01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AYLAK BİLGİ Tahir M. Ceylan www.crsm.net Tablo: 3 Seçilen üniversitelerin Mühendislik Fakülteleri alanında yayın/öğretim üye dağılımı Tablo: 4 Seçilen üniversitelerin FenEdebiyat Fakülteleri alanında yayın/öğretim üye dağılımı Memlekette pire için yorgan yakan az değildir. Nişanlısı kısa giymiş diye yüzük atanlar, su getirmedi diye ömür boyu kızına küsen babalar hep yorgan yakmış olanlardır. Üniversiteler yayın/öğretim üye sayısı Üniversiteler Yayın/öğretim üye sayısı Akdeniz : 69/ 51 =0.73 Akdeniz : 20/ 14 =0.70 Atatürk : 201/ 116 =0.57 Atatürk : 107/ 100 =0.93 Celal Bayar : 77/ 34 =0.44 Celal Bayar : 26/ 20 =0.76 Cumhuriyet : 99/ 41 =0.41 Cumhuriyet : 73/ 57 =0.78 Çukurova : 95/ 69 =0.72 Çukurova : 89/ 58 =0.65 Dicle : 96/ 28 =0.29 Dicle : 35/ 14 =0.40 Erciyes : 101/ 96 =0.95 Erciyes : 72/ 95 =1.31 Fırat :132/150 =1.13 Fırat : 108/ 86 =0.79 Harran Üniv : 36/ 58 =1.61 Harran Üniv : 22/ 08 =0.36 İnönü : 76/ 106 =1.39 İnönü : 34/ 46 =1.35 Karadeniz Teknik : 77/58 =0.75 Karadeniz Teknik : 136/ 57=0.41 Karaelmas : 38/ 23 =0.60 Karaelmas : 57/ 14 =0.24 Kocaeli : 74/ 24 =0.32 Kocaeli : 131/ 41 =0.31 Mersin : 83/ 38 =0.45 Mersin : 44/ 45 =1.02 Ondokuz Mayıs :133/206 =1.54 Ondokuz Mayıs : 47/ 08 =0.17 Osmangazi : 104/ 61 =0.58 Osmangazi : 110/ 42 =0.38 Pamukkale : 41/ 38 =0.92 Pamukkale : 85/ 58 =1.05 Selçuk : 243/ 93 =0.38 Selçuk : 136/ 76 =0.55 S.Demirel : 55/ 60 =1.09 S.Demirel : 108/ 42 =0.38 Trakya : 94/ 46 =0.48 Trakya : 34/ 13 =0.38 Yüzüncüyıl : 116/ 40 =0.34 Yüzüncüyıl : 19/ 05 =0.26 sin. Bu orana en yakın diğer bir üniversite ise Atatürk Üniversitesi. Teknik branşlar olan mühendislik alanlarının daha çok yayın yapması beklenirken bu sayıya ulaşılamıyor. Nedenler arasında şunlar var: a Altyapı oluşturulmadan çeşitli isimlerle mühendislik fakültelerinin kurulması, b Genç öğretim üyelerine çok fazla ders yüklenmesi (haftada 30 saate kadar ders?!...). c Ekonomik ve öğretim üye eksikliği gibi nedenler vardır. Ayrıca, fazla ders yüklenmenin temelinde ders ücretlerinin cazibesi dikkatten uzak tutulmamalı. Temel bilimler kapsamında olan matematik, fizik, kimya ve biyoloji fen bilimlerini kapsayan fen ve edebiyat fakülteleri (Tablo4) aynı zamanda sosyal bilimleri de kapsıyor. Bu iki alan beraber değerlendirildiğinden öğretim üye rakamları kabarık olmakta, Tablo:5 Seçilen üniversitelerin Eğitim Fakül öğretim üye başına düşen yayın sayısı hateleri alanında yayın/öğretim üye dağılımı liyle düşmekte. Halbuki sosyal bilimleri kapsayan edebiyat fakülteleri bu organiÜniversiteler Yayın/öğretim üye sayısı zasyonun dışında tutulması gerekir. Üniversitelerde bu fakültelerin ayrı kurumlar Akdeniz : 17/ 02=0.11 olarak organize edilmesi için senato ve Atatürk : 141/ 35=0.24 YÖK kararları yeterli gelebilir. Celal Bayar : ?/ ?=?? Bununla beraber öğretim üye başına 1 Cumhuriyet : 21/ 00=?? düzeyini tutturan üniversiteler Fırat, Çukurova : 67/ 03=0.04 Harran, İnönü, S. Demirel ve OndokuzDicle : 48/ 05=0.10 mayıs üniversiteleri. Bu oranı tutturmaya Erciyes : 20/ 02=0.10 en yakın iki üniversite daha var: Erciyes Fırat : 32/ 15=0.46 ve Pamukkale üniversiteleri. İnönü : ?/ ?=?? Üniversitelerin bünyesinde bulunan Harran Üniv : (*) Eğitim Fakültelerinde üretilen yayın sayısı Karadeniz Teknik : 40/ 08=0.20 çok düşük; genel anlamda, öğretim üyesi Karaelmas : 14/ 00=00 başına hesaplanamayacak kadar az. Yirmi Kocaeli : 22/ 02=0.09 eğitim fakülteden sadece Fırat ÜniverMersin : 31/ 04=0.12 sitesi en yüksek oranı yakalıyor; o da, öğOndokuz Mayıs : 80/ 09=0.11 retim üye başına 0.5 civarında. Bu da Osmangazi : 14/ 01=0.07 başarı sayılmaz. Eğitimci öğretmen yetişPamukkale : 19/ 03=0.15 tiren bu fakültelerin bünyesinde görev Selçuk : 259/ 41=0.15 yapan öğretim üyelerinin "üretkensizlik" S.Demirel : 13/ 02=0.15 nedenleri, "eğitimde kalitenin temel fakTrakya : 30/ 01=0.03 törü öğretmen" yetiştiriciliğindeki sorunYüzüncüyıl : 31/ 09 =0.29 lar ve çözüm önerilerin çok boyutlu olup, Harran Üniversitesi (*) hariç diğer tüm üniversitelerin konunun kaynağından sorgulanmasıyla bünyesinde Eğitim Fakülteleri mevcuttur. Ancak, (?) işareti çözüme gidilebileceğini düşünmekteyiz. ile belirtilenler öğretim üyesi ve yayın sayısal sonuç vermedikleri için sonuç (??) olarak bırakıldı. Pire İçin Yorgan Yakmak Bebeğin gereksinimleri ömür boyu karşılanmaya devam etseydi, o büyüse de hayatı öğrenemezdi. Çünkü biz hayattan "kurtulmak" için hayatı öğreniriz. Bir de bunun tersi var, her gereksinimi karşılayarak ileri yaşlara kadar çocuğunu hayattan "kurtaran" bir anne olduğunda kimse hayatı öğrenmek gibi zor bir şeye kalkışmaz. Hepimizin içinde, bebeklik aylarımızın, her nesneye yabancı ve uzak olduğumuz zamanların, yorganı yanmış bir dünyaya ait günlerin özlemi vardır. Psikanalistler buna okyanussal duygu diyorlar. Ilık bir okyanusun içinde hiçbir yönden darbe almadan sonsuza kadar yüzmek anlamında... Bebeğin anne karnındaki otuz yedi derecelik küçük bir "okyanus"tan çıktığını düşünürsek, insanın en derin özleminin tekrar oraya dönmek olduğunu anlayabiliriz. Günümüzde hayatın akıl almaz çilesiyle uğraşırken, balçığın içinde nefes almaya çalışıyoruz, o yüzden bugün "okyanus"u özlemek, belki narsistliktir ama hastalık ya da bebeklik değildir. Her istediğinde doyurulmaktan dış dünyayı hakkıyla öğrenememiş, dolayısıyla ona yeterince kıymet vermeyen birisi narsizmin ilk aşamasını aşamamış, kendinden başka tek bir nesnenin ayırdına varamamıştır. Bunlar yaşadıkları ilk kırılganlıkta pire için yorgan yakarlar, çünkü onlar kendilerini her şey, kendi dışındakileriyse hiçbir şey olarak görürler. Onlar için kendine hizmet etmeyen her nesnenin değeri sıfırdır, ana da sıfırdır, yorgan da, yeri geldiğinde sevgili de sıfırdır, kırk yıllık eş de... Gelmiş geçmiş en bohem besteci sayılan Debussy, "Benimle evlenmezsen intihar ederim" diyerek evlendiği kadınları, pire kadar hataları yüzünden terk ederek intiharlarına neden olur, ölüm döşeğinde yatan eşlerinin hastane masrafını bile ödemeden ortadan kaybolurmuş. Diyeceğim, narsistler kolay yakar. Şimdi de başka bir şey söyleyeyim: insan vücuduna yaptırarak anlar. Şunu demek istiyorum: Çocukların elleriyle havaya harf çizdiğini, trencilik oyununda katarlar gibi dizildiğini görürüz, bu sırada onlar bedenlerini içten içe izleyerek (beden parçalarının konumu hakkında beyne bilgi ulaştıran proprioseptif duyumlarla) yani diğer nesneleri bedenlerine taklit ettirerek onların ne olduğunu anlamış olurlar. Çocukluğunda nesnenin yerine zahmet edip vücudunu koymayan, yetişkinliğinde çalışarak hayatını kazanmayan birisi gerçeği anlayamaz, dünyanın gerçeğini etrafına fırdolayı çizilmiş resim zanneder. Ve dünya resim olduğunda, biz onu yakmaya karar verirsek, pireyi yakarken yorganı ayrı tutmayız! Diyeceğim, hayatı önce oyunla taklit etmeyen sonra da çalışarak derinine hissetmeyen kişi hem kolay hem toptan yakar. Toplumsal stresin arttığı dönemde pire için yorgan yakanlar çoğalmaya başlar, dünyadan kurtulmak anlamına geldiği için yorgan yakmak, stresi bitiren doyumsuz bir zevk kaynağıdır. Fatih, İstanbul kuşatmasında, Çandarlı Halil Paşa’nın Bizans İmparatoru’ndan para aldığı yönündeki şüpheden yola çıkarak, Yedikule Zindanı’nda sadrazamı kementle boğdurmuştu. Kanser de öyle değil mi? Vücutta 200 milyar bölünmeden ancak birinde hata(kanserli hücre) oluyor ve organizma ben bu hatayı nasıl yaparım diye kendini yiyip bitiriyor ve sonunda üç ayda ölüyor! Diyeceğim pire için yorgan meselesi aslında, yaşamın programlı bir yok etme mekanizmasıdır. Bekliyorum ki bir gün birisi bu mekanizmayı en dramatik şekilde kullanacak ve dünyayı atomla patlatacak. Hawkings, "başka gezegene koloni kuralım" diyor. Ben katılmıyorum, o zaman dünyayı nasıl olsa bir tane daha var diye kesin olarak patlatırlar. Çünkü o durumda kendi varoluşunu garanti eden birileri, okyanussal duygusunu yaşamak isteyecek, bu güzelim yorganı (dünya) yakmak için çok pireyi bahane edecektir; anasının kucağında yaşamı bilmeden büyüyen bir kovboy nasıl olsa iş başında olacaktır çünkü. Son tahlilde pire için yorgan yakmak bittabi deliliktir. Bir zamanlar İskoçya’da kuşlar bir akıl hastanesinin camlarını patlatarak intihar ederlermiş. Doktorlar baktığında, her camda kuş ölüleri yorgan külleri gibi yığılıp kalırmış. Meğer hastalar verilen hapı yutmaz camdan fırlatır, kuşlar da onları yere düşmeden yutar, göğün yüzünde iki tur attıktan sonra delirip hapın fırladığı camda kurşun gibi patlarlarmış. İnsan bugün kuştan az mı deli? CBT 1032 / 17 29 Aralık 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle