Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B EY IN A R Öyle beyin tıkanıklıkları vardır ki etrafınızdaki her şeyi size yabancı kılar. Bay G. artık eşinin fotoğrafını tanımıyor, bayan B. bir fok balığına güvercin diyor; çiftçi H. artık ineklerini diğer ineklerden ayırt edemiyor. Bütün bu belirtiler beynimizin nasıl "gördüğünü" anlamamıza yardımcı olacaktır. [eyindeki damar tıkanmaları, kafa yakralanmaları, beyin ıltihapları (ensefa'lit) ve beyin tümörleri, bazı beyin görevlerıni öylesine bozarlar ki, kişi dış dünyayı tanıyamaz olur. Bay R. 50 yaşındayken beyninin arka bölümünde bir kanama meydana geldi. o günden beri bay R. çok garıp belirtiler göstermektedır. Ona tirbuşon gibi basit bir cisim gosterilse bunu tanımamaktadır; buna karşı tirbuşonun nasıl bir cısim olduğunu mükemmelen anlatabilmektedir: "Dümdüz bir şey; uzantısında ona dik bir bölüm var (tirbuşonun sapını gösterir)... Şu bölümü daha şişkin (burguyu gösterir)...". "Nasıl çalıştr" diye soruTunca eliyle helezonlar çizer. Sorguya devam edilır: "Bu bir vida mı?" "Hayır, hiç kullanmadım". Sonunda tirbuşon avcuna konur ve bay R. hemen "bu bir tirbuşon" der. Bu tıpta "görsel agnozi" dıye bilinen belirtidir. Hastalar çevrelerinde gördükleri cisimleri tanıyamazlar. Bu durum, cismi bilmemek, dikkatsizlik veya zekâ geriliği ile ilgilı değlldir. Bu hastalar görerek tanıyamadıkları bir cismı ellerine alınca tanırlar; sesini duyunca da (para şıkırtısı gibi) cismi hemen teşhis ederler. Bu gibi hastaların görüşleri tamamen normaldir. Bir başka deyişle agnozik hastalar görebilirler, fakat gördükleri cisimleri tanıyamazlar. Burada hayatî önemi olan iki sorun şunlardır: Lezyon nerededir ve normalde bu Bazen bir cismin gözlenmesl ve tanınması arasında bir uçurum vardır. Agnozik bir hasta için resimdeki cisim aslablrelma olmayacaktır. Böyle agnozik bir hasta olan Magritte şöyle diyordu: "Bu elmaymış ha? Haydi öyleyse onu yesenize göreyim!" Gördüğünüz garlp resim 16. yüzyıl Italyan ressamlanndan Giuseppe Archimboldi'nin II. Rudolp isimli tablosudur. Archimboldi üstüste alegorik "fantaziler" üzerinde uzmanlasmıştı. Bir agnozik hasta bu resme bakınca biryığın meyve, sebze ve çlçek gördüğünü söyleyecek; fakat bunların isimlerini bilmeyecek ve bir insan portesi oluşturduklannı anlamayacaktır. Bu hastalar aynntılan iyi kavrarlar, fakat gördüklerini kategorize ederek anlamlı bir hale sokamazlar... alan nasıl çalışır? Lezyonun nerede olduğunu anlamak için 15 yıl öncesine kadar otopsiler kullanılıyordu. Bugün bilgisayarlı tomografi (B.T.) ve MRI (manyetik rezonans görüntüleme) teknikleriyle lezyonun beyindeki yeri kolayca bulunabilir. Bir diğer yaklaşım, bozulmuş olan görevi inceleyerek normal görevi belirlemektir. Yapay zekâdan esinlenen bu yöntem, lezyonun beyindeki yerini dikkate almaz. Sıklıkla agnozi'de genellikle yalnız cisimlerin değil, kelimelerin ve yüzlerin tanınması da olanaksızlaşır. Fakat bazen bu üç tip görsel uyarıdan (cisim, kelime, yüz) yalnız biri algılanmıyor olabilir. Bu kısmî agnozileri içinde en sık görülenı yüzlerı tanıyamamaktır (prosopagnosi). Bay G'nin ıki yıl once beyin damarlarından biri tıkanmıştı. Ona ünlü politikacı, aktör ve şarkıcıların fotoğrafları gösterildiğinde hiçbirini tanıyamıyordu. Işin daha acıklısı Bay G. eşinin, çocuklarının ve torunlarının fotoğraflarını tanımaktan da acizdi. önüne kendi fotoğrafı konulduğunda "bu herhalde bir komşumun resmi olacak" demişti! llginçtir ki, bu gibi hastalar tanıyamadıkları resmin bütün ayrıntılarını anlatabilirler; ayrıca resimde gördükleri kişınin yaşını ve cinsiyetini doğru olarak söyleyebilirler. Bir diğer kısmî agnozi, aleksi'dir (okuma yitimi). Bu hastalar söylenenleri anlar ve Beynin kiiçiik Bir yüzü tanımak İçin beyin blrçok safhadan gecerek bir Imge oluşturur. Bu t yaratmasınabenzer olarak beyin yüzün önce sınırlannı, sonra geometrik şeklini yazı yazabılirler. Şaşırtıcı bir husus şudur ki, kendi yazdıkları bir yazıyı bile okuyamazlar. Bunların okuma çabalarını görmek insanın yüreğinı sızlatır; okuma kelime kelime değil, harf harf yapılır ve ancak bundan sonra kelime tanınabilir. Diğer tip agnoziler de vardır; hasta eskisinden çok iyi tanıdığı otomobil markalarını tanıyamaz olur. Paris'in ünlü binalarını eski Yunan eserlerıyle karıştırır. Bir park yerinde kendi otomobilini bulabilmek için, orada var olan bütün otomobillerin plaka numaralarını sırayla okumak zorundadır. Kendi ineklerini tanıyamayan çitfçide de agnozi vardır. Bu çiftçi ineklerini tek tek tarif ettiği halde (renk, büyüklük, boynuz durumu vb.) onları tanımaktan acizdir. Bu gibi hastalar kedilerini, köpeklerini, kuşlarını vb. da tanıyamazlar. Ancak kendi hayvanlarını tanıyamama belirtısi çok nadirdir. Buna karşı agnozili hastalar sık sık hayvan türlerıni bırbırlerıyle karıştırırlar. örneğin, kalbi uzunca bir süre durup tekrar çalıştırılan bay B. de, beynin oksijensiz kalışı sonucu böyle bir agnozi ortaya çıkmıştı. Bayan B. fok resimlerine güvercin, domuz resimlerıne fil diyordu. Fakat her keresinde kendisine gösterılen şeyin bir hayvan olduğunu bıliyordu. Ayrıca resmlni gördüğü hayvanın özelliklerini de (evcil mi yabanıl mı, tehlikeli mi tehlikesiz mi, vb.) bilmiyordu. Bayan B. cansız şeylerin yüzde 68'ini, canlıların yüzde 29'unu doğru olarak tanıyabıliyordu. Bütün bu gibi olgularda ortak olan görsel tanımanın kaybıdır. Bir cisim nasıl tanınmaktadır? Bunu anlamak için bir yandan agnozik hastalar, bir yandan da cisimleri tanıyıcı bilgisayarlar yapmak amacı güden yapay zekâ modelleri inceleniyordu. Modellerin çoöu bilgisayar programlannda olduğu gibi birbirini izleyen süreçler şeklindeydi. önce cismin en basit özellikleri (kenarlar, çizgiler vb.) taranıyor, sonra bunlar ge ometrik olarak (kontur, bölgeler, yüzeyl vb.) gruplanıyordu. Daha sonra görme si temi cismin 3 boyutlu geometrik özellikl rinl kaydediyordu (yalnızca kelimeler ı boyutlu olarak kaydedilmektedir). Nihay cismin "kalıcı" yapısı zihne yerleştirilıyc du. Bu algılama safhalarından sonra zihiı sel işlem başlıyor, cisim hafızada yeralm diğer cısımlerle karşılaştırılıyor ve varlı kesinleştiriliyordu. Son safha ise cismin t nınmasıydı; bunun için bir "anlam sısten (semantik sistem) gerekliydi; bu sistemc cismin kategorisl, fonkslyonu vb. kayıtlıyc Teorik olarak böyle mükemmel bir tar ma sistemiyle donatılmış olan beyin na olup da yukarıda anlatılan kısmî agnc durumlarına girebilmektedir. Neden cisır lerin bir bölümü tanınmayıp diğerlerı tanıı maktadır? Yüzlerı tanıyamayan hastatarı düşün lim. Acaba bu hastalarda görerek tanın sürecinin hangi safhası bozuktur? Bu ha taların bir bölümü, hangı yönden bakark sa baksınlar, yüz yapısını sürekli tem eden bir imge elde edemezler. Bu gıbileı çoğu, yüzün önden ve yandan alınmış fotoğrafının aynı kişiye ait olup olmadığı anlayamazlar. Diğer bazıları bunu yapabilirler; fakat t toğrafta gördükleri bir yüzün kime ait old ğunu söyleyemezler. Bu gibilerde fizyon mi (yüz ifadesi) hafızası yok gibidir. Yalr canlıları tanıyamamak iki türlü açıklanab mektedır. Birinci hlpotez: Cisimleri tanımaya y nelik "anlam sistemi" "semantik sister kategorilere ayrılmıştır.Böylece spesıl (çok özel bir görevle yüklü) hafızalar vard Biyolojik cisimler (hayvanlar, bitkiler..) gc sel, ışitsel, kokusal ve dokunsal özellikle ne göre hafızaya alınmıştır. Cansız cisir lerse görevsel özelliklerıne göre tanınırlar Ikinci hipotez: Biyolojik cısimlerle ılç agnozılerde cismin yapısını tanıma sist minde bir bozukluk vardır. Canlıların (ha 4298