Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B İ L İ M D İ L İ T A R T I Ş M A S I Çeviri yolu ile 'bilim dili' yaratılabilir mi? Çeviri yoluyla Türkçeleştirilen kelime, gerekli anlam kesinliğinden yoksun kalır. Kadir Cangızbay B ılım Teknık'ın 19 Ağuslos 1989 tarıhlı 128 sayısında Ragıp Gelenclk'ın "Bilimsel Terimlerin Turkçeleştlrilmesi Uzerine" başlıklı bır yazısı yayımlandı Yazar, "Yabancı Kökenll Bilim Terlmlerine Turkçe Karşılık Nasıl Bulunma5ı?" (Bılım Teknık, s 97 ve 98) başlıklı yazımı eleştırme görunumu altında, yazmış olduklarımdan çok, yazıp söylemedıklerımle savaşa gırışıyor En başta, yazımın başlığını ve Turkçeleştırme yollarına ılışkın onerı, değerlendırme ve temellendırmeierımı görmezden gelıp, bana "Boşuna uğraşmayın bu ışle" dedırtıyor Benım dedıklerımı ele aldığında ıse, bunları kendı ıçlerınde çurutmeye dahı gırışmeksızın, yazarının psıkolojık durum, ahlakı tutum, ıdeolojık ve polıtık davranış ve de toplumsal ve ekonomık konumuna bağlayarak, daha baştan "tumuyle değersız" ılan edıyor Yazarın bu tutumuna ılışkın örneklere geçmeden once, şu metodolojik saptamayı yapmak ıstıyorum " Bir öğretinin içerigl doğuşuna (doğuş koşullarına) inditflenemez... fıkırlerın tarıhını, bu (ıkırlerın doğuşlanna ılışkın her lurlu değerlendırmeden bağımsız bır bıçımde, yanı bu (ıkırlerı sadece sıstematık olarak ve kuruluş bıçımlen açısından ınceleyebılırız, bunun tersıne bır yol ıse ancak araştırılan (burada eleştırılen) nesneyı gozden kaybetmeye goturur" (1) Oysa ben, mumkun olduğunca tabıı, bana başka bır kelımenır, karşılığı olduğunu en az anımsatan kelımelerle konuşup yazmaya çalışıyorum, zıra, herhangı bır dılsel gostergeyı başka bır şeyın karşılığı olarak ele aldığınız anda, onun dılsel bır zatıyet (entıte, kendılık), yanı kendı kendısının dışındakı hıçbır ölçute tabı olmayan bır butunluk olma özellığını parçalamış oluruz Gosteren (kelıme) ıle gösterılen (kavram) arasına, yabancı bır unsur (orneğın Osmanlıcahğımız, özturkçecılığımız, Amerıkanperestlığımız vb ) gırmıştır artık ve de kullandığımız kelime sadece kavramını ışaret edeceğı yerde, soz konusu kavramın yanı sıra ve belkı de ondan daha çok, ışın ıçıne sokmuş olduğumuz kışısel özellığımızı de gösterır hale gelmıştır Dılsel ıletışım uretme yolunda harcadığımız çabanın bır bölumu, ıletışıme donuşmeyıp, bireysel bır rozet şeklınde "yabancılaşmıştır" Kısacası, yazarın sandığının aksıne, ne "yazar"ı muellıfın, ne de "ıstıla"yı özturkçesını şımdı çıkartamadığım bır kelımenın karşılığı olarak kullanıyorum Böyle yaptığım takdırde, soyleyeceğım ıle söylemım arasında "yabancılaşacak" olan çabayı da, yazarın eşanlamlı sanıp, bırarada kullandığım ıç.n benı kozmopohtızmle suçladığı sırf ıle salt, hakikat ıle gerçek gıbı kelirneler arasındaki farkı ayırdedlp değerlendirmeye harcıyorum Hele Fransız'ın ya da anglosakson'un zıhnıne layık görduğu hakikat (verite, truth)gerçek (reel, real) ayrımını Turkçe duşunenler ıçın bır luks saydığı anlaşılan ındırgemecılere karşı bayağı çaba harcıyorum Yazar, yabancı bılım terımlerının Turkçeleştırılmesınde çeviri yoluna başvurmanın sakıncalarına değınmemı de " gerçekte bılımsel terımlere Turkçe karşılıklar bulmayı sakıncalı bulma(m) "olarak değerlendırıyor ve tabıı bu noktada da, artık okuduğuna dıkkat etmeme sınırlarını aşıp, sorunun salt anlaksal boyutta kalmayıp ahlaksal bır boyut kazanmasına yol açıyor Önce, "çeviri" kav ramını "Turkçeleştırme"yı de kapsayacak şekılde olağanustu genışletıyor, kı, burada yazara "çeviri" sozcuğunun yanı sıra "Turkçeleştırme" sözcuğunu de neden kullandığım sormak gerekır; sonra da bu genışletmeye dayanarak, benım çeviri yoluna karşı çıkmakla aslında Turkçeleştırmeye karşı olduğumu gızlemeye çalıştığımı ıddıa edıyor Tabıı bu arada çevırıye karşıçıkış gerekçelerımın hıçbırını çurutme gereğını hıssetmıyor, daha doğrusu, benı bana rağmen Turkçeleştırme karşılı ılan edıp, bu zahmetten baştan ve kökten kurtulmuş oluyor Yazarın kendı sınırlarını (haddını) bılememesı, sadece eleştırdığı yazara karşı olan ah lakı yukumluluklerı konusunda kalmayıp, dıl konusunda da kendısını gosterıyor Yazar hıçbır temellendırmede bulunmadan, buyuk bır yetkınlıkle (') " çeviri, Türkçesi olmayan terimlere Turkçe karşılık bulmada bırıclk yoldur" dıyor Çevırının bu konudakı tek yol olmadığım bugune kadar yapılmış pekçok çevırıdışı Turkçeleştırmeden anlayamıyorsa, yazarın hıç değılse Emln Özdemlr'ın bu konudakı kısa, ama olağanustu yararlı yapıtına (Yabancı Terimlere Turkçe Karşılık Hazııianması, TDK Yay.) bır goz atmasını salık verırız Ancak, sonuçtan pek umıtlı olmadığımızı da söyleyelım, zıra yazarın "yabancılaşma" terımı konusundakı yaklaşımından anladığımız şu kı, yazar sadece dıl konusunda değıl, kendı duşunsel yenıden uretımının daha başka alanlarında da, ışı sözlukkarıştırmacılıkla desteklenmış bır anadılı bılgısıyle ıdare etmeye eğılımlı nı verseydı, kım ne dıyebılırdı"?" derken de, bılımsel terimlerin Turkçeleştırılmesınde çevırı yoluna başvurmanın sakıncalanna ılışkın duşuncelerın1 neden anlayamadığını ortaya koymuş oluyor Çunku dıyoruz kı, bılımsel terımlerın de kökenınde elbette gunluk dılden edındığımız kokler olacaktır Ancak bu koklerın zıhınsel ınşa urunu soyut kavramları ışaret edecek bır bıçımde başkalaşım göstermelerı dılın kendı ıçınde, dılden başlayıp dılde bıtecek bır sureç olarak değıl, ışaret edılecek kavramın tasarımlanması, önerılmesı, tartışılması, temellendırılmesı, reddedılmesı vb gıbı çok yonlu ve çok seslı bır pratık ıçınde, yanı tarıhseltoplumsal bır olgu olarak gerçekleşır Çeviri eş anlamı yakalamaktır. Çevırı ıse, eşanlı (synchronıque) bır ışlem olup, Turkçeleştırılecek terıme ıçkın olan tarıhsel başkalaşımı bıze aktarma gucune sahıp değıldır Bır ornek vermek gerekırse, "II faut cultıver son jardın (Insan kendı bahçesını ekıpbıçmelıdır, ışleyıp verımlı hale getırmelıdır)" (Voltaıre) gıbı cumleler aracılığıyia eklpbiçmeye mecazı anlamlar yukleyıp, soz konusu kelımeyı anlamsal başkalaşıma uğratan fılozoflarla bırlıkte yaşamamış bır toplumda, kultur (culture) tenmını, salt çevırı yolunu kullanıp "hars (toprağı işleme, surmeV ya da "ekın" şeklınde Turkçeleştırmek, hem belırlı bır kavram kargaşasına, hem de bu kargaşa zemınınden yeşerecek turlu gızlıcahıllıklere yol açacaktır Voltaire'ı ve çağdaşlarını, yenıden yaşama dondurtup Turkçe yazıp okunmalarını sağlamamız, yanı tarıhı yenıden yaşamamız da mumkun olmadığına gore, çevırı yoluyla Turkçelestırdığımız takdırde, soz konusu başkalaşımı yaşamamış olmasından dolayı gereklı anlam kesinliğinden yoksun olması, kaçınılmaz olan terımı, çevırıdışı yollardan Turkçeleştırmeye gırışmek zorunda olduğumuz açıktır Bunun yanı sıra, tarıhsel bır başkalaşım göstermış olsun olmasın, turetılmış ya da bıleşık kelime turunden terimlerin Turkçeleştırılmelerınde de, çevırı yolunun, soz konusu terımlere ıçkın durumdakı yabancı dızınleme modellerı ve soz dızımının Turkçe'ye ıthal edılmesı tehlıkesı yaratması açısından, en son seçenek olarak ele alınmasında yarar vardır Bu konuda bır ornek olarak, çevırı yoluyla Turkçeleştırılırken yapısına ıçkın durumdakı Fransızca dızınleme modelıne sadık kalınmış olmasından oturu devrlm karşıtı'nı ya da devrim yıkımcıyı karşıt bır devnmınkıdeolsa, yıne de devnmcıymış gıbı gosteren "karşıdevrımcı" (contrerevolutıonnaıre)" tenmını sayabılırız İngilizce'de "Yabancılaşma" Şoyle kı, "yabancılaşma" terımının Ingılızce'dekı karşılığının da, yabancı anlamına geldığını ılerı surduğu "alıen' kelımesınden turedıldığım söyleyerek, Sayın Anday'ın değındığı konuyateğet geçıyor İngilizce'de de "yabancılaşma"nın ' yabancı"dan turetılmış olması yazara yetıyor (olacaktı) Oysa durum İngilizce'de de yazarın sandığı gıbı değıl, hele Fransızca'da hıç değıl, zıra bu ıkıncısınde "alıen" dıye bır kelime hıç mı hıç yok Andığımız bu ıkı dıle de 'alıyenasyon" kelımesı Latınce'dekı alienare (klşlnln kendisine ait olan bir şeyı başkalarına, kendi dışındakilere, ötekl klşilere devretmesi, teslim etmesi, terketmesi, bunlar lehlne kaybetmesı) fıılınden gelıyor Fransızlar bu kelımeye daha da soyut bır anlam yukluyorlar ve de "alıene" kavramını turetıyorlar Beşerı bır varlık olarak bır ınsanı o ınsan yapan, en ıçsel olarak sahıp olduğu özellıklerın temelınde bulunan bır şeylerı kaybetmış, davranışları, akıl yurutmesı uzerınde egemenlığını yıtırmış kışı, yanı kısacası kendı varoluşu uzerınde Oysa "yabancılaşma" terımının kökundekı "yabancı" kelımesı, "bıze aşına olmayan" anlamıyla bıze o kadar aşına kı, yazar da dahıl çoğu kışı bu terımle ışaret edılmek ıstenen kavramı ozel olarak, yanı sozluklerden değıl de felsefe ve sosyolojı kıtaplarından öğrenmelerı gerektığının farkına varamıyorlar, "uzun yıllar sonra koyune donen Alamancı ışçtnın durumunu "yabancılaşma"ya ornek olarak veren bazı oğrencılenm gıbı. "Hakikat" ve "gerçek" Bireysel bir rozet... Yazar, "Dr Cangızbay yazısında Osmanlıca ve Batılı bır yığın sozcuğun bugunku karşılıklarını ıster ıstemez kullanıyor Bu olguyu gorduğu ıçın de, gene ıster ıstemez o sınırlandırmayı (yazımızın salt bılımsel terımlere ılışkın olduğu yolundakı sınırlandırma) yapmak zorunda kalıyor Yoksa ışe once o sozcuk ve terimlerin neden, nasıl var olduklarını açıklamakla başlaması gerekecek " dıyor Burada yazar, aslında bılımsel terımlerle dığer terım ve sözcukler arasında hıçbır farklılık olamayacağını ıddıa etmış oluyor, benım bu sınırlandırmayı kendımı kurtarmak ıçın yapmış olduğumu söylemekle Bu demektır kı, yazar "bılımsel terımler" kategorısını sahte bır kategorı, "bılım dılı" sorununu da yapay bır sorun olarak göruyor, ama her nedense bunu açıkça belırtmıyor Ayrıca, yazarın buradakı ıfadesınde bır garıplık var " Osmanlıca ve Batılı bır yığın sözcuğun bugunku karşılıklarını ıster ıstemez kullanıyor" Soz konusu garıplığın, yazann benım uzerıme yaptığı bır "yansıtma"dan doğduğu açık, yanı, yazar, konuşurken ya da yazarken, buyuk bır olasılıkla, kelımelerı Osmanlıca, Turkçe vb dıye ayırıp, "bu, şunun karşılığı, aman bunu kullanmayayım da şunu kullanayım" turunden bır çaba ıçıne gırıyor Çevirinin Sakıncaları Oysa "yabancılaşma" en kısa tanımıyla "mumkun bilincin gerçek bilince donüşememesi"dır (2) ya da kendı ınşa ettığım bır kavram esasında tanımlarsam, "ınsanın kendı beşerı boyutunu uretmeye yonelık çabasının bır bolumunun, hedefıne ulaşmayıp ölutoplumsallık uretımıne gıtmesıdır" (3) Yazar, "Yabancılaşma kavramına bır Turk fılozol ulaşsaydı da ona yabancılaşma adı Kozmopolitizm ve Yabancılaşma Son olarak belırtmek ıstedığım ıse şu Gelencık'ın kendısı de, bana atfettığı, "kozmo 12