Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ITARİHİ ratılan "bozukluklar" olarak tanımlamış, bu görüş tâ 18. yüzyılın Nuh Tufanı'nı esas alan bilimsel jeolojik literatürüne kadar etkisini sürdürmüştür Dünyada elimizde kaydı bulunan ılk dinler Anadolu ve Ortadoğu'da ortaya çıkan dinlerdir. Bunların çoğunda Neolitik dönemin başlarında verimli toprağı temsil eden Ana Tanrıça (Anadolu'nun daha sonraki Kybele'si) yanında en önemli tanrı, mekânı kutsal bir dağ olan ve genellikle kutsal bir boğaya binen fırtına tanrısıdır. Bu tanrının en erken kuşkusuz temsiline Anadolu'nun M ö 2000'den önceki yerlilerini temsil eden Hattilerin panteonlarının (yani tanrılar topluluğunun) başı olan Taru'da rastlıyoruz(IO) Aynı zamanda bir boğa olarak tecelli ettiğine inanılan Taru'nun adının yukarıda incelediğimiz aart tarafından bulunmuş bir duvar resminin rekonstrüksiyodağ kelimelerine olan benakl arkek (tanrı?) motlHerlne ve boğalirın dlzglnlerlni tutar zerliği ve bu kelimenin aynı zamanda boğa anlamına The Goddesa irom Anatolla'nın II. clldl. Adenau, Eskenazl, gelmesı çok çarpıcıdır Aynı şekilde büyük Sâmi dillerinin hepsinde durum aynıdır: ör., Arameik yük bir olasılıktır. dilinde dağ ve boğa aynı kelime ile, yani Yukarıda verilen özetten çıkan sonuç "tur" ile ifade edilir. Ibranicede "tur" "sor" son derece şaşırtıcıdır. Beş dil ailesine daolmuş, Arapça'da da "thevr 11" şeklini alğılmış yaklaşık kırk kadar dilde "ta", "to" mıştır. Ugaritik dilinde boğa "thr", Akkadveya "tu" hecelerı ya tek başlarına veya ca'da ise "suru" kelimeleri ile betimlenir. sonlarına en çok bir sessiz alarak hep yükHintAvrupa dıllerinde de aynı durum mevsek bir yapıyı (doğal veya insan eliyle inşâ cuttur: Sanskritçe'de "sthurus" olan boğa edilmiş) ifade etmektedirler. Ayrıca meseYunanca'da "tauros", Lâtince'de "taurus", lâ Türkçe'deki tepe (veya tüpü) ile SanskritItalyanca ve Ispanyolca'da "toro", Fransızçe'nin stupa'sının (tepe şekilli tapınak) ca'da "taureau", Umbriyaca'da "turuf" ve "stu" hecesi (8) gene Çince stupa anlamı"toru", Oskça "taurom", Almanca "stler", na gelen tu'nun benzerlikleri, yüksek yer Isveççe "tjur", Danimarkaca "tyr", Irlandave yapıları anlatan kelimelerde inanılmaz ca "tarbh". Galce "tauros", eski kılise bir ortaklık göstermektedir. Bu nasıl yoSlavcasında "tur" ve Rusça'da "lur" olrumlanmalıdır? muştur. Yunanca'daki dağ anlamına gelen "oros" kelimesinin de. aslında Girit'te koKutsal nesne olarak dağ ve dlğer nuşulan Yunanca evveli ve köklerinin Anayüksek yapılar dolu'da olduğu kuvvetle tahmin edilen, Pek çok ilkel dinde ve daha sonra ortaya HintAvrupa veya Sâmi kökenli olmadığına çıkan tektanrılı dinlerde dağlar genellikle inanılan bir dildekı "othru" kelimesinden kutsal yerler, tanrının yeryüzündeki mekâtürediği sanılmaktadır. Bu kelimenin Yunı, hattâ tecellisi olarak saygı görmüş, kennanca'daki boğa olan "tauros" kelimesine dllerine tapınılmıştır (ör Güney Türkiye'de olan benzerliği inkâr edilemez. Bu benzerfırtına tanrısının mekanı kabul edilen Cebelik nereden türemektedir? liakra, Eski Yunanlıların Olimpus'u, Musevflerin Turu Sîna'sı, Hristiyanların Lübnan Çatal Hüyük ve dağboğafırtına Oağı, Müslümanların HFra Dağı, Orta Asya tanrısının kökeni. Türklerinin Han Tengri'si ve Çinlilerin Ti1960lı yılların başında Ingiliz arkeoloğu yen Şan'ı olan dağ ve/veya dağlar) (9.) Bu James Mellaari Konya'nın hemen güneynedenden ötürü yukarıdaki lengüistik infcedoğusunda tarihı yaklaşık günümüzden lemede çeşitli diller içinde dağ, kule, yük8200 yıl öncesine uzanan bir yerleşim yerisek, ulu yer veya nesne, hattâ yüksek yernin kalıntılarını buldu. Çatal Hüyük denilen lerde olan şato ve kale gibi sözcükler bu kalıntı içerisinde bulunanlar yalnızca kökteş kabul edilmişlerdir. Ozellikle Ortadağboğafırtına tanrısının ortak kökeninin doğu'dan^üremiş olan çok çeşitli dinlerde, nerede olduğunu aydınlatmakla kalmamış, bilebildiğimiz kadar Neolitik'ten (Cilâlı Taş insanlığın tüm düşünce tarihi için son deredevri: yaklaşık 10.000 yıldan bu yana) beri ce önemli ipuçları ortaya çıkartmıştır(12). dağlar çok önemli rol oynamışlardır. Mellaart'ın Çatal Hüyük'de buldlığu Ana Tanrıça ve bol miktarda boğa tasvirlerinin Dağların ilk insanlarca, ozellikle de M.ö. yani sıra bir de bir duvar resmi olarak püs8000den itibaren çiftçi toplumlarınca düz, kürme halinde olan bir yanardağın tasvirini alçak ve verimli ovalara tezat teşkil eden bulmuş olması (Şekil 2B Kapak alttaki reçorak, tehlikeli, güvenilmez yerler olarak sim), Çatal Hüyuk sâkınlerinın büyük bir gorüldükleri sanılmaktadır. Insanoğlu tâ olasılıkla kendilerine en yakın olan ve son 18. yüzyıla gelinceye kadar dağlardan çebuzullaşmadan (yani ± 10.000 yıldan) bu kınmiş, onları şeytanın mekânı addetmiştır. yana püskürdüğü bilinen yanardağ Hasan Pekçok mitolojı, dağları genellikle tanrılaDağ'ın (Şekil 2AKapak üsttaki realm) Neolirın insanlara verdıği cezalar esnasında ya tik esnasındaki bir püskürmesini görmüş olduklarını ve büyük bir gümbürtü ile patladığına hiç şüphe olmayan bu dağın kendilerince kutsal saydıklarını göstermektir. Bilindiği gibi, bu duvar resmi, tarihte bilinen en eski manzara resmidir (13) ve insanın ilk defa cansız çevresi ile de ilgilenmeye başlamış olduğunu belgelemektedir. Mellaart'ın daha sonra yayımladığı fakat kazıların ânî durdurulması nedeniyle ne yazık ki gerekli titizlikle belgeleyemediği bazı diğer duvar resmi rekonstrüksiyonlarında bir boğaya binmiş bir tannf?) tasvirinin dağdan inmekte olduğu, boğanın dizginlerinin de aşağıdaki Ana Tanrıça tarafından tutulduğu görülmektedir (Şekil 3). Burada boğa üzerinde resmedılen tanrı, daha sonraki Anadolu fırtına tanrılarının hiç şüphesiz ilkel bir temsilcisidir ve üzerinden indiği dağ da kuşkusuz bir yanardağdır. Burada sabırsız okuyucu dağ ile fırtınanın ve bunlarla da boğanın ne ilgisi bulunduğunu artık sormak isteyebilir. Şekil 4 Japonya'daki Sakurajima volkanının faal Minamidake kraterinin 17 kasım 1987"deki püskürme esnasında çekilmiş bir fotoğrafını göstermektedir. Püskürme bulutunun yarattığı elektriksel fırtınanın oluşturduğu sayısız şimşek muazzam gök gürültülerine neden manzara görmektedir. Kara renkli ve çift boynuzlu koca dağ (bkz. Şekil 2) boynuzları arasından kızgın bir kırmızı dil uzatarak homurdanmakta, yeri göğü karartıp sallayarak seyircinin üzerine su ve taş yağdırmaktadır Seyircinin, yere ve göğe hükmeden ve üzerine felâket yağdıran bu devin bir tanrı olduğu konusunda hiçbır şüphesi yoktur. Bu tanrı muhakkak ki tüm şimşeklere ve yağmurlara da hükmeden bir tanrıdır ve Ana Tanrıça'nın göğsü uzerinde yükselmektedır. Yiyecek "doğurmayan", yani doğurgan olmayan bu tanrı civarında keskin silâh yapımında kullanılan bir taş (obsidyen) da elde edilmektedir Bu tanrı herhalde "erkek" olmalıdır* Bu erkek tahrının görünuşu ve davranışları seyirciye arkadaşları ile arada bir ve çok büyük güçlüklerle avladıkları o koca siyah vahşi boğaları hatırlatmıştır. Onlar da kızdıkları zaman burun deliklerinden soluyarak koşmakta ve toynakları altında yeri titretirken kırmızı dilleri de siyah dudakları arasından sallanmaktadır Aynı yanardağ gibi, onların da koca boynuzlart avcılara ölüm getirmektedir İlkel seylrcimizin yaratıcı kafasında en korktuğu hayvanla kendisine şimdi felâket yağdıran dağ bırleşmiş, depremlere ve fırtınalara hükmeden erkek tanrı fikri ve onun Şakil 4: Japonya'da Sakurajima volkanının Minamidake kraterinin 17 Kasım 1987 tarihindekl indifaı esnasında saat 20:57 ile 21$4 arasında meydana gelen elektrik fırtınası. Burada fırtına tanrısının nlçln dağlarda oturduğunun zannedlldiği çok çarpıcı bir şekilde gözükmektedir. (Japonya Jeoloji Servislnden Tsuyoshi Nishiinoue'nin fotoğrah) olmakta, bunların gümbürtüsü, süregelen püskürmenin gümbürtüsüne karışarak korkutucu bir patırtı meydana getirmektedir. Yağmur püskürmenin yan ürünlerinden olan taş ve kızgın çamur yağmuru ile karışarak yağmakta, aynı zamanda patlamaya eşlik eden süreklı depremler böyle bir indifaı seyredene adeta yer ve gök'ün elbirliği ederek canlı âleme karşı saldırıya geçtikleri izleniminiı vermektedir Şimdi 1987'nin Japonya'sından M.ö. 7. bin yılın Çatal Hüyük'üne gidelim Patlayan Hasan Dağın karşısındaki ilkel fakat zeki insan karşısında Şekil 4' tekine benzer bir yeryüzündeki tecellileri doğmuştur (14) Bundan sonra ilkel seyircimiz hem dağa hem de boğaya artık ortak tanrılarının adıyla hitap edecek, eğer yukarıda etimoloji ile ilgili söylediklerim bir "yozyorum (16)" değilse, büyük bir olasılıkla onlardan "ta" veya "tu" veya belki de "to" diye bahsedecektir Yukarıda en kaba hatları ile verilen varsayım özellike HâmiSâmi ve HintAvrupa dillerinde dağ ve boğa kelimelerinin niçin Lütfen sayfayı çevlrlnlz Dağ tannsı ve dağ teorilerl 3079