02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAGLI Ağrı ve tıbbın çaresizliğ Oünümüzde ağrı, doku harabiyeti sonucu ortaya çıkan hoş olmayan bir duygu olarak tanımlanıyor. Akut agrılar vücudun bir alarm slstemi kabul edilirken süregtn ağrı evrenael bir sağlık sorunudur. Doç.Dr. Yılmaz Göğüş Marmara Ün. Tıp Fak. Anesteziyolojl va Reanlmasyon Anablllm Dalı Baskanı B üyük humanist Albert Schvveitzer'in "insanlığın ölümden bile daha korkunç efendisi" olarak tanımladığı ağrının giderilmesi, doktoriarın varlık nedenlerinin en önemlilerinden birisi olagelmiştir. Ağrının mekanizmasının anlaşılması, giderilmesi ya da önlenebilmesl amacı ile uygulanacak yöntemler için, bilinmesi gereken temel öğeler konusundaki geniş tartışmalar yıllardır sürüp gitmektedir. Konu ile ilgili ilk çalışmalar, kuramsal düzeyde de olsa Aristoteles ile başlamış ve Galen, Vaselius, Da Vinci, Descartes gibi anatomist, fizyolojist ve filozoflar tarafından sürdürülmüştür. Nitekim, mekanizması konusunda bilinen ilk açıklama Aristoteles'in imzasını taşımaktadır: Ağrı, dokulardan kalkan uyaranların, kan yolu ile kalbe taşınmasındaki artışa bağlı olarak yaşam ısısının yükselmesi sonucunda ortaya çıkar. Bu teorinin günümüz ağrı bilgisi ile karşılaştırılması, yukarıda sözü edilen tartışma ların tıp bilimine katkısını kendiliğinden ortaya çıkarmaktadır. Genel anlamda duyu ve özel anlamda ağrının tanımlanmasına yönelik gerçek bilimsel çalışmalar ilk kez, 19. yüzyılda Majendie ve Bell tarafından, spinal kordun (omurilik) ve spinal sinirlerin (omurilikten çıkan sinirler) anatomi ve işlevleri hakkındakı bilgilerin ortaya konulması ile başlamıştır. Günümüzde ağn, doku harabiyeti sonucu ortaya çıkan, hoş olmayan bir duygu olarak tanımlanmakta ve akut (ani, keskin) ya da kronik (süreğen) formlarda değerlendirilmektedir. Akut form canlı organizma için son derece önemli ve vazgeçilmez bir biyolojik işlevdir. Canlının ağrıya yol açan uyarandan kısa sürede ve kalıcı harabiyet oluşrnadan uzaklaşabilmesi için gerekli bir alarm sistemi olarak da kabu! edilebilir. Öte yandan, hastalıklara tanı konabilmesi açısından doktorlar için büyük bir yardımcıdır. Neden olan faktörün ortadan kalkması ile, giderek şiddetini yitirir ve sonunda kaybolur. Akut formun aksine, kronik, yani süreğen ağnnın hiçbir biyolojik değeri yoktur. Hasta ailesi, hatta toplum için duygusal, fiziksel ve ekonomik strese yol açan zararlı bir oluşumdur. Süreğen ağrı bugün, ciddi ve evrensel bir sağlık ve ekonomi sorunu olarak kabul edilmektedir. Kesin istatistikler bulunmamakla beraber 1976 yılında Amerikan toplumunda, süreğen ağrı tedavisi için 3550 milyar dolar harcandığı ve bu miktann günümüzde 910 katı artmış olabileceği bildirilmektedir. Harcanan paralar karşılığında, kişilerin uygun olmayan tedavi yöntemleri sonucunda sahip oldukları ek hastalıklar, narkotik madde bağımlılıkları ve ilaçlara degğin toksik reaksiyonların izlenmesi tabloyu daha da korkunçlaştırmaktadır. Bu tür ağrıyı çekmek zorunda kalan hastalar, akut ağrı çekenlere oranla farklı fizyolojik, davranışsal ve duygusal kalıplara sahiptirler Örneğin, tümü ağrı nedenı ile uyku düzeni ve beslenmeleri bozulmuş, ümitsiz ve yardımsız kaldıklarını düşünen, depresif, sosyal aktivitelerini kaybetmiş kişilerdir. Yaşamları evleri, doktor muayenehaneleri ve eczaneler arasında geçmektedir. Zaman içinde gerek fiziksel gerekse ekonomik güçlerini tüketir1er. Çizilen bu kara tablonun sonucunda, beklenebileceği gibi intihar oranı çok yüksek bir hasta grubunu oluştururlar. enerji harcayabilecek konumda olme ları idi. Bugün bir ağrı kliniğinde bulunmas gereken uzmanlık dallarını şöyle sıra lamak olasıdır: Anesteziyoloji, nörolojı ağız cerrahisi, ortopedi, farmakoloj, psı kiatri, nöroşirürji, hemşirelik, psikolojı radyoloji, sosyoloji ve genel cerrahı. Klı niğin yapısının incelenmesinde, birbirin den çok farklı dallarda uzmanlaşmış kı şileri, bilgi ve deneyimi ile bir arada tu tabilecek bir klinik yönetıcisi, bir hast£ yöneticisı, konsültan doktorlar ye altyap personelınden oluştuğu görülür. Ekibir görev ve amacı, tam bir işbirliğı içinde çalışarak, hastaya optimal yararı sağlamak, bunun yanında tıp eğitimı sırasında ve sonrasında eğitim programları uygulamak ve klinik çalışmalar yapmaktır. Bu tür klinikler, genellikle diğer tıp merkezlerinden ya da doktorlar tarafından önerilen hastaları kabul ederler. Bu gruba gıren hastalar, siyatik sinir ağrısı, sırt ağrısı, kanser ağrısı, kosalji ağrıları, kalça eklemi bozukluklarına bağlı ağrılar, fantom ağrıları (sinirsel iletim ve değerlendirme sistemındeki bozukluklara bağh olarak hissedilen ağrılarampute edilen bacağa aıt ağrı hissi), zo na ağrısı, migren ağrısı gibi yakınmalart olan hastalardır. Kliniğe başvuran hastanın beraberinde, kendisine daha önce uygulanan ilaç tedavilerini ve varsa cerrahi girişimlerı içeren bir rapor getirmesi arzu edilir. Yapılan ön letkik ve değerlendirmeler ile klinikten yarar görüp görmeyeceği saptanır. Tedavi programına alınacak hastalara ilk yapılması gereken, kliniğin işlevleri hakkında etraflı bilgi vermektir. Daha sonra ağrının nedenini, kesin lokalizasyonunu, şiddetini, yayılma bölgelerini, süresini, artıran ve azaltan faktörleri ve beraberinde izlenen bulguları belirlemeye yönelik muayene yapılır. Ortopedik ve nörolojik incelemesi de tamamlanan hasta, sosyolojik değerlendirmesinin gerçekleştirilebilmesi için ilgili bölümün uzmanı ile görüştürülür. W^Cerrahi yolla ağn tedavi yöntemleri Sptaalkorri TrifjMriınl Traktotonl Ağrı klinikteri Asıl rahatsız edici faktör, aya insan göndermeye ve robotlara resim çizdirmeye olanak tanıyacak ölçüde şaşırtıcı teknolojik ve bilimsel gelişmelere karşın, hâlâ milyonlarca insanın yaşamını çekilmez kılan süreğen ağrının tam anlamı ile çaresinin bulunamamış olmasıdır. Bu denli önemli ve karmaşık, tıbbi kökenli fakat sosyal bir görünüm kazanmış olan sorunun; tüm enerji ve dikkatini, uğraşı alanı içine giren hastalıklar üzerinde yoğunlaştırmış ve bu tür bir hastaya gerekli zamanı ayırmaktan ve özeni göstermekten yoksun doktorlar tarafından çözülebileceğini düşünmek, aşırı iyimserlik olarak değerlendirilmelidir. Sonunda, kronik ağrıyı tanımlayıcı ve tedavi edici yöntemleri uygulayabilmek için bir takım çalışmasının gerekliliğinin ortaya çıkması, "ağrı kliniği" fikrinin doğmasına yol açmıştır. Yapısında çeşitli dallarda uzman doktorları barındıran bu kliniklerin öncüleri, başlangıçta umursamazfık ve güvensizlikle karşılanmışsa da, geçen birkaç sene içinde etkinliklerini kabul ettirmişlerdir. Son 25 yıl içinde, dünyanın birçok ülkesindeki tıp merkezlerinde bu tür kliniklerin teşkilatlandığı görülmektedir. 1961 yılında Seattle'da, VVashington Üniversitesi'nde bir beyin cerrahı olan Lowell Whıte ve birkaç arkadaşı tarafından kurulan ağrı kliniği, hasta kabul etmeye ve bu konuda konferanslar vermeye başladıktan sonra katılan başka uzmanlar ile kadrosunu oldukça genişletti. Grubu oluşturan doktorların ortak nitelikleri, konuya özel bir ilgi duymaları, yeterli bilgi ve deneyime sahip olmaları ve bu iş için yeterli zaman ve Y»Kta traktotonl Ortaçağda anglzlsyon mahkometertnin işktnce yOntamhrtnl gall^tlmlştl.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle