27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ARAŞTIRMADÜNYASINDAN Avrupa'daki Türk işçilerinin psikolojik sorunları Avrupa'da çalışan Türk işçileri arasında, psikolojik rahatsızlıklar ve alkol bağımlılığına çok sık rastlanıyor. A. Fuat Kalyoncu* Ç eşitli Avrupa ülkelerinde yaşayan Türklerin şüphesiz kendilerine özgü birçok sağlık problemi bulunmaktadır. Bunlarla ilgili araştırmalar sayıca çok az ve genellikle yabancı doktorlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Yani Türkiye'den kalkıp oralara gıden gurbetçi dediğimiz bu kişiler, sağhkları açtsından oraların doktorlarına emanet edilmiştir. Halbuki bizim insanımızın kendine özgü birçok hastalığı vardır ki oranın doktorlarının ilk görüşte anlamasına imkân yoktur. Yapılan araştırmalar Avrupa'daki çocuklarımızın dengeli beslenmediğini, gelişme geriliğinin sık olarak görüldüğünü, kendileri ile aynı yaşta olan Avrupalı çocuklara göre daha ktsa boylu ve az kilolu olduğunu göstermiştir. Çocuklar daha erken yaşta çalışma hayatına atılmakta ve okumamaktadır. Hem çocuklann hem de erişkinlerin (özellikle kadınlar) önemli boyutta kansız olduğu görülmektedir. Kansızlık çeşitli paraziter hastahklara bağlı olabileceği gibi Türkiye'de sık olarak görülen çeşitli ailevi kan hastalıklarına da bağlı olabilmektedir. Gerçekten de ülkemizden birçok, buraya özgü hemoglobin hastalığı bıldlrilmiştır. Kadınlardaki kansızlığın bir diğer önemli nedeni sık ve hijyenik olmayan koşullarda, yani Avrupa'da dahi evde doğum yapmaktır. Doğumun evde yaptırıl ması kadınlarımızın bazılannda tamiri çok zor genital sorunlar ortaya çıkarmakta ve bir kısmı sakat kalmaktadır. Doğumların evde saglıksız olarak yaptırılmasının bir başka sonucu da; yeni doğan bebeklerdekı sakatlıklardır. Bebeklerin anne karnından sakat olarak doğmasının en büyük sebebi ise annelerin geç yaşta hamile kalmalarıdır. Danimarka'dan bildirilen bir araştırmada Türk annelerin sakat çocuk doğurma oranı, Oanimarkalı annelere göre daha yüksektir. Okul öncesi dönemde çocuklanmız sık olarak pnömoni (zatürree) ve bronşit teşhisleriyle hastanelere yatırılmakta ve Avrupalı yaşıtlarına göre daha uzun hospitalize edilmektedir. Yıne hem çocuklan ve hem büyükleri ılgilendiren bir diğer önemli sağlık sorunu; ağız bakımıdır. Yapılan araştırmalar Türklerin dişleri ile hemen hemen hiç ilgilenmeyen bir topluluk olduğunu göstermiştir. Ortalama Avrupalı her 100 gencin 5'lnde diştaşı bulunurken, bizim gençlerin üçte birinde diştaşı tespit edilmiştir. Herhalde diş fırçalamamanın bundan daha güzel bir göstergesi olmasa gerek. Lisanını anlamadığı veya çok az anladığı yabancı bir ülkede yaşamak beraberinde çeşitli psikolojik bozuklukları da getirmektedir. Genel olarak göçmenlerde daha az şizofreni ve nörotik hastahklara rastla nırken reaktif psikozlar ve paranoid reaksiyonlar sık olarak görülmektedir. Amsterdam'daki Türklerde yapılan bir araştırmada ise; yüksek oranda nörotiklik ve alkole eğilim tespit edilmiştir. llginç olarak alkolizm diğer göçmen gruplarla kıyaslandığında Türkler de daha düşük oranda görülmekle birlikte örneğin Türklerde Yunanlılardan daha yüksek oranda bulunmuştur. Anadolu'dan Avrupa'nın çeşitli şehirterine giden ailelerin bazıları kültür şoku ile dağılmakta ve bunun sonucunda da en çok çocuklann psikiyatrik sorunları ortaya çıkmaktadır. Ülkemizdeki çok önemli sağlık sorunlanndan biri de çevresel asbest ve asbestiform bir mineral olan zeolit (erionite) maruziyetine bağlı oluşan akciğer ve kanser hastalıklarıdır. Iç, Drığu ve Güneydoğu Anadolu'nun bazı bölgelerinin yapısında doğal olarak bulunan bu mineral sürekli olarak solunmaya bağlı çeşitli Çevresel asbest Gurbetçîler Almanya'da kalp hastası oluyor Almanya'da yaşayan Türk işçileri beslenme tarzına uyum gösteremeyerek yağ metabolizmalarını bozuyor, damar sertliğine yakalanıyor. lmanya'da yapılan bir araştırma, bu ülkede yaşayan Türklerin, Türkiye'deki Türklerden ve Almanya'daki Almanlardan daha sık kalp hastalığına yakalandığını ortaya koydu. Akdeniz ülkesi olan Türkiye'de kalp krizi riski, Almanya'ya göre daha düşük. Ancak Almanya'da yaşayan Türk işçileri, bu ülkede et ve yağdan zengin beslenme tarzına uyum göstermeleri nedeniyle yağ metabolizmaları bozuluyor ve bu durum damar sertliğini hızlandırarak kalp hastalığına yatkınhğı arttırıyor. Otuz yıl önce Alman endüstrisinin emek gücü ihtiyacını karşılamak üzere Almaya'ya gelen Türk işçileri, çoğunluğu 18 ile 25 yaş arasında olan genç erkeklerdi. O zamanlarda, Türk işçilerinde Alman doktoıiann ilk dikkatini çeken hastalık, çok sık görülen ve "gurbetçi ülseri" adı verilen sindirim sistemi yakınmalan okJu. Şimdi bu işçilerin çoğunluğu orta A ve ileri yaş dönemindeler ve bu defa, aynı grupta kalp krizinin sık görülmesi Alman doktoriann dikkatini çekiyor. Giessen'de bulunan Türk Alman Sağlık Vakfı'ndan Prof. Dr. Hans Ulrich Klör, Almanya'da yaşayan Türklerde koroner kalp hastalığına bağlı ani ölüm sıklığının Almanlara göre daha yüksek olduğunu ve son yıllarda arttığını belirtiyor. Dr. Klör'ün yaptığı araştırma, Türk erkeklerinin, koroner kalp hastalığına Alman erkeklerinden ortalama 10 yıl önce yakalandığını gösteriyor. Ayrıca Türkler'de kalbi besleyen koroner damarlardaki daralma oldukça ilertemiş bir dönemde iken teşhis ediliyor. Alman ve Türk hastalara ait 250 kadar anjiyografi (kalp damariannın yapısını görüntüleyen incelome) karşılaştınldığında, Türklerde daha fazla sayıda koroner damann tıkalı olduğu ve kalp kaa hasannın daha yaygın olduğu görOlüyor. Türk erkekleri orta lama olarak 40 yaşında, buna karşın Alman erkekleri ortalama 56 yaşında ilk infarktüslerini geçıriyorlar. Türklerin Almanya'da genç yaşta kalp hastalığına yakalanmalannda en önemli faktör kanlarındaki kolesterol yüksekliği. Kötü kolesterol olarak bilinen LDL kolesterolün Türklerin kanındaki düzeyi 180250 mg/dl gıbi yüksek değerlerde iken iyi kolesterol olan HDL düzeyi aşırı düşük (1520 mg/dl). Türk erkeklennde HDL kolestorel düzeyinin düşük olması muhtemelen sıgara tüketiminin yüksekliğiyle ilgili. Almanya'daki Türklerin kan yağlarındaki bu olumsuz tablonun nedenleri Dr. Klör'e göre iki faktöre bağlı olabilır. Genetik yük ve aşırı koyun eti tüketimi. Almanya'daki Türk aileieri çoğunlukla Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun yoksul yörelerinden gelmişler. Söz konusu yörelerde akrabalar arası evlilikler çok yaygın; tüm evliliklerin yaklaşık üçte biri, akraba evlilikleri. Dolayısıyla akraba evliliğine bağlı olarak genetik yapı bozukluklarındaki artış, kalp hastalığına yatkınhğı arttırabilir. Ancak yağ metabolizmasında bu tip genetik bozuklukların Türklerin kendi ülkelerinde yaşarken ortaya çıkmaması, her ne kadar ilk bakışta çelişkili görünse de aslında hiç şaşırtıcı değil çünkü Türkiye'de günlük et tüketimi kişi başına 20 gram civannda. Oysa Almanya'da yaşayan bir Türk günde ortalama 200 gram et tüketiyor. Üstelik et tüketiminde en yağlı tülerden biri olan ve bol miktarda doymamış yağ asidi içeren koyun eti tercih ediliyor. Bu, Türklerde kalp krizi riskini arttıran bir beslenme biçimi. Gurbetçilerde koroner kalp hastalığı riskinin azaltılması için öncelikle beslenme alışkanlıklannı değiştirerek kan kolestorel düzeylerini düşürmek gerekiyor. Bu amaçla Türk işçilerine yönelik olarak Türk Alman Sağlık Vakfı tarafından "Kolesterole elveda, sağlıklı yaşama merhaba!" başlığını taşıyan ve kalp için sağlıklı beslenmeyle ilgili bilgilerin yer aldığı bir broşür hazırtanmış. Broşürde az koiesterollü besinlerden hazırianan yemek tarifeleri de yer alıyor. 3976 "
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle