24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

y * ^ îs.l.,<.«•.» «•'' « * «•' Cönülden Bilime Ahmet Inam Cönlü anlamaya doğru Cönül, kültürümüzü anlatan temel kavramlardan biri. Bir çekirdek kavram. Bir gebe kavram. Yani anlamlara gebe. "Kalp", "dil", "fuad"ın Türkçe'ye çevirisi değil. Gönül bunlardan fazla. Islam öncesi ve Islam kültürünü yasayan Anadolu insanının kendini anlattığı bir söz. Bireysel anlamıyla, bedenimizi(mide bulantısına Anadolu'da "gönülbulantısı" denebiliyor!) duygularımızı, aklımızı, iliskilerimizi içeriyor. Cönül, sanki, bireyden ayrı, kendi başına birgüçgibidir. "Gönlümüze söz geçirememek", "Gönlün ferman dinlememesi" sözlerinden, içimizde, ele geçiremediğimiz, karar verme gücümüzü asan, "akıl dışı" birgüç olduğunu çıkarabiliriz. Yine de gönül, düşünmenin ötesinde "duygu'dan oluşmuş değildir, tümüyle. Şarkıda söylendiği gibi: "Gönlümle oturdum da düsündüm o yerde/ Sen nerdesin ey sevgili, o yaz günleri nerde?" Gönülle düşünülür, gönüllü düşünülür; belki gönülle düfünmek, yaratıa düşünmenin olmazsa olmaz kosuludur. Bedenimizi, duygularımızı, aklımızı, kültürümüzü, toplumumuzu, tarihimizi, insanlarla ilişkim zı ^^mm^m^mı^^^mm ' katarak düsünmektir, ... .... gönülle düşünmek. Gönül KUİtUr Ve bllim her bireyde "potansiyel" Deodorantlar kansere yol açar mı? Kozmetik ürünlerinde ve deodorantlarda sıkça kullanılan bazı kimyasallann meme kanserine yol açabileceğini öne süren yeni bir çalışma yayımlandı. I , . , AnadOİU nun insanlarımız aslında ^ halde bulunur lnsan gönül •? f>akl!ve nül sahibi olabilen bir varlıktır. Gönül, beden, duykül rel ve to s°f: ^ göstermeliler dOİU OİduğunU için, bütün bu öğeleri ilişzor olduğu için, gönlümüzü yaşamakta sıkıntıları lumsal çevreyle yaşandığı f mız oluyor. Gönül, bilgiyle ilgili, Kendimizi, çevremizi dünyayı tanımakla. Bilincine varıp, yüzleşebilmekle, kendimizle ve gerçekle. Gönül özü olanların gelistirebileceği bir güç. Bir ahlak, bir estetik, bir bilgi, anlama, kavrama gücü. Asla, "mistik", "kapah" özellikleri yok, Içimizdeki ses o. Zaman zaman duyabildiğimiz. Bir iç ses, bedenimizden, dugularımızdan, düşüncelerimizden, geçmislerimizden, içinde yaşadığımız kültürden, toplumdan, ekonomik, siyasal düzenden gelen ses. Aktarabildiğimiz, tartışabildiğimiz, irdeleyip çözümleyebildiğimiz ses. Gönül, yalnızca bireye ait değil. Gönül, toplumun da. Her bireyin gönlü olmadığı gibi, her toplumun da gönlü yok. Her kültürün gönlü yok. Gergin, kopyaa, saldırgan, meşgul, kendi iç sesini, öteki toplumlann, kültürlerin iç sesini dinleyemeyecek kadar, dünyayı kendi dar çerçevesinden gören kültürlerin gönlü yok. Gönül, maneviyatı, kültürü olan, kendine özgü yaşamı kendine özgü ifadelerle, sanat, düşünce, bilim yoluyla dile getirebilen kültürlerde ortaya çıkıyor. Devletler arası ilişkilere baktığımızda, birbirinden korkan, birbirini tehdit olarak algılayan, birbirlerinin doğal kaynaklannda, topraklarında göze alan kültürlerin gönülleri olamaz. Ezen, ele geçirmeye çalısan; ezilen, o eziklikle kul, köle olan kültürlerle de gönül açısından bir serpilme görülmez. Bir kültürün köklerindeki, yaşamındaki gizli kalmış, çiçek açamamış gönülü o toplumun kültür insanları ortaya çıkarabilir. Bu topraklardaki kültürlerde gönlün zaman zaman açtığını görüyoruz. (Tıpkı, çiçek açma gibidir, bir kültürde gönlün açması!) Yunuslar, Mevlânalar, Ibni Sinalar, minyatür sanatçılan, tezhip ustalan, mimarlar, divan sairleri gönlün çiçekleh olmuslardır. Yüzyıllar öncesinden kalmıs taribi eserlerde o kültürdeki gönlün izlerini görebiliyoruz. Anadolu topraklarında açabilen ya da açamayan gönlün taribi bu açıdan yazılmamıstır daha. Sanatçılarımız, toplumbilimcilerimiz, doğa bilimcilerimiz, mühendis ve hekimlerimiz hem kültürümüze hem insanlık kültürüne yapacakları katkılarla bu topraklarda açmış gönlün tarihini geleceğe tasıyacak, Anadolu'nun aslında gönül dolu olduğunu dünyaya göstereceklerdir. 879/2 nsanlaı uzerinde yirmi meme tümörünü inceleyon araştırmacüaı on sekiz tumorde "ılk kez" paraben olarak bilinen senleük kunyasallaıa rastladı. Bu da insan yapımı kimyasallann deı ı yoluyla emüerek gogus dokusunda biriketaılece §ine işaret cdiyor. Ancak bu çalışma birçok yeni soruyu da beraberinde getirdi. Kanser derneklerı bu çabşmanın, kozmetik malzemeleıuun, deodorantların ya da antiperspırantların kanser oluşumuna doğrudan yol açtığını kanıtlamadığı konusunda uyarıda bulundu. Uygulamalı Tbksıkolojı Bültenı'nde Gournal of Applıed Toxicology) yayımlanan makale söz konusu kimyasaJlann saglıklı kadınların gogusleıinde de bulunup bulunmadıgıru ya da eger varsa fümörlerin gelişiminde nasü bu ıol oynadıgırıı gostermıyoı Parabenler fondöten, yüz kremi, yüz maskesi gibi bııçok kozraetık malzemede koruyucu olarak kullanılan scntetik kimyasallaıdıı. Bu kimyasalın pıopü ve rriHtı! fnrmMn ISP bpsin koruyuculan olarak kullanı nı bu maddelerın bedene gıremeyeceğinı soyledi, Ancak bedenin fiziksel olarak aşm mıktarda kırnyasala maruz kalması ve bunun bir bölümünün deri taıafından emilmesi bedene gırişi saglıyor. Kadınlar yüzyıllarca bu kimyasallar olmadan idare ettileı ve şundi bunlara gerçekten gereksmım olup olmadıgının sorgulanması gerekiyor." Ne var ki, araştırmacının daha önceki çabşmaları kimyasallar ıle meme kanserınin ilişkisinin olmadıgına inanan başka aıaştırmacılarca kabul edılmedi. Bunun yerıne 70'lerın sonunda 20.000 meme kanserı vakasının şımdı 40.000'e çıkması obezitedeki artışa ve kadınlaım geç yaşta çocuk sahibi olmasına baglandı. Deodorant kanser ilişkisi Dr. Darbre deodorantlarla kanser arasında iliski olduğunu söylediğı başka çalısmalar da sürdüruyor. Daha once, DNA kontrollu kanser gelışiminde etkın olabüecegini düşündügü bazı malzemelerin içinde bulunan aluminyum ve zırkonyumu inceledı. Yıllarca deodorantların ya da anüperspırantlaıın kansere yol açtıgı yonunde endışeler vardı. Ancak bu endişelerin kaynagı genellikle fısıltı gazetesiydı. Bilim ınsanlan, lenf bezleri genellikle toksinleri temizledıği ıçın kırnyasalların memeye nüfuz etmesının çok zor olduğunu açıkhyordu. Uygulamalı Toksıkolojı Bulteni'nın Avrupa editöru Dr. Philip Harvey, bu çalışrnarıın sonuçlarının dıkkatle ele alınmasını söylüyoı. Bu bulgunun önemli olduğunu çunku bu östrojenık kimyasallann memede tespit edilebileceğinı ve dolayısıyla emilebileceğını gösterdığinı sözlerme ekliyor. Londra'daki Imperial College'dan onkolojı profesönı Karol Sikora, "Her türde kimyasala maruz kalıyoruz ancak bu hepsirün de kansere yol açtıgı anlamına gelmez. Buradaki soru kımyasallaıın hormonlar uzerinde etkisı olup olmadığı ve sağlıkh bir meme dokusunda hangi düzeyde goııjlebileceğidıı. Bir nedensonuç ılışkısi kanıtlanamamıştır." lngıltere Kanser Araştırmaları Merkezi'nde Klinik Programlar Şefı Dr. Richard Sullivan da bu gönışe katılıyor: "Bu oldukça ilginç bir çalışma olmasma karşın çok az oı nek uzeı mde çalışma yapılmış. Paraben ıçeren koltukaltı kozmetiklcri ile meme kanserı arasında nedensel bir ilışki bugüne dek kurulamamıştır" Turgut Gürer Kaynak: Observer, 11 Ocak 2004 lır. Endüstride de sıvı ile katı yağlarda, ayakkabı cilalarında ve tutkal üretiminde bu kımyasaldan yararlanılu. Araştırmayı yürüten Rcading Üniversitesi'nden kanser araştıı macısı Dr. Philippa Dazbre "Sözkonusu kımyascüları insan gogus tumorlermde bulmak onemüdır. Çunkü başka çalışrnalardan da biliyoruz ki bu kimyasallaı ostrojenuı çalısma bıçımıru taklıt ederek kanser gelışimini destekliyor. Bu yalnızca ilk adım; kimyasal maddenin saglıklı ınsanlardaki meme dokusunda var olup olmadığuu, eger oyleyse bunun konsantrasyon oranlannı öğrenmemız gereklı. Ancak bu hareketsız molekulleri tespit ettık ve bunun gözardı edilemeyecegını düsünüyorum. Insanlai' yıllarcafizyolojimizdenotu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle