02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTI ŞM A TEKNOLOJİ Bilim ve demokrasi Geniş anlamda bilim; çoğulcu, katılımcı, tartışmacı, yanlışını görmeye ve düzeltmeye hazırdır. Prof. Dr. Tolga Yarman ••& ilim" kısaca doğa olaylarının • C gözlenmesi, tanımlanması, beW timlenmesi, deneysel olarak araştırılması, kavrâmsal olarak da açıklanması ve öngörülmesi uğraşılarından oluşur. "Doğa olayları" doğada yer alan olaylar demek olacağına göre, bilim; fizikten biyolojiye, tıbba, mühendislikten psikolojiye, sosyolojiye, hukuktan siyasal bilimlere, felsefeye uzanan çok geniş bir yelpaze içerisine girecek konularla, ilgilenir. Çeşitli etkinlikleri sürecinde bilim, bir "metodoloji" ve "disiplin" öğretisi oluşturmuştur. Bu öğreti, bilimin uğraş verdiği hemen tüm alanlar için geçerlidir. Işte bu nedenle de hangi özel ilgi alanı bahis konusu olursa olsun, tek bir "bilimden" ve "bilimsel yaklaşımdan" söz etmek olanaklıdır. "Metodoloji" yöntemler topluluğudur. Disiplinse eğitimli, düzenli, denetimli tavırlar topluluğu olarak anılabilir. Metodoloji ve disiplinın, "dondurulmuş" olabilecekleri söylenemez. Ancak bilim onlarsız olmaz. Bilimin olması için, bir de doğada vücut bulan olayların ele ahnması gerekir. Doğada yer aldığı bilinmeyen "uyduruk" olaylar zemininde bilim olmaz. ğ ğ çimde bilim genel camiası tarafından hemen neredeyse ittıfakla, "olumlu" olarak oylanmış bulunmaktadır. Bilimsel her bulgu, dolayısıyla, yalnızca kabul görmekle kalmaz. Aynı zamanda "dünyabilim genel kurulu" tarafından, harekete geçıreceği müteakip çalışmalar itibanyla bir ilgi ve beğeni derecesine kavuşarak "oylanmış" da olur. Bilimsel bir bulgu, onun kökenindeki dili ve verileri tartışamayanlar nezdinde, doğaldır ki oylanmaz. Oylanırsa bir mana ifade etmez. Amfilerde bilimsel sonuçlar üzerinde yaptığımız "şaka yollu" oylamalarda nitekim, "haza yanlışın" kazandığına, gülüşmeler içinde sık sık tanık oluruz. Böyle bir yaklaşımda bilim, "dayatmacı" değildir. Her zaman, her zemınde "tartışma" kabul eder. Bu açıdan bir nevı "demokratik"tir. Başka bir deyişle, katılımcıdır. İkna esasına dayanır. Yanlışı, bulunur gösterilirse; bunu düzeltmeye, kendini geliştirmeye açıktır, hazırdır... Bilim, diğer yandan, "ilahi ve evrensel hakikate" ulaşamayacağının bilincindedir. Biz faniler çevremizden, doğadan, evrenden, birtakım "işaretler" alır. Bu işaretleri bir biçimde değerlendiririz. Her "almaç" bir ölçüde kusurludur. Üstüne gelen bütün işaretleri almaz.. Almaça zaten, çevrede mevcut, birçok işaret gelmeyebılir de. Bir dığer nokta; almaçın algıladığı işaretleri, değerlendirme aşamasında sergileyeceği, çeşitli derecelerdeki kusurdur. Böyle olunca çevreden, herkes, biraz "kendı hakikatini" algılar. "Bir kişinin hakikatinin" yanlış olması, çok olasıdır. Yüz kişi aynı bir "hakikati" yakalamışsa, bunun yanlış olması, çok daha az olasıdır. Gerçi bilim dünyasında bulgulara, kanaatlere hemen neredeyse "ittıfakla" yakınsanmaktadır Ama dönem dönem, yer yer öyle "toplu yanılgılara" düşülmektedir ki... Güzel bir örnek, yüzyıl başında tüm fizik dünyasını sarsan, hatta bunu yıkıp yeni baştan inşa eden "görecelik kuramı"dır. Zamanın "mutlak" değil de "göreceli" olması yönündeki tasvır, çoğumuza hâlâ çok ters gelebilmektedir. Aslında "gözlem" başka, "yorum" başkadır. Sözgelişi ikı kütlenin birbirlerini çektığını, "gözlediğınizı" düşünebilirsinız.. İlk bakışta bunu soylemeye hakkımız olmadığını bılmek için, "pek çok fınn ekmek yemeğe" ihtiyaç vardır. Soylemeye mezun bulunduğumuz, "uzayda iki kütlenin serbest bırakılmaları halınde, bırbırlerıne doğru hareket ettikleri" olgusudur. Yoksa birbirlerini çektikleri değil.. "Bu kütleler bırbirlerinı çekiyorlar" demek dahi, nitekim gözlemimız yanı sıra, doğru veya yanlış, bir yorum ıçermektedir. Yorumsa, adı üstünde "yorumdur" ve "salt olgu", değildir. Yorum olgunlaşıncaya kadar, "çıplak gözlem" ötesınde birçok bulguya, kanıta gereksınme olacaktır. "Çıplak gözlemin" bile ne kadar "çıplak, yalın ve tartışmasız" olabileceği, aynca elbette özenle tartışılmalıdır. Kütlelerin birbirlerıne doğru hareket etmeleriyle ilgili olarak, pekâlâ şöyle bir yorum yapabilirlz: Bir kütle, uzayda her yönden eşit olarak gelen bir ışınım basıncına maruzdur.. Böylelikle de tek başına hareketsiz bırakılabilir. Bu kütlenin karşısına, şimdi, ikinci bir kütle çıkartırsak; ilk kütlenin üstüne, ikinci kütlenin bulunduğu taraftan gelmekte olan ışınım basıncı perdelenir... O zaman birinci kütle ikincisine doğru, "arkasından" itilir. Aynı şey ikinci kütle için de geçerlidir. Böyle bir açıklamada dolayısıyla kütleler birbirlerini çekiyor değıllerdir... Sözünü ettiğimiz perdelemeden dolayı, arkalarından, birbirlerine doğru itılıyorlardır. Bakılırsa; açıklamamız çerçevesinde, kütleler arasındaki çekim kuvveti, kütlelerle orantılı... Bunlar arasındaki mesafenın karesi ile de ters orantılıdır. Açıklamamızın "uygun" olmadığını biliyoruz. Bunun nedenlerine girecek değiliz. Ne ki "olgu" ile "yorum" kavramlarına ilginç bir örnek olacağı için, onu dikkate getirmek istedik Kısaca "bilimsel hakikatten", "böyle bir şey vermış da ona çok kolay ulaşabilirmişiz, bu da pek oylamaya, tartışmaya gelmezmiş" biçımindeki "kesinlik savları" çerçevesinde bahsetmek; bilim öğretisinin, esasen karakter olarak hiçbir zaman kabul edemeyeceği bir "dondurulmuşluğu" sergiler. Bilimsel doğrulara olabildiğınce yaklaşmanın biricık yolu, sorgulamanın, sınamanın, katılımcılığm ve tartışmanın, bir manada, bilim metodolojisinin ana şablonu demek olan "billmMİ demokratlkliğln" sürdürülmesidir. ısa bir süre önce San Francisco'da düzenlenen Amerikan Bilimleri Geliştirme Birliği'nin yıldönümü toplantısında, sakatların çevreleriyle illşklslnl kolaylaştıracak iki elektronikmekanık araç tanıtıldı. Aynı zamanda kör olan sağırdllslzler parmak alfabesl denilen bir yöntemle "konuşuyorlar." Bir elin beş parmağının çeşitli pozısyonları belli harfleri simgeliyor. Ancak sakat olmayan çok az sayıda insan bu alfabeyi kullanabildiğinden, sağırdilsızler çoğu durumda bir tercümana muhtaç. Stanford Üniversitesinden James Kramer'ın geliştirdiği "konuaan eldiven" bu tercümanı gereksiz kılıyor. Bu eldivenin "mafsallannda" metalik sensorlar bulunuyor. Sensorlann elektrik direnci, mekanik esnekliğine bağımlı olarak degişiyor. Parmakların farklı duruşu sonucu sensorlarda oluşan örnek, mikro cihaz aracılığıyla belli bir harfe dönüşüyor. Dil üreticisi de bu harflerden bir kelime K Özürlüler için 'konuşan 5 eldiven Bilim ve siyasl tercih Son ve çok temel bir nokta; "evrenselbılimsel hakikat" nıtelemesi ile kotarılan bir takım yargı ya da tavırların "kamu tercihlerl" yerine ikame edilmek ıstenmesine ilişkin yanlıştır. Bilim ve demokrasi teması çerçevesindeki güncel yanlış da işte budur. "Bilim, bilimdir... Bilimde demokrasi olmaz... Bunun da tartişması yapılmaz", türünden bir yaklaşım, meselenin özünü de kavrayamamaktır, ya da çarpıtmaktır. Gerçekte, söz konusu yaklaşım, ülkemizde sıkça düşülen bir yanlışı işaret etmektedir. Böyle bir çerçevede sözde bilim ve teknik, siyası tercih hak ve sorumluluğunun yerine konulabilmekte .. O zaman siyasiler, sorumluluklarına; bilim ve tekniği, hiç uymaz şekilde paravan yapabilmekte... Bunun gibi, teknokratlar da yetki ve sorumluluklarını aşıp, bilerekbilmeyerek tercihlerini "bilimdirtekniktır", diye adeta evrenselleştirip, vazgeçilmezmişçesıne, ama gerçekte "siyasal karar" niteliğinde olarak, gündeme getirmektedirler. örneğin bir taksiyi yönlendirmek üzere sürücü olmaya, hele motordan anlamaya hiç ihtiyaç yoktur. Taksinin nereye gıdeceğine hükmetmek için "kararlı bir müşteri" olmak yeter. Tıpkı bunun gibi, bir uçak gemisinin de kiminle yakınlaşacağına, kimınle savaşacağına karar vermek üzere, o gernide subay, pilot yahut kaptan olmaya, hiç gerek yoktur... Karar merciindeki "istenç" (irade) sahibi, herhangi bir kimse olmak yeter. istencin olduğu yerde, insanlar, geniş anlamda bir kamuoyu ve tercihler, var demektir. Tercihler, bilimsel malzemeyie donatılabilir. Ama bizatihi tercih; "bilimsel" olma özelliğinde değildir. Tercih olduğu için de, genel anlamda "siyasi" karakterdedir. Benzer doğrultuda "Çemobll kazası aonrası radyasyonla llgill sayılar açıklanmamalıdır" dıye bilimsel bir teorem vazetmek olası değıldır. Bunun gibi, "Radyaayonlu çaylar, bilimin geregl olarak Çakmecv'nin göbağlne gömülmelldir... Bilimde damokrasl olmaz... O aebeple d« bu konu tartışılmaz" demek, ne bılimle ne bilimsellikle hele ne de demokrasıyle bağdaşmayan, ciddi ölçüde sakat bir beyan oluşturur. Demokrasi Gelelim demokrasiye.. Demokrasi, malum, Latince kökeni itibanyla "halk yönetimi" demektir. Halk yönetimi, çok eski bir kavramdır. Bu kavramın temel öğeleri üzerinde hâlâ tartışılıyor. Bunlardan bazılarını şöylece sıralayabiliriz: Çoğunluk yönetimi, ama azınlığa saygı.. Dolayısıyla, düşünceye saygı.. O halde "temel" olarak nitelendirilebilecek, hak ve özgürlüklere saygı.. Katıhmcılık.. Dolayısıyla çoğulculuk.. Oyleyse örgütlenme özgürlüğü . Tartışma, etkileşme, ikna.. Dolayısıyla oylama, seçim. Öylelikle, "tercihler" ve bunların bileşkesi olan "toplum çoğunluk istencinin", kişisel tüm Istençlere saygı duyularak belirlenmesi. Bilimdemokrasi lllşkisi Verdiğimiz tanımlar çerçevesinde ilk bakışta, ne bilimin demokraside ne de demokrasinin bilimde pek yeri yokmuş gibı düşünülebilir Nitekim bilimde "halk yönetiminin" işi, tabii yoktur. Fiziğin, kimyanın da, ilk elde, halk yönetiminde bir yeri, yararı, söz konusu değildir. Gerçi siyasal tercihler bilimsel uğraş alanlarına, toplumsal öncelikleri yansıtacaktır. öte yandan, siyasal bilirnler, yönetim mekanizma ve teorisyenlerini daha iyi anlamamıza ve örneğin, demokratik türdeki bir yönetimi geliştirmemize, ışıklar tutabilecektir: Ne var ki bu özellikler, "Bilim ve demokrasi" temamıza, dahil etmeyeceğimiz türde kalmaktadır. Temamız açısından "demokrasi" kavramı çerçevesinde, özellikle; etkileşme, tartışma, ikna, yakınsama, hatta örgütlenme ve bir nevi oylama, kavramları öne çıkmaktadır. Bilimde genelde, yanılma payının memnuniyet verecek derecede az olmasının nedeni; aynı dili konuşan insanların, yani bilim adamlarının sürekli olarak birbirlerini sınaması, etkilemesi ve ikna edebilmesidir. Bu anlamda, kabul gören tüm bulgular, bir bi meydana getiriyor. Ortaya çıkan kelime hoparlörden yankılanıyor. Özürlü ile konuşmakta olan kişi, tuşlara basarak cevap veriyor. Alet, verilen sözcükleri körler diline çeviriyor. Körlerin okuyabileceği şekle giren sözcükler de, sakat kişinin tıpkı bir saat gibi kolunda taşıdığı aletin üstüne yansıyor. Palo Alto'daki Savaş Muharipleri Tıp Merkezi'nden David Jatfe tarafından geliştirilen bir başka alet ise, bir mikro bilgisayar ve "Dexter" diye adlandırılan mekanlk bir elden meydana geliyor. Bu elin mafsalları hidrolik pompalar ve küçük bir ip tesisatı aracılığıyla hareket ettiriliyor. Mikro bilgisayar hareketi yönlendiriyor ve böylece parmak alfabesinin tek tek harllerini oluşturuyor Bu dile hâkim olmayan biri, bir sağırdilsizle konuşmak istiyorsa, tuşlara basarak sözcüklerini mikro bilgisayara iletebilir. Alet, hartleri parmak diline çeviriyor ve buna uygun olarak mekanik eli yönlendiriyor. (a.n.)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle