22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bİ YOLOJİ Ruh olayına biyolojik yaklasım Ruhumuzun kimyası var mı, varsa nedlr? Ruhun varlığına ilişkin öne sürülen gerekçeler ve karşı görüşler. Süleyman Çelik* S ayın Tolga Yarman 336. sayıdaki, "Ruh, Insan ve Doganın özfi Ozerine" başlıklı yazısında, ruh ve maddeye biraz parapslkoloji, biraz da felsete yönünden yaklaşmaktadır. Bu yazıda ben de konuya biyolo(ik bilimler yönünden yaklaşmak istiyorum. Ruhun varlığına ilişkin öne sürülen kanıtların hiçbirisinin, bilimsel yönden gecerli ve tutarlı tarafı yoktur. Bu konuda sayın Yarman tarafından aktarılan kanıtları tek tekelealalım. 1. "ölmek üzere olan blr hastamn tarbldığı, tam öldüğü sırada hastanın agırUgının azaldığının saptandığı ve aradakl larkın ruhun ağtriığı olduğu" öne sürülmektedir. Bu savı bilimsel yönden irdeleyelim: Bir bulgu ya da sonucun bilimsel kabul görebilmesi için tekrartanabiUr/ doğrulanabillr olması gerekir. Bu sonucu kim bulmuş? Başkaları da aynı konuda bir çalışma yapıp benzer sonuclar elde etmişler mi? Çalışmada kontrol grubu kullanılmış mı? Ruhun ortalama ağırlığı ne kadarmış? Ağırlık ırk, cinsiyet, yaş, kilo ve benzeri etmenlere göre değişiyor mu? ÖNhn anı olarak kalp durması mı, beyin ÖKimO mü esas alınmış? Bu soruların hiçbirisine yanıt bulmak olanaksız. Ayrıca ruhun madde olmadığı kabul edildiğine göre madde olmayan bir şeyin ağırlığı olur mu? Eğer Inanılıyorsa bu savın dogruluğu kolayca arasbniabJllr. ölmekte olan insan bulmak zor değildir. Fakat hayvanların da ruhu olduğu öne sürüldüğüne göre, deney hayvanlan üzerinde çalışmak daha kolaydır. Orneğin, zehir verilmiş fareler bir duyarlı terazinin üzerine alınarak ölümden hemen önce ve sonraki ağırlıkları kolayca saptanabilir. 2. Kanıt olarak, "ölmek uzere olan hastanın bulurtduğu mekanın fotoğraflanmn çeklldiği ve ölüm anında bedenden Ç*nnş ruhun folografının alınıverdlgT öne sürülmektedir, Burada insanın aklına ilk gelen soru, saptama, neden gözle degll de fotoğrafla yapılmış? Insan gözü fotoğraf makinesinden çok daha fazla duyarlıdır. Gözün tespit edebildiği ayrıntıların çoğunu fotoğraf makinesi alamaz. Her gün milyonlarca kişinin gözlerinin önünde binlerce insan ölüyor. Şimdiye dek ruhu gören var mı? Fotoğrafta fotomontaj hileleri yapılabilir Ayrıca çekim anında sinek gibi harekeöi blr nesne, bir ışık yansıması veya bir götge, ya da tab anında oluşabılecek bir sıvı lekesl fotoğrafa çok garip şekillerde yansıyabilir Inanılıyorsa bunun da doğru olup olmadığı araştırılabillr. Hatta olay fotoğraf makinesi ile değil vldeokamera ile tespit edile Üç iddla ve yanıtları bilir. ölmek üzere olan bir hastanın odasına yerleştirilecek birkaç kamera ile tüm mekan aynı anda sürekli gözetim altında tutulabilir Üstelik videokameralar fotoğraf makinelerinden daha duyarlıdırlar. Videokameralar kesintisiz çekim yapmakta, ayrıca karanlıkta bile çalışabilmektedirler. Bu şekilde oda aşırı aydınlatılmayacağı veya flaş kullanılmayacağı için hem hasta ölüm anında rahatsız edilmemiş, hem de ruh ürkütülmemiş (!) olur. 3. Kanıt olarak öne sürülen ruh çağırma olayına gelince; bilindiği gibi ruh çağırma toplantılarına ruhlara inanmayan Msiler alınmamaktadır. Bu şekilde olayın tarafstz ve nesnel bir yaklaşımla bilimsel olarak incelenmesi önlenmektedir Sadece inananların, diğer bir deyimle koşullanmış insanlann bulunduğu bir ortamda ruhun çağnlabildiği öne sürülmektedir. Bu kişiler kolaylıkla trans (Arapçası vecd) haline geçebılırler. Trans halindeki kişiler ruhla da konuşabilirler, göklere de ctkablHrter(I). Reenkarnasyon ve yeryüzünde ikinci hayatlannı sürdürenlerin ilk yaşamlarını anımsamalarına gelince, dünyadaki milyartarca kişi içinden birkaçının bu şekilde hikâyeler uydurması bir şey ifade etmez. Sadece bu birkaç kişi mi yeniden dünyaya gelmiş? O halde geriye kalan milyarlarca kişinin ruhu yeni ruh mu? Beyindeki "ruh" BMmTeknfc'in aynı sayısında, sayın beyindeki kimyasal Y rr''rX maddeleri z ZltfÜZ. vardır ve ruh Stfo^ sal denge bu £J£" £ maddelerin nı olan sayın . •, * £ST\,gt durumlarıyla bu yazısında, ruh kavramına ilişkin bilimsel görüşe kısaca değinmektedir Sayın Ceylan'ın belirttiği gibi, "insan davrams ve duygulartnın biyolojik mekanizmalar üzerinden yürüdügü" bugün herkesın kabul ettiği bir gerçektir. Beyinde, sinir hücreleri arasında iletişimi sağlayan noradrenalin, serotonin, dopamin gibi çeşitli maddeler (nöromedyatörler) vardır Bu maddeler arasındakl denge ruhsal dengeyi sağlar. Herhangi bir nedenle bunlardan birisinin beyindeki yın Ceylan, . (daha dogrusu beynin küçük bir bölgesindeki) düzeyi değiştiğinde denge bozulur. Bu da davranış ve duygulanım bozukluğu şeklinde, diğer bir deyimle ruh hastalığı şeklinde ortaya çıkar. Bu konuda son yıllarda çok aşamalar kazanılmıştır. Deprasyon ve şizofreni gibi ruh hastalıklarının, hangi maddelerin beyinde azalması veya artması sonucu ortaya çıktığı hakkında önemli bulgular elde edilmiş ve tedavide, bu dengesizliği gidermeye yönelik ilaçlar kullanılmaya başlanmıştır. Bu gelişmelerin ışığında eskiden cinlerin, perilertn veya seytanın etkisine girmiş olan soyut ruha bağlanan psikiyatrik hastalıkların, aslında serotonin, dopamin gibi kimyasal yapıları belli, elle tutulabilir somut maddeler olan nöromedyatörler arasındaki dengenin bozulmasına bağlı olduğu anlaşılmıştır. Sayın Yarman, "ruh bedenden soyutlanıp somuta bürünerek dolasabllen bir öz degil, maddenin bir üst örgutlülügünün Hade ettigl manadır" derken biyolojik bilimlerin yukarıda vardığı sonuca varmaktadır. Biyolojik bilimlere göre ruh, nöromedyatörlerin üst örgütlülugü ya da çok dengeli bir organlzasyonudur. Fakat bunlar çevreden kopuk, kapalı devre şeklinde bir örgütlenme oluşturmazlar. Yalnız ruhsal dengeyle kısıtlı işlevlere sahip değildirler. Vücudun Istemll haraketterl de, iç organların otonomlk çalışması gibi eylemler de nöromedyatörler aracılığt ile olur. Ayrıca başta hormonlar olmak üzere diğer endo|en maddeler ile karşılıklı etkHesbn halindedirler. Bu yönden düşündüğümüzde sayın Yarman'ın, olayın içine eti, kemi ği, iç organları karıştırmasını da anla"" yabiliriz. Aynı şekilde sayın Yarman'ın "mana, maddenin üst örgütlülük hallni tanımlıyor dlye sırl maddesel sayılamaz, madde pekala mana Hade eder" sözüne de katılmamak olanaksızdır. Canlı bir çiçekle, solup ^ | kurumuş ölü bir mana farkı varsa, maddelerin üst örgütlülügünün ifadesi tinsel (manevi) görünüm ile örgütlenmenin dağılması sonucu ortaya çıkan ölü madde yığını arasında o kadar fark vardır. Fakat öldüğümüz zaman vücudumuzdan çıkan bir şey yoktur. Bazıhastalıklarda eskiden ölüm kaçınılmazdı Bugün, bu gibi hastalıklarda orneğin, kalbi defibrile etmek, organ nakli yapmak gibi tıbbı/cerrahi girişimlerle ölümün önüne gaçllebilmekte ve hasta yeniden hayata döndürülebilmekte dir. Burada yapılan iş ruhun vucuttan cıkmasını önlemek değil, bozulmak üzere olan dengeyi düzeltmektir. Somut bir madde eksikliği veya fazlalığı olarak kabul edilen ruh hastalıklarının herhangi bir madde (ilaç) vermeden, pslkoterapi gibi yollarla tedavi edilebilmesi bu sava aykırı görülebilir. Ancak psikoterapiye blyofeedback mekanizmalar (vücutta sentez edilip salgılanan maddelerin düzeyinin gereksinime göre ayarlanması) devreye girer ve söz konusu eksiklik ya da fazlalık giderilir. Aynı şekilde biyofeedback yoluyla ağrı kesici bir ilaç verilmeksizin başağrısı da tedavi edilebilir. Burada da olay sinir hücrelerinin ağrı kesici madde salgılamalarının sağlanmasıdır Inançlara saygı duymak, kuşkusuz herkesin özen gostermesi gereken bir konudur. Fakat halkımızın inançlarını sarsmayalım diye, bilim adamları olarak "naztk" konularda gerçekleri söylemekten kaçındığımızda halkımız sarlatanların eline düsmektedir. Istlaraye yatarak veya rruinecclmlerin saptadıkları eşref saatlne uyarak kararların verıldiği devlet yönetım geleneği olan bir mirasın sahibiyiz. Ulusça aklımızı kullanarak çalışıp kaderimizi kendimiz çizeceğimiz ve şansımızı kendimiz yaratacağımız yerde kadere ve şansa aşırı inanıyoruz Dolayısıyla geleceğimizi falcılardan, astrologlardan ve ruhlardan öğrenmeye çahşıyoruz. Genelde büyük çogunluğumuz, Sayın Yarman'ın tanımladığı gibi, "bir biçlmde edlndlğl kavrayış araçlanna hızlıca koşullanıyor, onlara bağlanıyor ve onlann mutlak saydığı dünyasına hapsoluyor". Bu nedenle ortalıkta astrolog (Osmanh'da bunlara müneccim deniyordu), okültist, tarotist, cinci, efsuncu, muskacı ve falcılardan geçılmıyor. 900'lü tele Inançlara saygı ve bilim saglanır O ^^^asında nasıl 3436
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle