Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İNSANVE DAVRANIŞI Dünyayı ve kendimizi anlama süreci: Algılama Kalıplayıcı ve geliştirici yetişme ortamlarının önemi, bu ortamların kişinin algılama sürecini temelden etkilemeslnde yatar. Kişinin iç ve dış dünyasıyla ilgili duygu, düşünce ve davranışlarının temelinde algılama süreçleri vardır. Doğan Cüceloğlu, Los Angeles lgı süreciyle ilgilenen psikologlar, değişik duyu organlarından birbirinden bağımsız biçimde gelen duyusal verilerin, anlamlı bir bütüne nasıl dönüştüğünü araştırırlar. önce duyusal süreçler yer alır, onun hemen arkasından algı gelir Iklsi arasındaki zaman farkı o kadar kısadır ki, normal koşullar altında bu kısa sure fark edilemez. Alıcı organlar, sıcaklık soğukluk, tatlı tuzlu, büyük küçük, kırmızı yeşil örneklerinde olduğu gibi nesne ve olayların özelliklerine göre farklı duyusal veriler üretirler. Bu özellikler, duyusal düzeyde nörofizyolojik enerjiye dönüşürler ve ancak bu aşamadan sonra algı süreci başlar. Algılamada bizim daha önceki yaşantı ve deneyimlerimizin etkisi büyüktür. Algılama anında beyin, bireyin içinde bulunduğu durumdan ne beklediğini, geçmiş yaşantılarını, diğer duyu organlarından gelen başka duyuları, toplumsal ve kültürel etkenleri hesaba katarak bir sentez yapar. Gelen duyuları seçme, bazılarını ihmal etme, bazılarını kuvvetlendirme, arada olan boşlukları doldurma ve beklentilere göre anlam verme bu aşamada yapılır Ouyu organlarının beyine ilettikıeri duyular basittir, algılama ise geçmiş öğrenme ve deneyimlerimizin de işin içine girdiği son derece karmaşık bir süreçtir. Bu nedenle, Kalıplanmış ve Geliştirilmiş bireylerin beyinlerine gelen aynı duyusal verilere farklı ağırlıklar yükleyerek değişik biçimlerde algılayıp yorumlamaları doğaldır Her algılama olayı, gelen duyusal verilere dayanılarak dış dünya hakkında kurulan bir kuramdır. Bu kuram tahkike ve denemeye açık, geçici bir kuramdır; daha sonradan gelen duyusal verilerle ya daha kuvvetlenir ya da zayıflayarak yerini başka bir kurama terkeder. Her birey algısal kuramını, kendi yaşantıları ve deneyimleri çerçevesinde kurar. Bu özelliginden dolayı algı, son derece öznel bir süreçtir. Insanın yarattığı rier şey, her düşünce ve davranış kendi algısal sürecinden geçerek oluşur. Ateşe dokununca el çekme, üflenince göz kırpma gibi algılama sürecinden geçmeden, dyyusal süreçten sonra hemen davranışa yansıyan hareketlere refleks adı verilir. Insanlar ve hayvanlar arasında refleksler yönünden pek fark yoktur. Ama, kendisini ve çevresini algılama yönünden hayvan ve insanlar arasında büyük farklılıklar vardır. hsanoğlunun yaratmış olduğu uygarlık ve kültürün temelinde algısal süreçler yatar. Algılamanın iki önemli sürecini kısaca gözden geçirelim; bunlardan ilki seçici dikkat, diğeri de organizasyondur. mış yetişkin çocuk (2)(Kalıplanmış birey) ile normal gelişimini tamamlamış sağlıklı olgun yetişkinin (Geliştirilmiş bireyin) ilgileri, gereksinmeleri, inançları ve bireysel değerleri farklı olacağından, bu iki kişi aynı sosyal ve fiziksel ortamları farklı algılar ve anlamlandırırlar. Organisazyon A Algılama ile ilgilenen psikologların öğrendikleri ilk şey, algının bir organizasyon, bir örgütleme olduğudur. Dünyayı rasgele bir araya gelmiş gelişigüzel nesnelerin dizildiği bir çevre olarak görmeyiz. Bize gelen duyuları derler, toparlar, organize ederek bir anlam veririz. Algı, kendisini oluşturan duyusal girdilerin toplamından daha fazla bir anlam ifade eder. Bu gerçeği, algısal psikoloji üzerinde çalışan ilk Alman psikologları gestalt kelimesi ile ifade ettiler Bazı organizasyon kuralları gestalt ilkeleri algılamamızı etkiler; bu kurallardan önemli bırkaçını kısaca belirtelim: Bütün algılamalarda bir şekil ve bir zemin vardır Şekil, arka yüzeyi oluşturan zemin içinde anlamını kazanır. Şekilzemin ilişkisi bütün duyu organlarını kapsar. Kuş sesini dinlerken, trafik sesi arkada bir zemin oluşturur. Birisi sırtımıza dokunduğunda, elbisemizden sürekli gelen duyum zemine, kişinin dokunmasıyla oluşan duyum şekle örnektir. Oturma odasının alışageldiğimiz kokusu zemin, mutfaktan gelen soğan kokusu şekildir Görsel alanda şekil bize daha yakındır ve bir nesne izlenimi verir, bir biçimi vardır; zemin ise tanımlanması zor bir madde izlenimi taşır. Şekil, aynı aydınlık şiddetinde olsa dahi, zeminden daha aydınlık görünür. Şekil daha etkileyici bir izlenim yapar ve daha iyi hatırlanır. Şekilzemin ilişkisi Kalıplanmış ve Geliştirilmiş insanları anlamamızda akılda tutulacak önemli bir kavramdır. Bu iki kiŞokllzemln (figureground) ilişklsl : Dış dünyada olup bitenlerin büyük bir kısmını duyu organlarımız yakalar, ne var ki biz bu enerjilerin farkına varamayız. Insanoğlu, çevresini seçici bir biçimde algılar. Duyu organlarımızın yakaladığı uyarıcıların ancak bir kısmını seçerek algılarız. örneğin, şu anda okumayı bırakın ve gözlerinizi kapatıp, çevrenizdeki sesleri dinleyin. Uzakta veya yakında farkına vardığınız yeni sesler var mı? Kalbinizin atışını hissedebiliyor musunuz? Ayağınızda çorap var mı, kitabı okurken çorabın olduğunun veya olmadığının farkında mıydınız? Oturduğunuz yer yumuşak mı, yoksa sert mi? Bedeninizin durumu nasıl; beliniz, omuzunuz, boynunuz rahat mı, yoksa gergin misiniz? Dış uyarıcıların hepsinin farkında olarak okumaya devam etseydiniz, okuduğunuzdan bir şey anlayamazdınız. Beynimiz aynı anda gelen milyarlarca duyu verilerinin tümünü işleyecek kapasiteye sahip değildir. Bu nedenle beyin, gelen duyusal uyanmlan seçerek algılar. Seçme olayı, algılama olayının en belirgin özelliklerinden biridir. Algısal seçimi etkileyen değişkenleri uyarıcıyla ve bireyle ilgili olmak üzere iki temel grupta toplayabiliriz. Dış dünyadaki uyarıcılar, belirli bazı özelliklerine göre dikkatimizi çeker ve hemen algılanırlar. Bu özelliklerden en başta gelenleri uyarıcının değişkenliği, büyüklüğü ve şiddetidir. Algısal seçimi etkileyen bireyle ilgili değişkenlerin başında kişinin o algısal durumla ilgili beklentileri gelir. Hem kendilerinden hem de başkalarından değişik durumlarda beklentileri farklı olduğundan, Geliştirilmiş ve Kalıplanmış bireyler aynı durumu çok farklı algılarlar. flgiler, gereksinmeler, inançlar ve kişinin bireysel değerleri de algısal seçimi etkiler. Normal çocukluğunu yaşayama Seçici dikkat şi aynı konuyu tartışırken kullandıkları kavramlar aynı olabilir; ne var ki, Kalıplanmış kişinin şekil olarak kullandığı kavramı Geliştirilmiş kişi zemin olarak algılıyor olabilir. örneğin, korkusevgi, hayatölüm kavramlarının şekil ya da zemin olarak algılanması kişinin tüm düşünsel ve duygusal yaşamını etkileyecek sonuçlar doğurur. Korkuyu şekil sevgiyi zemin alan bireyin çocuk yetiştirme, evlilik ılişkileri din konusundaki duygu ve düşünceleri, sevgiyi şekil ve korkuyu zemin alan birinden çok farklı olacaktır. Korktuğu için bir işi yapan insan, sevdiği için o işi yapandan çok farklı bir algılama dünyası içindedir. Cehennem korkusuyla iyilik yapan, yardım eden biri ile, Mevlana gibi Yüce Sevgiliye ulaşmak için gönlünü açarak hizmet elini uzatan biri aynı olabilir mi? Aynı karşılaştırmayı hayatı şekil ölumu zemin alan biriyle, ölümü şekil hayatı zemin alan biri arasında da yapabiliriz Tamamlama (closure): Bir nesnenin tümü görülmese de algılama, sanki o nesnenin tümu görülüyormuş gibi tam olur. Gerçekte, ancak ender hallerde nesneleri bütünüyle görürüz. Bize gelen bölük pörçük duyuları biz tamamlarız. Şekilzemin ilişkisinde olduğu gibi tamamlama kuralı da yalnız görsel alana özgü değildir, bütün duyu alanları için geçerli bir kuraldır Konuşmakta olan birisinin sözleri bölük pörçük, yarım yamalak duyulduğu halde, o kişinin ne dediği tamamlama kuralına dayanarak algılanabilir. Şekilzemin ilişkisinde olduğu gibi Kalıplanmış ve Geliştirilmiş bireyler tamamlanmamış, belirsiz olan durumları kendi psikolojik btinyelerine uygun eğilimler içinde tamamlarlar (1)Duyusal ve algısal süreçler İnsan ve Oavranışı kıtabında (S 101117) ayrıntılı olarak ıncelenmışlır (2) Yetişkin çocuk kavramının ayrıntılı bir tartışmasını Içimizdeki Çocuk kitabında (s 1178) bulabilirslniz. Sanınm bunun Içlne Mraz daha para atmamız gerakecak! 3084