Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Eğitim fakülteleri tartışması Gerekli olan, öğretmenin bilgiyi bir yöntem dahilinde öğretmeyi öncelikle öğrenmesidir. Battal Aslan* C umhurıyet Bılım Teknık Dergısı nm 28 Maıt 1998 tarıh ve 575 Sayı 15 sayfasında Prof Dr Sn tsmail Hakkı Duru ımzası ıle "Egıtım Fakultelon Tartışması başügı dltında bır yazı yayımldndı Bu tur pek çok eleştırı yayımlandı Şımdıye dek bu tur konuşma ve yazılar uzermde durmaya gerek gorınemekle bırlıkte, Sn Duıu'nun seçkın bır kurumumuzun uyesı olması bırkaç soz soylemeyı gerekli kıldı Yazıda kısaca "en ıyı bılerun en ıyı ogretecegı" ve 'egıtımcı lobısı"nın en ıyı bılenlerın ogretmenlık yapmasına engel oldugu goruşu ılerı surulmektedır Oysa aynı yazının yayımldndığı aynı sutunun ustunde Prof Dı Sn Şakire Pöğün'un Doçenthk juıılerı konusunda kı makalesınde ' Ogretmenlık Becerısı" ara başlıgmda 'Ogretım uyelennm temel gorevlerınden bırı ders anlatmaktır Ornpgın şu sıralarda Ingıltere'de ogretım uyelennm 'ogıetmenlık' yetenekleıının akredıte (kabul) edılmesı gundemdedır" demekiedır Aslmda "ogretmenlık becerısı" ıçın Sn Pogun un yazısının tanık gosterılmesıne gerek yoktur Ancak, Sn Duru 'nun bu konuya dıkkatını çekmek ıçın belıı tıyorum Sn Duru'nun bır bılım ınsanı olarak ılerı surdugu bu goruşlerle ılgılı bır ya da bırkaç araştırma bulunup bulunmadıgını bılmıyoruz TÜBA gıbı seçkın bır kurumumuzun uyesı olduguna gore bu goruşlerını araştırmalara dayandırdıgıru kurumumuzun uyesı olduguna gore bu goruşlerinı araştırmalara dayandırdıgını umut edebıkrız Büındıgı gıbı, bır egıtım sıstemı ve bu sıstemın amaçlanna ulaşmasını saglayacak Ogretım Prograrnları şu sorulara yanıt vermek durumundadır. (1) Nıçın? (Amaçlar), (2) Neler? (Konular), (3) Ne zaman? (Yaş, okul basamaklan vd etkenler), (4) NasıP (Yontem ve teknıkler), (5) Ne kadar ogrenüdıgı? (Olçme ve Degerlendırme) "Branşında hem genış hem derın bılgısı" ıle bırlıkte meslek oncesınde bu alanlarda yetıştırılmemışse, ogretrrıenın gırış davranışlarında yetersız oldugu kabul edümelıdır Bu yetersızlıklerı meslek ıçınde sınama yanılma yoluyla gıdermeye çalışacagı, bunun bedelını de çocukldrımızın ve gençlerımızın ükogretımden unıversıteye dek odeyecegı (odedıgı) bılınmelıdır Ogretmenlerımızın meslekı ratelıklerı uzerınde geçmışe yonelık çok yonlu araştırmalar yoktur Erturk'un bır araştırmasmda (On Yıl Orıcesıne Kıyasla Ogretmen Ddvrdnışları, 1970) 19601970 arası on yıllık surede "ogretrrıen davıanışla rı"nda bır duşuş oldugu ortaya konulmaktadır Ister Egıtım Fakultelerınden, ıster unıversıteleı ırnızın dıö;er fakultelerınden mezun olsun ogretmen adaylannın 30, 20, 10 yıl oncesıne gore daha "bılgı'sız olduklarını, duşunmek mumkun degıldır Hatta "bılgı' bakımınddn onceki ogretmen kuşaklarmdan ılerı olduklarını kabul etmek gerekır Gunumuzun ogretmen adayları, buyuk bır yarışla unıversıteye gırmekte, genelde unıversıte ogretımlerı çok çeşıtlı kaynaklardan yararlanarak sur mekte belırlı bır başarı duzeyını yakalayarak mezun olmaktadırlar Oysa kı, geçmışte ogretmen adaylarının elınde bır ders kıtabı ve hocasınddiı başka hemen hıçbır kaynagı yoktu ya da çok sınırlı ıdı Buna kaışın öğretmenin kalitesinden kuşku duyulmuyordu. Çunku ogret men nasıl ogretecegırun yontem(ler)ını, ınsan psıkolojısını ve dığer egıtımogretım koşullarının duzenlenmesını bılıyordu Belkı tum bunlardan daha onemlısi, meslek ddamı (.ogretmen) olmanın alçak gonullulugu ve adanmışlıgı onun temel nı telıgını oluşturuyordu Sevgılı Ataturk'un 1924'te Turkıyeye çagırıp Turk egıtımı uzerme yazanak hazırlattıgı 20 yuzyılın buyuk egıtımcısı John Dewey "başkalanna bır şey ogretmek ıçın 'hıç olmazsa' bır parça psıkolojı bılmek gerekır" dıyordu Padişahın pilavı Tum bunlan bır kenara bırakarak, egıtım tarıhme bır goz attıgımızda Tanzımat Donemı'nde geçen şu olay da bıze bu konuda bır fıkır verebılır Ilk yontemcılerımızden (Egıtım Metodçusu), Selim Sabit Efendi'nın ogrenmede yontemın gerekhlıgıne ılışkın, her derse başlarken ogrencüerıne anlattıgı ogrenme olgusu ılgınçtır Kılıslı Muallım Rıfat'ın ogretmenı Selım Sabıt Efendı'den dınledıgı Tanzımat Donemı'ne (1867) aıt bır anı "Sıze bu konu da bır oyku anlatacagım Sultan Abdul Azız merhum Parıs'e gırtıgı zaman, kendısıne ımparator (III Napolyon) tarafından bır zıyafet verılmış Dogaldır kı bu zıya fette alafranga yemekler yaptırümıştır Aradan bırkaç gun geçınce merhum adı geçen de, Fransa ım paratoruyla bakarüa rına bır zıyafet ver mış ve bu zıyafette aldturka yerrıekler tdkdım edılmıştır Imparator Turk pılavından çok hoş ldnmış oldugu ıçın, Hakan merhuma de mışkı Pılav pek hoşuma gıttı Musaade buyuıulursa, bızım aşçıbaşını gondereyım, sızın aşçıbaşı ona pılav pışırrneyı tarıf etsmler Padışah teşekkurle kabul ederegmı soylemış tmparator, aşçıbaşını sarayın aşçıbaşına gondermış Fakat bızım aşçi)aşı demış kı Hunkânm tarıf edeyım, fakat, kabıl degü ogrenemez Çunku kulunuz bu pılavı ancak kırk senelık emek üe ogrenebıldım Bır tarıf(le) nasıl olur9 Cevaben Padışah buyurmuş kı Ogrenır, ogrenmez o başka Sen tarıf edıver, ışte o kadar Başka bır gun Fransız aşçısı gelmış Yanında bır tercuman. Elınde bır defter Bızım aşçıya demış kı Haydı bır pılav pışır, goreyım1 Bızım aşçı tencereyı elıne dlınca, Fransız ' dur1" demış Tenceıenın çapını, hdcmını olçnıuş defterıne yazmış Pırincı ele alınca tartmış Kaç kere yıkadıgmı kaydetmış Kaç sıcaklık derecesınde pırincı tencereye attıgını, kaç dakıkada ateş uzerınde tuttugunu ve tencereyı ındırdıkten sonra, pılavın demlenme sı ıçın, ne kadar bekledıgını hep kaydet mış Sonra yagını tartmış Yag konulduk tan sonra ne yapıldığını, velhasıl her noktayı kaydetmış Sonra teşekkur ederek savuşmuş Bırkaç gun sonra Hakan'd, ddı geçen Fransa Imparatoru (tarafından) ıkıncı bır zıyafet verılmış Bu ziyafette Turk püavı da varmış ve Hakan'ın hoşuna gıtmış Bızım aşçı mı, yoksa sızın aşçı mı ? 9 yaptı dıye sormuş Fransız aşçısı tarafından yapıldığını anlayınca, bır tabak aldırmış ve bızım aşçıbaşına gostermış 1 Ye Demış, yemiş Nasıl, tanf ıle oluyor mu' Aşçıbaşı hayretier ıçınde kalarak; ' Hunkdrım, bunlar pek akıllı şeylerdır" dıye tdkdırde bulunmuştur (Kılıslı, MucJİlınıRıf.ii 'MeklepHatıralan", Muallimler Mecmuası, Sene 3, Sayı 30, Nısan 1925, 1343 '44'ten Sn Hocam Cavıt Bınbaşıoglu'nun yardımlanyla) Bıze gerekli olan, en kısa zamanda en uygun bıçımdp amaca (zıhınsel, bedensel, duyussal yetkınlıge), hıç degılse oncelıkle hedefe (gozlemlenebılır ogrencı davraraşına) ulaşmaktır Bır ogretmene yontem bılgısı de bunun ıçın gereklıdır Gerçekten Sn yazarın dedıgı gıbı ogretmen az bılebılır (bu da tartışılabılır), bılgı unutulur ve eskır, geçersız olabılır Sureklı yenılenmelıdır Fakat yontemlı ogretıree daha saglıklı ogretebılır Başlangıçta ogretmen, bügıyı ogre ten"dı, sureç ıçınde "bügıyı elde etmeyı ogreten", gunumuzde ıse 'duşunmeyı ogreten" uzman, ınsan mımarıdır ya da olmak durumundadır Kaldı kı ogretmen yetıştıren kurumlaı sadece bır "ogretım" yerı degü, aynı zamanda bır egıtım kurumudur Sn Duru nun duşundugu gıbı bır ogretım gerçekleşmış olsa bıle ' egıtımı ne yapacdgız9 HasanÂlı Yucel'ın dedıgı gıbı "ahlâkın oluşrnası ıçın (bıle) uygun ortamd üıtıyaç vardır" Bır meslek adamı olan ogretmenın bdgı, becen ve değertakdır duygusu bakımından bıçımlenmesı ıçın egıtım ortamına gereksınme yok mudur9 Sayın yazann dedıgı gıbı, keşke ulkemızde bır "egıtım lobısı" olsa Yuz ellı yüdan bu yana çağdaş uygarlığa yurudugu yolda, bu ulkenın her yerıne karınca kararınca goz nurıınu, alın terını katan, hatta canını veren, "koyde mezan bulunan tek aydın" olan, Kemalettin Kamn'nun dedıgı gıbı "En on safta manganın en onunde" savaşan ogretmenın ve oğretmerüıgın de "meslekı degerler sıstemı" bu denlı yüama ugramaz, ulkulenne bır sahıp çıkanı olur, sesını duyurabılırdı Elbette Yuksek Ogretım Kurulu'nun ogretmen yetıştıren kuruluşlara vermeye çalıştıgı yenı bıçım olumludur Yuksek Ogretım Kurulu'nun bu konuda aldığı kararlardan haberdar olmadan, sozu edılen soruşturmaya olumsuz tepkı gostererüen anlamak mumkun degüdır "Gereksız" olan ogretmen adaylarının Öğretmen Meslek Dersleri'nı almaları degü, kendı "branşları" dışında dldıkları bu derslerden sonra "Yuksek Lısans" yapnuş sayümalandır. *Doç Dr Gazı Unıversıtesı Gazı Egıtım Fakultesı Egıtım Bılımlen Bolumu Ogretım Uyesı 580/15