Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EÖİTİM TARİHİ AĞAÇLAR Trakya'da Balkan Üniversitesi mi? Balkan ülkeleri bilim adamları Istanbul'da bir araya geldi. ââ m ^ e n i Teknolojiler, Yönetim ve " • ^ j E k o l o j i jçin Baıkan Eğitim ve • Bilimsel Derneği"nin Istanbul'da Gazi Osmanpaşa Belediyesi'nin çağdaş meclis salonunda yapılan ilk bilimsel toplantısına (26/27 ekim 92), Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Rusya, Romanya ve Türkiye'den bilim, eğitim, teknoloji, yönetim ve ekoloji alanlarında söz sahibi 60 kadar bilim adamı katıldı. Toplantıda Balkanlarda kurulacak bilimsel bir işbirliğinin bölge için önemini vurguladılar ve burada Türkiye'nin önderlik etmesini arzuladıklarını belirttiler. Dernek Yönetim kurulunun seçimi için yapılan oylamalarda dernek başkanlığına Bulgaristan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nikolai Boykov, ikinci Başkanlığa Bulgaristan Amerikan Üniveristeszi Rektörü sayın Mike Orenduff genel sekreterliğe de Sualtı Sporları, Cankurtarma ve Su kayağı Federasyonu Başkanı Atılla Baykal getirildi 1993 yılı için öngörülen çalışma programı çerçevesinde komisyonlar oluşturuldu Bu komisyonlar * Balkan ülkelerinde lise ve kolejlerde ekoloji vöe teknoloji eğitimi konusunda uyum sağlanması, Balkanların sorurlarına öncelik verilmesi, * yeni teknolojiler konusunda unıversiteler ve diğer araştırma birimleri ile iş çevreleri arasında bir köprü kurulabilmesi için Balkan z ülkeleri yönetimleri katında girişimierde bulunması, * Türkiye'de kurulması arzulanan bir Balkan Üniversitesi'nin hazırlık çalışmalarının yapılması, * Başta, Balkan ulkelerinin ekolojik sorunları, doğal zengınlikleri olmak üzere, yeni teknolojilerin geliştirilmesini sağlamaya yönelik bir "Balkan Ülkeleri Eğitim ve Bilimsel Araştırma Merkezi"nin özellikle Türkiye'de, Trakya'da kurulması için çalışmalar vapılıp birzrapor hazırlanması. Bu görev dergimiz yazarlarından llham Artüz'e verildi. Toplantıya katılan bilim adamları, Balkan ülkeleri arasında başlatılan bu sıcak işbirliği ve atmosferinin devamı için, derneğe, ilgıli bakanlıkların, DPT'nin, TÜBlTAK'ın, YÖK gibi kuruluşların ve Balkan böjlgesinin en uç noktasında bulunan Edirne, Trakya ve Istanbul Üniversitelerinin de katkıda bulunmasını ve olanak sağlamasını dile getlrdiler Parla Beledlyetl Seine nehrlndekl balıklan kurtarmak için nehri hergün 15 bin ton ok&i^^ jenle doyuracak bir pompala^ ma tesisi kuruyor, 3 bin ton balık mayıs ayında klrlllikten ölerak yüzeya vurmuştu. İki anıtsal ağaca selam Dünyamızın yaşayan fosil ağaçlarından sayılan, uzak doğulu iki Ginkgo biloba, Baltalimanı sosyal tesislerlnde ilgi bekliyor. llham Artüz ! eni tanıyanlar ve özellikle de Cum)huriyet BilimTeknik'teki yazılarımı Izleyenler bu aefer ele aldığım su ve denlz dışındaki konuyu yadırgayabilirler. Ancak, çok yakından tanıdığım gerek biyolojik, gerekse tarihsel açısından son derece ilginç ağaçların yavaş yavaş ö'ldüğünü görmekle duydugum üzü'ntü, benim böyle karaya vurmama neden oldu. Bu yazımda sizlere anıt niteliğindeki bir ağaç türünü, Ginkgo biloba'yı tanıtmaya çalışacağım, bu nedenle konularına girdiğim için sevgili ormancılardan ö'zü'r dileriz. Meslek yaşamının 41 yılını gö'lgesinde geçirdiğim bu iki anıt ağaca vefa borcumu, bir nebze de o/sa ödeyeceğim inancı ile, bu deniz dışı yazımı kaleme aldım. Çok uzun jeolojik dönemlerde, dünyamızın hemen hemen her tarafını yaygın şekilde kaplamış olan Ginkgo türü ağaçların zaman ve mekan içersindeki yaygın varlığı paleobotanik araştırmalar sonucu saptanmıştır. Karakteristik yaprak yapılarından kolayca tanınabilen bu tür ağaçlara ait fosillere, Avrupa, Sibirya, Çin, Japonya, Avustralya ve Kuzey Amerika'da rastlanmaktadır. Paleontologlar, günümüzden 4570 milyon yıl öncesinde yaşamış ve halen yaşayan G. biloba ile aynı yapıya sahip ilk fosilleri yaklaşık 100 yıl kadar önce Italya'da saptanmışlardır Daha sonraları, değışik yörelerde 170 milyon yıl öncesine (Trias dönemi) ait fosiller saptandığı gibi, dünyaya dinozorların gelmesinden önceki (Permiyen) döneme ait Ginkgo fosilleri de bulunmuştur. Bu familyadan günümüze kadar yalnızca, canlı fosil olarak nitelendirilen tek bir tür, Ginkgo biloba ulaşabilmiştir. Bir tek tür ile de olsa günümüze kadar yaşamayı başaran Ginkgogillerın bir zamanlar tüm dünyaya yayılmışken, neden yalnızca Uzakdoğuda kalabildikleri çözülmesi çok güç bir bilmecedir Batı dünyasının bu tür ile tanışması oldukça yeni ve meraklı bir diplomatın, pek çoğunun aksine, resepsiyonlar ve resmi toplantılar dışındaki çevresine de duyduğu ilgi sayesinde gerçekleşmiştir. 1712 yılında Japonya'nın Nagasakı şehrindeki Hollanda ılçiliğinde gorevii Engelberg Kaempfer'in, görüntüsüne hayran kaldığı bu son derece güzel ağaç türü hakkında topladığı bilgileri, ülkesıne yollaması bile bu konudaki araştırmalar, hatta pek çok Batı ulkesinde Japoiyadan getirilen fidanlar, boy vermeye bile başlamıştır. tanik bahçesinde 1784de ise, Kuzey Amerika'da yollar boyunca dikilen bu ağaca rastlanmaya başlanmıştır Ancak bu kıtaya Ginkgo biloba'nın gelişi, Japonya yerine Avrupa üzerinden gerçekleşmiştir. G. biloba'nın Batıda bir süs ağacı olmasına karşın Çin'de, doğal buyük ormanları bulunmakta, Japonya'da ise çok eski dönemlerden beri kültivasyonu yapılmaktadır. Türkiye'de, Ginkgo biloba fidanları ilk defa 1887'de, Istanbul Baltalimanı'nda, II. Abdülhamit'in kızı Mediha Sultan için yaptırılan, daha sonra ikinci kocası Veziri azam Damat Ferit'in yerleştiği Sarayın Selâmlık bölümü bahçesi kapısının iç tarafına, bugünkü yerlerine dikilmiştir. Zamanın Japon imparatorunun amcasının bir savaş gemisi ile Istanbul'a yaptığı dostluk ziyareti vesilesi ile hediye edilen bu iki ağaç halen de 20 m'yi aşan boyları ile 100 yılı aşkın bir süreden beri anıtlaşmış olarak yerli yerinde durmakta ve çevre koşullarına direnmektedir 1976'da bu ağaçlardan elde ettiğim birkaç fldandan bir tanesini gene aynı bahçede tutturmaa. Ginkgo yaprak ve çiçeklerl b. EUI meyve c. Çeklrdek d. Ç*yı başarmıştım. IsklrdeğlnkısHlerl tanbul Üniversitesi 1754'de Ingiltere bo F°ioğrai Erdoğan Koseoğiu 2974 ürman Fakültesi Fidanlığında da, bu anaçlardan elde edilmiş birkaç ağaç bulunmaktadır. Uygun koşulları bulduğunda 30 m ve daha fazla boya ulaşabilen Ginkgo biloba, ayrı cinsiyetlidir. Yani dişi ve erkek ağaçlar ayrıdırlar. Batıda park ve özellikle de yol kenarlarına dikilen G.bilobaların erkek olmalarına dikkat edilir. Zira dişilerin yere düşen olgun meyveleri pek hoş olmayan kokuları ve etli, yıvışık kavkıları ile rahatsız edici olabilmektedirler. Bu etli kavkı içerisindeki son derece sert çekirdek kırıldığında elde edilen badem, Çin ve Japonya'da severek yenmektedir. Ginkgo bilobanın yaprak yapısı çok ilginçtir. Ince bir sap ucunda, bir yelpaze şeklindeki bu yapraklar sanki çamların iğne yapraklarının birleşmesinden oluşmuş gibidir. özellikle sonbaharda sarı renge dönüşen yaprakları ile ağaçlar çok güzel bir görünüm kazanırlar. Uzak doğuda G. bilobanın yangına karşı koruyucu olduğuna inanılmaktadır, zira G. biloba ateşe karşı direnç gösterir. Bir zamanlar Türkiye deniz ve göllerinin etüdünün gerçekleştirildiği, bugün için özlemi duyulan bilimsel dış yayınların bolbol yapıldığı YÖK'zede Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü ve şimdikı ışlevı ile sosyal tesisin etrafını çevıren yüksek duvarların arasındaki büyük kapıdan, ister yemek yemek, ister içki yudumlamak için girerseniz lütfen, 40 yılı aşkın süre bir bilim atmosferine bekçilik etmiş bu iki yaşayan fosili ve Japon Türk dostluk ilişkilerini yaşatan bu anıtları selamlamayı unutmayın.