01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KENT VE KÜLTÜR İstanbul 2010 (II): Tarihi mirasın gösteri yerleri ve bir ulaşım önerisi İstanbul’un 2010 yılına hazırlanmasının temel konusu tarihi sit alanlarının çevrelerinin düzenlenmesi ve onlara kolay ulaşım koşullarının hazırlanmasıdır. Doğan Kuban, [email protected], Deniz İncedayı K entin kimliğini, tarihi kenti oluşturan tarih ve coğrafya ortaklığı saptar. 1215 milyonluk çağdaş İstanbul, Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluklarının merkezi olan tarihi İstanbul değildir. Ne var ki bugünkü sınırı belirsiz, plansız yerleşme agglomerasının çekirdeğinde 2500 yıllık bir tarih vardır. Doğrusu istenirse kentin kimliğini tanıyan tarihi çekirdek dışında, çağdaş İstanbul’un bir başka kimliği de vardır. Fakat bunun Yozgat, Niğde ya da Eskişehir’den farkı olduğunu söylemek zordur. Çünkü betonarme plansız kent gelişmesi Türkiye’nin her köşesinde ayni mekanizmalarla çalışmaktadır. Hatta İstanbul’un tarihi çekirdeği olan Suriçi de büyük ölçüde, kontrolsüz yapılaşmanın tahrip et tiği dokusuyla kent kimliğine ihanet etmiştir. Ya da kentlileşememiş toplum tarafından o duruma düşürülmüştür. Kuşkusuz nüfusu bu kadar hızla artan, kentlisi köyden yeni çıkmış fakir bir kentin tarihi dokusunu koruması beklenemezdi. Onun için kentin tarihi kimliğini tanımlayan yapısal tarihi miras, kentin eski mahalleleri ve ahşap evleri değildir. İstanbul’un tarihi kimliği yaşamakta devam eden tarihi anıtları ve az sayıda boyutsal özelliklerdir. Suriçi İstanbul bütün kültürel ilgisizliğe ve tahribata karşın her elli metrede bir anıta ya da anıtsal kalıntıya sahiptir. Roma çağından erken Cumhuriyete kadar binlerce yapı 1550 yıllık bir tarihin görsel bir rökonstrüksiyonunu hayal etmemizi sağlayan verilerdir. ri bile yoktur. Kuşkusuz restorasyon sürecine girmiş ya da depreme karşı tedbirler gerektiren çalışmalar bunun dışındadır. 2010 yılına hazırlanma sürecinde anıt restorasyonu yapma isteklerinin üzerinde önemle durmak gerekir. Çünkü şimdiden yapılması öngörülen yardımın bir bölümüne göz koymuş Avrupalı firmalar seminerler düzenlemeye, malzeme reklamları yapmaya, yerli temsilcileri de lobilerini çalıştırmaya başladı. Özel bir restorasyon konusuna saplanmamalı. İstanbul’un 2010 yılına hazırlanmasının temel konusu tarihi sit alanlarının çevrelerinin düzenlenmesi ve onlara kolay ulaşım koşullarının hazırlanmasıdır. Bu etkinlikler bölgelerin kentsel dönüşümü değil, sadece düzenleme ve ‘Uplifting’ çalışmaları olmak zorundadır. İstanbul’a gelen ve gelecek olanların İstanbul’u algılamaları tek yapı bağlamında nadiren olur. Kentte duyulan ilgi ve anımsanacak olanlar anıtların çevreleriyle kurdukları ilişkinin ve oraya ulaşımın niteliklerine bağlıdır. Tıkalı yollardaki otobüslere dolup, on dakikalık yolu bir saatte geçerek, bir parking kargaşası içinde yapılara ulaşmanın sıkıntısını ortadan kaldırmak, yapılacak hazırlıkların en öncelikli amacı olmalıdır. SURİÇİ VE BOĞAZİÇİ: DENİZLE ENTEGRASYON İstanbul’un gerek RomaBizans, gerek Türk dönemi önemli yapıtlarına deniz ve kıyı odaklı bir ulaşım sisteminden varılabilir. Öncelikli sit alanları Suriçi ve Boğaziçi’ndedir. Motorlu araç ile çözülmesi hiçbir zaman söz konusu olmayan İstanbul ulaşımının dört yılda bugünkü kargaşadan ve otopark sıkıntısından kurtulması, en yaratıcı muhayyilenin bile hakkından gelemeyeceği bir çıkmazdır. Burada kurtarıcı olacak olan deniz ulaşımıdır. Deniz İstanbul’un yaratıcısıdır. Büyük anıtların büyük bir çoğunluğu da denizle ilişki kurabilecek konumdadır. Planlamanın bütün aşamalarında denizin varlığı göz önüne alınmadan yapılan düzenlemeler sakıncalar yaratmış, İstanbul’un tarihi karakterini de zedelemiştir. Kültür Merkezi olmak bağlamında deniz İstanbul’la eşanlamlıdır. Aslında bu yöntem, sadece rasyonel bir ulaşım programından daha başka bir düzeyde, planlamayı bir tarih perspektifinde görmek demektir. Aşağıda belli başlı deniz iskeleleri anıtsal sitlere ulaşma bağlamında belirtilmiştir. Davutpaşa İskelesi Yedikule, İmrahor Camisi ve karasurları için; Yenikapı ya da Ahırkapı, Sultanahmet, Ayasofya, Topkapı Sarayı, Arkeoloji müzeleri için; EminönüUnkapanı arası Yenicami, Kapalıçarşı, Süleymaniye, Şehzade, Beyazıd bölgesi için; Ayvansaray Blakerna bölgesi ve Tekfur Sarayı için; Eyüp İskelesi Eyüp ve Pierre Loti için; Hasköy iskelesi Koç Müzesi için; Boğaz kıyısında Tophane iskelesi Müzeler, Nusretiye, Kılıç Ali Paşa camileri için; Kabataş Beyoğlu ve Dolmabahçe için; Üsküdar Üsküdar Meydan Çevresi ve Salacak için; Beylerbeyi Beylerbeyi Sarayı için; Rumelihisarı İskelesi Rumelihisarı Kalesi için; Küçüksu Anadoluhisarı Kalesi, Küçüksu Kasrı, Göksu mesiresi için; Emirgan Sabancı Müzesi ve Koru için denizden ulaşım odakları olarak düzenlenebilir. Bunlar İstanbul’a gelenlere ziyaret edecekleri sitlere kolayca ulaşmak olanağı sağlayabilecek bir sistemin başlangıç ya da ara noktaları olabilirler. Bu sitlerin tepeler üzerinde olanlarına hafif tarmvaylarla ulaşılabilir. Divanyolu’ndan geçen tramvay yolunun kapasitesinin arttırılması ve bu yolun, eskiden olduğu gibi Beyazıt’tan Edirnekapı’ya kadar uzatılması, bu aks üzerindeki bütün tarihi sitlere kolayca ulaşma olanağı sağlayacaktır. Yenikapı Unkapanı arasında bir hafif tramvay kıyılarla kent merkezini bağlayabilir. Kuşkusuz ulaşım uzmanlarının yardımlarına başvurarak, Ayvansaray’dan başlayarak bütün surların çevresinden dolaşan ve Marmara kıyı yolunda da devam ederek Sirkeci’ye ulaşacak bir tarihi kent çevresi tramvayı olağanüstü ve büyük zevk verecek ve kenti sevdirecek bir gezi serüvenidir. Bu ve buna benzer gezi programlarıyla İstanbul’un denizden ve denizle birlikte görülerek tarihi sitin olağanüstü güzelliğinin ayırdına varılması olasılığı yaratılabilir. Kanımızca ayağı yere basan bu öneriler, kentin turistik programlarında bulunan bütün ağırlık noktalarının gezilmesini, kentin algılanmasını da içeren bir perspektif içinde sağlayacaktır. Düzenleme, temizlik, deniz ve raylı ulaşım 2010’un kilit sözcükleridir. ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE TÜRK UZMANLAR İstanbul’da bu projelerin hazırlanması uygulanması bağlamında uluslararası işbirliğinin yararlarını göz ardı etmeden Türk Mimar ve Kent Plancılarının da çalışmalara katılmalarını sağlamak gereklidir. Dünyanın herhangi bir köşesinden gelecek hiç kimse İstanbul’u Türk mimarlardan daha iyi yorumlayamaz. Kuşkusuz bunların sağlanmasında da, para dağıtımı, ya da politik öncelikler, hatta akademik unvanlar değil, gerçek yetenek, deneyim ve bilginin seçimlere yol göstereceğini varsayıyoruz. Bu yargıların ötesinde İstanbul için yapılacak kentsel düzenlemelerin, belki de yasa ile kurulacak bir 2010 hazırlık örgütü tarafından hazırlanması ve kontrol edilmesi zorunludur. Tutarlı ve akıllı bir örgütlenme ile kenti 2010 yılına İl İdaresi, Büyükşehir Belediyesi ve Türk Uzmanlar hazırlayabilirler. PAHALI UYGULAMALARA HAYIR CBT 1032 / 10 29 Aralık 2006 Avrupa Kültür Merkezi ‘statüsünün ivmesiyle İstanbul’un 4 yıl sonra şimdikinden bir az daha uygar bir görünüme kavuşmasını istiyorsak, sorumlularının yapması gereken çalışmaların temel konusu, tarihi yapıların restorasyonu olamaz ve olmamalıdır. Çünkü önemli hiçbir anıt bu sürede restore edilemez. Kaldı ki bizim önemli anıtlarımızın, Süleymaniye de dahil, çağdaş yöntemlerle yapılmış rölövele
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle