Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM DÜNYASINDAN TARTIŞMA Bitki kökleri bir pil gibi çalışıyor ve dokuların büyümesine hizmet ediyor. Bitki kökleri elektrikli Bilim dilinde Türkcelesme üzenine kök içinde çıktığı olgun dokulara ulaşana dek yoluna devam ediyor. Bu hareket sayesinde bir elektrik alanı da oluşuyor. Bu elektrik akımı, olgun ve körpe bölümlere ek olarak yaralı köklerde de meydanageliyor. Uzmanlar bu akımın, fosfat gibi besin iyonlarını köklere çekmede işe yaradığını söylüyorlar. Ayrıca yaratılan elektrik alanı, köklerin büyüme yönlerini de ayarlıyor. Bunlara ek olarak hasarlı kökten çıkan akım sayesinde, bitki büyümeyi bu köke doğru yöneltiyor. Ne yazık ki bitkinin bunca işine yarıyan bu akım, zararlı toprakaltı canlılarına yerini belirttiği için aynı zamanda bitkinin sonunu da hazırlayabiliyor. Bu zararlılardan birisi olan sporlar, eksi yüklü elektrodlara karşı bir çekim hissederler. Bu olaya "elektrotaksis" adı verilir. Gerçek bitkilerde ise kökler birer eksi yüklü elektrod gibi görev yaparlar ve sporları çekerler. Cansız köklerin bu elektrik akımını üretmedigini düşünürsek, bu özellik sporları yönlendiren elektrotaksis olayı sayesinde, sporların canlı ve cansız kökler arasında ayırt etmesini de sağlıyor. Gene de herşey köklerin kötülüğüne değil. Bazı yararlı mantar ve bakteriler de zararlılar gibi bu akım sayesinde bitki köklerine çekiliyor ve bitkinin yaşamasını kolaylaştırıyorlar (ka) 3 3 Dilimiz yozlaşmasın ama hem yeni Türkçe sözcüklerle, hem her dilden sözcükle zenginleşsin. Oktay Ozdemir* mer Kuleli'nin, Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisinin 11 Eylül 1993 tarihli 338. sayısının 12. sayfasında yayımlanan "Bilim Dili Türkçeleşebilmeli" başlıklı yazısının ilk bölümündeki doğru çözümlemelerden sonra. yanlış sonuçlara ulaşması hayret verici bir çelişki yaratmakta ve yazarın bilimin evrenselliği anlamında düşün ufkunun yeterince geniş olmadığı izlemini uyandırmaktadır Örneğin yazara ait şu tümcelerdeki görüşlere bilim adamlarının çoğunun katılacağını sanıyorum: "Dil, kendisini yaratan ve yaşatan ulusun uygarlık düzeyini yansıtan bir araçtır. Düşün ve uygulayım alanlarında geri kalan her ulusun dili de geri kalır ... Toplumun neyi varsa dili de onu söyler. ... 20. yy'ın hızla gelişen bilimi ve tekniği... yaygınlaşırken kendi terim ve sözcüklerini getirmiş; ... toplumumuz yeni kavramlara alışıncaya dek uygarlığın yeni ürünleri, yabancı olan adları ile birlikte yaşamımızagirmiştir." Böylesine doğru çözümlemelerin ardından, aslında bilim dilinin Türkçeleşmesiyle pek de yakın ilgisi bulunmayan bilimsel çalışmaların Ingilizce yayımlanmasının nedenleri arasında "bilim adamlarımızın kimliklerinin oluşumu ile anadilleri arasındaki sıkı bağın bilincine varamamaları" ve "Amerikalı olarak kabul edilmek amacı" bulunduğu çıkarsaması bir yandan yazarın kendini tekzip ettiği anlamına gelmekte, öte yandan bilim adamlarımızı küçük düşürücü ve alçaltıcı bir içerik taşımaktadır. Günümüzde tüm dillere giren bilimsel ve teknik terimlerin, dünya biliminin öncülüğünü yapan başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Batı dünyasında konuşulan dillerden köken almasına ne şaşmak, ne de üzülmek gerekir. Müzikle ilgili terimlerin de Italyanca'dan köken almasının asırlardır Italyanların bu konudaki öncülüğüne bağlı olduğu kuşkusuzdur. Teknik terimleri "üniversiteevrenkent" örneğinde olduğu gibi abartmadan, Türkçeleştirmeye çabalamak mutlaka yararlıdır. Ozellikle toplumumuza yönelik bilgi aktarımında terimlerin işlevlerini çağrıştıracak şekilde Türkçeleştirilmiş karşılıklarının kullanılmasının, anlaşılabilirliği kolaylaştıracağı kesindir. Ancak bilim çevrelerinin kendi içinde kullandığı Türkçe'ye bu terimlerin olduğu gibi aktarılması bilimin evrenselliği açısından sakıncalı olabilir örneğin, eğitimi boyunca hiç "redüksiyon" sözcüğü ile karşılaşmamış, ama bol bol "indirgeme" terimini kullanmış bir kimyacı, Ingilizce bir kitapta karşılaşacağı "reduction"sözcüğünü anlamakta güçlük çekecektir öte yandan bilimin evrensel olduğu su gotürmez bir gerçektir. Bunun anlamı, bi O •• imdiye kadar toprak altında yaşayan canlıların, bitkilerin yerlerini köklerden sızan kimyasal maddeler sayesinde buldukları sanılıyordu. Şimdi ise Iskoçya'da çalışan bazı bilim adamlarının keşfi olaya yeni bir açıklama getirdi. Bilim adamları canlı köklerin yakınında elektrik akımı tespit ettiler. Bir pil gibi çalıştıkları anlaşılan bitki köklerinin olgun kısımlarından hidrojen iyonları ayrılarak kökten dışarı çıkıyor ve kökucunda yeni büyüyen dokulardan içeri giriyor. Akım Ş Taşlaşan agaç Konrad Götz'ün bu fotoğrafı, doğanın da sanat harikaları yaratabileceğine güzel bir örnek oluşturuyor. Fotoğrafçı. 50 milyon yıllık bu fosili tablo gibi görüntülemeyi başarmış. Bu tür hayvan veya ağaç fosilleri, varlığın ölümünden hemen sonra çamur ya da kumla örtülmesiyle oluşuyor. Bunu, silis asit ve pirit gibi minerallerin varlığın şekline bürünüp, konserveleyecek biçimde kristalleşmeleri süreci izliyor. Konrad Götz, bulut, fosil ve mineralleri 1 model olarak kullanmasıyla ünlü bir fotoğrafçı. Hayranltk uyandıran çalişmalarından bir bölümü bu yılın sonunda Münih'te Sonsuzlukla Karsılaşmalar' adıyla düzenlenecek bir sergiyle sanatseverlerin ziyaretine açılacak. (ade.) limin belirli ulusların insanları için değil, tüm dünya insanları için olduğudur. Bu nedenle bilimsel çalışmalardan elde edilen sonuçlardan tüm dünyayı haberdar etmek, bu amaç için en uygun aracın ne olduğunu anlamak ve onu kullanmak bilim adamının görevidir. Bilim adamlanmız, ne "Amerikalı olarak kabul edilmek" amacıyla, ne de "anadiliyle ilgili bilinçsizliği yüzünden" değil, aksine bilimsel çalışmalarının sonuçlarını dünya bilim çevrelerine aktarabilmek amacıyla yaptıklarını Ingilizce olarak yayımlamaktadırlar Yazıda örnek olarak verilen Isveçliler de günlük yaşamlarında kendi dillerini konuşurken, bilimde Ingilizce'yi kullanmaktadırlar. Isveç'te yayımlanan, adları "Scandinavian Journal of..." ile başlayan sayısız bilimsel derginin dilinin ingilizce olmasının nedeni her halde, Isveçli bilim adamlarının da "Amerikalı olarak kabul edilmek" gereksinimi duymaları olmasa gerektir. Japon bilim adamlarının bilim dünyasına yaptığı katkıları da Japonya'da yayımlanan Japonca dergilerden değil, Amerika, Ingiltere gibi ülkelerde Ingilizce olarak yayımlanan dergilerden izliyoruz. Almanya'da uzun yıllardır Ingilizce olarak yayımlanan, ama adı Almanca olan bazı dergiler de, içerdikleri bilimsel yazıların daha geniş bir çevreye ulaştırılması amacıyla, adlarının Ingilizce karşıhklarını kullanmaya başlamışlardır. Ayrıca bir bilimsel çalışmanın belli başlı yabancı dergilerde az sayıda da olsa bazı Türkçe dergilerde bu dergilerin hakem editörleri tarafından gözden geçirilip yayımlanması, dayanmak zorunda olduğu bilimsel temellere uygun olduğunu kanıttar ve o bilimsel çalışmanın sonuçlarını güvenilir kılar. Bir ulusun kültür özelliklerinin başında dili gelir. Dilimizin özel radyolarda konuşulduğu şekilde yozlaşmasını kimse istemiyor, ama bırakın dilimiz zenginleşsin, hem yeni Türkçe sözcükler ekleyelim, hem de her dilden sözcük girsin. Diğer dillerden sözcük girişine gümrük uygulamak bence çağdaşlık değil, bağnazlıktır. Daha da önemlisi, Batı ülkeleri ile karşılaştırılamayacak kadar kısıtlı olanaklarla yetinmeye çalışan bilim adamlarımızın, bilim dünyasına yaptıkları katkıları en etkili yollardan duyurmaları çabalarına saygı gösterelim ya da en azından "ulusal kimliği korumak" kisvesi altında "bilimsel şovenizm"le saldırmayalım Tüm insanların düşün ufuklarının genişlemesi umuduyla. * Dr .Hacettepe Üniversitesi Iç Hastalıkları Anabilim Dalı Hematoloji Ünitesi 06100 Ankara Telefon: 43103545/1421 34111