Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ETNOG RAFY A Ekonomik güç kadınlar da! Dış görünüşlerine çok önem veren Himba kadınları, kabilenin zenginliği olan sürülerin de sahipleri durumunda. Derleyen: Anahid Hazaryan ayvancılıkla geçinen Himbalar, Namibya'daki Kaokoland Çölü'nde yaşıyor. Himbalar'da her kraal (1) en çok 50 kişilik topluluklardan oluşuyor; şefin denetimindeki aile sayısı 12'yi aşmıyor. Bu tipik Afrika kabilesinde yaşam, güneşin ilk ışıklarıyla başlıyor; sabahın çok erken saatlerinde uyanan Himbalar, süt sağımını beklerken, oldukça soğuk geçen bir geceden sonra ısınmak için ateşin çevreslnde toplanıyorlar. Kadınlar ve çocuklar süt sağmak için hayvanların yanına gidiyorlar. Ancak süt hemen içilmiyor, geleneğe göre şef, süt törenine başkanlık ediyor. Her kadın, sağdığı süt dolu kabı şefe götürüyor; başkan hepsinden biraz tadıyor, daha sonra parmaklarını kovaların içine daldırıyor, bu ışlemler bitince süt servisi başlıyor. Topluluk içeristndeki bağları güçlendirmek amacıyla yapılan bu tören aynı zamanda, şefin kraal üzerindeki egemenliğini yansıtıyor. Himbalar, et gereksinmelerini keçileri keserek karşılıyorlar; kurban törenleri dışında büyükbaş hayvanlan kesmek yasak. Kaokoland'da çok çeşitli av hayvanlan bulunmasına rağmen avlanmayı da reddediyorlar, çünkü vahşi hayvan eti yemek koyun, keçi türü hayvanlar açısından fakir oldukları anlamına geliyor, bu da onlar için onur kırıcı bir durum. Himba kadınları dış görünüşlerine büyük özen gösterirler. Hemen hepsi bakır büyük kolyeler ve bilezikler takıyor; ayak Afrika'da bir kabile: Himbalar H bileklerinde tozluk şeklinde demir halkalar göze çarpıyor. Bitki lifleriyle yaptıkları örgüleri, yag ve hematit tozuyla karıştırıyorlar. Demiroksidi niteliğindeki hematit maden filizine, Himba bölgesinde çok ender rastlanıyor. Kadınlar, bu madenden bulabilmek için günlerce yürüyor, daha sonra bunları değirmende öğütüp, elde ettikleri tozu hayvan yağıyla kanştırıyor. Bir inek boynuzunun içine konulan bu bileşimi kadınlar sık sık vücutlarına sürerek, canlı birer heykel görünümüne bürünüyorlar. Himbalar, estetik duygularını tatmin edebilmek için şiddetli ağrılara katlanabiliyorlar. Örneğin, gençlik çağına adım atan bir kimsenin ait kesici dişleri törpüleniyor, üst kesici dişler ise sivrileştiriliyor. Bir genç için bu işlem, yetişkinlerin dünyasına girmeyi temsil ediyor; bu amaçla düzenlenen törende başkan, gencin ağzına yerleştirdiğı çubuğa tokmakla vurarak dişleri kırıyor. Bu sırada en ufak bir ağrı belirtisi, şikâyet büyük bir zayıflık ve şerefsizlik olarak kabul ediliyor. Himbaların düğün törenleri de oldukça uzun süslenme işlemleri gerektiriyor. Düğünden birkaç gün önce damat adayı ve ailesi hazırlıklara başlıyorlar. ilk önce nişanlı erkeğin saçları durumunu belirtecek biçimde taranıyor. Çocuk Himbaların saçları, birkaç tutam saç dışında tamamen kazınıyor. Bu birkaç saç teli daha sonra enseye doğru örülüyor. Evlenmeye yakın bu saç örgüsü çözülerek, ondumbu denilen düğün törenı için yeni bir biçime sokuluyor. Sabahın erken saatlerinden itibaren nişanlı erkek, başını koluna dayayarak yere oturup, kabile üyelerinden birinin saçlarını düzeltmesini bekliyor. Saçlar ilk önce arkaya doğru yatınlıyor, daha sonra saçların arasına birkaç kıymık ve tohum yerleştiriliyor; bir sopanın yardımıyla son saç örgüleri de toparlanıp, hepsine üçgen bir görünüm veriliyor. Oldukça ağrı verici bu işlemlerden sonra saça, sıcak öküz yağı sürülüyor. Sertleşen saça, bakır ve kumaştan dokunmuş ondumbu adı verilen başlık takılıyor. Himba kadınları ise gelin adayının çevresinde toplanarak onu düğüne hazırlıyorlar. İlk olarak, evli kadınlar a özgü olan ve doğurganlığı simgeleyen bir deniz kabuğu, nişanlı kızın boynuna takılıyor. Tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra Himbalar kraalın ortasında bir araya geliyorlar, müziğin ve şarkıların ritmi yavaş yavaş bütün köye yayılıyor, dansçılann adımları gittikçe hızlanıyor. Ancak bir süre sonra canlılık yerini büyük bir sessizliğe bırakıyor; süt dolu bir kabı taşıyan nişanlı kız, damat adayını karşılamaya gidiyor. Erkeğin süt kovasını alması, artık eşinin köyüne ait olduğunu gösteriyor. Bu davranış aynı zamanda, köyün sürülerinin erkek tarafından korunacağının da göstergesi. Ancak Himbalar'da, sürülerin asıl sa Hlmbalar, dlğer Afrlkalı topluluklardan farklı olarak Batı gtysilehnı benimsemediler. örtünmek kaygısından uzak bu insanlar demlr ve metal takılarla, vucut güzelllklerini daha lyl serglliyoıiar. Glylm kişinln yaşını, sosyal konumunu, evli olup olmadığını yansıtıyor. (Yukandakl) genç kız saçlannı alnında öruyor. •rtik Canlı birer heykel ğOrünümunoeki mmoa kadınları vücutianna nayvan yagı ve ogotoımuş hematit kanşımını surüyorlar. Anne soyunun egemen olduğu toplulukta ayrıca kadınlar hayvan sürülerine cfe sahlp. hlplerl kadınlar; klanların ekonomik gücü Himba kadınlarına ait. Himba mitolojisine göre soyları yedi kadına dayanıyor. Bunlardan her birine klanı simgeleyen birer ad verilmiş. Yağmur, Ateş, Toprak ya da Güneş klanları, aralarında hiçbir ayrım gözetmeksizin sürülerin bir soydan diğerine geçmesini sağlıyorlar. Ancak sosyal yaşam, siyasal ve dini yetkileri ellerinde bulunduran erkekler tarafından yönetiliyor. Himba toplumunda ölülerle canlılar arasında herhangi bir fark yok. Ölüler canlılarla eşit hak ve egemenliğe sahip. Yaşam ve ölümü birleştıren başlıca etken ise kutsal sayılan hayvan sürüsü; inanışa göre kutsal öküzler, Himbalar'ın ataları tarafından kraalların başkanlarına emanet edilmişlerdir Böylece bunlar, ölülerin ruhlarını yaşayanların arasında taşıyan varlıklar olarak kabul ediliyorlar. Hayvan kanı Himbalar için kutsaldır, kan akıtmak da ataları kızdırabileceği için yasaklanmıştır. Himbalar ölünce kutsal hayvanlardan bir bölümü de bu dönüşü olmayan yolculukta onlara refakat eder. Ölenin rütbesinin yüksekliği, kurban edilen hayvan sayısını arttırır. Böylece öbür dünyada gerektiği gibi ağırlanacak ve saygı görecektir. (1) Güney Afrika'da, etrafı kazık ve sırıklarla çevrili kulübelerden meydana gelen köy. 16