25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bilim ve Düşünce Tarihi Tıpİnsan Bılımve Pnlitika Politikada başarının sırrı, bilim ile ütopyayı başarılı bir biçimde birleştirmekten geçer. Necmeddin Sadık (Sadak) sanlar, bir sihirbazın mucizeler yaratacaDarülfünun İctimaiyat (sosyoloji) Müderri ğına, bir değnek darbesiyle maddeyi dönüştürebileceğine inanırlardı. Bu yanılgı sı insanlıkta uzun süre egemen oldu. Kimya biliminden önce "ilmi simya" mütehassıs..Sosyoloji bilimine en çok muhtaç ları, herhangi bir maddeyi altına dönüştüolan memleketler, hiç şüphesiz bizimki girecek felsefe taşını aradılar. Aynı şekilde bi inkılap geçiren, eski geleneksel kurumsosyolojinin kurulmasından önce insan ları yıkan, genç demokrasilerdir. Her vadüşüncesi, uzun asırlar boyunca, bir toptandaşın memleket işlerini düşünmeye lumun herhangi bir kanun ile kalıptan kamecbur olarak sosyal toplulukların gerek lıba girebileceğini zannetti. Bacon'ın dedidoğrudan doğruya, ğerek dolaylı yönetiği gibi, doğaya egemen olmak, ancak domine kavuşması, insan zümrelerini yöneğa kanunlarına uymakla mümkündür. Bir ten kanunları bilmekle mümkündür ve antopluma, bir millete egemen olmak için de cak bu suretle faydalı olabilir. Bir milleti sosyal yaşamı yöneten geçerli kanunları idare etmek için yalnız zekâ ve karakterin bilmek lazımdır.Çünkü doğa sahası gibi, yeterli olduğu devreler artık geçmiştir. toplum da değiştirilmesi ve dönüştürülmeDevlet işleriyle yükümlü olanların si insanların elinde olmayan sabit ve belirbilim ile donanmış olmaları, hiç olmazsa . bilimden yararlanabilmeleri de gereklidir. Bu asırda, nasıl bir adatn hazırlıksız doktor ve mühendis olamazsa, hiç yoktan devlet adamı da olamaz. İnsan vücudunun yapısını ve çalışmasını uzun uzadıya inceleyip öğrenmeden hastalıklarımızı tedaviye kalkışan kimseler, bu bilim ve tıp asrında bize nasıl gülünç görünüyorsa, elinde tuttuğu ve yönetmek istediği toplumun bilimsel biçimde incelenmesine gerek görmeyen devlet adamı da bundan farklı olamaz. Büyük sanatkâr Rodin, bir esere başlamadan önce, işleyeceği mermer parçalarına bakar, bu taş kitlelerini uzun uzadıya, derin bir aşkla seyreder, onları adeta okşar ve dehasının yaratıcı gelişimini bu mermer parçalarından beklerdi. Şaheserler yaratan bu büyük heykeltraş ilhamını böylece üzerinde eserini işleyeceği maddeden alırdı. Bir tunç heykele, ancak bir mermere yakışacak şekilleri ve oranları veren heykeltraş, fena bir sanatkârdır. Tahta evlere, taştan binalara yakışan şekli veren mimar, fena bir mimardır. İçinde bulunduğu sosyal çevreyi açık bir biçimde tanımayan, insanları mutlak surette yönetmek isteyen devlet adamları da, hiçbir zaman başarılı olmayan politikacılardır. Gerçeğin yanında veya dışında kalan mefkure (ülkü), sonuçsuz kalmaya mahkum ölü bir şeydir. Yegane verimli olan mefkure, gerçeklikten çıkan fakat onun ötesinde yükselen, gerçeklikten gelen fakat daha yükseklere çıkan ve gerçekliği bizzat kendisine doğru yükselten mefkuredir. Mefkure, keyfi ve yapay bir bina değildir. Bireysel „ bir dimağın ürünü de değildir ve olamaz. Mefkure ancak gerçekliktedir ve onu uzun ve çetin bir çalışma ile oradan bulup çıkarmak bize aittir... Doğa bilimlerinin, fiziğin, kimyanın kurulmasından önce inhiler, gerçeklikten, toplumsal vicdandan, herkesten önce ilham alan insanlardır. Victor Hugo, kendisini evrenin ortasında dünyanın bütün gürültülerini toplayan bir yansıtıcıya benzetiyordu. Bu güzel benzetmeyi sosyolojiye de uygulamak mümkündür. Dahi bir devlet yöneticisi o adamdır ki, her şeyden önce toplumun üzerine eğilir oradan yükselen belirsiz gürültüleri dinler ve bunların anlamını herkesten iyi anlar. Bunun içindir ki, bu gibi insanların sesi bu kadar gür olur, bu derece uzaklara gider ve yine bunun içindir ki bu ses halk kitlelerini esrarengiz bir kudretle derinden derine harekete geçirebilir. Şüphesiz bu ses de bir insan sesidir fakat mucizevi bir kudrete sahiptir, çünkü toplumun ruhunu bütün yoğunluğuyla ifade eden bir sestir. Böyle bir politikacı zahmetlerinin mükafatını pek çabuk görür. Çünkü toplumun mefkuresini ifade etmiştir, karşılık olarak toplumun vicdanı da onu kudretinin temsilcisi sayar. Bazı politikacılar da toplumu incelemenin faydasını daha iyi hissetmişler, fakat sosyologlar gibi insani değerlerin tümünü inceleyecek yerde, yalnız ekonomik değerlere önem vermişlerdir. Bu suretle gerçeklikle maddi olanı birbirine karıştırmışlardır. Bunlar keyfi olarak,toplumların incelenmesini sadece ekonomik olanla sınırlandırmışlardır. Hiç şüphe yok ki, tarihi maddecilik mesleğinin fıkir hareketinde büyük faydaları dokunmuştur, çünkü diğer bütün olgular arasında ekonomik olguların da önemini açık bir surette göstermiştir. Fakat bu meslek, bütün toplum hayatını ekonomik şekillerle, servetlerin üretim ve tüketimiyle açıklamak istemekle çok uzağa gitmiştir... Amacımız, sosyologların bu alanda harcadıkları gayretlerin ve ulaştıkları sonuçların ne olduğunu göstermektir. Ve diyebiliriz ki, sosyolojiden alınacak ders, nihayet bir ümit dersidir. Kısacası, bu dönemde gördüğümüz krizler, son asır adamlannın bilim ile mefkureyi birleştirmeyi henüz başaramamış olmalarından kaynaklanır. Çağdaş milletler, müsbet düşünceden birdenbire koyu maddeciliğe geçtiler. Şimdi, vicdanlardan belki biraz tedbirsizce uzaklaştırılan mefkurenin yeniden nasıl bulunacağını bilemiyorlar. Bize bu yolu gösterecek en emin rehber sosyolojidir. Manevi mefkure ile bilimsel düşünceyi birleştirme çaresini ancak sosyolojinin incelemeleri sayesinde bulabiliriz. Hayat, Sayı 1, 2 Aralık 1926, I. Cilt, s. 34., Ankara. Halkımızda kan düzeyini neler belirliyor? Göbekliliğin yanı sıra, sigara içmenin ve alkolden kaçınmanın büyük boyutta HDLkolesterol düşüklüğüne yol açtığı görülüyor. Altan Onat* anda kolesterol çözünür olmadığından, büyük yağprotein (lipoprotein) moleküllerinde karaciğer ile dokular arasında taşınır. Yoğunluklarına göre sınıflanan lipoproteinlerden yüksek yoğunluklusu tarafından taşınan kolesterol (HDLkolesterol), halk arasında "iyi huylu kolesterol" olarak da bilinir. Öncelikle dokulardan (ve damar duvarından) karaciğere kolesterolün "ters yönde" naklini sağlayan HDL parçacıkları, ayrıca antioksidan ve iltihaba karşı gelici etkileri aracılığıyla organizmayı damar sertliğinden korumaya yarar. İYİ HUYLU KOLESTEROL: K Necmettin Sadak (18901953) li kanunlara bağlıdır. Konulan bir kanunun arzu ve iradesiyle bir müesseseyi dönüştürmek imkansızdır. Sosyal kanunlara yeterince vakıf olmadıkları içindir ki, şimdiye kadar nıilletleri yöneten devlet adamları genellikle her ikisi de tehlikeli iki yolu izleme eğilimi göstermişlerdir. Bazıları büyük bir saflıkla, kanunların, müesseselerin, hukuki biçimlerin mutlak kudretine inanırlar. Hiç şüphesiz bunda kısmen haklıdırlar. Emreden, zor ve baskı uygulayan bir kanun, örflerde sonunda alışkanlık oluşturarak derin dönüşümler yaratmayı başarır. Yavaş yavaş kanunun ve kurumun bu baskıcı ve zorlayıcı sıfatı silinir, toplum vicdanında dönüşümler ortaya çıkar...Fakat bir kanun bütün etkisini icra edebilmek için toplum vicdanına baskı yapmakla birlikte bu vicdanın belirli arzularını da ifade etmelidir. Aynı şekilde bir kanunun gerçekten iyi ve etkili olabilmesi için, vatandaşların fıkirleri ve ruhları bunu kabule hazırlanmış bulunmalıdır. Bu nedenle, politik deha, kelimenin tam anlamıyla bir yaratıcı, küçük ölçekli bir ilahi güç değildir. Da Halkımızda HDLkolesterol düzeylerinin düşük olduğu ancak son on yılda Türk Kalp ve TEKHARF çalışmalarında gösterilmiştir. Batılı toplumlardakine göre %20 dolayına ulaşan düşüklüğün boyutu, halkımızda koroner kalp hastalığına yatkınlık görülmesinin ana nedenlerinden birini oluşturmaktadır. İyi huylu kolesterol duzeyinin belirleyicileri: Kanda HDLkolesterol seviyesini belirleyen etkenler genetik ve çevresel, sonuncusu da biyolojik ve yaşam tarzına bağlı olmak üzere üçe ayrılabilir. Erkek hormonunun HDL düzeyinde düşüklüğe yol açtığı bilinir; Türk kadınlarında çoğunlukla 3456 mg/dl dolayında seyreden HDLkolesterol konsantrasyonu, çoğu erkekğimizde 2848 mg/dl civarında bulunur. Çevresel etkenler arasına sigara içimi, alkol kullanımı, oturgan hayat, göbeklilik girer. HDLkolesterolün biyolojik etkenlerinden kanda trigliserid yağları başta olmak üzere, total kolesterol ve kronik iltihap durumu da vardır. Ama sayılan bütün bu etkenlerden daha büyük paya sahip olabilecek kalıtsal (gene bağlı) nedenin, Türk halkında kaydedilen HDLkolesterol düşüklüğünün ana nedeni olduğu Türk Kalp çalışması yürütücülerince öne sürülmüştür. Bu genetik etkenler arasına, karaciğer lipaz enzimi aktivitesinin halkımızda yüksek bulunması da katılmıştır. Halkımızın kalpdamar risk profılinin en belirgin özelliği sayılabilecek kanda HDL 978/1817 Aralık 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle