Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T ARTIŞM A TEKNOLOJ I Ekim: Doçentlik terfi ayı Kasım: Profesörlük terfi ayı Metin Balcı * kim doçentlik terfi ayı, kasım profesörlük terfi ayı olması nedeniyle son zamanlarda doçentlik ve profesörlük atamalarında gözlenen çarpıklıklar tekrar güncel konulardan biri oldu. Bilim Teknik'in 401 nolu sayısındakı yazıları ve bilim adamlarının şikâyetlerini okuduktan sonra bu konuda kendi fikirlerimi ortaya koymak istedim. 16 yılllık bir yurtdışı eğitiminden sonra 1980 yılında ülkeme dondürn ve 1981 yılında tez ile doçentliğe müracaat ettiğim zaman 21 yurtdışı yayınım ve 100 civarında sitasyonum vardı. Doçentlik tezim büyük tartışmalar sonunda, jüride konumu anlayan bir hocanın olması ve onun çabaları sonucu 3/2 lehime sonuçlandı. Bu hoca jüride olmamış olsaydı, şu anda ben de Amerika Birleşık Devletleri'nde belki çok daha iyi bir konumda görev yapmakta olacaktım. Çünkü kararlıydım, tez kabul edilmemiş olsaydı, kesin olarak bu ülkeyi terk edecektım. Yurtdışında yetişen ve bu ülkeye kesin dönüş yapmak isteyen pınl pırıl genç bilim adamlarının şikâyetlerini, bu ülkede 14 yıldır müdahale eden birisi olarak, çok iyi anlıyorum ve onlara katılıyorum. işin en üzücü tarafı, bu genç bilim adamlarına zorluk çıkaran, hatta çoğu zaman bu bilim adamlarının yaşlarının genç olmasını kariyerde bir üst kademeye atamada engel gören bazı jüri üyelerinin, bilimsel geçmışleri incelendıgi zaman, bilımle ilişkilerinin olmadığı, saygın dergilerde makale yayımlamadıkları görulmektedir. Bunlar gerçek bilim adamı unvanını taşıyan kişiler olsa, bu gençlere zaten köstek değil destek oluıiar. Bir ülkede nasıl ki sanatçılann, futbotculann iyisi ve kötusü varsa, bilim adamı ünyanı verilmiş kışilerin de iyisi, kötusü vardır. Ülkemızde iyi bir sanatçıya ve sporcuya belkı de piyasa değerinin çok fazlası verilirken, bilim adamlanna aynı ilgi gösterilmemektedir. Burada iyi bilim adamlarının maddi durumlarının düzeltilmesini savunmak istiyorum. Çünkü iyi bir bilim adamı zaten para açısından gerekl) tevazuyu gösteren kişidır. Onu doygunluğa taşıyan çok daha önemli manevi değerler vardır kı onu yalnız bilim yapan ınsan bilir ve anlar. Ünıversitelerimizde bir rekabet ortarmnın oluşturulması açısından bilim adamları arasında bellı bir sınıflandırmaya yavaş yavaş gidilmesi gerekir. llk aşamada yapılacak olan ışlem, doçentlik ve profesörlük jürilerine seçilecek olan profesörierde bellı kriterlerin aranmasıdır. Kendilerini sahalarında kanıtlamış kışilerin hancinde olanra, bilimsel çalışmalardan uzak olanlara bu jürilerde görev verılmemelidir. Böylece seçilecek jüri üyelerinin gerçek dışı davranışlara gireceklerine ben ınanmıyorum. Çünkü onların böyle bir davranışa ihtiyaçları yoktur. Bu yapılabilirse, doçentlik ve profesörlükte yapılan atamalarda jüri üyelerinin keyfi davranışları mınımuma inecek veya tamamen ortadan kalkacaktır. Diğer önemli bir nokta, doçentliğe ve profesörlüğe atamalarda aranması gereken kriterler neler olmalıdır? Bazı meslektaşlanm şu kadar yayın, bu kadar sıtasyon şartını ileri sürmektedirler. Bellı sayılarla bunlan sınırlamak doğru değildır. Aynca teknik branşlarda, fen kesimlennde adaylardan yurtdışı yayın ve sitasyon isteyebilirsiniz. Örneğin, Türk Dili ve Edebiyatı'nda Fuzuli üzerıne araştırma yapan bir kişide aynı şartları arayamazsınız. Aramak da doğru olmaz. Eğer yukanda bahsettiğim gibi jüri üyeliklerine yalnız gerçek anlamda bilim yapan, sahasında saygınlığı olan kişiler seçilirse, onlar kendi sahalarındaki kriterlerin neler olabilecegini çok iyi bılır ve de yükseltilmelerde bu kriterler çerçevesinde objektrf karar verırler. Bugün, profesörlük atamalan universıtelere devredilmiştir. Kişiler kendi jürilerini kendileri kurmakta ve çok kısa süre içerisinde faks ile raportar getirtilmekte ve atamalar yapılmaktadır. Profesörlüğe yükseltılmeler tamamen yozlaştırılmış ve bir iki üniversitenin harlcinde bu atamalarda hiçbir kriter aranmamaktadır. Tüm müracaatların müspet sonuçlanması bunun göstergesidır. llgılı kurum ve kuruluşlara bu çarpıklığa son vermek ve öğretim üyeliği müessesesinin toplumumuzda tekrar saygınlığını kazanması için şu öneriyi yapmak istiyorum. Ya bu işe el atılsın, bu çarpıklığa son veril3in, şayet bir düzeltme yapılamıyorsa profesörlük atama prosedürü kaldırılsın. Beş yılını dolduran herkes örneğin 15 kasımda otomatık olarak kendi kadrosunda profesörlüğe yükseltilsin. Bu uygulamayla önemli derecede bir bürokrasidan ve kırtaslyo masrafından ulkemızı kurtarmış olacağız! * Prof. Dr. ,TÜBA Asll Üyasl. Ankara Üniversltesi Fen Bllimlori Enstltüsü Müdürü ve Klmya Bölümü Başkanı Akıllı mikroskopla daha yakından bipbakış aramalı elektronik mikroskopla elde edilen görüntü, ABD Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü'nün (NIST) geliştirdiği bilgisayar programı sayesinde çok daha belirgin net ve ucuz hale geliyor. ISAAC adı verilen program, dijital taramalı elektronik mikroskopların çok daha kesin ölçümler vermesine ve incelenen maddeler, malzemeler hakkında daha fazla bilgi edinilmesine olanak tanıyor. T KISA HABERLER Homoseksüel ahtapoUar Amerikalı Zoolog Richard Lutz, Alvvin simli ufak bir denizaltıyla çıktığı pasifık yolruluğunda sürekli yeni sürprizlerle karşılaşıyor. örneğin deniz seviyesinin 2512 metre altında iki ahtapotu onaltı dakika süresince cinsel ilişki esnasında gözlemiş. Rekor sınıriarını zorlayan derinlikten çok, iki sevgilinin aynı cinsiyeti taşıması şaşırtmış Lutz'u. Aynı zamanda farklı türierin mensuplan olan iki erkeğin cinsleri, bugüne kadar bilinenlerden farklıymış. Bu nedenle zooloğun gerçekten homoseksüel bir ilişkiyi mi görüntülediği kesinlik kazanamıyor. Lutz bunun yanında şüphe götürmeyen bir başka gözlemde bulunmuş. Riftia pachiptila türüne ait solucanımsı yaratıklar olan sipirografisler, 2500 metre derinlikteki denizin dibinde sıcak kaynaklann çevresinde, olağanüstü bir hızla gelişip büyüyoriarmış. Akıntının etkisiyle sarsılacak kadar narin olan bu yaratıklar, yılda 85 santimden fazla uzuyorlarmış. "Spirografisler kendi türieri arasında en hızlı büyüme oranına sahipler" diyerek şaşkınlığını ifade eden Lutz, bu rekorun sebebini, etrafına azımsanmayacak miktarda mineral ve besleyici madde yayan sıcak kaynaklara bağlıyor. (g.a.) Asteroidlerin umulmayan sonu Asteroidlerin de tıpkı kuyruklu yıldızlar gibi, günün birinde Güneş'e çarparak son bulduklan saptandı. Bu sav bazı Alman, Italyan ve Fransız gökbilimcilerinin yaptıklan araştırmlann neticesinde ortaya kondu. Çalışmalann ası! amacı 47 asteroidin önümüzdeki birkaç milyon yıl içerisindeki muhtemel rotasını hesaplamaktı. Sonuçta bu objelerin ondokuzu Güneş'le çarpıştı. Bugüne dek varsayılanın aksine, çok az sayıda obje gezegenlere çarpıyor. Buna karşın asteroidlerin Güneş'e çarpmaları onların olağan kaden gibi görünüyor. Aynca Güneş'in ve gezegenlerin çekim kuvvetiyle birçok asteroidin gezegenler dizgesinin dışına fııiatıldığı varsayımı da, bilim adamlannın tüm çabalanna rağmen kanıtlanamadı. (g.a.) Programı geliştiren Andras Vladar'a göre.en nitelikli dijital elektronik mikroskoplar bile belli bir örneğin üzerinde tarama yaparken, beyaz ile siyah arasında yalnızca 256 ile 1024 düzeylik paıiaklığı ayırabiliyor. Bir ISAAC yazılımının konmasıyla bu aygıtların tarama niteliği arttınlarak, 4096 noktaya (piksel) dek ulaşılabiliyor ki, bu da 65000'i aşkın bir parlaklık düzeyi sunuyor. Şimdiye kadar piksel sayısı ise 512 veya en çok 1024 idi. ISAAC programının görüntüieri dijital olduğundan bilgisayar dosyası olarak saklanabilıyor ve sıradan bir lazer yazıcısı ile bilgi basılabiliyor. Fotoğrafta, bu bilgisayar programıyla taramalı elektronik mikroskopla çekilmiş bir kelebeğin kanadının elektro mikrografiannı görüyorsunuz. Yukarıdaki görüntü 4096 piksellik (alan genişliği 120 mikrometre), aşağıda soldaki görüntü (b) 4 kat büyütülmüş. Aşağıda sağdaki görüntü (c) de 4 kez büyütülmüş, 512x512 piksellik çözümlemeler. Bu ikisinde yukandaki görtintünün aynntıtarı görünmüyor. Ortada yuvariar içine alınmış görüntüde kanat üzerindeki bir polen tozu fark ediliyor. Bu ayrıntıyı, ancak yüksek çözümlemeli mikroskoplarda fotoğraflamak mümkün olabiliyor. (ru, 5 Kas., ns)