Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SORUN YANITLAYALIM Bademcikler ameliyatla alınmalı mıdır? Ankara'dan yazan okurumuz M. Gündoğdu'nun sorusu şöyle: "Bazı doktorlar çocuklarda bademciğin alınmamasını, bazıları ise gerektiğinde alınmasını söylüyor. Hangisi doğrudur? Bademciğin kireçlenmesi ne demektlr?" Uydumuz Ay'ın niye hep bir yüzünü göruyopuz? "Bütün gezegenler kendl eksenlerinde, çevrelerinde de dönüyor mu? Dönrrteyen var mı? Gezegenlerin uydulan da kendi eksenlerinde dönüyor mu? Bizim uydumuz Ay kendi ekseni etrafında dönüyor mu? Ay'ın niye hep bir yüzünü görüyoruz?" FİOPÜP Okurumuz Mustata G.'nin sorusu şu: korunmasını sağlar mı? dişlepin Okurumuzun sorusunu Taksim Hastanesi KBB Şefi Doç. Dr. Mehmet Külekçi yanıtlıyor: "Bazı doktorlar bademciğin alınması gerektiğini bazılarıysa alınmaması gerektiğini söylüyor diye bir şey yok. Bütün organlar vücuda yararlıdır. Bademciklerimiz de vücudumuzun önemli parçalarından biridir. Fakat eğer vücuda zararlı bir organ haline gelirse alınır. llaçla ya da başka bir tedaviyle iyileştirilebiliyorsa tabii ki ameliyat edilmemelidir. Organizmanın çalışmasına olumsuz bir etki söz konusuysa, düzeltilemiyorsa ameliyatla almak gerekir. Kararda doktorun çok titiz, özenli davranması, zorunlu olmadıkça ameliyata karar vermemesi gerekir. Bademciğin kireçlenmesi diye bir şey yoktur." Okurumuzun sorusunu Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü'nden Prof. Dr. ömür Akyüz yanıtlıyor: "Bilinen gezegenlerin hepsinin kendi eksenleri çevresinde döndüğü gözlenmiştir. Bunların dönme periyotlan yaklaşık 10 saatten (Jüpiter), 243 güne (Venüs) kadar değişik süreler almaktadır; dönme eksenleri ise yörünge düzlemlerine diklikten en çok 30° uzaktır (yalnız Uranüs'ün ekseni neredeyse düzlem içindedir). Gezegenlerin uydularının böylesine dönmelerine ilişkin bir bilgi bulunmamakta (bu konuda bana yardımcı olan Doç Dr. Attila özgüçe Kandilli Rasathanesi teşekkür ederim). Bizim uydumuz Ay'ın ise dünya çevresindeki dolanım periyodu ile kendi ekseni çevresinde dönme periyodu eşittir. (27,3 gün). Bu yüzden biz ayın yalnız bir yüzünü görmekteyiz." Florür en yoğun şekilde kemiklerde ve diş minesinde bulunmaktadır. Gelelim floridli dişmacunlarına Bunlar mine sertliğini en az beş kat, reminaralizasyonu ise yaklaşık dokuz kat arttırmaktadır. Dolaylı olarak bakteriyel çoğalmayı önleyip diş etlerini de korumaktadır. Ingıltere'de 1974'ten bu yana floridsiz diş ma» cunu üretifmemektedir Bu arada balık, çay ve yeşil yapraklı yiyeceklerde gereklı floridin olduğunu da belirtelim. 60 yıl oncesine kadar Eskimolarda hip diş çürüğüne rastlanmadı. Çünkü temel gıdaları ayı ve ayıbalığı etinden oluşuyordu, şekeri ise tanımıyorlardı bile. Ta ki Avrupa İle ticari ilişkiler, gitmeler gelmeler başlayıncaya dek. Bugün adamların bizden farkları yoktur herhalde. Tek florür iki florür konusuna gelince, piyasada sodyum floridli (Naf) ve iki floridli (Naf + SMFP) diş macunları satılmaktadır. Bunlar araştırma, istatistik ve yüksek teknoloji ürünleridir Rasgele karışımlar değildir. Ben diş hekımı olarak flor içeren tüm ürünleri tavsiye ediyorum. Fazla florun zararı söz konusu değll, çünkü gereken miktar kemikler ve mineye gidiyor, kalan miktar ise vücut için hiçbir tehlike oluşturmuyor. Istanbul'dan yazan okurumuz Cemal Sönmez'in sorusu şöyle: "Dişmacunu Içindekl florür gerçekten dlslerln korunmasını seglar mı, ikl florür nedemektlr?" Depresyon tedavisinde ilaç kullanmak şart mı? Cumhuriyet Bilim Teknik derginizin 17 Temmuz '93 tarihli 330. sayısındaki Sorun Yanıtlayalım köşesinde, "Depresyon tedavisinde ilaç kullanmak şart mıdır?" sorusuna Sayın A. Verimll tarafından verilen yanıttaki yanlış itadelendirmeyle ilgili bir noktaya değinmek istiyorum. Yazıda "bir kısım depresyonlar biyolojik kökenlidir" denilmektedir Oysa insan davranış ve duygularının biyolojik mekanizmalar üzerinden yürüdüğü konusunda araştırıcılar hemfikirdir. Farklılığı yaratan yalnızca nedenlerdir. Örneğin işini ve ailesini kaybeden bir kişinin depresyonundaki neden, psikososyal etmenlerdir. Fakat psikososyal nedenleri başlangıç olarak alıp, sonunda depresyonu yaratan beyindeki biyolojik değişikliklerdir. Benzer biçimde beyin tümörü olan bir kişide de depresyon ortaya çıkabilir. Buradaki depresyonun nedeni artık organik bir nedendir. Tümöre ikincil olarak beyinde bir dizi nörokimyasal, en genel anlamıyla da biyolojik değişiklikler meydana gelerek depresyonu yaratır. Dolayısıyla bütün depresyonlara ister psikososyal (fonksiyonel), ister organik (beyni primer ya da sekonder olarak etkileyen somatik hastalıklar) nedenli olsun biyolojik mekanizmalar aracıhk eder. Ama nedenler farklı olduğu için bunlara psikososyal (fonksiyonel) ve organik biçiminde bir ayrım getirilmiştir O nedenle sayın Verimli'nin fenomenolojik bir tanınv lama çerçevesinde "bir kısım depresyonlar biyolojik kökenlidir, bir kısmı da değildir" gibi bir ifade kullanması yanlış olmuştur. Onun yerine hipertiroidrzm, Cushing hastalığı ve beyin tümörleri gibi somatik hastalıklarla ikincil olarak ortaya çıkan depresyonları organik depresyonlar olarak ayırması doğru olurdu Biyolojik ifadesı, organik terimi ile eşleştirilemeyecek kadar geniş ve temel bir anlam taşır. Nitekim bu durumu yakından bılen ve psikiyatrik sınıflandırma araştırmalarında çalışan kişiler psikiyatrik bozuklukları biyolojik ve biyolojik olmayanlar şeklinde değil de, organik ve fonksiyonel olarak ayırmışlardır (Sarbrus. 1990). Saygılarımla Doç. Dr. M. Emin Ceytan KAYNAK Sartorius N., Jablensky A., Regier DA. ve ark. Sources and Traditions of Clossitication in Psychiatry. Hugiere and Huber Publtshers Toronto 1990. Okurumuzun sorusunu Istanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nden Dr. Abdurrahman Tokgöz yanıtlıyor: Bebekleri tuzlu suyla yıkamak sakıncalı mıdıp? Izmir'den yazan okurumuz Mellha Gürpınar'ın sorusu şöyle "Bebek dogduktan sonra niye tuzlu suda yıkanır? Göbek kordonu düşene kadar bebeği yıkamamak gerektigi söylenir, bu dogru mu? Bebek dogduktan sonra, an erken ne zaman yıkanmalıdır?" "Florür dişlerın gelişim döneminde mineralizasyon için, sonraki dönemlerde de koruyucu olarak gereklidir Yapılan bir deneyde, ki bu deneyde diş hekimleri kendilerini kobay olarak kullanmışlardır, sürekli şeker yiyerek çürüğe uygun bir ortam hazırlanmıştır. Sağhklı, mine üzerinde tebeşir yumuşaklığında çürük lekeleri görülmüştür. Aynı kişilerde deneyi takiben düzenli olarak florür tedavisi uygulanmış çürük lekelerinin sertleştiği ve kaybolduğu görülmüştür. içme sularında optimal florür (litrede 1 mar F) bulunan bölgede doğan ve büyüyen bireylerin diş minelerinin ideale yakın olduğu farkedilmiştir. Flor oranı düştükçe mine yapı ve kalitesinin idealden uzaklaştığı tespıt edilmiştir. Florür minenın ınorgonik yapısı ile birleşebilmektedir ve çürüğe karşı tam bir dayanışma oluşturmaktadır. Florür vücuda birkaç yoldan alınır. İçme sularına yapay olarak flor katılması ya da flor katkılı dişmacunları ile bu gerçekleşebilmektedir. Ayrıca muayenehanelerimizde çürük bölgeler üzerine direkt olarak florürlü özel karışımların (yaklaşık %1 F) jel ya da gargara şeklinde tatbiki ile yapılmaktadır. Okurumuzun sorusunu Şişlı Etfal Hastanesi Çocuk Kliniği Şef Yrd Dr. Saml Hatlpoglu yanıtlıyor: "Bazı yörelerde bebek kokmasın diye bebeğin tuzlanması son derece yanlış, tehlikeli bir yöntemdir. Tuz, yakıcı etkisinden dolayı yanıklara neden olabildiği gibi, su kaybına da yol açabilir. Bebekler dogduktan sonra genellıkle 2448 saat yıkanmamalıdır Bebek doğduğunda tüm vücudu vemikscaseoza denen koruyucu bir tabakayla kaplıdır, bu tabakanın yıkanarak kaldırılması bebeğin diş ortamdaki mikroorganizmalarla temasına yol açar. Bu da bebek için enfeksiyon açısından bir risk faktörüdür. Gene göbek bağı da kuruyuncaya kadar bebeği yıkamamak gerekir. Göbek de bebeklerde enfeksiyon için bir giriş kapısıdır. Göbek betadin gibi antiseptik solüsyonlarla, kuruyuncaya kadar temizlenmelı, göbek tuzu gibi maddeler kullanılmamalıdır."