02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM KOLTÜR 50 yıl önce ilk baskısı yapılan "Türk Hukuk Lugatı" yenilenerek bir an önce basılmalı Vehbi Belgil ugün elimizde Türk Hukuk Kurumu'nun bir "Hukuk Lugati" var. 1944'te yayınlanmıştı: Tam 50 yıl önce. O zamanki hukuk terimlerimizin 4.000'den çoğunun kısa açıklamalan yapılmıştı bunda, Latince, Almanca, Fransızca ve Ingllizce karşılıkları ile... Kurumun o zamanki başkanı rahmetli Refik Ince yapıtın ne kadar güçlüklerie hazırlandığını Onsöz'de açıklamış ve eklemişti: "Yapıtın ikinci baskısı, kuşkusuz, bilimsel hareketin kamçılığını yapacak eleştirilerle daha mukemmel olacak." Bu ikinci baskı yapılamadı. Fakat, eser o eksik ve özet şekli ile büyük bir boşluğu doldurmuştu. Dışişleri Bakanlığı'nda çalıştığım sıralarda, yapıt, masanın ucunda her an elimin altında idi. Birçok noktalarda bundan çok yararlanmıştım. Tabii yalnız ben değil, benim gibi bir çok devlet memuru, hukukçu, aydın... da yapıtı kitaplıklarının baş köşesinde bulundurmayı bir tür meslek zorunu sayıyordu Yeni bir hukuk sodugune gereksinim vap toplum varsa orada hukuk, nerede hukuk varsa orada toplum vardır" (Ubi societas ibi ius, ibi ius ubi societas) sözü söylenmiştir. Fotokopi basım neden? Başlıca şu nedenlerden doğmuştur: • Yasalarımızın dili henüz tam Türkçeleşememiş olduğundan bunlardaki kimi sözcüklerin genç hukukçularımızca hukuk mantığına göre anlaşılması güçleş Öldüren ilaçlar Bazı ilaçların lyileştırmeyip oldürdüklerine ait haberler zaman zaman bizde ve başka ülke gazetelerinde yer alıyor ve ilaçlar hemen toplatılıyor. Ingiltere'de çıkan Sunday Times'a göre, Bactrim ve Septrın adlı iki ilaç son 20 yıl içinde yüzlerce insanın ölmesine neden olmuşmuş... Bunların birincisi, yani Bactrim, HoffmanLa Roche, ikincisi ise VVellcome fiımasınca satılıyormuş. Ancak, burada şunu da anımsatmak gerekiyor: 20 yıldır kullanılan bir ılaç nasıl oluyor da birdenbire "tu kaka" oluyor? Araştırılması gerek. Bir de şu var: Her ilaç bir tür zehirdir. Bu yüzden, her bahane ile ilaca sarılmamalı, doktor tavsıyesınin dışına çıkılmamalıdır. Yan etkiler, yapılmaması gerekenler de dikkate alınmalıdır. İlaç prospektüslerini anlamak, yabancı dildekı bir kitabı okumak gibi oluyor. Oysa, bunlar, çobanın bile anlayacağı şekilde yazılabilir. Birçok prospektüste Fransızca, Ingilizce cümleler Türk gramerine göre yazılmıştır: Kim anlar bunları? "Endikasyon, kontrendikasyon" sözcüklerinin karşılığı neden yazılmaz?" "Hangi hastalıklarda kullanılır" sözü neden endikasyon şeklinde verilir? "Sakınılması gerekenler" kontrendikasyondan daha açık değil mi? Uyarı da aynı anlama gelmez mi? "Abdominal" lafının Türkçesi yok mu? "Supposituvar"a halkımız "fitil" der. Oefeksiyonun Türkçesi yok mu? Bunlar aklıma gelenler. Yapıt, yine rahmetli In K , F^ ce'nin açıklamasına göre, W 5.000 adet basılmıştı. Sa jflteL^^ yı, o zaman için rekor sa ••••• yılabilirdi. Bu yüzden, tükenmesl uzunca bir zaman aldı. Ve sonra birden gözden kayboldu, karaborsada satılır oldu. Yeni bir baskı gerekiyordu. Ama imkansızdı bu. "Çalıkuşu" gibi bir roman değildi ki Türk Hukuk Lugati hemencecik bir tıpkı basımı yapılsın? Hatta Çalıkuşu bile kimi değişiklikler yapılmadan tıpkı basıma giremezdi; dil değişikliği nedeniyle... Ama, daha çok uzmanlara seslenen bu yapıtın, bütün eksikliklerine rağmen, yeniden basılması gerekiyordu. Fotokopi, imdada yetişti. Şimdı fotokopili tıpkı basım ihtiyacı karşılamaya çalışıyor. Daha dün sayılabilecek 50 yıl içinde toplumumuz inanılmaz değişiklikler geçirdi. Tabii hukukumuz da. Çünkü, "hukuk" toplumun temel kurallarını meydana getirir. Bu kurallar toplu yaşamın o kadar ayrılmaz parçalandır ki çocuklar bile onlarvz yapamaz. Bütün çoctık oyunlannda kurallar yok mudur? Bu yüzden "Nerede , k, A mektedir. • Eski hukukumuzla ilgili terimler davalarda söz konusu olmaktadır. Bunların sözlük anlamları değil, terim anlamı önemlidir. Bunlar bu "Lügaflan bulunabilmektedir. "Ged/fr"ler, mülga oldukları halde birçok davalarda ortaya çıkmaktadır: Gedik, gedik mülkü, gedik muaçadelesi, gedik mutasarrıfı, gedik müeccelesi gedik mülkünün kirası, gedik mülkünün sahibi, gedik tımarı...gibi. Bu gibi sözcükler ve terimler bu "Lugatte" özet şekliyle de olsa açıklanmaktadır. "Türk Hukuk Lugati" değişen hukukumuza ayak uyduramadığı için yaya kalmıştır. Ornekler verelim: • Devletler özel Hukuku, 1960'tan önce, adeta laf olsun diye okutulurdu; çünkü fazla bir uygulaması yoktu. Fakat 1960'tan sonra Türk işçileri hemen bütün dünya devtetterinde yertesmıs olduğundan hukukun bu türü ile ilgili davalar hem devletleri, hem hukukçuları, hem Türk ve yabancı ilgilileri (çocuk, eş gibi) çok yakından ilgilendırmektedir. • Devletler Genel Hukuk da aynı nedenlerle ön plana çıkmıştır. • 1944'ten önce Iş Hukuku o kadar yoktu ki dersin okunması öğrenciye bırakılmıştı: Seçmeli ders olarak. Bugün, bu hukuk türümüz ayrı ayrı uzmanlıkları gerektiren bir düzeye ulaşmıştır. • Deniz ve Kara ticaret hukuklan, şirketler hukuku, sigorta hukuku, kooperatif hukuku dalbudak salmıştır. • Medeni hukukun pek çok yeri değişmiştır. Borçlar hukuku da öyle. Vakıf hukukumuz yepyeni boyutlar kazanmıştır. Evlenmeboşanma hukuku, kira hukuku baştan başa değişmiştir. • Anayasamız kaç kez değişmiştir? Her değişiklik yeni müesseselerı de biriikte getirmiştır. "Beş Yıllık Planlar", Anayasa Mahkemesı, Devlet Güvenlik Mahkemelerı güçlüklerie kabul edılmiştir. özellikle Anayasa Mahkemesi, hâlâ tartışmalara konu olmaktadır: Bir iki memur, milletin seçtiği vekıllerin yaptığı yasaları nasıl iptal edermiş? Bu mahkemenin kaldırılması vaadi seçim nutuklarına kadar girmiştir. • Insan hakları, hem ulusal hukukumuzu, hem uluslararası hukukumuzu içine almakta, vatandaşlarımızın uluslararası mahkemelerde davacı, davalı olmalarını kabul etmektedir. • Usul haklan hukuklan, icra iflas hukuku, uluslararası istinabe alanında önem kazanmaktadır. Sürestarya anlaşmazlıklan önceleri sadece uzmanların işi iken şimdi günlük konular haline gelmiştir. • Uyrukluk (tabiyyet) konulan büyük boyutlar ve şekiller kazanmıştır. •Vergilendirme de, yurttaşlarımızın yabancı ülkelerdeki ticari ve sınai faaliyetlerine paralel olarak önem kazanmıştır: Çifte vergilendirme yolu ile... • Uluslararası polis, belediye sorunları, diplomatlara saldıniar, 1944'ten önce çok az görülen hallerdendi. Kısaca değindiğimiz bu konular Türk Hukuk Lugatimizde" mevcut değildir. Bu arada, yabancı hukuk sistemlerinde de değişiklikler olmuştur. Bunların birçoklan bizi yakından ilgilendırmektedir. 1944 yılı uluslararası ilişkilerini savaş nedeni ile hemen hemen sıfır denecek düzeyde idi. Savaştan sonra bu alanda büyük patlama olmuştur. Bu nedenle, yeni bir hukuk sözlüğüne hemen gereksinme vardır. Ama bu sözlük sadece kendi insanlarımız tarafından hazırlanmahdır. Hukuk Lugatleri bizde hep çeviri şeklinde görülmüştür. Buna son verilmelidir. "Türk Hukuk Lugati" yazılmış, fakat basılamamıştı. Rahmetli Hasan All Yücel bunu kültür hizmetleri içinde gördüğünden baskı işini kendi batanlığının görevi içinde sayrnısiı. Bugün böyle bir zorun yoktur. Yaymevterimiz bu isj pekala üstlenip para da kazanabilirier. Iskoçya'nın Plesiosaurus'ü Kapalı ve açık Türkiye Toplum ve hukuk değişikliği Değişen hukuk Mezozoik adlı jeolojik dönemden kalma olduğu söylenen bir hayvan İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyayı ayağa kaldırmıştı. Hangi tarihten hangi tarıhe sürmüş bu dönem? 195 milyon yıl öncesınden başlamış, tam 135 yıl sürmüş. Jurassic dönemi de içine alıyor. 60 milyon yıl sürmüş. Savaştan sonra, konu kısırı birisi, okuyucuyu tavlamak için bir laf ortaya atmıştı: Birisi, Iskoçya göllerinden veya sularından birinde bir dinozor görmüşmüş. Zaman böyle delilikleri hazmedecek bir zamandı. Himalayalar'da da bir dev adam görmüşlerdi. Sonra bunlara uçan Daireler de eklendi. Hemen kollar sıvandı, göl boşaltıldı. Bu sefer de hayvanın başka bir yere kaçtığı ileri sürüldü. 60 yıl öncesınden bir hayvan nasıl yaşayabilirdi? Tek başına? Hayvanın ne yetiştiği çevre kalmış, ne komşuları kalmış, (yaşadığını bir an için kabul edelım). Ne ile geçınecektı bu havyan? Göle Loch Ness adı verilmışti. Şimdi bu havyanı bulma projesinin mimarlanndan Adrıan Shıne, dınozorun büyük bir "kılıç balığı" olabileceğini ıleri sürüyor. Bir şairimiz 2030 yıl önce "Mehmet Bey" adlı bir şıır yazmıştı. Şöyle başlıyordu: "Mehmet Bey gözüne gözlük takar, Baston alır elıne" Dolaşır caddelerde sevgilim, salına salına... ve şöyle bitiyordu: "Dövmeli bu herifi sevgilim Çevinp sokak ortasında akşam üstü, Sonra bir temiz rakı içmeli, Çağırıp eve eşi dostu..." Bu adam da hak etmedi mi böyle bir dayağı? 391 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle