23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O N KO LOJ İ ı Bağırsak kanserlerının ılen cicnenımdekı haslalara, bu tümö'K. hjereitwe özsu bır antiktM ve t>n oıu.mdeıı okısan bir kimyasal molekul /erk w Hsstaya, dana sonra Kanserlı huCfSlerı içın o anda mkır olma van toksık bır bılfödil* ttklsiz Maç Etkın Hİç Kanserli hücrelerin mıknatıs gibi çektiği bir karışım geliştirildi. Karışım, tümöre saldırıyor. Derleyen: MuratArın Kanserli tümörler için ölümcül tuzak fakat tümörlüler için öldürücü olan dozlar, sağlıklıları da etkilemekte, tedavi sırasında yan etkiler gözlenmektedir (saç dökülmesi, organizmanın genelde zayıflaması. .) Işte bu nedenlerle, immünoterapiye olan ilgi gittikçe artmaktadır. Immünoterapi, organizmanın savunma mekanizmalarından alınmış ve öteki hücrelere zarar vermeden kötücül olanlara saldıran bireşimlerden yararlanmaktadır. ingiltere'de geliştirilen bir teknik, immünoterapının uygulanabılir stratejilerinden birini sergilemektedir. Çıkış noktası, çok eski bir gözleme dayanmaktadır: 19. yüzyılın sonlarında, önemli bakteri enfeksiyonu olan hastalarda anlık tümör gerilemeleri gözlendi. Bu, New Yorklu doktor W. Coley'in aklına, kanserli hastaların patojen (hastalığa yol açan) etmenlerin enjekslyonuyla tedavi edilmesi düşüncesini getirdi. Bu ilke, 1970'li yılların başlarında yenıden ele alındı ve birçok hasta, canlı bakteriler bazında preparasyonlar (örneğin BCG) aldı. Bakterilere karşı toksinler, kanserli hücrelerde doğrudan etkili olamamaktadır, fakat bakteri enfeksiyonu organizmanın doğal savunma mekanizmalarını uyarmaktadır. Bu durum, vücudun tümörieri y«nmek için gerekll kaynaklara sahlp olduğunu göstermektedir. immünoloji alanındaki son çalışmalar, kanserli hücrelerin çoğunun, bakteriler ve virüsler gibi yabancı unsurlar olarak kabul edildiğini ortaya koymuştur. Organizma, bu "strese", ötekilere zarar vermeden kötücül hücrelere saldıran toksinlerin ve antikorların müdahalesınden oluşan bir dizi tepkimeye karşılık vermektedir. Bu arada, henüz saptanamamış nedenlerden dolayı, biyolojik düzen hastalığı önlemeye yeterli olmamaktadır Güçlü ve doğrudan hedefe yonel«n bir ilaç üretilebilir ml? Tümörlerın kendılerıne özgü antikorlannın otduğunun ortaya çıkarılması ve bunlann kütle halinde üretılmesıni sağlayan süreçlerin geliştirilmesi (genetik mühendislik), araştırmacılara yalnızca kansarli hücrelere saldıran bir İlaç üretme olanağını sunmaktadır. Bir yanda az etkin olan antikorlara, öte yanda çok toksik olan droglara sahip olan araştırmacılar, birincisinin hedefe varmadaki kesinliğiyle, ikincisinin yıkıcı gücünü birleştirmeyi düşündüler. ilk immünotoksinler bu ilke üstüne oluşturulmuşlardı. Bunlar, keneotu tanesinden çıkartılmış bir toksin ve bir antikordan oluşan yarıhayvan, yarıbitki mole' küllerdı. Farklı kökenli toksinleri antikora bağlayan birçok molekül bu şekilde üretildi. Fakat bir sorun çözümlendiğinde, bir yenisi beliriyordu. Teknik nedenlerden dolayı doğal toksinlerin antikorla birleştirilmeden önce değiştirilmeleri, saldırganlıklarını azaltıyordu; hücreler, hedeflerine zor ulaşan bu bireşimleri almak için "programlanmışlardı"; güçlü toksinler az damarlı bir yapıya sahiptiler, dolayısıyla büyük moleküller olan immünotoksinlerin tümörlerin merkezine erişmesi zordu. ingiliz araştırmacılar, bu güçlükleri aşmak için, içerdiği antikor sayesınde hedefe varmada kesinlıği olan, fakat yıkıcı gücü olmayan yeni tür bir bireşim ıle bu yöntemde biraz değişiklik yapmayı düşündüler. Ulaştıklan nokta umut vericl: Bu ilaçlar, düzenli bir saldırı başlatabılıyorlar ve bu vücudun belli K anser karşısında, doktorun yalnızca klasik üç silahı vardır: Cerrahl, radyoterapl ve kemoterapi. Eksik yönleri olmasına karşın, bırlikte ya da ayrı ayrı, son yıllarda tedavısınde sağlanan yadsınamayacak gelişmelerin kökeninde bu uygulamalar bulunmaktadır Kemoterapi, bu yönteme geçilmeden önce tedavi edilemeyen kanserlerın iyileştirilmesinde olduğu gibi, kötücül (habis) hücrelerin organizmada yayılması aşamasında da uygulanmaktadır. Lösemi ve bazı hemalosarkomlarda, ilk büyük başarılar kemoterapi yle elde edilmiştir. Yine de, kemoterapiyle iyileştirilebilen birkaç kötücül enfeksıyon, kanserlerın ve lösemilerin küçük bir yüzdesini oluşturmaktadır: Göğüs, kolon gibi çok sık karşılaşılan kanserlere uygulandığı zaman, bu tedavi, gerçekte, lyileşme oranını arttırmadan, yaşam süresini uzatmaktan öteye gıdememektedir Bunun ikl ana nedenl vardır. Zerk edilen toksik moleküllerin etki alanı sınırlıdır: Tüm tümörlere, bu bireşimler tarafından aynı etkinlikle saldırılmamaktadır. örneğin, göğüs kanseri, bir başka tür tümör üstünde etkisiz olan bazı ilaçlara karşı duyarlıdır; öte yandan, bazı kötücül tümörlere karşı gerçekten etkili antitümöral moleküller bulunamamıştır. Iklncll olarak, bu toksinlerin önemli bir sakıncaları vardır, sağhklı ya da kanserli olsunlar organizmanın tüm hücrelerine "körlemesine" saldırmaktadırlar. Klasik antikanserler, doğal olarak tümörlü hücreler üstünde, sağhklı hücrelere göre daha etkindirler, bir yerinde (bu durumda tümörler düzeyınde) gerçekleşiyor. Tedavi iki aşamadan oluşuyor. önce, belirli bır enzımle bağlanmış antikor organizmaya zerk ediliyor. Bu, kanserli hücrelere yerleşiyor, çünkü antikor yalnızca bunları tanıyor. Sonra, kendi başına zararsız olan, fakat enzimle karşılaştığı zaman harekete geçen bir bireşim enjekte ediliyor. Böylece, bireşimin neden olduğu yıkım tümörde yaşanıyor, çünkü enzim yalnızca tümörlerde bulunuyor. Fare Ile yapılan deneylerde elde edilen sonuçlar, yöntemin başarısını açık bir bıçimde sergiliyor: Deneysel insan tümörü taşıyan farelerden «VbBO'l bu tedaviyle iylleştl. Bir yıl ıçinde, yöntemin ınsanda da etkili olup olmadığı belirlenecek. Yine de, aşılması gereken bazı engeller var. Öncelıkle, toksisitesi enzimlerle uyarılabilecek az sayıda ilaç var; çünkü kullanılan toksik molekül sınırlı sayıda kanser üstünde etkili oluyor. Bu yöntemle iyıleştirilebilecek kanserlerın yelpazesini genişletmek için yeni enzimantikor çiftleri bulmak, hatta yaratmak gerekiyor. Öte yandan, bu yöntem. tedavi edilecek tümöre özgü antikorlar bulunuyorsa kullanılabiliyor. Oysa, sık karşılaşılan kanserlerın %50'sinin antikorlan belirlenmiş olmasına karşın, bunlardan çoğu hedef belirlemede yeterince kesin değil; dolayısıyta bu yöntemin uygulanması durumunda sağhklı hücreler de zarar görebilirler. Bu nokta, kanser tedavisinde antikorların kullanımında temel sınırı oluşturuyor. Bu nedenle, bu yönteme koşut olarak bir başka strateji daha geliştiriltyor. Bu, bağışıklık sisteminin doğal hormonlarının zerk edilmesiyle organizmanın savunma mekanizmalarını doğrudan uyarmaktan oluşuyor. Bu iki strateji birbirlerlni tamamlar nitelikteler ve onkolojide gelecek için umut vaat ediyorlar. (Sclence at Vie)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle