24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B İ L İ M KÜLTÜR Egzoz zehirlenmesine çane Egzoz gazının zehirlemesine karşı çeşitli yöntemler geliştirildi ama olumlu bir sonuç alınamadı Vehbi Belgil gzoz gazlarının zehirii zerrelerini havaya dağılmadan önleyebiliyor musunuz? Kirlilikle savaşta o zaman başan kazanırsınız. Zehirii zerreler atmosfere yayıldıktan sonraki çalışmalar akıntıya kürek çekmenin bir başka türiüsü. Şimdi Londra'da, Atina'da, Dresden'de ve Lyons'da buna çalışılıyor. Tıpkı bunun gibi, bina yakıtlannı da, kok kömürü gibi, temizledikten sonra halka dağıtabiliyor musunuz? Bunu yapamıyorsanız o zaman çabalarınız boşa gidiyor demektir. Istanbul'a verilen taşkömürünün bir kısım gazı Yedikule Gazhanesi'nde, bir kısmı Dolmabahçe Gazhanesi'nde "havagazı"na çevrildikten sonra yakıt şeklinde evlere dağıtılırdı. Ve ilk adı ile sömikok, sonraki adı ile kok havayı fazla kirletmezdi. Şimdi linyit bütün zehiri ile havayı kirietince, ilk önlem olarak, sobaların yakılmaması, araçlann tekçift numara ile kullanılması gibi yollar düşünülüyor. Evlerde hastalar, çocuklar, ihtiyarlar ne yapacak? Evet, salgını önlemek, hastalıklarla başa çıkmaktan çok daha kolaydır. E metrekarelik süzgeçler gerektiğinden bundan da vazgeçilmiş. Bu geçirgenlikteki süzgeç dizel zerrelerini de geçirecek ve bir işe yaramayacaktı. Dizel motorlan söz konusu "PM10" zerrelerinin yanında azok di oksit de salıyor havaya. bu da solunum sorunlan çıkarıyor. Yeni önlem de bu azot di oksit, karbonu okside çevirerek karbon di oksite çevlriyor. Egzoz gazlan platin bir catalyst'ten geçerken 275 santigrad derecelik bir sıcaklığa ulaşarak zerreleri yakıyor. Süzgeç, karbonmonoksiti ve hidrokarbonlan karbondioksite çeviriyor ve bu kimyasal reaksiyon sonunda "azotdioksit", azot şeklinde dışan çıkıyor. Azot havada zaten bol. Yukarda özetini verdiğimiz sistem Johnson Matthey Ingiliz şirketince geliştirilmiş. 1994 yılı başlannda Isveç'te denenmiş. Araç 1995'te ge Başka bir dert nel satışa sunulacakmış. Fransızlar başka bir yöntem bulmuş. Bunu bulan da RhöhnePoulenc şirketi: Sanırım Lyons'da kurulu. Bunda da amaç, zehirii zerreleri atmosfere yayılmadan önce zararsızlaştırmak. Catalyst olarak kullanılan madde, nadir topraklardan "cerium". Fakat, şirket bu maddeyi süzgeçe degil, yakıta katıyor: Bir ton dizele 50 gram "cerium" hesabı ile. Madde karbonun yanma noktasını 200 dereceye indiriyor, yani egzozun normal yanma noktasından aşağıya düşürüyor. Şirketin iddiasına göre "cerium" çevreyi kirtetmiyor. Şirket, Renault fabrikası ile bir mukavele imzalamış kasım ayında. (Cerium, aynı adı taşıyan "ceres" adlı asteroid'e göre adlandırılmıştı.) Bilim yazarının görevi okuru "Bak neler varmış?" diye hayretlere düşürmek, korkutarak yazısını okutmak değil, güçlüklere nasıl çözümler bulunduğunu göstermektetir. öyle olmasaydı, bilim yazılarının magazin yazılanndan farkı kalmazdı. Her çözüm başka çözümler akla getirir. Gramofon, Edıson'un üstüvane plağı yerine düz plak haline getirilmesinden sonra gelişmişti. Uzun sözün kısası Başka bir yöntem • Dizel yakıtlannda 10 mikrondan küçük zehirii zerreler o kadar çok ki sırf burnumuzdan solusak bile bunlar ciğerierimize giriyor ve orada yapışık kalıyor. Bu zerrecikler Ingiltere'de her yıl en az 10.000 kişinin ölümüne yol açıyor. 12 Mart 1994 tarihli New Scientist dergisi "Aşın Tozdan ölümler"de konuyu gündeme getiriyor. • Zerrelerin havaya dağılmasını önlemek için çellk süzgeçler düşünülmüş. Ama, zerreler bir süre sonra tıkanmış, egzoz gazını da geçirmez olmuş. Her bir iki saatte bir süzgeçleri çıkarıp temizledikten sonra yerine takmak akla uygun olmamış: Binlerce otobüsü saat başı garaja çekip temizlemek ne demek? Vazgeçilmiş. Başka bir ç'are önerilmiş: Ezgoza yanıcı gaz verip süzgeçlerde takılan zerreleri yakmak... Bu da yürümemiş. • Başka yol akla gelmiş. Atom bombasının yapım çalışmaları sırasında Uranyum235'in izotopunun zenginleştirilmesi, yani, yabancı maddelerinden arındırılması için uranyumun, gaz şeklinde, 25.000 delikli süzgeçlerden geçirilmesi: Uranyumun bu süzgeçlerden "hexafluorure" şeklinde geçirilmesi. Ancak, bunun için santimetre karede 25.000 deliğin her birinin milimetrenin binde biri genişliğinde olması düşünülmüş. Fakat, uranyum son derece aşındırıcı olduğundan ve bu iş için milyonlarca Dizel yakıtlan Istanbul'un havasını temideme sorunu 13 milyon nüfuslu 1927 Türkıye'sınde ve o zamanın 800 bin nüfuslu Istanbul'unda hava kirlılıği yoktu. Motorlu araçlar da o kadar azdı ki onların yaratacağı kirlilikten söz edilemezdi. Evler mangal kömürü ile ısıtılırdı: 1,5 tonluk Bulgarya elleme kömürünü haziranda deponuza attınız mı "mangal başı gülbahçeniz olurdu" kış boyunca. Hele odanızın kapısına kalın bir perde de astınız mı keyfiniz tam olurdu. Sobası olan, odunla I8inırdı. Ancak orman ürünlerıne dayanan bu iki yakıt ülkemizde geleceğin yakıtı olamazdı. Türkıye ormanı bol bir ülke degıl, bir bodur orman ülkesi ıdı. Bu yüzden yeni bir yakıtgerekliydi. Bu da "sömikok" adı ile karşımıza çıktı: Gazı alınmış taşkömürü. Ama, kullanması, odunun, kömürünki gibi kolay degildi; pahalıydı da. Halkımızı buna alıştırmak ıçın devletimız büyük sıkıntı çekti: 30'larda Galatasaray Usesı'nde kurulan "Yerlı Mallar Pazarfnda bunun nasıl yakılacağı öğretiliyordu halka. Elleme kömürünün okkası (1283 gramı) 3 kuruş otuz para ıdi: Bir kuruş bıle değil. Odun da o dolaylarda satılıyordu. Sömikok (kok) için, içi ateş tuğlası döşelı özel soba, kömürü tutuşturmak için tahta parçaa, çıra gerekiyordu. se yetecek kokumuz olmadığı için ve 40'lardaki savaş nedeni ile kok karneye bağlandı. Karne verilemeyenler linyıtle yetinıyordu. Yetınmek zorunda idi. Buna da alışıldı. Derken petrol çıktı: Gaz sobaları, mazotlu kalonfer aldı yürtidü. Ama bunun da ömrü kısa oldu. Petrol ulkelerı 1974 başında fıyatı dört kat arttınnca Türkıye'nin dövız gelırı petrol masrafını karşılamadı. Bütün ülke bir zaman lar dışlanan linytte döndü. Bu arada kentimizin rtüfusu ile motorlu araçları da artmıştı. ünyıt yerli malı idi, ihtiyacı karşılardı... Ama işte o andan başlayarak hava kirliliği sorunu ile karşılaşıldı. 1927'ler Türkiye'sinin 13 küsur milyoniuk toplam nüfusu şimdi Istanbul'da toplanmıştı: Tek bir kentte... Bu kadar insana yakıt lâzımdı. Sonra, Istanbul, sanayi kentı de olmuştu. Fabrıkalar, atölyeler, ev imalathanelerı, kale kovukları, kıyı, bucak hep üretım evleri ile dolmuştu. olsaydı, bu da, astarı yüzünden pahalıya gelirdi. Anadolu, gübrelemede kullanılması gereken tezeği, Karadeniz kıyısı. fındık kabuğunu yakıt yerine kullanıyor. Ingıltere Merkez Bankası, eskı kâğıt paraları kimi binaları ısrtmada kullanıyormuş. Bir Ingiliz bir fıkir ortaya atmıştı: Binalan yakıtsız ısıtmak. Şöyle: Resmı binalarda binlerce insan çalışmıyor mu? Bunlardan her biri 37 derece sıcaklık çıkarıyor. Her binada lambalar yanıyor, bılgisayarlar kullanılıyor, çay pışırıliyor elektrikle... Butün bunlann toplam sıcaklığı binaları ısıtmaya yeterlı olamaz mı? Hele pencereler soğuğa korunaklı ise? Ama, tutmadı sanıyorum, kar helvası buluşu gibi. Şimdi Istanbul'un havasını kirletme yükü btrilerinin sırtına yüklenmek isteniyor. Kabahat zaten öyledır, hep başkaları içindir. "Kabahatı samur kürk yapmışlar, kara kışta kimse sırtına alma/nış." Istanbul'da kabahatli halk ve sürücüler. Soba yakma, araç kullanma. Araç kullanan, keyfi için kullanmıyor, ekmek parası ıçın yapıyor bu ışı. Istanbul'a bu kadar ınsanı kim topladı? Istanbul'a gelene bedava arsa vermeyi polıtikacılar bulmadı mı? Yakıtsız ısınma Ama, zamanla koka alışıldı: Daha harlı ıdı. Bu sefer herke3 koka alıştı. Ama, herke Kok saltanatı ünyıt havayı kırlettıkten başka sokaklan da kırletiyordu: Hemen her gün bir apartmanın kapısına tonlarla kömur döküluyordu. Bu da pısliktı. Mahallece ısınma daha uygun olmaz mıydı, bir merkezden? 40'lar Ankarası'nda bu da denendi. "Saracoğlu Mahallesi"nde, hatırlı memurlar için. Mahallenin evleri iki katlı idi. Şimdıki gibi gökdelen yavrusu Mahallece ısınma 40813
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle