02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BEYİN AR Bilim dayanamadı aşka da el attı Düne kadar bilime göre aşk.aşırı duygusal bir olgu idi ve somut dayanakları yoktu. Ancak bazı meraklı bilim adamları aşkın somut kamtlarının gösterilebileceğini kanıtladılar. Beyinde bir kimyasal üretimle yakın ilişkisini buldular. Jcavramının 500600 yıl önce bazı uygar toplumlann süslü yazılar yazacak kadar boş zaman bulmalanyla kafalara yerteştiğini ileri sürdüler. Oysa son yıllarda bilim dünyasının bu konuya yaklaşımı yumuşadı ve aşkla bilimsel olarak ilgilenen araştırmacılann sayısı hızla arttı. Bu ilgi çeşitli nedenlerle açıklanabilir. Bazıları AIDS tehlikesine dikkat çekerek gelişigüzel cinsel ilişkiden kaçınan insanların eşlerinı daha yakından tanımak isteyerek bağlılık kavramını ön plana çıkardıklannı belirtiyorlar. Bazılan ise, sayılan gittikçe artan kadın bilimcilerin erkek meslektaşlanna oranla aşk olgusuna daha ;\ , ciddi yaklaştıklannı söylüyorlar. Nedeni ne olursa olsun, bilim dünyası herkesin kabul ettiği bir unsuru yani romantizmin salt fantezi bir kavram niteliğinden uzak insan biyolojisinin bir parçası olduğu gerçegini benimsedi. Ancak bu noktaya kolay vanlmadı. Aşk uzun sure edebi bir çıli gınlık şeklinde algılandı. Bunun nedeni ise hayal ürünü mecazlara dayalı yazılara insanların ciddl yaklaşımıydı. Aynca 12. yy'da Avrupa'da ortaya çıkan saz şairlerinin "Soylu Aşk Sanatı"nı yaratmalan da bunda etkili olmuştu. Bu aşk türü uğraşısı olmayan soylu kadınlar için bir gelenek, âşıklar için ise en ufak bir fıziksel dokunuş hatta bunu imasıyla bile kınlıp yok olabilecek bir esın kaynağıydı. O dönemden beri sevme ve sevilme buyruğu Batı'nın popüler kültüründe durmaksızın tekrarlandı; müzik, film, roman, magazin basınına ve hemen hemen tüm Amerikan televizyon yapımlanna hakim bir tema olarak kendinı gösterdi. Kısacası aşk günümüzde harika bir tuketim nesnesine dönüşmüş durumda; insanlar satın alıyorlar ve romantizmi biÇin: At sırtında flört raz olsun tadabilmek Xinjiang'ın vadilerinde atlı Kazak erkekler "genç kızlan tavlama" o için her şeyi yapıyoryununu oynariar. Erkek kendisini öpen genç kızın peşinden at su |ar. rer. Onu yakalamayı başanrsa kız onunla gider. öte yandan aşk üzyıllar boyunca aşk olgusuna soğuk bakan bilim dünyasının bu hoş tutku karşısında sonunda kalbi yumuşadı. Aşk genelde herkes tarafından bilinen belirtilerle tanımlanır; aşık olan kişi bulutlarda dolaşır, dünya sevgilisinin etrafında dönüyor sanır; yeryüzünde kendisinden başka hiç kimsenin bu derece yogun duygular yaşamadığına inanır. Aşk aşırı sevinç ve üzüntü, özgüriük ve kölelik gibi karşıt duyguların toplamıdır. Bu duygu şaır ve bestecilerin ilham kaynağı olmasına karşın bilim adamlannın "gönlünde taht kuramamıştı". Bunun nedeni ise aşkın bilimsel açıdan aşın duygusal, somut dayanaktan yoksun bir konu olarak yorumlanmasıydı. Hırs ve korku gibi duygular laboratuvariarda bazı ölçümlerle incelenebilirken (nabız atışı, hızlı nefes alıp verme, kas gerilmesi ve bir dizi istek dışı davranışlar buna örnek gösterilebilir. Aşkın belirtileh hazımsızlıktan ruhsal bozukluğa kadar bir dizi olguyla kanştınlabileceği için çoğu zaman yanıltıcı sonuçlara yol açabiliyordu. Bu nedenle biyologlar ve antropologlar aşkın evrinsel kökenlerini, başka bir deyişle genlerimizde ve beynimizde oluşum şeklini incelemeyi günümüze kadar gereksiz buldular. Bazı bilim adamları ise aşk Y Hindistan'da oteller genelde yeni evli çiftlere balayları için çiçeklerle suslenmiş odal. zırlarlar. Resimde, Bombay'da yeni evli bir çift çiçekler arasında dinlenirken göru ve seks bir arada ele alındığında tavuk/ yumurta ikılemi gibi hangisinin daha önce ortaya çıktığı düşünülüyor. Darvvin kuramcılannın ileri sürdüğü gibi gerçekten üreme içgüdüsü baskınsa bu durumda seksin ilk sırada yer aldığı söylenebilir. Ancak aşk gerçekten gereksiz İse niçin ortaya çıktı? Romantizm somut dayanaktan yoksun salt eski çağlara ait köhne bir fanteziden ibaret sayılsa bugün hâlâ vaıiığını koruması nasıl açıklanabilir? Aşkı, Batı'da üst sınıfa özgü, ince bir sanat arayışını gerektiren bir kavram şeklinde degeriendiren anlayışa göre aristokratlar âsık olur, köylüler ise çiftleşir. Oysa geçen yıl New Orleans'dakı Nevada Üniversitesi'nden VVİIIİam Jankowiak ve Las Vegas'taki Tulane Üniversitesı'nden Edvvard Fischer'in araştırdıkları 166 çeşit kültürden 147'sinde aşkın varlığını kanıtlayan bulgular elde ettiler. Bu buluş aşkın biyolojik yönünü göz ardı edip Batı'nın eğlencesi olarak gören fikirieri de' rütüyor. Jankovviak konuyla ilgili ola şunları söylüyor: "Aşk evrensel bir ol insanoğluna ait özellik. Batılı topluml; çikolata, şeker gibi nesnelerle aşklarını de etmeleri bu tür kaynaklardan yok; diğer toplumlann bu duyguyu tanımadrt n anlamına gelmez." Aşk, hırs ve korku Aşkın hırs ve korku gibi insan biyoloj nin mbir ürünü olduğunu savunan ant pologlann ise geçmişteki en büyük ya gıları aşkı yanlış yerde aramalarıydı. Nı kim aşk ve evliliğin paralel yürümediği k türleri de gözönüne almak gerekır. ön ğin, bazı aile ilişkileri, maddi çıkarlar ne< niyle mantık evlılıklennın görüldüğü top luklar olabilir. Ancak Jankowıak'a gı aşk buralarda da var; diğerlerinden farkı ise gızlı kapaklı sürmesi. Şimdi g< aşkın kimyasına bir göz ataiım. 4038
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle