli yakınlaşmayı sağlamak için gösterilen davranış biçimlerini kapsar. Ayrıca, bu işlem de tıpkı "triboloji"de ol DörtKöşe