Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
•kto Zümrütten akisler A. M. C. Şengör Bilgi edinme ve eğitim türleri üzerine... Ceçen haftaki yazımda eğitimin kalitesinin yaygınlığı ile değil, düzeyi ile ölçülmesi gerektiğini tartışırken, yazımın başına sözlerimin yalnızca bilim eğitimini kapsadığını koymak ihtiyacını hıssetmiştim. Meselâ, okumayazma öğretimi veya piyade eri eğitiminde, eğitimin kalitesi aynı zamanda ne kadar yaygın olduğu ile de ölçülmek zorundadır. Sıradan yapılan tarla sürmek, ekmek yapmak vb işlerde de herhangi bir yaratıalığa yaygın olarak gereksinim olmadığı için, bunlarla ilgili eğitimde esas olan bu becerilerin mumkun olduğu kadar çok insana öğretilebilmesidir. Böylece bir bilimci ile bir rençperin eğitimlerinin yalnız nicelik değil, nitelik yönünden de farklı olması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Yani, eğitim vardır, eğitim vardır. Kanımca değişik tür eğitimleri dile getirmek için de değışik kavramlara ihtiyaç bulunmaktadır. Eğitiml en genel şekllde bilgi edinme/edindlrme olarak tanımlayalım. Hayvan davranışı incelemeleriyle Nobel ödülüne lâyık gorulen büyük biyolog Konrad Lorenz, yaşamın evriminin bile bir beceri edinme mekanizması olduğunu söyler ve evrimin Otto Rössler'in ilk defa farkettiğigibi her adımda keyfiolmadığını, onceden canlının edindiği "bilginin" ona başka bilgileri de aynı bilgiyi edinememişlere nazaran daha kolay edindirerek, onu daha hızlı evrime uğratacağını anlatır (bu da tablî, Yetişmiş kişiler, evrim teorisinin, olasılık hesaplanyla ve termodinamiğin ikinci yasası öğrendiklerini aynen ile çeliştiği gibi iddiaların ne denli tekrarlamak yerine, zırvalık olduğunu gösterir!) edindiği bilgilerin Bilgi edinmenln en basit şekbirleşiminden veya li ezberlemektlr. Bir başka ifâde ile, bilgiyi bir teyp veya bir biigisayar sentezinden bilgiye/ gibi kaydetmektir. Kaydedilen bilöğrendiklerine giyi adı geçen âletler tekrar edebibirşeyler katan lirler. Bir bilgiyi bu şekilde yalnızca kaydeden insan (bunu gerek bilinçkişilerdir... li, gerekse de mâhir bir piyanistin parmakları gibi bilinçsiz bir şekilde yapsın) bir teyp veya bilgisayardan farksızdır, yani hiçbir yaratıalığı yoktur. Bu bilgi edinme turu yaşamın çok erken çağları dışında insanların öğrenme süreçlerinde ciddî bir rol oynamaz. Bilgi bir program çerçevesinde de verilebillr. İnsan belli şeyleri yapmağa programlanabillr. Şiir okumak, piyano çalmak, bir fabrikada üretim hattında belli bir vidayı sıkmak, programlanmış becerilerin örneklerindendir. Bilgiyi aynen tekrarlamak yerine ona daha önce edindiği bilgilerin birleşiminden veya sentezlnden birşeyler katan kişilere ben yetişmiş kişiler diyorum. Bir piyanist, çaldığı parçalara yeni yorumlar getiriyorsa, bir bilimci o zamana kadar bilinenlere yeni bilgiler ekleyebiliyorsa, bir futbolcu yeni bir futbol tekniği geliştirebiliyorsa, bunlar kendi konulannda yetişmiş insanlardır, bir diğer deyişle, yaptıkları işi gellştirmeğe yetebilecek kadar akıl guçleri ve becerileri vardır. Işte eğitimde en zor olan bu yetişmiş insanları yaratmaktır. Tüm eğitim, butun dunyada, hep programlamaya eğilim gösterir. Bu eğilimle sürekli mücadele edilmelidir. Ancak insan programlamak kolay, insan yetiştirmek son derece zordur. Pek az insan yetişmeğe müsaittir. Büyuk çoğunluk genetik, kişisel ve/veya toplumsal pek çok şartın bir araya gelmesi sonucu yalnızca programlanmaya elverişlidir. Toplumun bu durum karşısında iki temel gorevi vardır: 1) Yetişmeğe müsait insanları olabildiğince iyi yetiştirerek bunların programlanmaya yatkın olanlar için en uygun programları üretmelerini sağlamak; 2) Kişileri yalnızca programlanma düzeyine mahkum eden şartlarla her düzeyde olabildiğince etkili bir mücadele yaparak toplumun mümkün olduğu kadar geniş bir kesiminin yetişmeğe müsait olmasını sağlamak. Tüm eğitim, bu değişik eğitim ve eğitilebilme türleri göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. 2547 sayılı YÖK kanununun en zarariı yönü, eğitimde bu eğitim ve eğitilebilme hiyerarşisini gözardı ederek tüm yükseköğretim kurumlannı aynı düzeye mahkum etmiş olmasıdır. Şimdiki YÖK yönetimi Anayasa ve yasalanmız çerçevesinde bunu düzeltmek çabasındadır. Fakat sağltklı bir gelişmenin çok daha temel bazı reiormlara ihtiyaç göstereceğini sanmaktayım. 691/S tıp aprozodıde de aynıdır Heyecan ve dürtülerin nörolojisi Sag yankurenın dışkabugu (neokorteksı) dıl ve üetışım üe ügüı affektıf davranışları duzenler ancak ekstrem duygusal davranışlardan soruırüu degüdır (kızgınlık, aglamak gulmek gıbı) Motor ya da global aprozodıkler spontan olarak bu üp duygulanımlan sergılerler Bu duygu ve durtulenn sergılenmesı ya hep ya hıç kuralına uyar Aynca kontroLsuz ya da sosyal olarak anormal şekülerde de sergüenebüır Bu yuzden bu ekstrem duygusal dışavurumlan sag neokorteks dışmda bır yerden yonlendınlıyor olması gerekmektedır Alfa motor noronlann ınen baglantüannm hıpotalamus, lokus serelous, subcoreleus, medıan rafeden geçugı temporal lımbık sıstem ve bazal onbeyinın knük sahalar olması muhtemeldır. Çunku bu bolgelenn epüeptık şarjlan ya da zedelenmelen benzer duygusal dısavurumlara yol açar Motor aprozodıkler ekstrem duygusal dısavurumlar dışında affektıf davranıslanru kodlamada başarısız olmalanna ragmen, melankolı gıbı duygusal deneyimlere sahıp olabılırler Bu yuzden buyuk olasüüda ekstrem duygusal davranışlar üe dıl üe ügüı affektıf davranışlar farklı noroanatomık yapüar uzerınde fonksıyone olmaktadırlar Son yapılan çahşmalara gore temporal lımbık sıstem ve ozellıkle de amıgdala duygu ve durtuler ve üışküı fonksıyonlar üe ügılı noroanatomık agın en onemlı parçasıdır Sag yankure dü üe ügüı gehşmış affeküf davranışlar üe yakından ügüıdır Aynca sag beyın yansı negatıf tıp prımer duygu ve durtulerden de (kızgınkk, tıksmme, korku bulanü, melankolı) sorumlu gıbı gozukmektedır Sol yarıkure ıse pozıtif tıp prımer duygu ve durtuler (mutluluk, oforı) üe sosyal duygu ve durtulerden (suçlanma, utanma, kıskançlık) sorumlu gozukmektedır * Dr, Norolojı Uzmanı Yeni Zıraat Mh 12Sok3l7 Dışkapı 06110 Ankara Emaıi htrlatasoy@hotmaıl com Kaynaklar 1The Aprosodıas Elhot D Ross inBehavıoral Neurology and Neuropsychology Eds Tbdd E Feınberg Martha ] Fa rah McGraw Hıll Comp 1997 Chapter56 699 709 2NonverbalAspectesofLanguage EUıotD Rossln Neurologıc Chnıcs of North Amerıca Behavıoral Neurology WB Saundera Company February 1993 Volume U Number 1 pages 923 3 Teorıde ve Pratikte Davranış Norolojısı Oguz Tanndag NobelTıp Kıtabevlen Üd Şü 1994 sayfa 4145 6364