13 Haziran 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SERGİ GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam "Nurı Dîdem Kızım Hâmidem" Dünden Yarına Haberleşmenin Serüveni, Vedat Nedim Tör Müzesi’nde. Kendinden başlayarak, adım adım genişleyen halkalarla yaşar aydın. Belki bu yakınlık halkalarının en uzağı düşmanlarının bulunduğu halkadır. Aydını Anlamak Aydın bilmediğine, anlamadığına tavrıyla kendini gösterir, ele verir. Bilmediklerimizi küçümsüyor muyuz? Değersiz olduklarını mı ileri sürüyoruz? Uzmanlık işi olduğunu söyleyerek, bilmediklerimizle ilgimizi kesiyor muyuz? Bilmediklerimizi bilir gibi mi yapıyoruz? Anlayamadığımız bir süreç, bir metin karşısında ne yapıyoruz? Anlama isteğimiz, tutkumuz var mı? Nereye kadar? Ne zaman, nasıl pes ediyoruz da: "Bilemiyorum, anlayamıyorum" diyoruz. Diyebiliyor muyuz? "Anlamam", "bilmem" diyebiliyor muyuz? Kendimize. Herkese. Anlayamamak gücümüze gidiyor mu? Neyi anlayıp neyi anlayamadığımızın, neyi bilip neyi bilemediğimizin ayırdında mıyız? Saklananları, üstü örtülenleri, çarpıtılanları bulup ortaya çıkarmaya çalışan aydın, anlayamamasını, bilememesini saklar mı? Bildiğini, anladığını saklar mı? Aydın sakladığından bellidir. Anlayamadıkların, bilmediklerin karşısındaki tavrını, davranışını, duygularını söyle, sana nasıl bir aydın olduğunu söyleyeyim. Kabul etmediği, onaylamadığı, benimseyemediği, görüşler, inançlar, savlar karşısındaki tutumuyla kendini ele verir, aydın. Onlar karşısında kayıtsız mı kalıyor? İlgilenip kızıyor mu? Saldırıyor mu? Aşağılıyor mu? İçine sindiremediği düşünceler, görüşler, tavırlar karşısında yaptığıyla bellidir aydın. Karşı çıktığı, düşmanı olduğunu düşündüğü görüşlere önünde duruşundan anlayabiliriz aydını. Kendi düşüncelerinin varlığı için bir tehdit olarak mı görüyor, karşıt düşünceleri? Onları yok etmeye, ortadan kaldırmaya mı çalışıyor yoksa onların varlığının kendi görüşlerinin gelişmesi için gerekli olduğunu mu düşünüyor? Kimi, neden dolayı düşman olarak görüyor. Aydın düşmanın görüşlerine olan tavrından bellidir. Yukarıdaki sorularla ortaya koymaya çalıştığım üç sav, genel çizgileriyle aydının bilgiyle, görüşleriyle ilişkisine dikkat çekiyordu. Deyim yerindeyse onun epistemolojik duruşu üzerinde duruyordu. Bundan sonra dile getireceğim altı savın vurgusu ise onun kendine ve birlikte yaşadıklarına tavrı ile ilgili olacak. Aydın kendisiyle nasıl yaşadığına bakarak anlayabileceğimiz bir kişidir. Kendimizle ilişki ne demektir? Kendimize verdiğimiz değer, yüklediğimiz anlam, amaçlar, beklentilerimiz bu ilişkinin temel öğelerini oluşturur. Duygularımız, düşüncelerimizle nasıl yaşadığımız, kendimizi sevip sevmediğimiz, ilişkilerimizi, ait olduğumuz topluluğu içimizde nereye yerleştirdiğimiz; kendimizle yüzleşmeyi bilip bilmediğimiz, özsaygımızın, özeleştirimizin olup olmayışı kendimizle olan ilişkiyi önemli ölçüde belirler. Dünyayı, toplumu, farklı yüzleriyle nasıl kavradığımız, insanlarla olan ilişkimizin sağlıklı bir yönde gidip gitmediği, kendimizle gerçekleştirmeye çalıştığımız iletişime, yüzleşmeye bağlıdır, önemli ölçüde. Kendimizle olan ilişkimiz, dünyayla olan ilişkimize dâhîldir. Dünyaya müdahalemizi, kararlarımızı, eylemlerimizi etkiler. Kendimizle olan ilişkimiz çok zor bir ilişkidir: Yüzleşmeyi gerektirir. İçtenliği, dürüstlüğü, kendimize güveni. O ilişkiyle, o ilişkinin sağlıklı başarılışı ya da başarılamayışla etkilenen bir dünyaya açılış söz konusudur. Aydın kendisiyle ilişkisinden bellidir. Aydın en yakın çevresiyle ilişkisiyle dünyaya yönelir. Özel yaşamındaki yakın dostları, ailesi, akrabalarıyla paylaştıklarıyla kendini oluşturur. Özel yaşamının rengi, onun aydın olarak toplumun meydanına kendini koyuşuna yansır. Özel yaşamı, mahrem hayatı, "hane içi"nde deneyimledikleriyle oluşur aydın. Aydın benimsediği, ait olduğunu düşündüğü, ait olduğuna inandığı toplulukla kendini dünyaya sunar. Kendisiyle ilişkisinden başlayarak adım adım genişleyen, giderek kamuya açılan birliktelikler yaşar aydın. İşte "benimsenen topluluk" dediğim, "en yakın" topluluktaki yeri, o toplulukla ilişkisiyle belirginleşir aydın. Yalnızca kendinden saydığı, benimsediği topluluklarla değil, birarada yaşadığı "yabancılara" olan tavrıyla da belli olur aydın. Yabancı önünde kendini tanır, sınar. Yabancıya bakışı, tavrı, tutumuyla kendini ele verir. Aydın, yalnızca bir arada yaşadığı yabancılarla değil "uzaktaki" yabancılarla etkileşim hâlindedir. Dünyadan, "evrenden" sorumlu olduğuna göre, uzaktaki yabancılar da onun sorumluluk alanındadır. Bu yabancılar sorumluluk alanındaki etkileşimi, tutumu, eylemleri onun nasıl bir aydın olduğunu bize gösterecektir. Kendinden başlayarak, adım adım genişleyen halkalarla yaşar aydın. Belki bu yakınlık halkalarının en uzağı düşmanlarının bulunduğu halkadır. Aydın düşmanıyla ilişkisinden bellidir. Düşmanıyla tanırız onu, düşmanıyla çıkar ortaya. Y CBT 1032/11 29 Aralık 2006 apı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi, arka arkaya açtığı iki arkeoloji sergisinin ardından insanların haberleşmesini hem teknolojik serüveni hem de duygusal yönüyle ele alıyor. "Nurı Dîdem Kızım Hâmidem", Dünden Yarına Haberleşmenin Serüveni başlıklı sergi, 22 Aralık 2006 – 25 Mart 2007 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek. Abdülhak Hâmid’in kızına "Nurı Dîdem Kızım Hâmidem", oğluna "Nurı ynım Oğlum Şakirim", ve üst düzey bir devlet görevlisine "Nurı âynım Efendim Hazretleri" hitaplarıyla yazdığı mektuplarla, Cumhuriyet Şairi Yahya Kemal Beyatlı’nın Paris’te henüz öğrenciyken "Üsküp icra memuru pederim İbrahim Naci Beyefendi" ye "Sevgili Beybabacığım" hitaplı çok sayıda mektup kartları iletişimin sıcak, insani yönünü ortaya koyuyor. Kazılar sonucu ortaya çıkarılan M.Ö.19501800 tarihli Anadolu’nun ilk yazılı kaynakları, aynı zamanda tarihin en eski mektup örnekleridir. Asurlulara ait bu ticarî mektup örnekleri sayesinde dönemin haberleşme kurumunu bir bütün olarak ortaya koyamasak da varlığını kesin olarak belirleyebiliyoruz. Müzelerimizin en önemli koleksiyonları arasında, Hitit kral ve kraliçelerinin gerek özel gerekse siyasi devlet yazışmalarını içeren zarflı, çivi yazılı mektuplar yer alıyor. Dünden Yarına Haberleşmenin Serüveni adlı sergide; Asurluların kullandığı kil tabletten yapılmış mektuplar, Roma İmparatorluğu’nda haberleşmenin önemli bir unsuru olan şifreli harfler ve telgrafın daha ilkel ve komplike çizimleri görülebilecek. Sergi, bireysel haberleşmenin serüvenini, konunun genişliği nedeniyle birkaç boyutta ele alıyor. Teknoloji boyutunda ilk insanların haberleşmesi olan duman, ses, ateş kuleleri, ilkel telgraf şifreleri sahra postasına kadar her dönem de kullanılan haberleşme araçları anlatılıyor. Endüstri devriminden sonra yaşanan telsiz, telgraf, telefon ve teleks siyasi ve sosyolojik gelişimleri içinde ele alınıyor. Yazının icadından sonra haberleşmeleri kolaylaştıran mektuplar teknolojik serüven içinde ayrı bir boyutta sergide yer alıyor. Bugünün ve yarının ışık hızı ile uzaydan haberleşmeler cep telefonları, internet ve chat olayları ütopyalar ve distopyalar üretilerek tıpkı günümüz gerçeği içersinde verilecek. Sergide, Yapı Kredi Koleksiyonu’nun yanı sıra PTT Genel Müdürlüğü PTT Müzesi, Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi ile Mehmet Günyeli, Haluk Perk ve Kemal Suman koleksiyonlarından yaklaşık 400 eser yer alıyor. Serginin küratörlüğünü Şennur Şentürk, tasarımını Sadık KaramustafaAyşe Karamustafa, danışmanlığını Mustafa Kaçar ile Selim Eyüboğlu yapıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle