Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ARAŞTIRMA DÜNYASINDAN Bebeler henuz emeklemeden yüzüyor •• •• Bütün insanlar evrimsel olarak aslında birer su bebeği. Insanın suyla ilişkisi oldukça eski. Gözyaşlarımızın tuzlu olması, okyanuslarla ilişkimizin kanıtı... enl doğan bebeklerini yıkamak içln küvete sokarken bile tedirgin olan anne babalar, bebeklerinin koskoca bir yüzme havuzuna sokulması fikrini pek ciddiye almıyorlar. Y lansa bile, bu korkunun bir dayanağı olmadığı artık biliniyor. Çok az ebeveyn bu deneyi yapma cesaretini gösterdiği halde, derin suya bırakılan bebeklerin batmadığı kanıtlandı. Kadın doğum uzmanı Dr.Michel Odent "Hepimiz Birer Su Bebeğiyiz" isimli kltabında, bebeklerin su ortamına çok çabuk uyum sağladıklannı bellrterek, "Yeni doğan bebekler suyun içinde içgüdüsel olarak kendilerinl yukan doğru çekerter ve kesinlikle boğulmazlar" dlyor. Geçtiğimiz yıl Kalifornlya'da yapılan Dünya Su bebekleri Konferansı'na Kanada, ABD, Avusturalya ve Avrupa'dan uzmanlar katıldılar. Konferansta "Bebekler yürümeden önce yüzmeyl öğrenmelidir" inancının ağır basması, su maymunu evrim kuramının yaygınlık kazanmasına yol açtı. Anne babaların bu tepkisi doğal karşı Dr. Odent konuya ilişkin şunları söylüyor: "Insanın su ve denizle olan özel ilişkisi diğer maymunlarda görülmez." Bebeklerin suya hemen uyum sağlaması, su maymunu kuramının bir uzantısıdır. Bu kurama göre yüzmek, bebeğin bedensei geüşmesini hızlandıran doğa! bir harekettir. Genetık olarak insanlar şempanzelerle ortak özelliklere sahip olmakla birlikte, bedensel olarak arada buyük farklılıklar vardır. Bu farklılıklar evrim aşamasını deniz kıyısında geçiren canlılarda doğal olarak ortaya çıkar. Bizl maymunlardan ayıran bu özellikler (büyük beyinler, tüysüz ve biçimli vücutlar, deri altında yağ birikimleri) aynı zamanda denizde yaşayan memelilerde görulür. Primat kuzenlerimizin tersine ağladığımız zaman diğer deniz yaratıkları gibi tuzlu gözyaşlan dökeriz ve kabuklu hayvanları yeriz. Denize emekliyerek ulaştığımız zaman kafamızı suyun yukarısında tutmak için ayakta durmak gerekiyordu. Ikı ayak üzerinde ilk kez sendeliyerek yurüdüğümüz zaman büyük bir olasılıkla suyun kaldırma gücünden yarartandık. Finll bilim adamlarının yürüttüğü bir araştırma, su bebeklerinde vücut eşgüdümünün (denge gibi) daha hızlı gellştiğini ortaya koyuyor. Alman uzmanlar ise su bebeklerinde toplumsal ve zihinsel yeteneğin daha gelişmiş olduğunu ileri sürüyor. Bebeklerin 35 aylık olmadan suya alıştırılmaları gerekiyor, çünkü bebeğin refleksleri bu dönemde beynin ilkel bölümü tarafından denetleniyor. 5 aydan sonra yeni korteks oluşmaya başlayınca doğal refleksler yok oluyor. Aynca özürlü çocukların suda normal çocuklar gibi yüzdüğü görulüyor. örneğin Downs sendromlu bebeklerin suyun içinde ol dukça rahat yüzdüklerf biliniyor. Erken yaşta suya alışan bebekler ileri yaşlarda güvenlik açısından büyük avantaja sahip oluyorlar. Onlar için boğulmak gibi bir tehlike ortadan kalkıyor. (RO) ENERJİ TASARRUFU Tanay Sıdkı Uyar* Enerji verimli ışık kaynakları ve elektrikli aletler lamanın yanısıra, göz gerginliği ve yorgunluğunu da azaltıyor. Sağduyumuz bizi, yeni binalarda, gün ışığından olabildiğince yararlanmaya yönlendirmektedir. Daha eski binalarda, ışık kaynakları değiştirilerek ve alansal aydınlatma ile noktasal aydınlanma arasında bir aynm gözetilerek önemli tasarruf sağlanabiliyor. Modem aydınlatma armatürlerinde kullanılan yansıtıcılar ışığı gerekli oldukları noktaya yönlendirmekte, böylece aynı işi yapmak için daha az sayıda ışık kaynağı gerekmekte. Elektronik algılayıcılar boş olan odalann ışıklarını söndürebilmekte ve diğer sistemler gün ışığındaki değişimleri otomatik olarak izleyip aydınlatmayı yönetebilmektedir. Kaliforniya'da, gösterim amaçlı olarak tesis edilen bir ofiste, sözü edilen dönüştürmeler gerçekleştirilerek elektrik kullanımı % 80 azaltılmıştır. Verimlilik için ılk harcamalar yüksek görünse de, düşük elektrik faturalan ve bakım maliyetleri genel olarak, yatınmı birkaç yıl içinde geri odemektedir. Uluslararası Enerji Adası tarafından OECD üyesi ülkelerin hastane, ofis ve kamu binalannda gerçekleştirilen uygulamalar incelendiğinde, on üç projeden yedisinin üç yıl veya daha kısa sürede kendisini odediği saptanmıştır. Projelerin tamamında ise maliyetler sekiz yıl içinde geri kazanılmıştır (Aronsson, 1991). Elektrikli aletlerin verimi geçtiğimiz on yıl içinde önemli ölçüde tyileştirilmiştir. Pazarda satılmakta olan en İyi birimler enerjl tüketimini % 75 oranında azaltabilmektedir. İyi tasarlanmış bir dondurucu her yıl 500 kWh tasarruf edebilmekte ve elektrik faturası 50 dolar azalmaktadır. Buna rağmen enerji verimli aletlerin satışı toplam satışların henüz ufak bir yüzdesini oluşturuyor. Hükümetlerin, ABD'de halen uygulandığı şekilde, imalatçılar için enerji verlmllllk kısıtlan getiımesi önerilmektedir. Perakendecilerin sattıkları aletlerin performansları hakkında kamuoyuna doğru ve anlaşılır bilgiler sağlamaları beklenmektedir. Son sözün ise tasarımıkötü aletleri satın olmayı reddederek tüketicilerce söyleneceğine inanılmaktadır. 1. Power to Change case studies in energy officency and renewable energy, Greenpeace, (Dr. Mıke Flood) Aralık 1993. 2. Arronson, S. Nilsson P, (19921) "Energiy Efficient Lighting İn Commercial building, Centre for the Analysis and Dissemination of Demonstrated Energy Technologies (CADDET), Analysis Series No. 6. * Yrd. Doç. Dr., Kocaeti Üniv. Teknlk Efll azı sanaylleşmiş ülkelerde toplam ! elektrik üretiminin yaklaşık dörtte biri aydınlatma için tüketilmektedir. Ofis hacimlerinde İse elektriğin % 50'si ışık kaynaklarınca tüketilmektedir. Konutlarda, mutfak ve çamaşır yıkama aletleri elektrik tüketimlnden öncelikli olarak sorumlu tutuluyor. Aletlerin tasarım eksiklikleri, bakımlannın iyi yapılmaması veya bilinçslz kullanımları enerjinin boşa harcanmasına yol açıyor. Verimsiz aletlerin ürettiği atık ısı, aşırı güç tüketen havalandırma cihazlan tarafından ortamdan uzaklaştırılmaktadır. Verimsiz ışık kaynakları ve elektrikli aletlerin değiştirilmesi ile büyük miktarlarda enerji tasarrufu sağlanabilmekte ve buna bağlı olarak CO2 emisyonları azaltılabilmektedir. Bazı ofislerde, düşükenerjili aydınlatma ile tasarruf edilecek enerji miktarı ofisin ısıtılması için gereken enerji miktannı aşıyor. İyi aydınlatma, içinde çalışmaya ve huzur bulmaya elverişli bir ortam sağ KAYNAKLAR timFak. 3864